MARAL'DAN "İsmini söyle, söyle ki sana nasıl hitap edeceğimi bileyim!" Yüzüm yanıyordu yaşadığım öfkeden dolayı, sadece gülümsemekle yetindim sorduğu soruya karşılık. "Bana hitap etmene gerek kalmayacak, istediğin kelimeyle çağır, hiçbir önemi yok. İstersen köle diye çağır, istersen başka şekilde!" Kendimden emin duruyordum, bu onu cezbetmişe benziyordu, halinden belliydi. Birkaç saniye bana dikkatli bir şekilde baktıktan sonra dudakları memnuniyetle kenara kıvrılmıştı. "Tamam, sevdim ben bu işi!" İşte ondan yana gelen ilk memnuniyet ifadesi olmuştu bu, demek ki aynı yoldan devam etmem gerekiyordu onu tavlamak için. "Eğer gerçekten sevinmenizi sağladıysam bu beni mutlu eder, sahip!" Sahip kelimesiyle gözü dudaklarıma kaydı, ama hiçbir şey yapmadı. Üzerimden geri doğrulduğunda bu