Yıldız'dan...
Yengem arabayı hovarda kullanıyordu. Korkumdan sesimi çıkartamadığımdan koltuğa sıkı sıkıya tutunmuştum. Yaşadıklarının hiçte kolay olmadığını bildiğim içindi sükutum... Ela yengem de ilerideki kendimi görüyordum. Baran'da başka bir kadına aşık, başka bir kadına yanıktı.
"Yenge yavaşlasan mı artık?" dediğim de "Karışma bana!" diyerek bağırdı. Benim suçum neydi? Niye herkes öfkesini benim üstüme kusuyordu? "Tamam yenge karışmam!" dedim ve kollarımı önümde bağlayarak camdan dışarı bakmaya başladım.
Arabanın yavaşlamasıyla attığım tribin işe yaradığını anladım. Sağa sinyal verdi ve emniyet şeridinde durdu. "Yıldız, sana bağırmak istemedim özür dilerim." demesiyle hemen ona döndüm.
"Konuşmak ister misin?" dememle hıçkırarak ağlamaya başladı. Ah benim güzel yengem! Kim bilir ne yangınlar vardı içinde... "Sonra konuşsak olur mu? Eve geçip kafa dinlemek istiyorum Yıldız."
"Tamam, ben de geleyim seninle." dediğim de "Yalnız kalmak istiyorum." dedi. Israr etmem yalnızca ortamı gererdi bu yüzden kabul etmeyi tercih ettim. "Ben bizim eve kadar süreyim, sonra sen alırsın arabayı tamam mı?"
"Yenge..." dememle "Yıldız, lütfen bir şey sorma bana." dedi. Oysa ki Ela yengem konuşmayı çok seven bir kadındı. Onun bu sessizliği ne kadar kırıldığının ve üzüldüğünün habercisiydi...
***
Binadan içeri girene kadar izledim. Girmesinin ardından arabayı direk yayla evime sürdüm. Yaklaşık 1 saattir abim orda tek başına kendini yiyip bitiriyordu. Onun da morale, azara, bir kaç dayağa ihtiyacı vardı. Yayla evinin önüne arabayı park ederek açık kalan kapıdan içeri girdim. Hay s.ksinler, girmez olaydım!
Abim ve o kadın oturmuş, konuşuyorlardı. Gözükmeden dinlemeye başladım. "Çınar, ben seni hâlâ çok seviyorum!" diyen kadının ardından daha fazla duramayacağımı anladım.
İçeri damlayarak "Ama Çınar abim Ela yengemi seviyor!" dedim. Abim ayağa kalkarak "Yıldız!" dediğinde "Yıldız ya Yıldız abi! Kadın orda bitap düşsün, sen de burda başkalarının ağzının içine düş!" diye serzenişte bulundum. "Sen de hâlâ ne duruyorsun bu evde? S.ktir olup gitmek için bekliyorsun ablacığım?"
"Sen... Sen Yıldız olmalısın! Kardeşimin sevdiği adamı elinden alan Yıldız! Siz Karadenizliler'de erkekleri sevdiklerinden almak genetik sanırım." demesiyle "Oy tutmayun beni..." diyerek yanına koşup saçlarından asıldım.
"Bir daha de! O son cümleni bir daha söyle! Söyle ki bu evden sağ çıkamayasın!"
"Ç-Çınar! Çınar al şu manyak kardeşini!"
"Yıldız bıraksana kızım!" diyen abim tek hamlede bizi ayırdı. Kadının saçları parmak aralarımda kalmıştı. "Ne duruyorsun lan hâlâ? Gitsene kızım!"
"Sizi süründüreceğim! Bu yaptığının hesabını vereceksin Yıldız!"
"Uu haboyle nasi korktum anlatamam. Titreyrim zangır zangır! Etma bunu bağa! Bas git ula! Elimde kalacaksın bas git!" Kapıdan çıkarken, Çınar abimin önüne geçip üstüne doğru tükürdüm. Benden büyük olması ya da abim olması hiçbir şey değiştirmiyordu.
"Bunu senden beklemezdim abi. Yengem orda kanlı yaşla ağlarken, sen o kadını eve almışsın! Sana yazıklar olsun!"
"Bana bak, ağzından çıkanı kulağın duysun Yıldız! Senin karşında okul arkadaşın yok, abin var!"
"Ben abimi tanıyamıyorum artık." diyerek başımı iki yana salladığımda abim ağlamaya başladı. "Yıldız ben bittim Yıldız! Ela benden boşanacak, ben bittim!"
"Konuyu sapıtma abi! O kadının burda ne işi vardı?" dememle abim dibime kadar gelip "Ne ima etmeye çalıştığını anlıyorum, beni dellendirme Yıldız!" diyerek bağırdı.
"Bağırma bana! Ben sizin stres topunuz değilim tamam mı? O sesinin ayarını düşür Çınar Kurt!" Hiçbirisine kendimi ezdirecek değildim! Bu ne böyle ya? Gelen giden bana çatıyor! Çınar abim bile raydan çıkmış, ilk toslayacağı duvar olarak beni seçmiş. Sonra da 'Bana yardım et Yıldız!' diyor.
"Tamam... Tamam sakin ol! Konuşmak istedi, hava soğuk diye mecbur içeri aldım. Başka hiçbir şey geçmedi aramızda, yemin olsun! Ela nasıldı, çok mu kötü?"
Koltuğa doğru yürüyüp yayılarak oturdum üstüne. Kollarımı iki yana açarak rahat tavırla "Valla abi, yengem boşanmakta kararlı. Sen bence kendini buna alıştır." dedim. "Gevşek gevşek konuşma lan! Öyle bir şey olmayacak, boşanma falan yok!" diyerek kapıya doğru gittiğinde "Nereye?" diye bağırdım.
"Karımın yanına!" diyerek çıktı. Bundan sonrası onlardaydı. Elbet ben de boşanmalarını istemiyordum ve elimden geleni yapacaktım.
***
Çınar'dan...
Eve vardığımda anahtarla içeri girip kapıyı yavaşça kapattım. Salona girdiğim gibi Mira bana koşarak sarıldı. "Baba!" dedi ve gözüm salondaki koltukta uzanan karıma kaydı. Tepkisiz bakıyordu bana.
Kızım daha yeni yeni konuşmaya başladığı için, bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ama anlamıyordum. Mira oyuncaklarının yanına gittiğinde korkar adımlarla Ela'nın ayak ucuna oturdum. Öfke ve kinle bakıyordu yüzüme.
Koskoca Çınar'ı korkutan kadın... "Ela..." dememle gözlerini çevirerek baktı bana. Valla korkuyordum lan kadından. "Ela sensiz nefes alamıyorum..."
Sessizlik içinde beni dinliyordu ve ağzını bıçak açmıyordu. "Yapma bunu bana be kızım! Bizden vazgeçme Ela." dememle güldü. "Biz..." dedi ayaklarını yavaşça toplayıp aşağı doğru koyarak.
"Biz diye bir şey mi vardı Çınar?"
Usul usul dibine kadar girip ellerimle saçlarını geri ittim. Gözlerine her baktığımda içim titriyordu. Ondan ayrılmayı bırakın, 1 metre uzak kalamazdım.
Kafasını sola çevirerek yüzüme bakmamayı tercih etti. "Yapma Ela!" dedim cızırtılı çıkan sesimle. Ömrüm boyunca kendimi ilk kez böyle çaresiz ve eli kolu bağlanmış hissediyordum.
"Konuştunuz mu o kadınla?" dediğinde şaşırdım. Yıldız söylemiş miydi? Yok yok, o söylemezdi!
***
BİR KAÇ SAAT ÖNCE...
"Ayrıldı mı senden?" dediğinde şaşkınlıkla baktım yüzüne. Yıllar sonra karşı karşıya geleceğimizi hiç düşünmezdim. Hele ki böyle bir tesadüfle...
Ayağa kalkıp karşısına dikildiğimde baştan aşağı süzdü beni ve "Hâlâ çok yakışıklısın Çınar." dedi. İçimde kopan bağlantıların kablolarını bir araya getiremiyordum. "Ve hâlâ utangaçsın..." dedi son olarak.
Hiçbir cümlesine karşılık vermeden evden içeri doğru giriyordum ki, eliyle engel oldu. "Biraz konuşabilir miyiz?"
Yüzüne baktığımda içim gitti. Sevdiğim, aşık olduğum kadının yüzüne bile bakmam haramdı artık... Parmağında başkasının yüzüğü, parmağımda başkasının yüzüğü vardı... Bizi o bitirmişti, onun korkaklığı!
Kapıyı kapatmadan içeri girmem, gelebilirsin manası taşıyordu. Normalde eve almazdım ama hava çok soğuktu. Koltuğa oturduğumda karşıma oturarak derin nefesle soluklandı.
"Kadere baksana Çınar... Yıllar sonra bizi tekrardan bir araya getirdi." Sükutumu korudum. "Çocuğun olmuş, karın da hamileymiş..." demesiyle nefesimi tuttum.
"Ben hiç çocuk yapmadım biliyor musun? Bilerek yapmadım. Önlem aldım, olmuyor dedim ama yine de sana ihanet etmedim Çınar." Güldüm ve önüne doğru eğildim.
"Başkasının koynuna girince ihanet değil, çocuk yapınca mı ihanet oluyor?" demekten kendimi alıkoyamadım. "Ee sen onu bile yapamamışsın! Bana olan aşkını bilmesem, o kadını seviyorsun sanırdım Çınar."
Aşk? Aşk mı kalmıştı aramızda? Bence bitmişti, tükenmişti, mezarının toprağı bile sinmişti bizim aşkımızın...
"Zaten seviyorum!" dedim kendimden emin şekilde. "Sevmiyorsun." dedi kafasını sallayarak. "Ben senin aşk dolu bakışlarını bilirim, sevmiyorsun o kadını. Çocukların var diye kendini mecbur hissediyorsun." dediğinde yaptığımın yanlış olduğunu bildiğim halde yapmıştım... Elimle ıslak saçlarımı göstererek "Aşık olduğum kadının koynundan çıktım az önce, bilmem anlatabildim mi?" dediğimde sol gözünden aşağı akan yaşa takıldı bakışlarım.
Bizi bu hâle o getirmiş, sonumuzu da kendi elleriyle yazmıştı. Şimdi oturup saatlerce ağlasa neye yarardı ki? O başkasıyla ben başkasıylandım... Ve ayrıca ben karımı seviyordum, onunla yaşlanmak istiyordum.
"Boşuna ağlama! Bizi senin korkaklığın bitirdi Yeliz." dedim. Yıllar sonra ona ilk kez o kadın değilde, Yeliz demiştim...
"Evet korktum! Korktum çünkü törelerimizi bilmiyorsun Çınar!"
"Ya bırak Allah aşkına! İstemeye bile gelmemizi istemedin sen! O zamanlar durumumuz gelgitliydi, işlerimiz kes attı ya... O evlendiğin adamın parası sana cazip geldi dimi?" diye sordum dalga geçercesine.
"He Yeliz! Konuşsana! Az önce bülbül gibi şakıyordun!" Sessizliğinin cevabını bildiğim için güldüm ve ellerimi birbirine vurarak alkışladım. "Bravo sana! Her zaman kendimi avutmuştum, 'Yeliz öyle şey yapmaz' demiştim; ama yapmışsın demek ki..."
Gerçekler canımı yakarken, içimden iyi ki terk edilmişim diyordum. Böyle bir kadınla ömür geçmez, zaman tükenmezdi. Oysa ki Ela ile günlerin nasıl geçtiğini bile anlamıyordum. Bağımlılık mıydı yoksa sevda mıydı bilmiyorum; ama Ela bana iyi gelmişti. Evet... Yaptığım haksızlık çok büyük olabilir. Karımı yara bandı olarak kullanmıştım, Yeliz'in inadına onunla evlenmiştim...
İlk günlerde birlikte olurken, Yeliz'i hayal etmiştim fakat fazla uzun sürmemişti. Yeliz'i düşündüğümü sanıyordum, meğersem ben Ela'nın tenine bağlanmışım...
"Mecbur kaldım Çınar! Evet, belki o zamanlar para için evlendim; ama sonradan seni sevdiğimi, sana aşık olduğumu anladım. Ona her baktığımda seni görüyordum ben. Gelmeni bekledim, iletişime geçmeni bekledim..."
Ayağa kalkarak kapıyı gösterdim. "Çık git Yeliz! Gelmemi beklemiş! Çık git evden! Kalbini kırmak istemiyorum çık git!"
Kolumdan tutarak oturtturdu ve ellerini ellerimin üzerine koydu. Anında geri çekip uzaklaştım. "Evli bir kadının yanına gelecektim öyle mi? Az önce törelerden bahsediyorsun, bir an da ne oldu Yeliz?"
Sustu... Zaten hep böyleydi. Ne zaman başı sıkışsa, soruya cevap veremeyecek olsa susmayı tercih ederdi. "Çınar, ben seni hâlâ çok seviyorum!" dediğinde tam ağzımı açtım bir şey diyecektim ki, Yıldız çıkageldi. Sonrasını biliyorsunuz zaten...
***
ŞİMDİKİ ZAMAN...
"Ne konuşması kurban olduğum? Hadi gel, inat etme de vazgeç şu boşanma işinden Ela."
Ağlamaktan bertaraf olmuş gözlerini gözlerime çevirdiğinde, ateşte dövülmüş kızgın demir bedenime değmiş gibi ürktüm. Öyle kararlı duruyordu ki boşanma konusunda, nefesimi çekip alıyorlarmış gibi hissiyat oluyordu içimde...
"Bunu yapmayacağımı ikimizde çok iyi biliyoruz Çınar. 2 sene önce yapmam gerekeni şimdi yapıyorum." dediğinde ellerini tutmak istedim ama sertçe geri çekti. "Sana sadece bir soru soracağım Çınar..." S.çtık! Acaba hangi zorluk derecesinde geliyordu soru? Yutkunarak "Dinliyorum!" dedim.
"İlk evlendiğimiz zamanlar, hatta ilk gecemizde o kadını mı hayal ettin?"
Heh! Çok güzel! Cidden çok güzel! İçine mi doğuyor bu kadınların konuştuğumuz ya da düşündüğümüz şeyler?
Kelimeler boğazıma düğüm olduğunda Ela tekrardan "O geceyi asla unutmam! Bana kendimi çok özel hissettirmiştin. Şimdi söyle! O kadını hayal ettin mi etmedin mi?"
Yalan söylesem gönül razı değil, söylemesem evliliğim komple bitecek... "Ben her zaman senin tenini hissettim Ela." dedim cevap vermeyerek.
Gözlerini sıkıca yumarak "Sana soru sordum Çınar!" der demez yanındaki yastığı yüzüme fırlattı. Fermuar tarafı yüzüme gelip, yanağımı çizmişti. Elimle dokunduğumda kanadığını gördüm.
"Kalk Çınar! S.ktir git kalk!" Beni kolumdan tutup ayağa kaldırarak kapıya doğru sürüklemeye başladı. "Defol! Defol Çınar! Sen benim için sadece hayal kırıklığısın! S.ktir git ve boşanacağımız günü bekle! O zaman kavuşursun o çok sevdiğin sevgiline! Çocukta yaparsın ondan! Adı Mira mıydı yoksa he? Belki de bu yüzden mi kızımızın adı Mira?"
"H-hayır..."
"Tamam kes! Dinlemek istemiyorum seni! Yürü git babanın evine! İdris babama da de ki 'Ben büyük şerefsizim! Toprak bile sevdiği kadına sahip çıktı da, ben sahip çıkamadım, gittim başkasının günahına girdim' de tamam mı?"
Elimi uzatarak "Valla bildiğin gibi..." değil demeden kapı suratıma çarptı. Bir kaç tekme savurarak bağırdım ve çaresizce babamların evine geçtim. Şimdi izah et bakalım Çınar Bey...
***
"Hoşgeldun oğlum! Karunla kizun nerdalar?" Ne diyecektim şimdi? Yalan söylemeyi hiç sevmezdim. "Oo hoşgeldiniz Doğu sever tayfasının ikinci üyesi..." diyerek kollarını açan Yıldız'a baktım.
"Kapa çeneni Yıldız!" diyip üstüne yürürken annem araya girdi. "Ne diy bacun? Oy Allah'ım... Oy nerelere gideyum ben? Habular beni eldurecek!"
"Ya anne abartma, Yıldız sallıyor işte!"
"Aynen aynen sallıyorum!" diyip terliklerini sürte sürte odasına çıktı.
"Çinar!" Babamın gür sesiyle korkudan titremeye başladım. Ne de olsa baba ve ben de doğal olarak babamdan korkuyorum. "Ağzuna bilmem ne ettuğumun oğli! Nerdesun la! Ela evden çıkmiş, babasunun evune geçmiş, nerdesun?"
Baba evine mi gitmiş? Karımı azıcık tanıyorsam, yarın boşanma tebligatı kapımda olacaktı. Bir gün sohbet ederken 'Ben baba evime ancak cidden boşanacaksam dönerim Çınar.' demişti. Karımı göz göre göre kaybediyordum...
"Baba... Baba bizim dünürler diğerleriyle birbirine girmiş baba!" Kuzey bağırarak aşağı iniyordu. Şimdi bu evde hangi olaya kulak kesilecektik?
Nefes nefese aşağı inen erkek kardeşime telaşla baktık. "Ne oldi Kuzey?"
"Baba..." dedi nefes nefese. "Baba Berivan'ın nişanlısı Şahoğlu konağını basmış, karımı verin diye bağırıyormuş baba. Kız... Kız nişanlıymış! Peşlerine düşeceğini söylemiş..."
Annem bayılmış, babam ise yanında duran merdivenlere yaslanmıştı. "Sen nerden biliyorsun lan bunları?" diye sordum, sanki bu kadar olayın içinde en tuhafı buymuş gibi...
"Ben mi?" diyerek tökezledi. "Ben şey... Ya şimdi bu mu konumuz? Abimlerin peşindeler diyorum size!"
Biz artık hangi pirincin taşını ayıklayacağımızı şaşırmıştık. Pirinç tepsisinin biri bitmeden diğeri sıraya gidiyordu...