Köşeyi döndüğümde nefes nefese kalmıştım. Sırtımı duvara yaslayıp nefesimi kontrol altına almaya çalıştım. Bir yolunu bulmam lazımdı. Bu yaşadığım... Yaşadığım şeyin ne olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu ve korkuyordum. İlk defa bu kadar çok korkuyordum.
Bir kaç adım attım. Alnımdan süzülen kana dokundum. Kahretsin!! Bu halde eve nasıl gidecektim? Annemin soru yağmuru şimdiden gözümü korkutmuştu. Hayır her şeyi geçtim başımdan geçen bu olayı ona nasıl anlatabilirdim ki.. Rüya gibi. Hayır, hayır. Kabus, tam bir kabustu. Sadece yürüyordum, sadece yürüyordum... Sadece o sokaktan geçip evime gidiyordum.
Arkamdaki takırtıyla durdum. Hay aksi. Kaçmalı mıydım? Koşarak eve gitmeli ve polisi arayıp her şeyi anlatmalıydım. Tek bir sorun vardı. Aptal bacaklarım neden hareket etmiyordu? Neden bir kaç metre bile olsun öteye gidemiyordum. Sakin ol Deniz ve vücudunu hemen hareket ettir.
Olmuyor işe yaramıyordu. Hareket sistemim dinlenecek zamanı bulmuştu sanki ama bunun benimle ilgili olmadığından emindim. O adam ne yapmıştı bana böyle..?
Arkamdaki adım sesleri gittikçe yaklaşıyordu. Gözlerimi kapattım. Görmek istemiyordum onları.
"Merak etme. Seninle işimiz bittiğinde tekrar hareket edebileceksin."
Bu ürpertici sesin sahibinin yüzü geldi aklıma. En az sesi kadar yüzü de korkunçtu. Onu gördüğüm ilk an küçük dilimi yutacaktım neredeyse.
"Küçük bir kesik sadece. Korkma."
Ne kesiğinden bahsediyordu bilmiyorum ama avazım çıktığı kadar bağırarak koşmak istiyordum, buradan kaçmak istiyordum.
"Yura!!!"
Bu sesi ilk defa duymuştum ve bir kadın sesiydi. Kadın yanıma doğru yaklaşırken vücudum öne düştü. Dizlerimin üstüne çökmüş bir vaziyette onları dinlemeye başladım.
"Demek hayata döndün ha Aisy?"
"Evet, döndüm. Onun sayesinde senin canını alma fırsatını yakaladım. Şansım yaver gidiyor."
"Sen beni öldüremezsin Aisy. Bunu hiçbir evrende, hiçbir halinle başaramazsın. Şimdi de yapamayacaksın."
Kadının tiz kahkahası beni korkuturken gözlerim kararmaya başladı. Başım dönüyordu ve büyük bir baskı vardı sanki. Çarpmadan dolayı olduğuna emindim. Etraf iyice karardığında yığılmadan önce son duyduğum sözler şunlar olmuştu.
"Unutma Yura. Bu sefer tek başıma değilim."
~~~
Gözlerimi açtığımda tanıdık tavanı izlemeye başladım. Odam. Benim odam. Odamdaydım. Buraya ne zaman gelmiştim ki? Daha da önemlisi nasıl geldiğimdi.
Yavaşça doğrulduğumda başım zonklamaya başladı. Elimi dün gece kanayan yere götürdüm. Yara izi aradım. Yoktu. Dün kanadığından emindim oysa. Yine de sızısı hala tazeydi.
Ayağa kalkıp aynaya yaklaştım. Yansımamda değişen hiçbir şey yoktu. Uykusunu iyi almış, dinç bir vücut. Dünün aksine böyle olmaması gerekiyordu.
"Gerçekten tuhaf..."
Banyoya ilerledim. Üstümü değiştirip okula gitmem lazımdı. Lise son sınıf öğrencisiydim ve iki ay sonra mezun olacaktım. Ve belki de ondan bir kaç ay sonra girdiğim sınavdan tıp kazandığım haberini alacaktım. Bunun için çok çalışıyordum. Kazanmak zorundaydım. Çocukluğumun hayalini gerçekleştirmeyi çok istiyordum.
Odadan çıkıp bizimkilere baktım. Kahvaltı masasında babam gazetesini okuyor, annem de dalgınca bir şeyler düşünüyordu.
"Günaydın."
Babam kafasını gazeteden kaldırmadı. Annemse yüzüme bakıp gülümsedi. Ne oluyordu?
"Dün gece neredeydin?"
Babamın sorusuyla dün geceyi hatırladım. Dün gece.. Yura, Aisy.. Bu isimler de neydi? Kafam kanamıştı. Peşimde biri vardı. Ama neler olup bittiğini tam olarak hatırlayamıyordum. En son bildiğim düşüp bayıldığımdı.
"Bir şey mi oldu baba?"
-"Senin anlatman gerekiyor. Sarhoş gibiydin. Aval aval yüzümüze bakıp içeri girdin."
Hatırlamıyorum. Hiçbir şeyi hatırlamıyorum. Eve nasıl girdiğimi hatırlamıyorum. Delireceğim dün gece neler olmuştu??
"Öğretmen.. Öğretmenim zor bir ödev vermişti. Aklım ondaydı. Nasıl yapacağımı düşünüyordum. Çok dalgın oluyorum bir şey düşünürken.. Bilirsin ya baba."
"Bir daha geç gelme."
Son sözünü de söyleyip konuyu kapatmıştı. Okula gidiyorum deyip kahvaltı etmeden çıktım. Dün geceyi hatırlamak zorundaydım.
***
Sınıfımın olduğu kata gelene kadar düşünüp durmuştum. Düşünmemi engelleyen şey ikiz kızlar olmuştu. Bizim okulda bu kadar güzel kızlar var mıydı cidden? Hem de iki tane.. Ve saçları.. Doğal gri miydi yoksa ikisi de aynı renge mi boyatmak istemişti? Gözlerimi ayırıp önüme döndüm. Aptal gibi insanlara bakmayı kesmeliydim.
Sınıf kapısına yaklaştığımda kapı şiddetle açıldı. Az kalsın yüzüme çarpacaktı. Bundan kıl payı kurtulup ne olduğuna baktığımda ikiz kızlardan birini gördüm. Arkamda bırakıp gittiğim ikiz kızlardan biri?
"Ah özür dilerim Deniz. İyi misin?"
Deniz? Ses tonu? Bu Fulya'ydı. Fulya'nın böyle görünmediğinden emindim.
"Deniz iyi misin? Çarpmadım bile. Şoka girmiş gibi davranma."
Şoka girmiştim. Acı yüzünden değil ama şaşırdığım için büyük bir şoka girmiştim. Fulya, bu Fulya değildi.
Yutkunup boğazımı temizledim.
"Evet iyiyim sorun yok."
Tuhaf bakışlarıyla beraber kapıdan uzaklaşırken arkasından ona ve diğer ikiz kızlara baktım. Rüya görüyordum başka açıklaması olamaz.
Sınıfa girip sırama ilerlerken neler olduğunu düşündüğümden kafam eğikti. Kaldırıp tekrar şoka gireceğim bir manzarayla karşılaştım. Sınıftaki kızların bir kaçı hariç çoğu o kız gibiydi. O ikizler gibiydi. Fulya gibiydi. Birbirleri gibiydi. Neler oluyor? Kafam patlamak üzereydi. Bu şakaysa hiç komik değildi.
Terlemeye başlamıştım. Kravatımı gevşetip kafamı sertçe salladım. Kendine gel Deniz. Halüsinasyon ya da rüya görüyorsun. Çabuk kendine gel.
Kafamı sıraya yasladım. Uyuyup uyanacaktım. Bu rüya bitecekti. Bu rüya bitmeliydi.
***
"Deniz iyi misin? Su gibi terlemişsin."
Hocamızın sesiyle gözlerimi açtım. Kafamı kaldırıp tanıdık bir yüz görünce mutlu olmuştum. Demek ki rüyaydı. Hatta kabus.
Fakat kabusum yeni başlamış gibiydi. Sınıf arkadaşlarıma bakınca hala aynı kabusta olduğumu fark ettim. Bu kızlar neden? Neden hepsi aynı yüze sahipti?
Ayağa kalktığımda geriye doğru sendeledim. Hocam elimden tutup düşmeme engel oldu.
"İyi görünmüyorsun. Revire gitmelisin."
"Eve gitmek istiyorum. Sadece eve."
"Emin misin Deniz? İyi değilsin."
"İyi olacağım."
Çantayı alıp sınıftan bir hışımla çıktım. Eve... eve gitmem lazım. Evde olmam lazım. Uyanmam lazım.
Bahçede beden dersindeki öğrencilere baktım. Onlar farklıydı. Sokağa çıktım. Kimisi farklı kimisi yine o kız gibiydi. Delirmek üzereydim. Neden bazıları onun gibi bazıları ise farklıydı ki? Öğrenmem lazımdı.
Kızlardan birini rastgele çevirdim.
"Merhaba adınız nedir acaba?"
"Ayşen. Neden sordunuz?"
İsim olamazdı. Ortak bir noktaları olmalıydı. Yaş?
"Peki kaç yaşındasınız?"
"Neden soruyorsunuz bana bunları?"
"Anket.. Öğrenciler için bir anket yapıyordum da.."
"17."
Durdum. Fulya da 17 yaşındaydı. Sınıftaki diğer kızlar gibi. Bir şey demeden kızın yanından ayrıldım. Başka birini daha durdurdum. 17. Biri daha. 17. Ve biri daha. 17.
Yüzü değişen kızlar 17 yaşındaydı. Peki bunu neden sadece ben görüyordum? Tuhaf olan neydi? Ve bu kız kimdi?
***
Günler geçtikçe alışırım sanmıştım. Ama öyle olmadı. Sınıf arkadaşlarımı seslerinden ayırt edebiliyordum. Sokakta gördüğüm yaşıtlarım umrumda bile olmuyordu. Sorun farklıydı. Sorun bambaşkaydı.
Aklımı kaybediyordum. Bazı geceler kendimi başka yerlerde bulmaya başlamıştım. Kendime geldiğimde kendimi başka bir yerde, başka insanların arasında buluyordum. Ne yapmaya çalışıyorum bilmiyordum ve bu durum gittikçe tuhaflaşmaya başlamıştı.
Günlük tutmaya başladım. Yaşadığım her olayı yazdım. Yine de eksiklikler vardı. Kendime geldiğim gecelerde ne yaşadığımı bilmiyordum. Parçaları birleştiremiyordum ve her gün güçsüz bir vücutla eve gelmekten bıkmıştım.
Değişmiştim. Tamamen. Eski neşem, huzurum yoktu. Gün boyu düşünüp duruyordum. Bir ölüden farksızdı hayatım. Kendi isteğimle yaşamıyordum sanki. Zoraki bir yaşammış gibi. O halde neden gerçekten ölmüyordum?
Bu gece her şeye son verecektim. Hayallerime... Dolu dolu yaşamak istediğim her âna bir son verecektim.
***
Şirketin yangın merdivenlerinden çatıya çıkmıştım kimse görmeden. Burası oldukça yüksek ve oldukça korkunçtu. Ama bu işi bitirmek istiyorsam emin olmak zorundaydım. Öleceğimden emin olmak zorundaydım. Bu yükseklik iyiydi. Fazlasıyla iyiydi.
Dolunaya baktım. Bu kötü geceye inat oldukça güzeldi. Dolunay her zaman güzeldi. Ve ben bu güzelliği son kez görecektim.
Gözlerimi kapattım. Tereddüt etmenin sırası değildi Deniz. Kendimi birazdan bulacağım boşluğa hazırladım.
"Bana sıkıca sarıl, olur mu?"
Adımımı atıp boşluğun beni sarıp sarmaladığını hissetmiştim bile. Yüz üstü bir şekilde yere çakılmadan önce son kez gözlerimi açtım. Korktum. Çok korktum. O an hikayemin böyle bitmesine bir kaç saniye de olsa üzülmüştüm. Sonum böyle olmamalıydı. Bu şekilde ölmemeliydim.