Gözlerimi odamda açmayı beklemiyordum. Onu geçtim ben gözlerimi açmayı bile beklemiyordum. O kadar yüksekten düşüp hayatta kalmış olmam bir mucize olurdu. Ve ben mucizelere inanmıyordum.
Gerçi son zamanlarda o kadar çok şey yaşamıştım ki neye inanıp inanmayacağımı bile bilmiyordum.
Yataktan fırlayıp aynanın karşısına geçtim. Yüzümde tek bir çizik bile yoktu. Tişörtümü sıyırdım. Herhangi bir morluk da yoktu. Ölmemiş olduğum gibi yaralanmamıştım bile. Hızlıca odadan çıktım. Bizimkiler her zamanki gibi kahvaltı ediyorlardı.
"Anne, ben nasılım?"
"Bu nasıl soru oğlum?"
"Herhangi bir yerim neden acımıyor?"
Kafayı yemiş gibi göründüğüme emindim. Ama olanları anlamak çok güçtü.
"Neden acısın delirdin mi sen? Dünden beri bir tuhafsın zaten."
"Dün ne oldu?"
"Yine eve sarhoş gibi geldin. İçiyor musun sen?"
"Hayır hayır... İçmiyorum ama... Neden?"
"Ne neden?"
Aileme tabi ki de neden ölmedim diye soramazdım. Kafamı sallayıp dışarı çıktım. Acaba dün gece yaşadıklarım sadece bir rüya mıydı? Gerçek olduğuna o kadar emindim ki ama..
Bunu anlamanın tek bir yolu vardı. Güvenlik kameraları.. Şirkete girip izlemenin bir yolunu bulmalıydım. Tek sorun nasıl gireceğimdi. Elimi kolumu sallayarak giremezdim.
Hızlıca bir plan yaptım. İçeri giriyorum. Para dolu çantamın şirketin önünden çalındığını söyleyip kamera görüntülerini izlemelerini istiyorum. Bu kadar. Yapabilirdim.
Derin bir nefes alıp içeri girdim. Güvenlik kontrolünden geçip hemen girişin yanında bulunan kayıt odasına doğru yürüdüm. Kapıyı tıklattım. Odada tek kişi vardı ve bilgisayar oyunu oynuyordu.
"Buyrun?"
Ayağa kalkıp yanıma gelip kapıyı kapattı.
"Dün gece buralarda yürürken adamın biri çantamı çaldı. İçinde yüklü miktarda para vardı. Kim olduğuna bakmam lazım."
Hızlıca tek nefeste söylemiştim. Aptal olmayan biri yalan söylediğimi çabucak anlardı. Yalan söylediğimi anlamadı ama beni reddetmişti.
"Madem öyle o halde polislerle gelin. Yalnız öyle izleyebilirsiniz."
"Ama beyefendi, bakın çok para vardı diyorum."
"Yürü kardeşim işim gücüm var."
"İşin gücün mesai saatinde oyun oynamak mı? Patronun sana bunun için mi maaş veriyor?"
"Sıktın ama.. Defol git."
Kapıyı açıp geçmek üzereyken asla yapmayacağım bir şeyi yaptım. Ceketinin ensesinden tutup onu geriye doğru savurdum. Tökezleyip düşerken odaya girip kapıyı kilitledim. Çok vaktim yoktu. Hızlı olmalıydım.
Hemen bilgisayar başına geçtim. Dün saat 11 civarına bakmaya başladım. Biraz daha hızlandırdım videoyu. Kapıyı bir yandan yumrukluyor bir yandan da tekme atıyordu. Pes edip anahtar almaya gittiğinde sayılı dakikalarım kaldığını anlamıştım.
Hızlandırılmış kayıtı izlerken nihayet düştüğüm kısım gelmişti. Yavaşlattım. İşte düşüyordum. Buraya kadar her şey normaldi. İşte o can alıcı kısım. Durdum. İnanılmaz bir şekilde düşmeme belki de bir metre kadar kala durdum. Ayaklarımı yere basıp yürümeye başlamıştım.
Bu anların hiçbirini hatırlamıyordum. Hatırlamak şöyle dursun böyle bir şeyi nasıl yapabildiğimi bile bilmiyordum. Nasıl...? Uçabiliyor muydum? Ya da süper başka güçlerim mi vardı?
Güvenlik görevlisi kapıyı arkasındaki iki adamla beraber açmadan önce kaydı silmiştim. Bunu kimse bilmese daha iyiydi.
Ayağa kalkar kalkmaz sinirli güvenlik görevlisinden yumruğu da yemiştim.
"Seni küçük velet.. Başın fena dertte."
Güldüm, ne zaman başım dertte değildi ki..
***
Karakoldan çıkıp eve gelene kadar babam tek kelime etmemişti. Sinirli biriydi her zaman. Ama ne bana ne anneme sinirini yansıtmaz sadece susardı. Yine de onun sustuğu anlardan hep korkardım.
Annem kapıyı açıp sarılmıştı. Babamın sinirinin aksine onun büyük bir korkusu vardı. Beni görünce rahatlamıştı. Elini yüzüme götürüp küçücük yaraya dokunurken içi acıyordu sanki.
"İyi misin? Neden vurdular sana? Karakolda ne işin var? Oğlum uslu duramaz mısın sen hiç? Ne oldu sana son bir aydır?"
Soru yağmurunu es geçip salona geçtim.
"Anne uyusam olur mu?"
"Hayır efendim olmaz."
Bu sefer babam konuşmuştu. Hah işte şimdi başlıyoruz.
"Baba sadece... Sadece bir şeye bakmak istemiştim."
"Oğlum adam izin vermiyorsa neden zorluyorsun. Hem ne parası ne çantası?"
"Yalandı. Başka bir şeye bakmak istemiştim."
"Neye?"
Durdum. Neye? Neye baktığımı söyleyecektim ki. Çatıdan atladım ölmedim. Neden ölmedim diye bakmaya gittim mi diyecektim...
Ellerimi önümde birleştirip başımı öne eğip mırıldandım. "Hiçbir şey..." Bu gerçekleri onlara söyleyemezdim.
"Bak Deniz. Şu sıralar tuhafsın. Neler oluyor bilmiyorum ama gençsin. Kafanın karıştığı bir dönem mutlaka olur. Ama bu dönemde daha sakin, daha planlayıcı olmalısın. İstediğin her şeyi yapamazsın."
"Özür dilerim baba. Daha dikkatli olacağım."
Bir şey demedi. Arkasını dönüp gitti. Dışarı çıkıp gezerdi hep böyle anlarda.
Odama geçtim. Şu an yaşadığım her neyse o gece olan olaydan sonra olmuştu. Yura?? Ondan korktuğumu hatırlıyorum. Ve Aisy.. Onun kim olduğunu bilmiyordum ama her şeyin onunla alakalı olduğundan emindim.
Ne zaman olacak bilmiyorum ama ikisiyle de bir gün yüzleşeceğime emindim. O güne kadar bu hayata alışıp yaşamaya devam edecektim.