Gözlerimi açtığımda başım zonkluyordu. En son ne olmuştu? Yine neden hiçbir şey hatırlamıyordum.
Kendime geldiğimde yere düşmüştüm. Ağzımdan kan gelmiş ve bayılmıştım. Fakat daha önce ne oldu bilmiyordum..
"Uyandın."
Sesle kafamı sağa çevirdim. Yatağımın yanına bağdaş kurmuş beni izleyen Aisy'di sesin sahibi. Gözlerini kaçırmadan izlemeye devam ettiğinde rahatsız olup doğruldum.
"Ne yaptın sen yine bana?"
"Erkeksi ses tonun beni etkilemek üzere. Buradaki bütün erkekler bu şekilde mi konuşuyor?"
Yutkundum. Sapık falan mıydı acaba? "Ne diyorsun sen? Daha önce hiç erkek görmedin mi?"
"O kadar uzun yaşamadım."
"Şu an hayattasın ama?"
"Uzun bir uykudaydım. Beni sen uyandırdın."
Kafamı öne eğdim. Onu ben uyandırdım. O gece bir şeyler yapmış olmalıydım...
"Hatırlamıyorum."
"Normal. Seni korumak adına hafızanı sildim."
"Sen mi yaptın yani her şeyi?"
"Evet. Yine de çok güçsüzdüm. Her şeyi silemedim. Son anları..."
"Ne oldu? O gece ve bugün neler oldu bana anlat."
"O geceyi anlatamam. Seninle beraber benim de hafızam silindi."
"Peki ya bugün?"
"Yura'yı öldürdün. Ellerinle..."
Duyduğum şeyle şaşkınlığımı gizleyememiştim. Birini mi öldürmüştüm. Kötü de olsa birini öldürmüştüm.
"Nasıl? Onu nasıl öldürebilirim. Hareket bile edemiyordum."
"Bedenini çaldım yine."
"Ne?? Bedenimi mi çaldın? Hem de yine? Bu ne demek oluyor?"
"Seni intihardan kurtaran, sınav tercihini değiştiren, Yura'yı öldürmeni sağlayan kim sanıyorsun?"
"Bana güçlü olduğumu söylemiştin."
"Öylesin. Ama gücünü kullanmayı bilmiyorsun. Bu yüzden sana yardım ettim. Tıpkı o gece olduğu gibi."
"O gece de mi bedenime girdin?"
"Evet. İşe yaramadı. Yura'yı yenemedin. Ama yine de onu geldiği yere göndermeyi başardın. Çok güçsüzdüm. Senin ve benim izimi silmek için son gücümü de kullandım."
"Ve... Tekrar mı uykuya daldın? Neden uykudasın? Hiçbir şey anlamıyorum. Bana her şeyi anlat."
"Yoruldum. Anlatamam. Beni besle."
"Kedi misin sen? Kendin bir şeyler yiyebilirsin."
"İstediğim her şeyi mi?"
"Evet mutfak salonla bitişik. Oraya git."
"Tamam pekala."
Oturduğu yerden kalkıp mutfağa doğru gitti. Ayağa kalkıp banyoya ilerledim. Üstüm başım kirlenmişti, duş alsam iyi olurdu.
***
Mutfağın bu denli dağınık olması bence sadece rüyaydı. Gerçekten. Beş yaşındaki bir çocuk bile karnını doyurmak için mutfağa girdiğinde arkasında bu kadar enkaz bırakmazdı.
"Geldiğin yerde yemek yapmayı öğretmediler mi?"
"Daha önce hiç yemek yemedim."
"Nasıl? 25 yaşında değil misin sen?"
"Yaşımı bilmiyorum. Hiçbir şey bilmiyorum."
"Pekala. Sana yemek hazırlayacağım. Salona git ve koltuğa otur. Bak şurada lacivert olan tamam mı?"
Kafasını sallayıp gitti. Mutfağı daha sonra toparlardım. Önce onun için tost yapmaya başladım. Daha önce hiç yemek yemeden nasıl yaşamıştı ki? Özel bir insan olduğu için miydi? Ama acıkmıştı işte. Demek ki o da herkes gibi yemeğe ihtiyaç duyuyor. Peki nasıl bu zamana kadar dayanmıştı?
Üç tane tost yapıp tabağa koydum. Dediğim gibi lacivert koltuğa oturmuş kapalı televizyona bakıyordu.
"Al bakalım. Güzelce ye."
"O siyah şey de ne?"
"Televizyon. Açmamı ister misin?"
Ayağa kalkıp televizyonu incelemeye başladı. "Nasıl açacaksın? Tek boyutlu bu şey. Bunu nasıl açacaksın ki?"
Kumandaya uzanıp bastığımda bir televizyon dizisi açıldı.
"İNANILMAZ!!! BU BÜYÜDEN BEN DE ÖĞRENMEK İSTİYORUM."
"Bu büyü değil. Otur da yemeğini ye."
"Ama o insanlar?"
"Sadece basit birer program hepsi. Daha sonra anlatırım."
"Peki. Mutlaka anlat. Bu büyüyü yapmak istiyorum."
Gülümsedim. Bu kız mı Yura'yı öldürmeme yardım etmişti? Oldukça saf görünüyordu. Hatta saftı.
Eline tostlardan birini aldı. Önce inceledi, sonra kokladı. Sonra ağzını kocaman açıp büyük bir ısırık aldı. Tadına vardıkça gözleri büyüyor, gülümsemesi genişliyordu.
"Bu da mı büyü değil? İnanılmaz bir şey bu."
"Büyü değil. Sen de yapabilirsin. Artık konuşabilir miyiz?"
Yemeğini iştahla yerken kafasını salladı. Yanına oturdum.
"Daha önce nasıl yemek yemezsin?"
"Doğar doğmaz uyutuldum çünkü."
"Kim tarafından? Yura mı?"
"Hayır ailem. Beni korumanın tek yolu buydu."
"Neden korumak için?"
"Bilmiyorum. Yura sadece bir kukla. İpler kimin elinde bilmiyoruz."
"Madem doğar doğmaz uyutuldun bu bilgileri nereden biliyorsun."
"Tılsım sayesinde. Ailemin tılsımı sayesinde biliyorum. Gücümü kullanabiliyorum."
Elini kolyesine götürdü. Dolunay elinin altında parlarken gözleri bir anlığına doldu. Sonra hemen geçti. Kendini tutuyordu.
"Anladım. Peki ben? Benim olayım ne?"
"Sadece güçlü olduğunu hissediyorum. Bunu biliyorum. Öğrenmek için o geceyi hatırlamalıyız. Ve bunun için burada kalamayız."
"Bu ne demek oluyor?"
"Gitmeliyiz. Şehrime. Orada aradığımız tüm cevapları bulacağız."
"Oraya nasıl gidilir peki?"
"Ben halledeceğim. Sen sadece gel."
Ailemi ve arkadaşlarımı burada bırakma fikri nedense beni üzmüştü. Ama öğrenmem gerekiyordu. Her şeyi öğrenmem lazımdı. Neden böyle olduğumu ve neden bu kızın beni bulduğunu...
"Pekala. Gidelim. Yarın? Aileme veda etmek istiyorum."
"Tamam. Ama bir sorunumuz var."
"O nedir?"
"İsmin? Orada seni tanıtmak için bir isme ihtiyacımız var."
"Deniz güzel değil mi?"
"Burası için eminim güzeldir ama orası için uygun değil."
Dudaklarını sertçe birleştirip elini de çenesine dayadı. Bana bir isim düşündüğü belliydi. Birden yüzü düştü. Eli tekrar kolyesine gitti. Minik bir parlama tekrar avuçlarının içindeydi.
"Eris... Bu olabilir mi?"
"Uygunsa olsun. Benim için fark etmez. Eris güzel."
"Pekala. Vedalaştığında geri geleceğim."
Birden gözden kaybolmuştu. Etrafıma bakındım ama gerçekten de gitmişti. Hay aksi. Ya geri gelmezse...
Düşünmeyi bıraktım. Ailemin yanına gitmeden önce şu mutfağı toplamalıydım. Aisy'in mahvettiği mutfağı...
~~~
Aisy gittikten sonra mutfağı halledip ailemin yanına gitmiştim. İş için yurt dışında olacağımı söyleyip vedalaşmıştım. Annem biraz ağlamıştı ama alışmıştı aramızdaki mesafelere artık.
Eve geldiğimde aklım Aisy'deydi. Yarına kadar nerede, ne yapacaktı ki.. Üstelik acıkırdı ve yemek bile bulamazdı. Tuhaf kadın...
Kapı çaldığında yerimden kalktım. Kimdi ki gecenin bir yarısı? Kapıyı açtığımda karşımda Aisy'i gördüm. Ama bakışları farklıydı. Muhtemelen başka biriydi.
"Deniz?"
Sesi tanıdığımda konuşabildim.
"Ah Lara... Gelsene içeri."
İçeri girdiğinde kapıyı kapattım. Neden geldi acaba?
"Bir şey mi oldu?"
Konuşmadan önce koltuğa oturdu. Bende yanına geçtim hemen.
"Seninle önemli bir konu hakkında konuşmak için geldim."
"Söyle lütfen."
Ellerini birleştirip oynamaya başladığında gergin olduğunu anlamıştım. Uzanıp elini tutup gülümsedim.
"Rahat ol Lara... Sorun ne?"
Elimin altında titreyen ellerini kaldırıp elimin üstüne koydu. Bunu beklemiyordum işte.
"Deniz.. Ben senden hoşlanıyorum."
Kocaman gülümsemesi daha da büyüdü. Gergin kalmaya devam etse daha iyi olacakmış gibi hissettim. Yavaşça ellerimi elinden çektim. Yüz ifadesi değişti birden.
Lara'yı severdim. Ama arkadaşım olarak. Ona çok saygı duyardım her zaman. Ama ona hiç umut vermemiştim. O benim hep arkadaşım olarak kalacaktı. Bundan ötesi olamazdı.
"Üzgünüm Lara... Sana karşı öyle duygular beslemiyorum. Sana umut verecek bir hareket yaptıysam özür dilerim."
"Hayır, hayır ben.."
Gözlerini kaçırıp tavana baktı. Gözyaşlarını saklamaya çalıştığı belliydi. Belki de bu cevabı almayı beklemiyordu. Ellerini gözlerine götürüp akmak için çabalayan bir kaç damlayı sildi. Yüzüne küçük bir gülümseme yerleştirip bana döndü.
"Sorun değil. Bir gün fikrin değişebilir. Bunu sağlayacağım."
Olmayacağını bildiğim için bunu ona şu an söyleyip onu daha fazla üzmek istemedim. Sadece kafamı salladım.
"Bir süreliğine yurt dışına çıkacağım. Geldiğin iyi oldu. Vedalaşmak için.."
"Nereye gideceksin?"
"Japonya."
O an aklıma ilk gelen ülkeyi söylemiştim.
"Uzun sürecek mi?"
"Duruma göre belli olacak... Bilmiyorum."
"İstersen ben de gelebilirim. Hem sana yardım falan ederim belki?"
"Ah hayır benim yüzümden işini aksatma."
Lara şirketin avukatıydı. Karşılıklı odalarda çalışıyorduk. Çoğu zaman beraber takılıyorduk. Sanırım bu yakınlık benden hoşlanmasına sebep olmuştu.
"Gidiyoruz."
Birden gelen sesle arkamı döndüm. Aisy ne zaman gelmişti bilmiyorum ama umarım Lara'nın önünde birden belirmemiştir.
"Bu kim?"
Lara'ya döndüm tekrar.
"Asistanım. Bana yardımcı olacak kişi.."
"Hey sen! Sana gidiyoruz dedim."
Aisy'e döndüm. Boğazımı temizleyip kaş göz yaptım ama bunu anlayacağını sanmıyordum.
"Bizim gitmemiz gerek Lara. Seninle daha sonra görüşürüz umarım."
Ayağa kalkıp Aisy'nin yanına yaklaştı. İki genç kız da birbirlerini süzmeyi ihmal etmedi.
"Lara ben. Deniz'ime iyi bak."
Aisy korkunç bakışlarını kızın üstünden çekmemişti. Ondan hoşlanmadığı belliydi.. Gülümsedi.
"Erkek arkadaşıma nasıl bakacağımı iyi biliyorum. Aklın kalmasın."
Aisy çıldırmış olmalıydı. Bunu nasıl derdi... Hah aferin Aisy.
Lara bozguna uğramış bir şekilde evden çıkıp giderken derin bir nefes verip Aisy'e baktım.
"Ondan hoşlanmadım. Kötü biri o."
"Kızı tanımıyorsun bile. Hem neden öyle söyledin?"
"Gıcık oldum ona. O kötü biri. Ondan uzak dur."
"Hayır sadece kıskandı. Benden hoşlandığı için kıskandı seni. Sen de bravo yani erkek arkadaşım dedin. İyice üzdün kızı."
"Üzülmedi. Bundan eminim."
"Müneccim misin kızım sen?"
Bakışları yine yumuşadı. "Kızın mıyım ben senin?"
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Onun bu tarz şeylere alışması zaman alacaktı anlaşılan. "Lafın gelişi o."
"Ben de sana lafın gelişi oğlum diyebilir miyim o zaman?"
Güldüm. Bu kız gerçekten şapşaldı.
Derin bir nefes daha verdim. Tam bir baş belasıydı ama bir kere girişmiştik bu işe.
"Artık gidelim."
"Gözlerini kapat."
Dediğini yapıp gözlerimi kapadım. Elini kalbimin üstüne koyduğunda yine o değişik hissi yaşadım. Önceki gibi bedenime girmemişti ama.
"Aç."
Gözlerimi açtığımda etraf oldukça karanlıktı. Evden çıkarken havanın güneşli olduğundan emindim.
"Neden karanlık?"
"Saat farkı var. Üstelik gece gelmemiz daha iyi. Kimse bizi görmeden evime gidelim."
"Bir evin var mı? Buraya uzun zamandır gelmediğini sanıyordum."
"Ailemin evi. Tılsım onun yerini söyleyecek."
Kafamı sallayıp onu takip ettim. Bu şehirle ilgili her şeyi yarın öğrenirdim. Şimdi evine gidip biraz uyumak istiyordum. Kendimi bu şehre ve kendime hazırlamak istiyordum. Kim olduğumu keşfetmek için hazırlanmam lazımdı.