Endişeli bekleyişler bitirirdi bir ömrü. Saçlara aklar düşer, zaman hain oluverir. Sonu güzelse beklemek de güzeldi tıpkı şairin dediği gibi… “Doktoru sende duydun bahar gülüm… Ufak da olsa tamamen felç kalma riski olan masaya oğlumu nasıl göndereyim? Gerekirse benden yine nefret etsin, yüzüme bakmasın ama dizimin dibinde, sandalyesinde olsun. Bir yatağa mahkum olmasın. O daha çok küçük bahar gülüm. Minicik. Elleri bile ufacık daha. O ufacık ellerle öğrendi tekerlekli sandalyesini kullanmayı. Ben o ufacık ellerin de hissizleşmesine dayanamam Hazan. Ya dudakları? Ya dudakları bir daha gülmezse? Ya bir daha baba diyemezse? Ben buna nasıl dayanırım? Biliyorum iyileşme ihtimali çok yüksek ama ya o diğer küçük ihtimal olursa? Ben kendime, vicdanıma, oğluma nasıl hesap veririm?” Poyraz’ın içind