ZORUNLULUKLAR

1390 Words
Ilgaz ertesi gün Kazım ile konuşmak için adamın sahip olduğu holdinge gitti. Sinirini bozuyordu bu durum. Kendini ülkeye faydası olan bir iş adamı gibi gösteren bu adamın gerçek yüzü çok daha başkaydı ve Ilgaz onu parçalamak istiyordu. Böyle oturup konuşmak ona göre değildi. Birazdan adama yalakalık yapmak zorunda bile kalabilirdi. Her ne kadar ukala bir karakter çizmiş olsa bile adamla zıtlaşma şansı yoktu. Sınırdaydı. Mesleği elinden gitmek üzereydi. Yani ne oluyordu ki? Ne vardı bir kaç kez timdeki herkesin telsizi aynı anda bozulmuşsa? Şans işte. Sonuçta bu da kul yapımı değil miydi? Aslında tam olarak böyle bir savunma yapacaktı ki komutanı; " Seninde hep telsizler bozuluyor. Bir kere silahında sorun çıktığını duymadık. O kul yapımı değil mi? " demişti. Ilgaz her ne kadar silahı bozulursa öleceğini söylese de emir büyük yerdendi. Silahına bakar gibi bakacaktı telsizisine. Öyle demişti komutanı. Yaptı da. O gün gözü gibi baktı telsize. Bu kez time telsiz kapattırmadı. Tabii ki telsizlerin bozulduğu falan yoktu zaten. Telsizleri kapatma emrini bizzat Ilgaz veriyordu. Bu kez telsizlere gözü gibi baktı. İntikale çıkmışlardı. Telsize sızıntı oldu. Bu kezde telsiz frekansını değiştirmeyi unutmasın mı? Timiyle birlikte etrafları sarılmış buldular kendilerini. İntikal birden çatışmaya döndü. Tabii ki bu olayda kayda girdi. Olayın aslı yine kasıtlı yapmış olmasıydı. Hareketlilik vardı ancak görev emri çıkmamıştı. O da üzerlerine çekti telsizi kullanarak. Ama savunması böyle değildi. Telsiz bozulmasın diye sağını solunu kurcalamak istememişti önce. Sonra frekans değiştirme emri gelince de unutmuştu. Zaten kısa zamanda da sarıldı etrafları. Sonunda komutanı delirdi tabii ki. Telsiz kapatsa da kapatmasa da izinsiz göreve gittiği için komutanı delirdi. " Hakkında yazmak zorunda kaldığım bu kaçıncı görev. Sana harcanan kağıtlar kaç ağaç ediyor haberin var mı senin? Tek başına ağaç katliamı yapıyorsun resmen. Bundan sonra tek bir kağıt daha harcamak zorunda kalırsam senin yüzünden ikinci kağıt görevinden affın için olacak. " demişti. O da haklıydı. O da azar işitiyordu elbette. Komutanın da komutanı vardı sonuçta. Bir süre, bir yıl kadar, olmadı altı ay uslu durursa herhalde kara sicili unutulur diye düşünüyordu ama karşısına bu görev çıkmıştı işte. Adamı indir emri de gelmiyordu ki rahat etsin. Bürokratik görevdi. Belge lazımdı belge. Bilmek yetmiyordu, ispat etmek gerekiyordu. Yani öyle diyorlardı. Ilgaz için pek öyle değildi. Eminsen indir, şüpheliysen al sorguya öttür. Sorgu demişken yani kendi kendine kafasını gözünü dağıtanları da hep Ilgaz' dan biliyorlardı. Bu kadar da olmazdı canım. Adam kendini pişmanlıktan sağa sola vururken ölümcül bir hasar verdiyse kendine Ilgaz nereden bilebilirdi ki? Sonuçta Ilgaz doktor değildi. Hatta son sorguda " Rica ediyorum konuşur musun?" bile demişti. Meğer o an adam ölüymüş. Ama Ilgaz bunu nereden bitecekti? Sonuçta Ilgaz otopsi uzmanı değildi. Uzun lafın kısası bu görevi sorunsuz bitirmek zorundaydı. Yani gece ufacık, minicik bir sorun çıkarmış olabilirdi ama onu saymazlardı herhalde. Saymazlardı canım neden saysınlar? Tabii şimdi bir başka sorun çıkarsa o zaman dünkü minik sorun büyük bir hale gelebilirdi. O yüzden sekretere adını verdi ve sekreter eşliğinde içeri girdi. " Hoş geldiniz. Ilgaz' dı değil mi?" diye sordu Kazım. Amacı belliydi. O kadar da önemli değilsin demeye çalışıyordu. " Evet Kazım Bey. " dedi mecburen. " Ne içersin?" " Bir kahve lütfen. " Kahve insanı değildi. Yani asker Ilgaz değildi ama şu an asker Ilgaz değildi o. Kazım kahveyi söyledi. Tam konuşmaya başlayayacaklardı ki içeri Armin girdi. " Hayatım. Bana söz verdiğin çantayı hatırlıyor musun? Ah pardon misafirin mi vardı?" dedi Ilgaz' ın yüzüne bakmadan. " Güzelim acil değilse sonra konuşalım mı? " dedi Kazım. " Ama acil. Biliyorsun sınırlı sayıda geliyor ve hemen tükeniyor. " " Tükenmez. Tükenemez. Ben senin için yeniden imal bile ettiririm. " Armin yaklaşıp koluna girdi. " Ama söz vermiştin. " Kazım bir karşısındaki adama bir Asmin' e baktı. Aslında iyi bir fikirdi. Adamın havası sinirini bozuyordu. Onun karşısında o kadar önemi olmadığını anlatmak için iyi bir zamanlamaydı. " Tamam güzelim. Seni kırar mıyım bir çanta için. " dedikten sonra Ilgaz' a döndü. " Birazdan genel müdürüm gelecek. Ona güveniyorum. Siz onunla konuşun önce. O size yardımcı olacaktır. Konuyu biliyor zaten. " dedi ve Armin ile odadan çıktı. Armin adama çaktırmadan alaycı bir bakış attı Ilgaz' a. Görevini paylaşmaya hiç niyeti yoktu. Armin ajanların en iyilerinden biriydi. Hakkında kalın kalın dosyalar yoktu. Bu onun kuralcı biri olmasından kaynaklı değildi. Bu sadece ajanların daha serbest çalışmasındandı. Armin yalnız çalışırdı. Görevi başarmak için her şeyi göze alırdı. Asker olsa Ilgaz' dan beter olacak dosyası, ajan olduğu için boştu. Ama genelde sevilmezdi Armin. Çok başarılı olması çoğu kişiyi rahatsız ederdi. Diğerleri de dışlanmamak için Armin' le arkadaş olmaya yanaşmamıştı. Armin' de meraklı değildi. Zaten kimseye güvenmezdi. Sadece teknik ekibi ile iyi anlaşıyordu. Onlarda görevin sonunda Armin ile kafa kafaya verip her şeyi olması gerektiği gibi olmuş olarak yazıyorlardı. Armin' in onlara güvenmesi zaman almıştı. Yüzde yüz güveniyordu diyemeyiz. Sonuçta ailesinin sonunu güven getirmişti. Bunu biliyordu. O yüzden her zaman tetikteydi Armin. İnce askılı, düğmeli bir bluz giymişti Armin. Açık mavi tonlardaydı ve bu yüzden içine giydiği siyah dantelli sütyeni göstermiyor olsa da hafif ele veriyor, hayal gücünü çalışmaya zorluyordu. Altına siyah mini deri bir etek seçmişti. Dar ve mini olan etek biçimli kalçalarını sarıyor ve uzun bacaklarını vurguluyordu. İnce topuklu ayakkabılarını giymişti. En kıymetli parçası yine ayakkabılarıydı. Onlarda siyahtı. İnce bir deri kemer, metal bir kolye ve bileklik ile tamamlamıştı kıyafetlerini. Siyah ufak bir el çantası vardı elinde. Göz makyajı yoğun ama dudakları nude tonlardaydı. Saçları su dalgası gibi akıyordu. Kıyafetleri seksiyim diye bağırmıyor ama seksi bir görünüm sergiliyordu. Ama asıl amaç sadece bu değildi. Mini eteği, hafif belirgin sütyeni ve küçük çantası ile üzerimde silah yok diye bağırıyordu adeta. Kazım da pek kimseye güvenen biri değildi. Armin' i daha doğrusu Arzu' yu arzuluyordu ama babasına bile güvenmeyecek bir adamdı. Armin silahsız mıydı? Elbette silahsızdı. Ayakkabısının topuğundan sadece onun bildiği bir şekilde çıkabilen ince kesici demir silah değildi sonuçta. Çivi topuk değilde demir topuk giymişti. Silah sayılamazdı. Sadece bir döner tekme ile adamın boğazını kesebilirdi o kadar. Kolyesinin arkasında minik bir neşter vardı ama o da silah değildi sonuçta. Silah dersek doktorları silahlı mı sayacaktık? Ah bir de sigara paketi içine yerleştirilmiş ve asla belli olmayacak kartvizit büyüklüğündeki kağıtta silah sayılmazdı. Kağıttan silah mı olurdu? Doğru bir kullanımla kağıt kesici son derece acı verici bir kesik oluyordu ama bu da onu silah saymaya yeterli değildi. Kağıda silah dersek herkesi silahlı saymak zorunda kalırdık. Ilgaz onu görünce boğazı kurudu. Bu kızın onu bu kadar etkilemesinden nefret ediyordu. Bu görevin sonunda ona işkence ederek bunun intikamını almayı düşünüyordu. Sonuçta o da hain sayılırdı. Konuşturmak gerekiyordu. Belki de adamın sevgilisi değil de haber taşıyan biriydi. Yoksa Kazım gibi bir adam neden onun lafıyla bir görüşmeyi bırakıp gidecekti? Belki de çanta bir şifreydi. Ilgaz ona işkence yaptığını düşünmeye çalışıyordu. Mavi bluzu yırtılıyor ve siyah tam avucuna göre olduğunu anlamanın zor olmadığı göğüslerini saklayan dantelli sütyeni göz önüne seriliyordu mesela ki bu sanırım daha çok Ilgaz' a işkence oluyordu. Ilgaz delirmek üzereydi ki Armin ve adam çıktı. Ilgaz mecburen müdür ile konuşmak zorunda kalmıştı ve siniri iyice artmıştı. Ilgaz görüşmeyi tamamlamıştı. Armin sınırlı sayıda üretilen o çantayı aldırmıştı. Görev biter bitmez atacaktı. Ne kadar güzel olursa olsun tiksiniyordu. Adamın ağzının içine düşmesinden de tiksiniyordu ama adamın sebep olduğu ölümleri düşünüp kendini toparlıyordu. Her zaman böyle olmazdı görevleri ama bu adamı yakalamak çok önemliydi. Akşam saatlerine doğru Ilgaz ve Armin aynı anda çağrı aldı. Aynı yere çağırıldılar. İkisi de birbirinden habersiz yola çıktılar. İkisi aynı anda farklı kapılardan aynı odaya alındıklarında tek şaşıran Ilgaz olmuştu. Armin ise neden bu adamla aynı yerde olduğunu düşünüyordu. Adam kendinden taviz vermez bir ses tonuyla konuştu. " Birlikte çalışacaksınız. Armin üç aydır bu görev için uğraşıyor. O yönetecek. " Ilgaz bunu duyunca şoku üzerinden atmaya çalışıyordu ama tam olarak Armin' in ne olduğunu anlamış durumda değildi. " Asla. Asla böyle bir şeyi kabul etmem. Tanımadığım biriyle çalışmam. " dedi Ilgaz. " Ben yalnız çalışıyorum. " dedi Armin. " Demek ki ikinizde bir ilk yaşayacaksınız. " " Sivillerle işbirliği yapmam ben. " dedi Ilgaz. Tam olarak anlamış değildi durumu çünkü önceliği başkaydı. Anlasaydı da başka bir şey demezdi zaten. Ona göre üniforma giymeyen herkes sivildi. " Onu önceki gece gördük Ilgaz. Son hata hakkını da doldurmuş oldun ama bunu şimdilik bildirmeyeceğim. Tabii işbirliği yapmayı kabul edersen. " " Benim operasyonumu bir başkası yönetemem. Onun emri altına girmem teklif bile edilemez. Madem birlikte çalışmak zorundayız o zaman ben yöneteceğim. " Armin alaycı bir şekilde güldü. " Hocam Ilgaz arkadaşımız ağlıyor tuvalete götürebilir miyim? Ben görevi başarırım sende alkışı alırsın asker."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD