Adam hayvan gibiydi. Öküz gibiydi. Ayı gibiydi. Goril hatta King Kong gibiydi. Hayır bir şekilde kurtulurdum da kurtulmak için yaptıklarım herkesi etrafımıza toplardı.
Daha iki gün önce beni çırılçıplak görmesi yetmiyor gibi şimdi bir de öpüyordu. Gerizekalı. Hayır adama boşuna King Kong demiyorum. Evrim geçirmemiş goril. Telefonun icadından haberi yok. Önemli bir haber almış olması evime dalması için yeterli değildi elbette. Arayabilirdi. Kapıyı çalabilirdi. Tamam Kazım' ın onu benim evimde görmemesi gerekiyordu ama yine de gizlice kapıya kadar gelip kapıyı çalması mümkündü. Sesleri duyunca banyodan havluya sarılıp çıktım. Arkası dönük olduğu için tam ona saldıracaktım ki dönüp beni tuttu. Bıraktığında havlu da yere düştü. İnsan arkasını döner değil mi? Centilmen bir adam öyle yapardı yani. Ah ama aptal olan benim. Bu adamdan centilmenlik beklemek salaklık. Dağ ayısı hayır dağ gorili. Far görmüş tavşan gibi öylece kalakaldı. Havluyu aldım. Sarıldım. Cantama uzandım. 200 lira çıkardım. Yanına gidip pantolonunun cebine sıkıştırdım.
" Dağda kadın yok tabi. Al şunu bir genelev yap benden. " dedim ve yatak odasına gidip giyindim. Döndüğümde pantolonun önündeki kabarıklık hala duruyordu. Adam her şeyiyle King Kong ama çevirdim ben tabii ki kafamı.
" Sen bir soğuk duş al istersen. İyi gelir. Bu sayede beynine de kan kalır belki. " dedim.
" Kazım' a birini getiriyorlar canlı bomba olması için. Zamanımız daralıyor. " dedi ve bir kaç bilgi daha verdikten sonra gitti. Şimdi de öpüyor. Bunca şey düşündüm hala öpüyor. Adamlar geçip gitti. Hala öpüyor. Ben görev harici hiç öpüşmedim. Gerçi görevde de pek öpüşmedim ama arada oluyor. Şimdi ben öpüşmüş sayılır mıyım sayılmaz mıyım diye düşünüp duruyordum zaten yıllardır. Şimdi yeni bir sorum vardı. Bu öpücük görev içi öpücük müydü yoksa görev dışı mı? Görev için böyle bir zorunluluk yoktu çünkü. Zorunluluk yoksa neden öpülüyordum? Şimdi benim görev dışı ilk öpücüğüm bir gorile mi gitmişti? Ühü ühü. Ben buna ağlarım ama. Şaka şaka. Ben adamın anasını ağlatırım.
Ilgaz’ ın peşimizdeki adamlardan bizi korumak için yaptığı şey, hiç beklemediğim bir şekilde beni öfkelendirdi. Gizlilik en önemli önceliğimizdi, ama Ilgaz ’ın bu şekildeki hareketi sadece planımızı tehlikeye atmakla kalmamış, aynı zamanda beni küçümsemişti. Adamlar bu manyaklar niye sokakta öpüşüyor diye bakabilirdi.
Ilgaz sonunda geri çekildi. Arabanın park edildiği noktaya doğru koştum. Ceplerimi yoklayarak anahtarı bulmaya çalıştım ve aracın kapısını açtım. Ilgaz' da yetişip bindi. “Kapıyı kapat, Ilgaz!” diye seslendim. “Hızlıca hareket etmemiz gerekiyor. Peşimizdeki adamlara yakalanmadan buradan çıkmamız lazım!”
Motoru çalıştırdım ve aracın hızla ilerlemesini sağladım. Arka camdan, adamlardan sadece siluetler kaldığını görebildim. Riskli bölge geride kalırken, derin bir nefes aldım ve başarının verdiği rahatlama hissini içimde hissettim. Kaçışımız başarılıydı ve şimdi güvenli bir yere ulaşma yolundaydık.
" Sen gerizekalı mısın? Niye beni öpüyorsun?"
" Adamlar yüzünü görseler tanıyacaklardı seni. Ne yapacaktım? Elimde yüzünü falan kapatıp bu Arzu değil mi deseydim? Ayrıca sen ne yaptığını sanıyorsun? Silaha neden tekme atıyorsun? Her şey senin yüzünden oldu. "
Arabayı el frenini çekerek sertçe durdurdum. Benim bölgeme gelmiştik. Sinirle arabadan inerken bağırdım.
" Gerizekalı! Katil miyiz biz?"
Ilgaz arabadan indi. Sertçe kapıyı çarptı.
" O herifin canını alınca katil olunmaz. Sen fazla bağ kurdun belli ki. "
İçimdeki öfke bir volkan gibi patlamaya hazırdı. Nefesimi derin derin aldım, gözlerim Ilgaz’ ın yüzünde.
Bir anda, öfkemin kontrolünü kaybetmeden ve karşımdaki her hareketi hesaplayarak, ilk darbe için hazırlandım. Bunda centilmenlik falan yoktu. Hak ettim demezdi, vururdu çünkü. Yumruğumu hızla kaldırdım ve Ilgaz’ ın karın bölgesine doğru güçlü bir vuruş gerçekleştirdim. Bu darbe, onun dengesini bozdu ve kısa bir süreliğine onu şaşkına çevirdi.
Ilgaz, aniden vücudunu geriye çekerek darbeden kaçınmaya çalıştı, ama ben onun hareketlerini yakından izliyordum. Hızla araya girerek, sol ayağımı onun dizine doğru savurdum. Yüksek bir tekme, Ilgaz’ ın dengeyi kaybetmesine neden oldu ve o an sırtını döndü. Ama bu benim için yeterli değildi. Hızlı ve keskin hareketlerle, sırtına doğru iki ardışık yumruk gönderdim.
Ilgaz, sert bir şekilde yere düştü ama hemen toparlanarak kendini savunmaya başladı. Bu arada, kendimi geri çekip bir strateji belirledim. Sol kolumu önde tutarak, Ilgaz’ ın hamlelerini dikkatlice izledim. Onun hızına yetişmek için bir plan yapmam gerekiyordu.
Ilgaz, kalkar kalkmaz hızlı bir şekilde bana doğru hamle yaptı. Bir sağ kroşe atarak yüzüme doğru bir darbe gönderdi, ama ben bunu havada yakaladım ve anında bir diz darbesiyle karşılık verdim. Dizim, Ilgaz ’ın karnına isabet ettiğinde, onun birazcık geri çekilmesine neden oldu.
Ilgaz ’ın bu darbe sonrası yeniden dengede kalması gerekiyordu, ve bu anı değerlendirmek istedim. Hızla ileriye atılarak, birkaç hızlı sol ve sağ yumruk attım. Her bir hareketimi belirli bir ritme oturtarak, Ilgaz ’ın savunma açığını aradım. Bir an için, onun savunmasını delmeyi başardım ve yüzüne bir çapraz yumruk indirdim.
Ilgaz, dengesini toparlamaya çalışırken, yere doğru yuvarlandı. Ama hemen kendini yeniden toplayıp, debelenerek tekrar ayağa kalktı. Yüzündeki yara izleri ve ter içinde kalan ifadesi, bu mücadelenin ne kadar çetin geçtiğini gösteriyordu.
Benim de gücüm tükenmeye başlamıştı. İkimiz de derin nefesler alarak, yorgun ve tükenmiş bir şekilde birbirimize bakıyorduk. Sonunda, bu kavga hem fiziksel hem de duygusal olarak derin bir çatışma haline gelmişti. Bu dövüşün ardından, birbirimize karşı hissettiğimiz öfke ve kırgınlık, henüz geçmemişti. Ama en azından bu çatışma, aramızdaki gerilimi bir nebze de olsa açığa çıkardı. Bizim Ilgaz denen bu dağ gorili ile başka türlü iletişim kurma şansımız yoktu. Bu dilden anlıyordu belli ki.
" Oldu mu? Rahatladın mı? Ne kadar büyüttün. Çok etkilendin galiba. ".
" Yediğin dayak yetmedi herhalde. "
" Hop orada dur bakalım süslü. Sadece savunma yaptım. Gerçek bir saldırı görmedin benden. Tekrar edersen görürsün haberin olsun. "
" Aman da gururun mu zedelendi? Kimseye demem merak etme. "
" Kaşınma kızım. Anladık çok etkilendin unutamıyorsun hala uzattığına göre. "
" Evime geldiğinde gördük kim ne kadar etkileniyor. Aldın mı eve gidince soğuk duş. "
" Buza girdim. Şahsi algılamadın umarım. Yani dağdan yeni geldim. Hangi kadını çıplak görsem olacak şeydi. "
" Merak etme şahsi algılamadım. Kendini benimle aynı klasmanda görüp hayal kuracak halin yok ya dağ gorili. "
Ben onu dışımdan mı söylemiştim?
....
Bir hafta sonra....
Kazım kucağındaki 4 ya da 5 yaşındaki çocuğu siper ederek terasa kadar çıkmıştı.
" Bırak çocuğu!" diye bağırdım. Kazım helikoptere doğru geri geri ilerliyordu.
" Merak etme bırakacağım. " dedi. Ilgaz sanırım küfür ediyordu. Çocuğu sürekli hareket ettirdiği ve kendi de hareket ettiği için ateş etmek riskliydi. Kazım helikoptere bindi. Helikopter havalandı. Helikoptere doğru ilerliyorduk. Kazım kapıyı kapatmadan önce çocuğu helikopterden attı. 14 katlı bir binadaydık. Helikopterin yüksekliği hesaba katılırsa 15 kat ederdi. Panikle koştum. Çocuğu yakalayıp sarabilirsem ben kesin ölürdüm ama o yaralı kurtulabilirdi. Benimle bir koşan biri daha vardı. Ilgaz. Bu goril ile birlikte öleceğime inanamıyordum.