KIRMIZI KARANFİL

2119 Words
Ertesi sabah olmuş güneş Paris'in üzerine dogmustu bile. Sokaklar, taşlarının her biri zamanın hikayesini anlatan eski binaların arasında dolanırken, gözlerim yukarıya, taş duvarların yüksekliğine doğru tırmanıyor. Dar ve dolambaçlı yollar, kendini kaybetmeye çağırırken, eski yapılardan yansıyan tarih kokusu burun deliklerimi dolduruyor. Sokak lambalarının loş ışığı, taş duvarların üzerinde bir gölge oyunu oynuyor, gizemli bir atmosfer yaratıyor. Kafelerin dışındaki masalar, sıralanmış, adeta bekleyen birer aktör gibi sessizce duruyorlar, gecenin sessizliğindeki hikayelere tanıklık ediyorlar. Taş döşeli yollar, adımlarımın altında hafifçe titreşiyor ve geçmişin hikayelerini anlatıyorlar, her bir çatlak ve oyukta bir zamanlar yaşanmış anılar yatıyor gibi. Sokaklardaki sessizlik, zamanın durduğu bir yer gibi hissettiriyor, gölgeler arasında kaybolmuş gibi hissettiriyor insanı. Ancak her köşe başında bir sürpriz saklı, her sokak bir hazine sandığı gibi dolu. Paris'in sokakları, bir ressamın paletindeki renkler gibi, her biri kendi masalını anlatan, her biri ayrı bir dünyanın kapısını aralayan, büyülü bir labirent gibi. Paris sokaklari bu haldeyken. yavas yavas hikayenin bas karakteri olan Clara da uykusundan uyanip kendine gelmeye basladi. Sabahın erken saatlerinde yatağında William'ı izleyerek düşüncelere daldı. Hala ona karşı yoğun bir sevgi besliyordu, ancak kalbindeki şüpheleri de göz ardı edemiyordu. William'ın son davranışları ve tutumları, içindeki kırılganlığı ve endişeyi artırmıştı. Ne olursa olsun, bu duyguları bastırmak ve ilişkisine olan güvenini korumak istedi. William'ın hala uyuduğunu görünce sessizce yataktan kalktı ve giyinmeye başladı. Odadan çıkarken, yatağın yanına gidip onu bir süre izledi. Gözlerinde hala aşk ve özlem vardı, ancak aynı zamanda bir kararsızlık ve endişe de hissediyordu. Otel lobisine doğru yürürken, içinde karışık duygularla doluydu. William'ın neden böyle davrandığını anlamaya çalışıyordu, ancak cevapları bulmak için biraz zaman gerekeceğini biliyordu. Lobiye vardığında, William hala uyuyordu. Clara sessizce bir sandalyeye oturdu ve onu izlemeye başladı. Ona olan aşkı ve özlemi, içindeki şüphelerle mücadele ediyordu. Belki de yanlış anlamıştı, belki de William'ın geçmişteki davranışlarına fazla odaklanmıştı. Ancak, içindeki şüphe ve endişe hala geçmemişti. William'ın hala esrarengiz davranışlar sergilediğini düşünüyordu. Onu anlamak ve ilişkisini kurtarmak için daha fazla çaba sarf etmesi gerektiğini biliyordu. Clara, William'ın uyandığını fark edince yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. Onunla konuşup duygularını paylaşma fırsatı bulduğunda, belki de her şeyin açıklığa kavuşacağını umuyordu. Ancak, içindeki şüpheleri ve endişeleri bastırmak için hala çok çalışması gerekiyordu. William uyandığında, Clara'nın yüzündeki gülümsemeyi fark etti ve ona doğru bir adım attı. Ancak, içindeki şüpheleri ve belirsizlikler hala duruyordu. Clara'nın gözlerine baktığında, aralarındaki bağın zayıfladığını hissetti. Clara, William'a doğru adım atmaya karar verdi, ancak içindeki şüphe ve endişe onu geri çekiyordu. İlişkilerindeki belirsizlikleri çözmek için birlikte çalışmaları gerektiğini biliyordu, ancak bu işbirliği için William'ın da istekli olması gerekiyordu. William, Clara'ya doğru yaklaştığında, içindeki kafa karışıklığını ve şüpheleri bastırmaya çalıştı. Clara'ya olan duygularını korumak istiyordu çünkü onu elinde tutmanin tek yolu buydu, eger aralarina en ufak bir şüphe kırıntısı girerse tum hayatı mahvolabilirdi. yapabileceği tek bir sey vardi. o da profesyonel rolune devam etmek. Ancak içindeki gizemli sırlar ve belirsizlikler onu hala ele geçiriyordu. William, lobide belirdiğinde, yüzünde sahte bir gülümseme belirdi. Clara'nın yanına yaklaşırken, gözlerindeki ışıltı ve samimiyetsizlik hemen dikkat çekti. Clara, ona doğru adım attığında, içindeki endişe ve belirsizlik daha da arttı. William, Clara'ya yaklaştığında, sahte bir sevgi dolu ifade takındı. Ancak, bu sahtelik o kadar barizdi ki Clara bile onu hissetti. William'ın gözlerine baktığında, içindeki sahtelikten rahatsız oldu. "Clara, seni görmek ne güzel, uyandiginda keske beni de uyandirsaydin. beraber kahvaltiya inerdik" dedi William, ses tonunda yapay bir samimiyet vardı. "Seni özledim." dedi ve claranin yanağına küçük bir buse kondurdu. ama bu buse bile o kadar samimiyetsizdi ki Clara keske hic opmeseydi diye düşündü. Clara, William'ın sözlerini duyduğunda, içinde bir hüzün belirdi. Ona olan gerçek aşkının bu kadar sahte bir şekilde karşılık bulması, kalbini daha da kırdı. "Ben de seni özledim, William," dedi Clara, ancak sesindeki samimiyetsizlik belli belirsizdi. William, Clara'nın ses tonundaki değişikliği fark etti, ancak yine de rolüne devam etmeye kararlıydı. "Gel, birlikte bir şeyler yapalım," dedi, sahte bir coşkuyla. Clara, ona karşı hissettiği derin aşka rağmen, içindeki şüphe ve hüzünle boğuşuyordu. Onun sahte bir aşk rolü oynadığını görmek, onu derinden incitiyordu. "William, bu gece bir şeyler yapmak istemiyorum," dedi Clara, sesindeki üzüntü belli belirsizdi. "Belki başka bir zamanda." William'ın yüzünde bir hayal kırıklığı belirdi, ancak hala sahte bir gülümseme takındı. "Tabii, başka bir zamanda," dedi, içindeki hırsı gizlemeye çalışarak. Clara, William'ın sahteliğini daha fazla görmeye dayanamadı ve hüzünle odasına doğru yürüdü. İçindeki karmaşık duygularla baş başa kalmak istiyordu. William'ın sahte aşkı, onu derinden yaralamıştı ve kalbindeki yarayı iyileştirmek için zaman gerekiyordu. William, Clara'nın ayrılmasını izledi ve içindeki karanlık duygularla baş başa kaldı. Ona karşı gerçek bir aşk hissetmiyordu Ancak, rolünü oynamaya devam etmek zorundaydı. Çünkü eğer gerçek duygularını gösterirse, her şeyin ortaya çıkacağını ve basinin buyuk bir derde girecegini biliyordu. bu nedenle Claranin icindeki butun supheleri silip supurecek bir jest yapmasi gerekiyordu. zaten ona sırılsıklam aşıktı. bu fazla zor olmasa gerekti. william bunlari düşünürken geçen aksam beraber oldugu lobideki görevli kadını gördü. claranin bu kadinla ilgili bir seyleri sezdigini ve ona asla guvenmedigini biliyordu ama suan zaten odaya gerisin geri cikmisti. William onun gönlünü almadan da aşağı inmezdi. fırsat bu firsat ağır adimlarla ve yuzunde capkin bir gulumsemeyle o kadinin yanina gitti. kadin biraz tripliydi. sanki kendini naza çekiyor gibiydi. william bir an icin bu kadinlar ne garip varlıklar diye düşündü. ama hic kadinin nazini cekicek durumda degildi ve öylece arkasini dönüp çıktı otelden. lobide çalışan kadin ise arkasindan bakakaldi. anlasilan onun ile ilgilenecegini zanlediyordu. bu umursamaz tavir karşısında şok olmuştu. william Claradan artik bıkkınlık duysa dahi onu kullanabilmek icin claranin icindeki bütün şüpheleri yok edip kendisine daha fazla asik etmeliydi. bunun için Paris'in Eiffel kulesinin etrafındaki Seine nehri kıyısında bir yürüyüşe cikti ve uzun uzun yuruyerek dusundum plan kusursuz olmaliydi. Ancak o zaman babasinin gozune girebilir ve üzerindeki baskiyi hafifletebilirdi. evet. williamin claranin pesine takilmasi ve asik rolu yapmasinin elbette bir sebebi vardi. kendisi için değil babasi icin lazimdi Clara. zaten dun sabah da bir binanin balkonunda gorustugu adam babasinin adamlarindan biriydi. Clara hakkinda bilgi veriyordu ona. babası Claradan ne istiyordu, onunla ne işi vardı hic bir fikri yok. bunu sorma cesareti de gosteremezdi. hoş zaten babasini gordugu de yoktu. ondan daha cok onun adamlariyla muhatap oluyordu. tek bildigi egerki William Clarayi elinden kacirirsa babasinin elinden asla kurtulamiyacakti. William'ın babasının ünlü bir Fransız mafya lideri Moufide Bouchibi olduğu düşünülünce, Clara'yı kullanma ve kontrol altında tutma amacının ne kadar derin olduğu daha da açığa çıkıyor. William, babasının gözünde güçlü ve etkileyici olmak istiyordu ve bunun için Clara'yı aracı olarak kullanıyordu. Clara, williamin babasının mafya baglantisinin olduğunu bilmiyordu ve William da bunu ona söylemekten çekiniyordu. Ancak, Clara'nın babasının gerçek kimliğini öğrenmesi durumunda ilişkileri tamamen çökebilirdi. William, hem Clara'yı aşık etmeli hem de babasının güvenini kazanmalıydı. Ancak bu, hem duygusal hem de tehlikeli bir dengeleme eylemi gerektiriyordu. William'ın babası Bay Moifide'nin hikayesi, bir zamanlar Fransa'nın köhne sokaklarında, fakirlik ve umutsuzluk içinde başladı. Genç yaşta yetim kalan Moifide, yaşam mücadelesi vermek zorunda kaldı ve seyyar satıcılık yaparak geçimini sağlamaya çalıştı. Ancak, sokaklardaki zorlu koşullar ve adaletsizlikler, onun içinde bir öfke ve hırs uyandırdı. Moifide, kendi hayatını ve ailesinin geleceğini değiştirmeye kararlıydı. Zamanla, sokak zekası ve cesareti sayesinde, yerel suç çevrelerinde kendine yer bulmaya başladı. İlk başlarda ufak tefek işlerle uğraşsa da, Moifide'nin hırsı ve stratejik zekası onu kısa sürede yükseltti. Moifide, kendi suç imparatorluğunu kurmak için adım adım ilerledi. Cesareti, zekası ve acımasızlığı sayesinde, Fransa'nın yeraltı dünyasında hızla ün kazandı. Yerel mahallelerden, uluslararası suç arenalarına kadar uzanan bir güç merkezi haline geldi. Mafya lideri olarak, Moifide acımasızlığıyla tanınıyordu. Ancak, aynı zamanda sadık bir adamdı ve ekibine karşı büyük bir bağlılık gösterirdi. Sabredemedigi tek bir sey vardi o da ihanet. Bu hassasiyetini anlaticak olursak mafyaliginin en başına gitmemiz gerek. Moifide'nin yolu Pierre adında bir gençle kesişti. İkisi, birlikte çalışarak mahalledeki diğer çetelere karşı güç birliği yapmaya karar verdiler. Pierre, Moifide'nin güvenilir bir ortağı ve en yakın dostu haline geldi. İkisi birlikte, mahalledeki suç dünyasında adlarını duyurdu ve kısa sürede ciddi bir güç haline geldiler. Ancak, Moifide'nin büyüyen gücü, başka yerlerden de dikkat çekmeye başladı. Rakip çeteler, Moifide'nin yükselişini kıskandı ve onu zayıflatmak için planlar yapmaya başladı. Bu planların bir parçası olarak, Pierre, Moifide'ye ihanet etti ve onun en büyük düşmanlarından biri haline geldi. Moifide, Pierre'nin ihanetini öğrendiğinde, kalbi kırıldı ve öfkeyle doldu. En yakın arkadaşının ihaneti, onu derinden sarsıldı ve güvene olan inancını kaybetmesine neden oldu. Ancak, Moifide'nin içindeki ateş, intikam ateşiyle daha da alevlendi. Pierre'in ihaneti, Moifide'nin içindeki karanlık ve acımasız yanı serbest bıraktı. Artık güvenilir bir lider olmanın ötesinde, Moifide bir intikam meleği haline geldi. Pierre'i bulup öldürmek zorunda kaldı ve bu eylem, onun mafya dünyasındaki konumunu daha da güçlendirdi. Moifide, artık liderliğini daha sağlam temellere dayandırmıştı ve ona ihanet edenlerin karşısında acımasız bir şekilde duracaktı. fakat bu kontrolu cogu zaman kaybettigi olur ve gözü kendi öz oğlu da dahil kimseyi görmez. Ancak, Pierre'in ihaneti ve ölümü, Moifide'nin içindeki derin bir yara olarak kaldı ve onun ruhunda derin izler bıraktı. Bu olay, onun hayatının geri kalanında onu takip edecek ve ona hatırlatacaktı ki güven her zaman bir lüks değildir, ancak acımasızlık ve güç kazanma arzusu sonsuza kadar sürebilir. Onun liderliğindeki mafya, sadece güçlü bir örgüt değil, aynı zamanda bir aile gibi bir arada tutuluyordu. Moifide'nin yükselişi, onun hayatını değiştirdi ve bir zamanlar fakirlik içinde çırpınan bir adamı, Fransa'nın en güçlü ve korkulan mafya liderlerinden biri haline getirdi. Ancak, bu güç ve itibarın arkasında, geçmişinin izleri hala vardı ve Moifide, bu sağlıksız ruh hali ile kurduğu yuvayi terk etti. onlara her zaman maddi olarak destek oldu ama manevi anlamda ne karisinin ne de oğlunun yaninda olmadi. kendini mafya dunyasina kaptirmis almis başını gitmişti. william babasi tarafindan terk edildiginde henuz 2 yasindaydi ve buyudugunde babasinin suratini dahi hatirlamiyordu. tabi cevredeki insanlar onun kimin oglu oldugunu biliyor ve herkes ondan korkudan dolayi saygiyla davraniyordu. william ileride buyudugunde ve bir mekana girdiğinde hemen en güzel masa dolu olsa dahi boşaltılır herkes onunde el oence divan dururdu. yillar yillar sonra her erkek evladinda oldugu gibi her ne kadar babasiyla vakit gecirmese de o da icinde babasini taşıyordu ve bu karanlik aleme daldi. aslinda onun hikayesi babasinin izinden gitme istegi ve kendi kimligini bulma cabasiyla sekilleniyordu. buna rağmen babasının bulunduğu güruhlara yaklasmiyordu. cunku babasini tanimiyor ve her ne kadar öz oğlu da olsa ondan korkuyordu içten içe. ilk genclik zamanlari böyle geçti. williamin yaptiklari artik babasinin kulagina gelmeye baslamisti ve babasi ani bir karar alarak onu yanina almaya karar vermisti. yillar sonra baba ogul tekrar bir araya gelecekti. Babası Moifide'nin ani kararıyla William, uzun yıllar sonra babasıyla yeniden yüzleşmek üzere bir araya gelmeye hazırlanıyordu. Bu karar, William'ın hayatında önemli bir dönüm noktası olacaktı. Yıllar boyunca babasının izinden gitmeye çalışan, onun yerini almak için çabalayan William, bu buluşmanın getireceği değişimleri kestiremiyordu. Babası Moifide'nin varlığı ve etkisiyle, William'ın hayatı yeniden şekillenecek, mafya dünyasında yeni bir dönem başlayacaktı. Ancak, bu buluşmanın getireceği sürprizler ve beklenmedik gelişmeler, William'ın ve Moifide'nin ilişkisini derinden etkileyecekti. William, babasıyla olan buluşmayı hem endişe hem de heyecanla bekliyordu. Babasının ona karşı duyduğu hisler ve beklentiler konusunda belirsizdi. Bu buluşma, William'ın hayatında yeni bir başlangıç olabilir miydi, yoksa geçmişin yaralarını açacak mıydı? Babasının gerçek niyetleri neydi ve William'ın hayatındaki rolü ne olacaktı? Babasıyla olan buluşma, William'ın hem kişisel hem de profesyonel hayatında derin etkiler yaratacaktı. Bu buluşma, geçmişin hayaletlerini silmek ve geleceğe umutla bakmak için bir fırsat olabilir miydi, yoksa yeni sorunların ve zorlukların başlangıcı mı olacaktı? Bu soruların cevapları, William'ın ve Moifide'nin kaderini belirleyecekti. Böylelikle bir kaç yıl irili ufaklı mafya islerinde babasının bünyesinde calisti. babasi ona yeterince güvenmiyordu. bunun farkındaydi. çünkü her ne kadar baba oğul da olsalar 2 birer yabanciydilar aslinda. Babasi Williama bu Clara isini verirken hic olmadigi kadar ciddiydi. aslinda gorev basit gibi duruyordu ama daha derin bir amaca hizmet ettiginden emindi. Sadece babasi bunu Williama anlatmıyordu. Ona dedegi tek şey " o kiz hakkinda her şeyi öğren ve sakin elinden kacirma ". William bunu nedenini hep merak etti ama asla soramazdi. Bu görevi en ufak bir neden ile bozar ve Clarayi elinden kacirir ise hic şüphe yok ki babasi Williami öldürecekti. Bunu hic bir zaman ağzına almadi ama görevi ona verirken gozlerine bakmak yetiyordu bunu anlamaya. William, Clara'nın içindeki şüpheleri yok edip onu daha fazla aşık etmek için Paris'in ünlü Montmartre bölgesinde romantik bir sürpriz planlamaya karar verdi. Sacré-Cœur Bazilikası'nın muhteşem manzarası eşliğinde, Clara'yı etkileyecek özel bir an yaratmayı hedefliyordu. Planını gerçekleştirmek için öncelikle Clara'yı bu etkileyici mekanı ziyaret etmeye ikna etmesi gerekiyordu. Onu romantik bir yürüyüşe çıkartacak ve Sacré-Cœur Bazilikası'nın tepesine ulaşacaklardı. Bu yolda, onun içini ısıtacak romantik sözler ve tatlı jestlerle Clara'nın kalbini kazanmayı hedefliyordu. Sacré-Cœur Bazilikası'nın tepesine vardıklarında, günbatımının muhteşem manzarası eşliğinde, ona özel bir sürpriz yapacaktı. Önceden hazırladığı küçük bir piknik sepetiyle karşısına çıkacak ve ona duygusal bir mektup yazmış olacaktı. Sepette, Clara'nın favori atıştırmalıkları ve içecekleri bulunacak, mektup ise içinde duygusal ve romantik notlarla dolu olacaktı. William, Clara'yı bu özel anla etkileyerek, içindeki şüpheleri ve endişeleri dağıtarak onun kalbini daha da kazanmayı umuyordu. Bu sürprizle, Clara'nın üzerinde bırakacağı unutulmaz izlenimle ilişkilerini daha da güçlendirebileceğine inanıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD