When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Kapıdan çıkarken ne üzerimde eski pijamalarımın olması ne de ayağımda ayakkabı bulunmaması umurumdaydı. Düşünebildiğim tek şey sonunda Ersin'in bulunduğuydu. İyi mi kötü mü olduğunu merak etmekten öte tüm düşüncelerim gitmişti. Kafamda kocaman iki soru ve bolca endişeyle soslandırılmış korku vardı. Kendimi dışarı atarken çarpan kapıdan çıkan yüksek ses, Apo'nun uyanmasına sebep olmuştu ki o da hemen ardımdan fırladı. Üzerinde buruşmuş bir gömlek ve pantolon vardı. Saçları karmakarışık olmuş, düzgün yüzü günlerin yorgunluğunu örtmeye yetmeyen sakallarıyla kaplanmıştı. Evdeyken sadece endişeden bu hale gelebilmişse kocamın ne kadar kötü olduğunu düşünmeyi istemiyordum ama yine de aklıma oldukça ürkütücü görüntüler geliyordu. "Nereye Güzide!" diye bağırıp beni yakalar yakalamaz kendine çekti