When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
İki kocaman hafta daha atlatmıştık ve Ersin artık çok daha iyiydi. Sargıların bir kısmından kurtulmuştu. Yüzüne biraz renk gelmişti ve zorlayarak biraz çorba içirebiliyordum. Hastane kokusundan, banyo yapamamaktan ve yatmaktan şikayet ediyordu. teklif etsem de temizlik ve tıraş konusunda yardımımı istemedi, özellikle odanın içinde başkaları da yatıyorken böyle bir şeyi asla kabul etmeyeceğini kesin olarak dillendirmiş hatta hasta bir herife göre bana epeyce bir çıkışmıştı. Alınmamıştım. Üzülmemiştim. Kulağımı çınlatan bağırtısını bile özlediğim, sesi güçlü çıktığı, mavi gözleri öfkeyle ışıl ışıl parladığı için içten içe sevinmiştim. O iyiydi ama onunla beraber hastaneye getirdikleri adamları onun kadar şanslı değildi. Biri yaşıyordu hatta taburcu bile olmuşlardı. Diğeri, genç olanı, dün ö