"Ersin, git." "Hatun!" "Hatun değil, Güzide. Ve git ne olur." "Affet." "Affettim desem bile affetmedim. İyi değilim, iyi değilsin. Konuşmak istemiyorum." "Gidersem biteriz. Gözlerini görüyorum. Kararını verdin bile. Kapıdan çıktığım an gitmek için hareket edeceksin. Yapma." "Sadece düşünmek istiyorum." "Bırakma beni." "Ersin!" "N'olur bırakma." "Ersin! Bırak artık beni. Tamam gittiğim yok. Ama dokunma bana. Git bir duş al, kahve falan iç ve ayıl. Bu haldeyken konuşmak istemiyorum. Beni zorlama." Kollarından ayrılırken belime daha bir sarıldı. "Gitme." dedi. Sesi çocuktan farksızdı. "Kahve yapıyorum. Bir yere gittiğim yok." dedim sabırla. Belime dolanmış kollarından güçlükle sıyrılıp kendimi mutfağa attım. Isıtıcıya su doldurup, tezgâhta duran kahveden fazlaca ekledikten sonra