Nazlı'dan
Bir yerlerden güzel bir şarkı duyarsınız. Sonra sürekli onu dinlemeye başlarsınız. Hatta o şarkıyı alarm olarak ayarlarınız. Her sabah güzel uykunuzdan sizi o şarkı uyandırmaya başlar. Ve bir bakmışsınız o şarkıdan nefret etmişsiniz. Bende aynen öyle yaptım. Kulağımın dibinde bangır bangır çalan müziği susturmak için gözlerimi hırsla araladım. Elimi uzattığım gibi yastığımın altına koyduğum telefonu alıp alarmı susturdum. İşte huzur buydu. Sessizlik. Zaten alarmı neden kurduğumu bile hatırlamıyordum. Tam tekrar uykuya dalacağım sırada tekrar çalan ama bu sefer farklı bir müzikle çalan telefonumu elime alarak arayana baktım. Aslı arıyordu. Benim biricik ev arkadaşım.
" Söyle Aslı "
" Hâlâ yatakta mısın?"
" Evet "
" Bana hazırlayacağın kahvaltı ve sonrasında çıkacağımız alışverişi hatırlıyor musun ?"
" Hayır "
" Yarım saate evdeyim Nazlıcan. Hızlı ol "
Suratıma kapanan telefon ile yüzümü buruşturdum. Evet alarmı neden kurduğumu hatırlamıştım. Aslı otelde nöbete kalmıştı ve benim ona kahvaltı sözüm vardı. Sonra da evin eksikleri için alışverişe çıkacaktık. Gözüm saate kaydığında daha 8 bile olmadığını gördüm. Yaklaşık üç aydır öğlenlere kadar yatmaya alışmıştım tabi. Bu gün tatilimin son günüydü ve yarın okul hayatıma geri dönüyordum. Daha doğrusu iş hayatı. Çünkü yarın stajımın ilk günü olacaktı ve bundan sonra erken kalkmak başlayacaktı.
Kendimi zorlayarak yataktan kalktım ve direk banyoya geçtim. Kısa ve hızlı bir düşün ardında kendime gelmiş ve giyinerek mutfağa inmiştim. Aslı birazdan gelirdi. Yine hızlı bir şekilde dolaptan kahvaltılık ne varsa çıkarıp mutfaktaki küçük masaya koymaya başladım. Tam çayı demlemiş ocağın altını kısarken kapının açılma sesini duydum. Çok geçmeden de gözleri çökmüş bir Aslı mutfağa gitmişti. Uykusuzluktan ölmüş gibi duruyordu. Güya Turizm otelcilik okuyordu. Çok rahat bir bölüm olması gerekiyor muydu? İkimizde son sınıftaydık ama Aslının bölümü farklıydı ve bir otelde stajını yapıyordu.
" Çay var mı ?"
" Var var. Geç sen. Çok yorgun görünüyorsun ."
Aslı ağır adımlarla masaya oturduğunda yarı demlenmiş çayı bardaklara koydum. Bu içine kadar iyice otururdu ne de olsa. Elimdeki bardağı Aslının önüne koydum ve yanındaki sandalyeye yerleştim. Elime çatalı alıp peynire batırdım.
"Valla yoruldum. Bütün personel uyurken ben zavallı stajer tüm gece ayaktaydım "
Aslının haline gülerken yavaş hareketlerle çayını içişini izledim. Her zaman kıskandığım sarı kıvırcık saçları vardı. Açık yeşil gözleri ile güzeldi benim arkadaşım. Girdiği ortamda dikkat çektiği kesindi. Ama dış görünüşünün havasının aksine yumuşacık ve saf bir kalbi vardı. Ben de yavaş yavaş kahvaltımı ederken kendimi düşündüm bu sefer. Aklım ister istemez üç ay öncesine gitmişti. O aptal kazayı yaşadığım geceye.
O akşam arkadaşlarımla sohbeti biraz fazla kaçırmış ve geç saatlere kalmıştım. Arkadaşların ısrarına rağmen inat etmiş ve eve tek başıma dönmeye kalkmıştım. Ne de olsa ev yakın diye yürümeye karar vermiş ama ana yoldan karşıya geçeceğim sırada hızla gelen bir motorun bana çarpması ile ne olduğumu anlamamıştım. Yaklaşık bir hafta koma halinde kalıp sonra da üç ay raporla evde durmuştum. O anları hatırlamak tüylerimi ürpertse de kazanın bana getirisi daha fazla olmuştu. Hem de öyle bir getiri ki filmlere konu olmuş çok değişik bir şeydi.
" Ne düşünüyorsun bu kadar ?"
Aslının sesi ile başını ona çevirdim. Düşünceler arasında boğulurken elimde çay öylece durduğumu fark etmemiştim. Arkadaşım bana şüpheyle bakarken onunla tanıştığımız zamana gitti bu sefer de aklım. İlk sınıfta devlet yurdunda kalıyordum ve onunla orda karşılaşmıştım. Ben hukuk okurken o Turizmdeydi. Zamanla çok iyi anlaştığımızı fark etmiş ve dostluğumuzu ilerletmiştik. Sonra da yurdun şartlarına daha fazla dayanamamış ve birlikte eve çıkmıştık. O günden beri de çok iyi bir dost , kardeş ve ev arkadaşıydık. Kaza geçirdiğim zaman benim için çok endişelenmiş hastaneden çıkana kadar etrafımda dört dönmüştü. Ailem ile o ilgilenmiş her şeyi çekip çevirmişti. Hatta bu üç aylık tatil sürecinde beni eve götürmek isteyen ailemi bile ikna etmiş ve benim burada kalmamı sağlamıştı. Kazadan sonra keşfettiğim şeyi ona da anlatmıştım. İlk başlarda inanmamış ama bir şekilde başkasına duyurmadan ona kanıtladığımda bana inanmıştı. Benim kadar şok olmasa da o da çok şaşırmıştı. Bu kazanın bana öyle bir yetenek getireceğini ikimizde tahmin etmemiştik.
" Kızım burda mısın ? Daldın iyice. Yoksa yarını mı düşünüyorsun ?"
" Yarın mı ?"
" Evet. Staja başlamayacak mısın?"
" Başlayacağım. "
"Ee ne bu ruhsuz haller. Ben heyecanlı olursun diye düşünüyordum."
Elimdeki bardağı bırakarak arkama yaslandım. Heyecanlıydım zaten. Kazadan önce baş vurmak için gittiğimde Avukat ofisinde yoktu. O yüzden bütün bilgileri sekreterine bırakmıştım. Bir ay önce de cevap gelmişti. Ama okulla konuşup başlama tarihini yarına aldırtmıştım. Yüzünü internetteki fotoğrafı haricinde görmediğim adam ile hastane konusunu hiç açmadan telefonda tarih hakkında konuşmuş ve olumlu yanıt almıştım.
"Heyecanlıyım zaten. Bu gün son rahat günüm "
Masadan kalkıp bardağımı lavaboya koydum. Ellerimi yıkamak için lavaboya girdim. Aynanın karşısına geçtiğimde gözlerim yüzümde gezindi. Yüzeysel olan yaralarım çoktan iyileşmişti. Yanağımda olan büyük çizik ise neredeyse hiç görünmüyordu. Gözlerim saçlarıma kaydığında yine canım acıdı. Upuzun olan simsiyah saçlarım geçirdiğim ameliyat yüzünden kısacık kesilmişti. Ellerim havalanıp saçlarıma gittiğinde yarı yolda durdum. Dokunmak bile acı veriyordu sanki. Aynadaki görüntüm o geceyi hatırlatıyordu. Gözlerimi kendimden çekip suyu açtım. İşimi halledip salona geçtiğimde Aslınında beni beklediğini gördüm. Yanına oturduğumda elinde bir bardak çay olduğunu gördüm. Aslı gelenekler görenekler bakımından tam bir Türk kızıydı ve çay içmek bunun başında geliyordu.
" Staj sorumlun kim yani Patronun ?"
Gözlerimi devirerek ona baktım. Dalga geçen sesini umursamadan cevap verdim.
" İsmi Ahmet AKSAL. Beş yıl önce bizim okuldan mezun olmuş "
" Çok genç değil mi. Ne kadar tecrübesi vardır ki onun "
" Öğrencilik zamanını ve mezun olduktan sonra aldığı davalardaki başarısını araştırdım ve kesinlikle çok iyi bir Avukat olduğunu söyleyebilirim. Bu adam meslek hayatım için çok önemli bir rol oynayacak. Bana öğreteceği bir sürü şey olacağına eminim."
" Sen öyle diyorsan "
Aslı omzunu silkip son yudumunu da içtiğinde ayaklandık. Beraber evden çıkıp gerekli alışverişimizi yaptık. Yaklaşık üç saat sonra eve geldiğimizde Aslı elindeki poşetleri kapının önünde bırakıp kendini odasına attı. Zaten ayakta uyuyordu. Onun haline gülüp bütün aldıklarımızı mutfağa taşıdım. Hepsini yerleştirdikten sonra bende kendimi televizyon karşısına attım. Yorulmuştum. Üç aylık uyuşukluğun acısı çıkmaya başlamıştı. Bacaklarım ağrıyordu. Sonra da yarını düşündüm. Sabah erkenden kalkacak ve akşama kadar işte olacaktım. Tabi birde şu yetenek olayı vardı. Hastane de ilk uyandığım zamanlarda odadaki kişi sayısından fazla ses duyduğumu fark ettiğimde önce ne olduğunu anlamamıştım. Hatta bir süre sonra o sesler o kadar çok ve anlaşılamadı ki ilk benim psikolojik kriz geçirdiğimi sanmışlardı. Sonra ki gün ise doktorumun dudakları kapalıyken sesini duymam kafamda bir şeyleri oturtmuş ve beraberinde korkuyu getirmişti. Bana ne olduğunu anlamıştım. Ben insanların düşüncelerini duyabiliyordum. Ama neden olduğunu bilmiyordum. Sonrasında fark ettiğim başka şey ise bu düşünce okuma olayı sadece erkekler için geçerliydi. Ne kadar zorlasamda hemcinslerimin düşüncelerini duyamıyordum. Ama erkeklerin aklından geçen her şey benim beynimde yankılanıyordu.
Şimdi ise bu olay üç aydır benim hayatımın bir parçasıydı. Geçici bir şey miydi. Neden benim başıma gelmişti. Nasıl işliyordu. Hiç bir fikrim yoktu. Ama bununla yaşamaya alışmıştım şimdiden . Bazen insanların yüzüne uzun uzun bakmam fark ediliyor ve benim garip yada tuhaf biri olduğumu düşünüyorlardı. Ama elimde değildi. Akıllarından geçenleri iyi duyabilmesini için yüzlerine bakmam gerekiyordu. Esas sorun ise staj süresi boyunca bu tuhaflığımı Ahmet Beye fark ettirmeden stajını tamamlayabilmemdi. Çok zor olacaktı. Sürekli adamın düşüncelerini duyacak ve cevap vermeye kalkacaktım. Derin bir nefes alarak yerinden kalktım. Madem son günümdü bu günü yatağımda değerlendirebilirdim. Odama yürürken aklımdan yarın için olacaklar geçiyordu. Düzgün bir şekilde ilk gün irtibası bırakabilmek için dua etmeye başladım. Umarım her şey yolunda giderdi.
&&&
Hikayedeki kahramanların meslekleri ( en azından kızların ) konusunda küçük düzeltmeler yapılacak. O zamana kadar idare ederseniz ssvinirim :))