Duyduklarım gerçek miydi? Yoksa kulaklarım bana oyun mu oynuyordu? Mirza Hanoğlu’nun ağzından çıkanlar da neyin nesiydi? Bana ait… Hala kulağımda çınlayan bu iki kelime beni adeta büyük bir fırtınanın ortasına fırlattı. Rüzgarlar esiyor, büyük ağaçlar bile yerinden sökülüyordu. Benim için de aynı şeyler mevcuttu. Bacaklarım titriyor ve yere düşecek gibi oluyordum. Rüzgâr eser gibi bir uğultu da kulaklarımı tırmalıyordu. Onun sözleri de sürekli aynı tonda kulağımda yankı yapıyordu. Onun beni almak için Cüneyt’e bu teklifi yapması çok saçma değil miydi? Kendimi değersiz bir eşya gibi hissetmeme neden oluyordu. Ortada kalan bir eşya olmak ne kadar da kötüydü. Kimse neden benim düşüncelerimi sormuyordu? Kadınların düşünceleri neden hep önemsizdi? Bizim de konuşmamız gerekiyordu ama erk