Hesap

1038 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 -Kuzum hemen umudunu kaybetme. Geç olsun güç olmasın. Hem ben de görüntüler için dilekçe yazarım. Hatta şöyle yapalım diğer asistanlardan da dilekçe yazmalarını rica ederiz. Onlar da bizim gelişmemizi istedikleri için illa ki içimizden birinin dilekçesine dönüş yapar. -Yaparlar dimi? -Yaparlar. Sen merak etme. İçini ferah tut. Diyerek tekrar bana sarıldı Aslı. Hem hastaneden hem de Aslı'nın evliliğinden konuşmuştuk. Bu evliliğe en çok şaşıran duyduğuma göre Ali hocaymış. Gerçi adam niye şaşırmasın ki herşey gözünün önünde oldu... Aslı'nın mutluluğu gözünden okunuyordu. Ben mutlu değildim ama o sonuna kadar mutlu olmayı hak ediyordu. Bir ara Aslı'nın telefonu çalınca eşinin aradığını söyleyerek telefonu açtı. Birkaç dakikalık konuşmanın sonunda Burak' ın bu gece geç geleceğini söylemişti. Bundan dolayı akşam yemeğini de Aslı ile yiyecektim. Hem o eve gidip ne yapacaktım sanki. Burada can dostumla yemek yemek varken o evde boğazıma dizilen bir lokma yemek istemezdim. Beraber mutfağa geçip akşam yemeğini hazırladık. Hem yemek yaparken hem de yemek yerken çok eğlenmiştik. Neredeyse on gün oluyordu gülüp eğlenmeyeli. Aslı ile kahvelerimizi içip yatsı namazını kılmıştık. Namazdan sonra Aslı ile vedalaşarak evden çıktım. ..... Bahçeye girdiğimde saat on ikiyi geçiyordu. Sabah biraz zorlanacaktım ama değerdi. Bahçeden eve baktığım da tv odasının ışıkları yanıyordu. Daha fazla oyalanmadan çantamdan anahtarı çıkararak kapıyı açtım. Merdivenlere yöneldiğim sırada o da tv odasından çıkarak mutfağa gitti. Göz altından bana bakmıştı, ahh sanki anlamadım. Gerizekalı. Kafamı sağa sola sallayarak üst kata çıktım. Hemen üstümdeki kıyafetleri çıkararak duşa girdim. Sabaha gireyim desem zaten geç uyuduğum için sabah zorlanarak uyanacaktım. Muhtemelen yarın geç kalacaktım o yüzden şimdiden duşa girmem daha iyiydi. Duştan sonra üstüme rahat bir pijama takımı giyerek yatağa uzandım. Havalar hala sıcaktı. Üstüme birşey örtmedim. Ağustos ayı anlaşılan sıcak geçecekti. .... Dün gece ki tezim de haklı çıkmıştım. Sabah namazından sonra tekrar uyumuştum ve çalan alarmları hep kapatmıştım, şimdi ise hızlı hızlı hazırlanıp alt kata indim. Önceden olsa annem zorla ağzıma bir şeyler tıkardı ama şimdi aç aç gidiyorum. Hızlı hızlı evden çıkarak arabama doğru yürürken o şahsiyette arkamdan yürüyerek arabasına bindi. Oralı olmayarak arabama binerek yola koyuldum. Yarım saat süren yolculuktan sonra hastaneye vardım. Hemen soyunma odasına geçerek üstümü değiştirerek bankoya geçtim. Gerçi bankoya geçene kadar herkes düğün için beni tebrik etti. Aman çok da mutluyum ya sormayın gitsin. Biraz sonra Aslı ve diğer ikili gelince şefi beklemeye başladık. O sırada Aslı'ya bakarak konuşmaya başladım. -Arkadaşlar sizlerin bir konu hakkında bana yardımcı olmanızı istiyorum. Lütfen söyleyeceklerimi dinleyin. -Tamam Yeşim, anlat bakalım. -Şimdi bana bu hastanede iki yıl önce yapılan bir kalp transplantasyon ameliyatı görüntüleri ve dosyası var. Bunun için önce kardioloji şefliğine, sonra da başhekimliğe dilekçe yazmamız lazım. Siz de dilekçe yazarak bana yardımcı olur musunuz ama kendi adınıza yazıyormuş gibi. Bir nevi ameliyatı merak ettiğiniz için istediğinizi söyleyeceksiniz. -İsteriz istemesine de ne alaka? Yani iki yıl önceki ameliyat dosyasını falan istiyorsun. -Oraları anlatamam ama çok önemli lütfen. -Tamam, benim için sıkıntı olmaz. Mert sen diyorsun? -Valla ben de okeyim ama beleşe yapmam. Benim dilekçeme dönüş olursa sarma falan getirirsen sana dosyaları ve görüntüleri veririm. -Mert, sanki zor birşey istiyorsun oğlum. Zor birşey istesene. -Barış sen karışma. Bu arada hastanın adı ne? -Başak Karaman. -Tamamdır. Bugün dilekçeleri veririz. Dönüş yaptıklarında haber veririm. -Çok teşekkür ederim. Allah razı olsun. Hem siz yeter ki sarma isteyin, yanına kurabiye poğaça falan da yaparım yeter ki onlar onay versinler. Diyerek konuşmaya devam ettik. Biraz sonra şef gelmişti. Görev yerlerimizi verip ayrılmıştı. Biz de görev yerlerimize dağılmıştık. Gün yorucu ama güzel geçmişti. Resmen on günde bu tempoyu özlemiştim. On gün de bu hale geliyorsam mesleğimi bıraksam herhalde yatak döşek yatardım. Gerekirse mesleğim için bir ömür boyu onunla evli kalırdım. Gün sonunda üstümü değiştirmek için soyunma odasına çıktım. Üstümü değiştirip şalımı düzeltirken telefonum çaldı. Arayan Emre'ydi. Başta açmayacaktım ama sonra önemli birşeydir diyerek telefonu açtım. -Alo? -Yeşim, akşam yemeğini annemlere gideceğiz haberin olsun. Evden beraber gideriz. -İyi tamam. Diyerek telefonu kapattım. Eve geldiğim çok vaktim olmadığı için hemen üstümü değiştirerek alt kata indim. Su içmek için mutfağa geçtim. Mutfak temizlenmişti. Ya kendisi temizlemişti ya da başkasına temizletmişti. Hem banane canım. Ne yaparsa yapsın, sanki ben batırdım burayı. Suyumu içerken kapının açılıp kapanma sesi gelmişti. Beş dakika sonra mutfak kapısında gölgesi belirdi. -Hazırım, Sen de hazırsan çıkalım? Birşey demeden ayaklanarak evden çıktım. Onun arabasıyla gidecektik. Hemen koltuğa oturarak emniyet kemerimi taktım. O da gelince yola koyulmuştuk. .... Kapıyı çaldığımda içerideki yardımcılardan biri açmıştı. Beraber salona geçtiğimizde önce İdris babanın elini öpmüştüm, sonra Sevil annenin elini öpüp sarılmıştım. Aslında buraya gelmeyi hiç istemiyordum , herkes beni kandırmıştı. Salak yerine koyulmuştum. Beraber koltuklara yönelmiştik. O babasıyla bir şeyler konuşuyordu. Sevil anne ise bana bir şeyler söylüyordu ama anlayamıyordum. Nasıl izin vermişlerdi bana yalan söylemesine. Hepsi profesyonel oyuncuydu resmen. Düşüncelerimden elimin üstüne konulan el ile sıyrılmıştım. -Efendim, -Kızım iki saattir sana sesleniyorum. -Ahh, kusura bakmayın. Dalmışım. Ne diyordunuz? -Masaya geçiyoruz onu diyordum. Hem ne öyle hâlâ sizli bizli konuşuyorsun. Sen bizim kızımızsın, biz de senin anne ve baban sayılırız. -Ağız alışkanlığı Sevil anne kusura bakma. Alışırım zamanla. -Tamam kızım. Hadi gel biz de geçelim masaya, baksana onlar bizi beklemeden geçtiler bile. Birşey söylemeden ikimizde salondan çıkmıştık. Yemek odasına gittiğimizde onlar çoktan oturmuştu masaya. İdris baba baş köşede oturmuştu. Emre hemen sağındaki sandalyeye oturmuştu. Karşındaki sandalyeye Sevil anne oturacaktı. İkizlerde hemen yanındaki sandalyelere oturmuştu. Bana da Emre'nin yanına oturmak kalmıştı. İstemeye istemeye yanına oturmuştum. Günler sonra bu kadar yakın olmak tuhaf hissettirmişti. Boş vererek yemeğime odaklandım. Onlar kendi aralarında konuşurken konuşmalara kısa kısa cevaplar vererek hemen yemeğime dönüyordum. Şu an bu ortam bana hiç samimi gelmiyordu. Benden bir şeyler gizlemeleri canımı en az Emre kadar yakmıştı. Kendimi fazlalık gibi hissediyordum. Onların konuşmaları falan derken yemeğimizi yemiştik. Salona geçtiğimizde İdris baba benden kahve istemişti. Ne kadar içimden gelmese de tamam diyerek mutfağa geçtim. Neyin nerede olduğunu bilsem de Sevil anne de benimle birlikte gelmişti. Sanki bu evde ilk defa kahve yapıyordum. Bana malzemelerin yerini gösterdikten sonra kenarda duran sandalyeye oturdu. -Kızım iyi misin? Durgun görünüyorsun. -İyiyim... -Acaba hasta mı olacaksın. Kötü görünüyorsun, doktora mı gitsek. Daha fazla dayanamayarak günlerdir içimde tuttuğum şeyleri yüzüne söyledim. Bana söylememelerinin bir nedeni olmalıydı. Bana hepsinin bir açıklama borcu vardı. -Aslında iyi falan değilim. Bu nu neden yaptınız, benden neden sakladınız? -Neyi kızım? Ne diyorsun anlamıyorum. -Şöyle söyleyeyim. Emre'nin önceden nişanlı olduğunu ya da nişanlısının vefat ettiğini benden neden sakladınız. 🍀🍀🍀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD