Hiç Yokmuş Gibi

1024 Words
Keyifli okumalar...🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 -Nee? -Duydun işte. Bitti diyorum. Kazandın diyorum. Boşanma dilekçesini imzaladım. Senden kurtuluyorum. Evet benim için zor olacak ama hayatımda sen olmayacaksın. Hem de hayatıma hiç girmemiş gibi. Hayatımdan çaldığın bir buçuk yılı unutacağım. Sanki hiç yokmuşsun gibi. -Ne... Nereden çıktı bu? -Hatırlatırım benimle bu yüzden evlenmiştin. Boşanmam için şart koşmuştun. Nişanlının intikamını almak için, onun ölümünde payım olduğunu düşündüğün için başkasına da zarar vermeyeyim diye mesleğimi bırakmamı sen söylemiştin. Ahhh ne çabuk unuttun, halbuki senin gibi zeki biri bunu nasıl unutur. -Yeşim. -Ha unuttuysan Serdar'a sor. O bilir herşeyi. Hani herşeyini biliyor ya. -Ne değişti? Hani mesleğini bırakmazdın. Hani gerçekleri ispat edecektin. Yoksa söylediğin herşey yalan mıydı? -Ne değişti... Hemen anlatayım, evet suçsuzum. Evet o ameliyata ben girmedim ama yoruldum. Seninle yaşamaktansa çok sevdiğim mesleğimi bırakmayı tercih ederim. Ha ispat meselesi ise ben çok uğraştım o görüntülere ve dosyaya ulaşmak için ama girmediğim bir ameliyatın görüntülerine ulaşmak sandığın kadar kolay değil. Ki ben de zaten ulaşamadım. Dokuz ay uğraştım o görüntülere ulaşmak için, elimden geleni yaptım. Bir ben değil ekipteki diğer asistanlara da rica ettim onlarda denedi ama olmadı. Bu zamana kadar ulaşamadım zaten bu saatten sonra da ulaşamam. O yüzden pes diyorum. Senin istediğin olsun. Sevgili nişanlının intikamını yanlış kişiyle de olsa aldığını düşünüyorsun. Sen bilirsin. -Ben... -Belki hâlâ inanmıyorsun ama bir daha söyleyeyim o ameliyatla uzaktan yakından alakam yok. Ben pes ettim ama sen yok dersin. Hani avukatsın ya hani çevren geniş ya o görüntü ve dosyaya kendin ulaşırsın. Ama bunlar olurken ben olmayacağım, çoktan hayatından çıkmış olacağım. -... -Eeee şimdi sırada avukatlığını konuşturma zamanı. Bir an önce davayı açarsın. Dosyaya detaylı bakarsan içinde herşey var. Değil çalışmak ilk yardım bile yapamam herhangi birine bu dosyalar olmadan. Avukatsın ya benden daha iyi bilirsin. Birkaç haftaya herşey bitmiş olsun, ben aileme başka bir nedenden dolayı anlaşamadığımızı söyleyip boşanacağımızı söylerim. Birkaç güne kalmaz evdeki eşyalarımı da alırım. Gerçi kitaplarımı almasam daha doğru, mazallah yine mesleğe dönüş falan yaparım. Ben konuşurken hiçbir tepki vermemişti hatta üzüldü gibi. Gözleri mi ne doldu? Onun bu saatten sonra ne yaptığı ya da ne düşündüğü, ne halde olduğu umrumda bile değildi. O hiç hayatıma girmemiş gibi yapacaktım. Onu sadece hasta yakını olarak bilecektim. Unutacaktım yaşanan herşeyi, onu da.... Sevdim ama bitti. Gerçi bitti demeyle bitseydi herşey daha farklı olurdu ama olmadı. Gerçilerle, amalarla, keşkelerle bir hayat geçmeyeceği için boş verecektim, her zaman yaptığım gibi. İmtihan dünyasındaydık ve ben de böyle bir şekilde imtihan edilmiştim. ’ Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz (BAKARA -216) Allah büyük yaşadıklarımın vardır bir sebebi. Ben böyle düşüncelere dalmışken Emre önündeki dosyalara boş boş bakıyordu. Sonunda istediği şey olmuştu şimdi böyle durması çok saçmaydı hatta salakçaydı. Herhalde zafer sarhoşu, yoksa başka bir açıklaması olamaz yani. Çalan telefonu ile kendine gelip dosyaları bırakıp telefona baktı. -Tamam gelsin. Demesinden sonra telefonu kapatmış, zaten biraz sonra da odaya İdris baba girmişti. Onu görmemle ayağa kalkıp elini öptüm. -Kızım sen de mi buradaydın. Ben de toplantıdan önce son kez konuşalım dedim. -Evet, ben de şimdi kalkıyordum. -Yok, kal burada. Hem toplantıdan sonra bize geçeriz. Akşam yemeğini beraber yeriz. Zaten uzun zamandır bir araya gelmiyoruz. Annen de sevinir. -Tamam öyleyse. -Otur sen burada. Bizim işimiz bir saate biter diye düşünüyorum.... Emre o dosyalar toplantı ile ilgili olanlar mı? Ver de son bir kez bakayım. -Y...Yok , değil. Onlar başka birşey.... Bunlar toplantı dosyaları. Diyerek masanın kenarında duran dosyaları karşımda oturan İdris babaya vermişti. İkisi de toplantı ile ilgili konuşarak biraz sonra odadan çıkmıştı. Onların çıkmasının ardından Emre'nin sekreteri bana çay ve yanında kurabiye getirmişti. Çayımı elime alıp camdan dışarıyı izlemeye başladım. Artık düşünmek istemiyordum, düşününce işin içinden çıkamıyordum. Kendimi yıpratmaktan başka birşeye yaramıyordu. Biraz dışarıyı izleyerek biraz da sosyal medyada takılarak zaman geçirmiştim. Tam yerime oturacağım sırada kapı açılmıştı. Emre ve Serdar gelmişti. Birşey söylemeden yerime oturdum. O sırada Serdar konuşmaya başladı. -Yenge hoşgeldin. -Yeşim. -Anlamadım, yenge? -Adım Yeşim, onu diyorum. -Ama... -Ne aması? Sen zaten olayları taaa en başından biliyorsun bir de yalandan yenge falan demen çok itici ve saçma. -Ben... -Sen... Senin haberin yok galiba yeni gelişmelerden. Dur ben söyleyeyim kuzenin söylemeden. Biz boşanıyoruz. Kuzeninin sonunda istediği oluyor gözünüz aydın. Mesleğimi bırakıyorum. Dememle ikisinden de çıt çıkmamıştı. Gerçi ne diyeceklerdi ki. Birşey demeye hakları veya yüzleri var mıydı? Biri hayatımı mahvetme planları yaparken diğeri susarak bence büyük bir suç işlemişti. Onlar birbirlerine bakarken odaya İdris baba girdi ve konuşmaya başladı. -Hadi çocuklar, toparlandıysanız çıkalım. Serdar sen de gel bizimle. -Yok amca ,başka sefere. Benim başka yere sözüm var. -Sen bilirsin, hadi kızım biz çıkalım. Emre'de gelir. -Tamam baba. Diyerek çantamı ve kabanımı aldım. Marttın ortasında olmamıza rağmen hava soğuktu. Paltosuz insan üşüyordu. Beraber aşağıya indiğimizde peşimizden Emre de gelmişti. -Siz beraber mi gelirsiniz ? -Evet. -Aslında ben arabamla gelmiştim, onunla gelsem daha iyi olur. Burada kalmasin. -Olur mu hiç kızım. Siz Emre ile birlikte gelin. Arabanı da sizin eve bırakırlar. -Tamam. Diyerek Emre'nin arabasına yöneldim. Arabaya binip emniyet kemerimi taktığımda Emre de gelmişti. Sessiz geçen bir yolculuktan sonra Sevil annenin güzel karşılamasıyla eve girmiştik. Biraz sonra herkes gelince masaya oturmuştuk. Bugün ki gündem yapılan toplantıydı. İdris baba anlattıkça Emre kısa cevaplar vererek soruları geçiştiriyordu. En sonunda İdris baba Emre'ye dönerek konuşmaya başladı. -Oğlum sen iyi misin? Sabah iyiydin, toplantıdan beridir kötü görünüyorsun. Toplantı ile alakalı diyeceğim ama güzel geçti. Aklına takılan birşey mi var? -Yo..Yok gayet iyiyim. Sana öyle gelmiş. Hem aklıma birşey falan da takılmadı. -Sen öyle diyorsan oğlum öyledir. .... Yemekten sonra kahve içmek için kış bahçesine geçmiştik. Sevil anne ile konuşurken birden Emre'ye dönüp konuşmaya başladı. -Oğlum aslında buraya gelmeniz çok iyi oldu. Benim size söylemek istediğim birşey var. -Seni dinliyoruz anne. -Babaannen birkaç gündür sürekli sizi soruyor. Ne zaman gelirler diye. El öpmeye gitmediniz ya sürekli konuşuyor. İşleriniz falan var diye sürekli geçiştiriyordum ama artık inanmıyor. İşlerinizi ayarlayın bir haftalığına gidip gelin. Kadın çok ısrar ediyor. -Anne... -Aslında Sevil anne hazır burada hep bir aradayken benim daha doğrusu bizim size söylemek istediğimiz birşey var. -Ne oluyor kızım? İkinizde tuhafsınız zaten geldiğinizden beri. -Aslında biz bugün bir karar aldık. -Biz de bugün konuştuk anne. Trabzon'a gidelim diye. Yeşim yıllık izne ayrıldı. 🍀🍀🍀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD