Allah’ım sen beni neyle sınıyorsun
Gözlerimi yavaşça açtım. “ Böh” diyerek kahkaha atmaya başladı. Kahkahası biraz durulduğunda kafamın üzerine kocaman bir öpücük kondurarak yere indirdi.
Utanmıştım. Çocuk gibi beni kucağına alması, sonra da halime gülmesi bütün neşemi kaçırmıştı. Bakışlarımı yere dikip kollarımı önümde bağlayarak usulca eve doğru ilerledim. Tamam bizi kardeş zannediyor da en azından büyüdüğümü fark edip ona göre davransa.
Bir süre ayak sesi gelmedi, sonra da hızlı hızlı atılmış adımların sesi geldi. Birkaç adım yanıma ulaşmasına yetmişti. Yine kolumdan çekip kendine döndürdü
“ Noluyor miniğim, küstün mu bana, güldüm diye mi, çok sevimliydi, kendimi tutamadım, küsme, küsme. Ben senin için canımı veririm tek sana kıyamam bir tanem benim.”
Eğilmişti, gözlerine bakmamı bekliyordu. Bakmadım. Usulca kolumu kurtarıp “ önemli değil” dedim.
Onu da kırıyordum, elimde değildi, ben de kırılıyordum. Başka bir şey konuşmadan yolu tamamlandık. Yüzüne bakmadan iyi geceler dileyip evimize girdim. Peri açık televizyon karşısında uyuyakalmıştı, odasındaki battaniyeyi alıp üzerini örttüm. Kendim de daha fazla oyalanmadan uyumaya çalıştım.
Ertesi gün erkenden uyandık, bu kez otelin açık büfe kahvaltısına yetişmiştik.
Alimin yanında bizi görünce Resepsiyondaki kızın biraz yüzü düştü, bir daha ayağımıza kahvaltı gelmeyeceğini bilsem de tuhaf bir şekilde bundan zevk aldım.
Kahvaltı boyunca ikimiz de sessizdik. İkizler ve Peri boşluğu doldurmak istercesine muhabbet ediyordu ben de tabağıma aldığım birkaç kahvaltılığı tırtıklayarak onları dinlemeye çalışıyordum. Hüseyin akşamki filmin sonunun çok güzel olduğunu, en güzel yerlerini bizim kaçırdığımızı ballandıra ballandıra anlatırken Peri gözlerini dikmiş benden cevap bekliyordu.
“ Film alt yazılıydı ya hani, ekran da küçük ondan, izleyemedim, güzeldir eminim yoksa”
“ Abim de bunun peşinden kalktı, abi sen filmin sonuna anca yetiştin sen neredeydi ki”
“ Oğlum ben filmi izlemiştim zaten, hevesiniz kaçmasın diye söylemedim, biriciğimle yürüdük gölün kenarında”
“ Sonra da kesin eşek şakaları dan birini yaptın, kızın suratı sirke satıyor”
“ Yok ya şaka filan yapmadım, valla bak. Düşecek gibi olunca güldüm ona gücendi prensesim, olsun çekeceğiz nazını “
“ Abi yaa bize kütük diyorsun da Aymelek söz konusu olunca bizden beter oluyorsun” Bu konuşmanın daha uzamasına izin vermeyecektim
“ Ben hala masadayım farkında mısınız, naz filan yaptığım da yok. Çocuk muyum ben, 19 yaşındayım. Gece yerimi yadırgadım ondan “
“ Küs değiliz o zaman, değil mi canımın içi?”.
“ Ne küseceğim ya, büyüdüm artık çocuk değilim diyorum, hala küsmek diyorsun. “
“ Tamam tamam, doğru söylüyorsun. Boyun kazık kadar olmuş, dün topukluyla neredeyse bana yetişiyordun. Tanıyamadım bı anda “
“Yok abi sana yetişemez de, büyüdüğü bir gerçek. Yakında görücülerini kapıdan kovarız bacadan girerler. Şahsen ben dün akşam karşı masadaki dallamaya uçmamak için zor tuttum kendimi. İçine düştü kızın” Alimin suratı buz kesti
“ Kim , ne, nerde, nereye düşüyorlar oğlum, niye uyarmadınız, alırdık hesabını”
“ Of yeter artık, maganda mısınız. Kimsenin düştüğü kalktığı yoktu, adam kibarca tebessüm etti ben karşılık vermeyince de masasındakilere döndü. Sonra da kalktık zaten”
Acaba tebessüm konusunu hiç mi açmasaydım, Alim rahatlayacağına iyice öfkelenmişti.
“ Bir daha görürsen hemen bize haber ver prenses, kimsenin niyetini bilemeyiz, aklım sende kalmasın. “
Evham yaptığını biliyor olsam da tamam dedim. Herkes kahvaltısını bitirdiğinde restorandan ayrıldık. Bu günü planımız tekne turu yapmaktı. Odalarımızda uygun kıyafetler giyerek göl kenarına indik. Küçük tahta iskeye bağlanmış orta boy bir sandal bizi bekliyordu. İşletmenin verdiği can yeleklerini giyerek sandala yerleştik.
Her ne kadar yeleğin olsa ve düşmeyeceğimi bilsem de yüzme bilmediğim için epeyce tedirgindim. Alim fark etmiş olmalı ki ta en başından beni yanına oturtup kolunu yeleğin üzerinden belime sararak güvende hissetmemi sağladı.
Sabah güneşi, pırıl pırıl göl manzarasını daha da güzelleştiriyordu. Onlarca fotoğraf çektik. Öğlen olmadan evlerimize döndük. Tam eve girecektim ki Alim kolumu tutup beni kendine döndürdü
“ Bana bak prenses bu gün öyle yatıp akşama kadar uyumak yok. Yarın dönüyoruz, ben sana daha hiç doyamadım. Küsmedim diyorsun ama sabahtan beri yüzüme de bakmadın. Şimdi biraz dinlenin bir saat sonra yemeğe gideriz. Sonra da uzun bir yürüyüş yaparız. Ona göre giyinin. “ Dedi ve kafamın üzerinden öperek eve soktu.
Ben bir on saniye kadar anın büyüsünden çıkmaya çalışıyorken Peri tam karşımda durmuş elleri belinde beni inceliyordu. Elini yüzüme yaklaştırarak parmağını şıklattı.
“ Meleek, Melek kendine gel, konuşmamız lazım çok garip şeyler oluyor, hadi tatlım kendine gel”
“ Ne oldu ki, garip olan ne” elini suratıma uzattı
“ Bu işte, bu durum bütünüyle çok garip, asla normal değil. “
“ Peri daha açık konuş, nesi normal değil. Dört yıldır oluyor böyle, ne zaman dibime girse nefesim içime kaçıyor alıştım ben.”
“ Seni demiyorum şapşal, Ali’yi diyorum. Hiç normal değil. “