BEKARET +18

9. BÖLÜM "NEFS"

SİDRA

Memurun sorusuna “Evet” dedim. Aldığı cevapla Alper’in belli belirsiz gülümsediğini gördüm. Sanki nefesini tutmuş gibi soluğunu dışarı bıraktı.

Ona sorulduğunda o da bana baktı. Beklemeden “Evet” dedi. Nikah salonundaki abim ve yengemle göz göze geldik. Bizi Yarenle birlikte alkışlıyorlardı.

Nikah defterini imzaladık. Yaren masanın altını işaret etti. “Ayağına bas!”

Alper’in ayağına basacakken o benden önce davrandı. Ayağıma bastı. Bu geleneği ciddiye alacak birine benzemiyordu oysa.

Nikahtan sonra fotoğraflarımız çekildi. Daha sonra hep birlikte yemeğe gittik. Mekanı abim ayarlamıştı. Ilgaz ve eşi ise düğün pastamızı. Yaren iyi bir kadındı. Ilgaz’ı çok seviyordu. Belki o sebepten çok kıskanıyordu. Kocası ona evliliğimizin iç yüzünü anlatmamış olacak ki bana yengem gibi Alperle ilgili nasihatlar veriyordu. “Tatlım bunlarınki şov dünyası. Mankenler güzel kadınlar falan. Sen sen ol, kocan nereye sen oraya. Sakın yalnız bırakayım deme kaparlar. Bu erkeklere güven olmaz.” Diyordu. Yarenle biz sohbet ederken ortamdaki hareketli müzik yerini bilinen slow bir şarkıya bıraktı. Ilgaz Alper’e bakarak “Bu şarkıyı yeni evli çiftimiz için ben seçtim. Hadi dansa” dedi.

Seni içime çektim bir nefeste

Yüreğim tutuklu, göğsüm kafeste

Yanacağız ikimizde ateşte

Bir kıvılcım yeter hazırım bak

Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk

Havin yengem ve Yaren’in ısrarıyla Alper ayağa kalkıp elini uzattı. “Hadi madem, bizim için Ilgaz arkadaşım parça seçmiş kırmayalım”

Uzattığı elini tuttum. Avucunun içi sıcacıktı. İlk defa teni tenime değiyordu, garipti. Ayağa kalkar kalkmaz ellerini belime doladı. Değdiği yerler sanki ateş almış gibi yanıyordu. Heyecandan titrediğimi hissetmiş olacak ki sakin olmamı istedi. “Gerilmeye gerek yok.” Dedi.

“Tamam” dedim. Kollarımı omuzlarına yerleştirdim. Alkollü nefesini yüzümde hissediyordum. Bu alışık olmadığım bir durumdu. Terlemeye başlamıştım. O sıra “Dans edebiliyorsun dimi” dediğinde olduğum yerde kazık gibi durduğumu fark ettim. Daha önce hiç dans etmediğimi ama dans edenleri izlediğimi söyledim. Gülümsedi. Gevşememi, onun hareketlerine uyum sağlamamı istedi. “Benimle birlikte hareket etsen yeter” dedi. Dediğini yaptım. Sanki ayaklarım yere basmıyordu. Bulutlarda uçuyor gibiydim. Biz dans ederken herkes bizi izliyordu.

Dans müziği bittiğinde tekrar masaya geçtik. Yengem yanıma gelerek kulağıma eğildi. “Bu çocuk sana vurulmuş. Boşuna korkuyorsun. Bu gece karı koca olursunuz siz” dedi. Yengemin söyledikleriyle utandım. Sanki yerin dibine girdim. Etrafımızda bizi duyan varmı diye çevreme bakınırken bende onun kulağına eğildim. “Sen ne diyorsun yenge. Şimdi biri duyacak rezil olacağım”

Güldü. “Amaaaan Sidra! Düğün günü gelin ve damadı görenlerin aklına ilk gelen şey o şeydir işte. Sen ne sanıyordun”

İlerleyen dakikalarda alkolün etkisiyle herkes gülüyordu. Restorana ilk geldiğimizdeki kasvet yerini eğlenceye bırakmıştı. Bir ara Ilgaz’ın Alper ve abimle halay başında mendil salladığını bile gördüm. Oyun havasıyla doyasıya oynadılar. Arada Yaren ve yengemle bizde onlara katıldık ama erkekler bizden daha çok eğlenmişlerdi.

Gece yarısından sonra artık eve gitme vakti gelmişti. Abimler otele geçeceklerdi. Ne kadar ısrar etsekte bizde kalmayı reddettiler. Vedalaşma sırasında ortadan bir anda kaybolan Ilgaz elindeki kadehle geri döndü. Kadehi Alper’e uzattı. “Damat şerbeti, iç bakalım,” dedi.

Alper istemedi. Ne şerbeti olduğunu sordu. Ilgaz ona kokteyli özel olarak hazırlattığını söyledi. İçmesi için Israr etti. Abim “Arkadaşını” kıracak mısın dediğinde isteksizce kadehi alıp iki yudumda bitirdi.

Hep birlikte kapıya çıktık. Herkes alkollü olduğu için ayrı ayrı valenin çağırdığı taksilere bindik.

ALPER

Sidra taksinin arka koltuğunda yanımda oturuyordu. Ona baktım. Dışarıyı izliyordu. Onunla yapmayı düşündüğüm konuşmayı eve ertelemiştim. Şoförün konuştuklarımızı duymasını istemiyordum. Eve gidince ona açık açık bunun normal bir evlilik olmayacağını söyleyecektim. Benden ona kocalık yapmamı bekliyorsa yanılıyordu. İsteğim dışında gerçekleşen bu evliliğin benim için hiçbir anlamı olmadığını öğrenmeliydi. Onu beğeniyordum, bu bir gerçekti. Yerimde kim olsa beğenirdi çünkü Sidra gerçekten çok güzel bir kızdı. Ama o kadardı. Nisan’ın açtığı yaralar iyileşmemişken Sidraya hasarlı kalbimde yer veremezdim. Ayrıca düğün gecesi başkasının ölümüne neden olan bir kadını eş olarak göremezdim. Nisan ruhumu öldürmüştü, Sidra ise ona aşık olan bir adamı hem ruhen hem de bedenen öldürmüştü. Kadınlar tehlikeli yaratıklardı ve tehlikeli sularda bir kere daha yüzmeye hiç niyetim yoktu.

Yolda ilerlerken sıcaklamaya başladım. Camı hafif araladım. Restorandan çıktığımda tükenmiş olan enerjim tekrar yerine geliyordu. Terliyordum. Gömleğimin düğmesini açtım. Hareket edince Sidra yüzünü bana döndü. “İyi misin?” dedi.

“İyiyim”

Yarım saat sonra nihayet eve ulaşabilmiştik. Arabadan indik. Geldiğimizi gören kurt Koşarak yanıma geldi. Sidra birkaç adım önümde yürürken gözlerimi kalçalarından alamadığımdan Kurt’la ilgilenemiyordum. Onu rüyamdaki gibi çıplak olarak hayal ediyordum. Bana ne oluyordu? Kapının önünde durduğunda arkasından yaklaştım. Benden yüz bulamayan Kurt Sidraya sürtünmeye başladı. Eteğinin dibinde dolaşan köpeğimi sevmek için eğildi. Eğilirken gelinliğinden taşan göğüsleri, nefes almamı zorlaştırıyordu. Yanında durmuş onları izliyordum. Eğildiği yerden bana bakarak “Açmayacak mısın?” dedi. Üzerindeki gelinlik, makyajı, saçları öyle harikaydı ki. Bir an onu ayağa kaldırıp öpmek istedim. Onunla öpüşmenin nasıl olacağını düşündüm. Cebimden anahtarı çıkartıp kilide soktum. Bana neden her şey seksi hatırlatıyordu. Ve neden bedenimin ihanetine uğruyordum. İçeriye girerken birbirimize çarptık. Onu öpmemek için kendimle savaşır olmuştum. Cinsel arzum son seviyesine tırmanmıştı. Sertleşmeye başlamıştım. Sidra’nın bunu fark etmemesi için yönümü mutfak kapısına dönerek yukarı çıkmasını söyledim “Ben mutfaktan su alacağım” dedim.

“Tamam” diyerek merdivenleri tırmandı. Arkasından baktım. Sanki gelinliğinden çokta belliymiş gibi gözlerim hala kalçalarındaydı. Her adım atışında nasıl hareket ettikleri gözlerimde canlanırken içimden “Of!” dedim. Görünmeyen şeyleri görmek hiç normal değildi.

İçim ateş gibi kavruluyordu. Dudaklarım, dilim damağım kurumuştu. Sidra gözden kaybolur kaybolmaz mutfağa gidip iki bardak su içim. Tek düşündüğüm şey oydu. Onunla sevişmekti. Başka bir şey düşünemez hale gelmiştim. İyice sertleşmiştim ve yerimde duramıyordum. Kendimi tanıyamıyordum. Odağımı değiştirmeye çalıştım. Soğuk bir soda açtım. Tek dikişte bitirdiğim sodadan sonra duşa girmeye karar verdim. Başka türlü olmayacaktı çünkü.

Üst kata giden merdivenin basamaklarını hızlı adımlarla çıktığımda şaşırdım. Aylar önce iptal olan düğün gecem için yaptırdığım odanın kapısı açıktı. Afalladım. Merak ederek kapıya yaklaştım. Sidra görüş alanıma girdi. Gelinliğiyle yatakta oturuyordu. Gözlerimi kapatıp içimden olmaz dedim. Yapamam. Yapmamalıyım. Bu gerçek bir evlilik değil.

Aklım ve duygularımın arasında kaldığım o saniye Sidra başını kaldırıp yüzüme baktı. Sonra ayağa kalkarak başını yine öne eğdi. Bu hareketin “Hazırım” demek olduğunu anlamayacak kadar aptal değildim. Onu istiyordum. Hem de çok fena istiyordum.

Kapı aralığında beklerken irademle girdiğim savaşta yenik düştüm. Mantığım “Alper sakın!” desede iç sesim “O senin karın, yasak değil, suç değil” diye bağırıyordu. Nefsime hakim olamadım. Tereddütsüz içeriye girip kapıyı kapattım. Odada yalnızdık ve ben bütün aynalarda onu her açıdan görebiliyordum. Yanına doğru adımladım. Önünde durdum. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. Çenesini tutup başını kaldırdım. Odayı aydınlatan kırmızı ışık sebebiyle yüzünü net görebiliyordum. “Gerçekten bunu istiyor musun?” dedim. Saçma bir soruydu belki ama sormuştum bir kere. Konuşmadan gözlerini kapatarak beni onayladığında saçındaki tokaya çıkarttım. Saçlarını özgür bırakırken onun gibi gözlerimi kapatıp dudağını öptüm. Karşılık vermeye çalıştı ama acemi olduğu çok belliydi. Onu öptükçe daha fazlasını almak için harekete geçtim. Gelinliğinin arkasındaki fermuarı beline kadar indirdim. Titriyordu.