Bugün, dünün aynısı. Yine bitik, yine kendimden geçmişim. Size de oldu mu? Her gün gülüyorsun, güldüğün anların sahte olduğunun farkındasın... Bana çok oldu. Sonra ertesi gün geliyor ve ben yine bitik hissediyorum. Avuçlarımın içine ateş topları bırakmışlar da beni yanmaya mahkum etmişler gibi. “Tanrım...” dedim kuru bir ekmeğe dahi muhtaç mazlumlar gibi. Öyle ya, bende çoğu şeye muhtaçtım ama ihtiyaçlarımı giderecek kadar güçlü değildim. “Ona benden gittiği günler için hesap sormak istiyorum. Fakat o kadar çok gün var ki, ne mecalim kalır sormaya ne de gönlüm el verir kaçmaya.” Bu; bir kırlangıcın, göz yaşını dökmeden önceki son serzenişiydi. Nitekim kırlangıçlar ölmeden önce göz yaşı dökerdi. Bütün bitmişliğimi bir kutuya tıksam, sonra da onu bir yerlere atsam yine dönüp dolaşıp