İLK GÖRÜŞTE AŞK

1327 Words
Agir'in kardeşi Yasin Hatay'lı sevdiğine önce Hatay'da kına yapmıştı, iki gün sonra da Urfa'da düğünleri olmuştu. Düğünde tüm aşiretler davet edilmişti, o gün gördü Agir Hera'yı. Kardeşinin düğününe gelen aşiret reisinin yegane kızı Hera da gelmişti oraya, gözleri Agir'e kaydığında bakışları sabitlendi, ta ki Agir de ona bakana kadar. O baktığında sanki yüreğine bir kor düşmüştü, gözlerimi kaçırmıştı, ama bu kez de Agir ona bakıyordu hayranlıkla. Yanına kardeşi geldi, halay çekeceklerdi, Kürt düğünlerinin büyük bir kuralıydı bu. "Gelsene abi, seni bekliyoruz!" Yekta abisinin onunla ilgilenmediğini fark edince nereye baktığını anlamaya çalıştı, gözleri bir kıza takılınca güldü. "Yoksa kardeşinin düğününde kendine bir hatun mu arıyorsun?" Agir bunu duyduğunda ona döndü. "Anama söylersem bir daha abinle böyle konuşmaman gerektiğini öğretir, bunu ister misin Yekta?" Gözleri ne kadar sinirli olduğunu gösteriyordu, şakadan hoşlanmayan biriydi. "Hemen de tatsızlık çıkar ha, iyi ben gidiyorum! Sende gelme halaya, burada hatun kes, ama hızlı ol. Bak Yasin abim senden küçük olmasına rağmen evlendi, sende elini çabuk tut anam birini seçmeden." Bunları söyledikten sonra oradan uzaklaştı, Agir az önce gördüğü güzel kızın olduğu yere baktı onu görmek için, orada olmadığını görünce büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. "Kimdin sen, beni tek bir bakışta nasıl büyüledin?" Bunu dudağında bir tebessümle sormuştu kendine, daha sonra bu halini fark edince hızla kardeşi Yasin'in yanına gitti halay çekmek için. O kızı görmek için arada bir etrafı inceliyordu, ama görünürde yoktu ne yazık ki. "Hera, babam eve çağırıyormuş. Zaten yeterince etrafta göründün bugün, gidiyoruz artık, milletin bakışları ağa kızı olduğun için üzerinde, olay çıkmadan gidelim!" Gerçekten de çoğu erkek Hera'nın güzelliğinden etkilenmişti, bu yüzden de abisi çok kıskanıyordu kız kardeşini. "Tamam abi," dedi Hera. Kendini az önce gördüğü delikanlıya bakarken buldu, o görmese bile Hera onu görebiliyordu, etkilenmişti ilk görüşte o adamdan. Abisini sinir etmemek için ardından ilerledi, o çocuğun gözü gözüne değdikten sonra yüreği hoplamıştı sanki, yolda yürürken bile aklı ondaydı. "Hızlı yürüsene, ne bu yavaşlık!" Her zamanki gibi abisi yine büyük bir kıskançlığa girmişti, Hera'ya gününü zehir etmeye and içmişti sanki. Hera buna alışmıştı aslında, ama bazen zoruna gidiyordu bu davranışları, başkası görse bu durumu yanlış anlamlara yorardı. Ses etmeden yürümeye devam etti ve konaklarının bahçesine girdi. "İyi akşamlar," dedi ve konağa girip odasına çekildi, kendini direkt yatağa attı. Tek bir bakışla kalbine birini mühürlemişti, 17 yaşında genç bir kızdı, bunun aşk mı hoşlantı mı olduğunu anlayamayacak kadar toydu. "Abilerim bunu duyarsa ya da hissederse bana hayatı zindan eder, bu yüzden dişünmemem gerekiyor!" Bunu dedi ve gözlerini yumup yan döndü. Bu saatte uyuması çok zordu, ama yine de zorluyordu kendini tek bir görüşte vurulduğu delikanlıyı düşünmemek için. Düğünde defalarca bakmasına rağmen aradığı kızı görememişti Agir, pes etmişti sonunda. Belki de sadece kendisinin görebildiği bir melekti bir görünüp bir kaybolan. Düğün bittikten sonra Hatay'lı gelinleri Ayfer'i ve Yasin'i gerdek odasına gönderdiler. Agir gelinin ailesini konakta odalarına götürdükten sonra o da odasına geçti, aklında sadece o kız vardı. "Sanırım gitgide kafayı yiyorum, olmayan birini mi gördüm yoksa? O kadar güzel bir insan dünyaada bulunuyor muydu gerçekten, yoksa benim uydurmam mı hepsi?" Gördüğü kızdan o kadar çok etkilenmişti ki bir hayal ürünü olduğunu düşünüyordu. Bu düşünceyle saatlerce uyuyamadı, daha sonra o kızı bir daha göremeyeceğini tahmin ederek kendini onu düşünmemeye zorladı. Hera da, Agir de ilk görüşte vurulmuştu birbirlerine, ama hayal olduğunu düşünüyorlardı. Bu yüzden ikisi de gördükleri gibi unutmayı seçmişlerdi, tabi kaderin tekrar onları karşılaştıracağından habersizlerdi. Aradan bir ay geçmişti, Urfa'nın köklü bir aşireti olan. Bozkan aşiretine konuk olacaktı bugün ağalar, bu Hera'nın aşiretiydi, ve davetliler arasında Agir'in aşireti Siloki aşireti de vardı. Babaları İzzettin ağa yanında yeni evlenen oğlu Yasin'i ve Agir'i almıştı. Kalabalık ailelerdi, ama yine de oğullarını başka illere gönderiyordu iş için. Gelip kuruldular büyük sofraya, Bozkan'ları bilmezdi Siloki aşireti, bugün öğreneceklerdi. "Hoşgeldiniz, sefa geldiniz ağalar. Buyurun başlayın hep birlikte," dedi Bozkan aşiretinin ağası olan Kadir ağa, hep birlikte başladılar yemeğe. O sırada Hera geldi, misafirlerin tabaklarıyla ilgileniyordu. Agir ilk fark etmedi onu, Hera da görmemişti. Yüzünü kapatmıştı Hera örtüyle, Agir tabağına yemek dolduran kişiye baktığında çarpılmış gibi oldu. Yüzü kapalıydı ama gözlerden tanımıştı bu güzel kadının kim olduğunu, düğünde görüp bir ay boyunca unutamadığı kişi şu an tam karşısında duruyordu. "Sen!" Diyebildiği tek şey bu olmuştu, Hera bunu duyduğunda ona bakınca eli titredi, bu oydu, tek bir bakışla kalbinden vuran kişiydi. Donup kaldı ikisi de, birbirlerine bakıyorlardı, bu anı sinirli olan abisi Azad kesti. "Herkese yemeklerini ikram ettiysen içeri gir Hera!" Birbirlerine nasıl baktıklarını görmüştü ve bu durumdan rahatsız olmuştu, kız kardeşinin başkalarıyla gönül eğlendirmesine razı değildi, bunu düşünemezdi bile. Hera abisinin ses tonundan anlamıştı sinirli olduğunu ve daha sonra bunun hesabını gelip soracağını tahmin edebiliyordu. Başını tamam anlamında salladı ve eve ilerledi. "İsmi Hera demek!" Bunu kimsenin duyamayacağı bir sesle söylemişti, Hera'nın abisi Azad'ın onu izlediğinden habersizdi. Azad bu ağa oğlunun neden kardeşini böyle izlediğini anlamamıştı ve bu sinirlerini bozmaya yetmişti. Yemek boyunca gözü kardeşini izleyen delikanlının üzerindeydi, yemekler bittiğinde içeriye girdi hırsla, ne kadar beklerse beklesin içindeki öfke dinmiyordu bir türlü. Mutfağa girdiğinde kardeşiyle birlikte iki çalışanın olduğunu görünce Hera'nın kolunu tuttu ve kendine çekti. Hera neye uğradığını şaşırmıştı. "Misafirler gidene kadar dışarıya çıkmak yasak sana, geriye kalan şeyleri halleder kızlar," dedi çalışanları işaret ederek. Hera korkuyla bakıyordu abisine, onun kıskançlığı gitgide artıyordu ve Hera bunun bir gün sonu olacağından korkuyordu. "Abi..." Azad lafını tamamlamasına müsaade etmeden bağırdı. "Kes sesini, neden bunu dediğimi gayet iyi biliyorsun, sakın daha fazla konuşma yoksa babama anlatırım. Bunu hoş karşılamaz, emin ol ki seni gider verir bir adama gözünün yaşına bakmadan. Kimseye gözün çarpmayacak bile, zamanı geldiğinde de bu evden bizim seçtiğimiz insanla beraber telli duvaklı çıkacaksın!" Bu zaten Hera'nın bildiği bir şeydi, küçük yaştan itibaren genç kızlara bu bilgiyi aşılıyorlardı, kızlar istedikleri kişiyle değil onu isteyenle olabilirdi sadece. Abisi onu o halde bırakıp çıktı mutfaktan, Hera dolu gözlerle odasına koşup kendini yatağa attı. "Gözümün değmesine bile laf ediyorlar, ben ne yapacağım böyle bir aileyle? Ben tanımadığım bir adamla olmak istemiyorum, ben bir gün seveceğim adamla evlenip mutlu olmak istiyorum." Sevdiğin adam derken o delikanlı gelmişti gözünün önüne, sadece tek bir bakışla nasıl onu unutamaz olmuştu idrak edemiyordu, onu düşünmekten kalbi de yorulmuştu aklı da. Evinde ne gezdiğini bilmiyordu hiç, ama öğrenecekti abisine inat, bunu bilmesi gerekiyordu! Agir tekrar gelmesini bekledi yemek boyunca Hera'nın, anlamıştı ağanın bir akrabası olduğunu, çalışan olmayacak kadar şık giyimliydi, soylu biri olduğu belliydi. Beklediği gibi olmadı ve Hera gelmedi, kalkmak zorunda kaldı babası ve kardeşiyle birlikte. "Sizi tanımaktan şeref duyduk, bir gün bizde sizi davet etmek isteriz konağımıza, umarım bu davete icabet edersiniz," dedi İzzettin ağa ciddi bir şekilde. Kadir ağa başını olgunlukla salladı. "İnşallah münasip bir vakitte olur," dedi. Vedalaştılar, ve evden çıktılar. Agir ilerlerken biri kolundan tuttu, döndüğünde karşısında Kadir ağanın oğlu Azad'ı gördü, tepkisiz bir şekilde ona baktı ne diyeceğini dinlemek için. "Sana sadece kısa bir sözüm olacak, kız kardeşime insan içinde tuhaf tuhaf baktığını gördüm. Bizim burada laf söz olur, senin yüzünden kardeşimin geleceğinin yanmasına müsaade edemem, bu yüzden bundan sonra hareketlerine dikkat etsen iyi olur!" Bunu dedikten sonra Agir'in konuşmasına müsaade etmeden oradan uzaklaşıp konağına girdi, Agir arkasından bakarken babasının sesini duydu. "Ne beklersin Agir, yürü gel yanımıza da konağa gidelim bir an evvel, ananın merak eder!" Agir bunu duyduğunda yürümeye başladı, demek aşiretin yegane kızıydı gönlünü bir anda alan. Ne yapacağını ya da ne tepki vereceğini bilmiyordu, tek bildiği bu kızı bırakmayacağıydı. "Sen ki tüm Ağrı'yı diz çöktüren ağayken nasıl böyle kılıbık bir adam oldun be baba?" İzzettin ağa ters ters baktı oğluna, doğru olduğunu biliyordu ama oğlunun söylemesi ters düşmüştü ona. "Bu kılıbıklık değil, sadece ananızın çenesi o kadar kuvvetli ki onunla uğraşmak istemiyorum oğlum. Sen bana diyeceğine kendine bak, bir ayda karın seni avcunun içine aldı bile!" Agir ikisinin de haline güldü, ikisi de birbirinden kılıbıktı zaten! Gülerken bile aklı o güzeller güzeliç ağa kızı Hera'daydı. Onu unutmak zor olacaktı. "Yaktın beni Hera!" Babası ona baktı dediğini anlamadığı için, Agir bunu fark etmedi. "Ne dedin oğlum?" Agir bu soruyla gerçek dünyaya döndü. "Yok birşey baba!" Bunu dedikten sonra önüne döndü, eve döndüklerinde odasına girdi ve yatağa uzandı. "Seninle iletişim kuracağım illa ki, kim ne derse desin!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD