4-Baskın

1311 Words
Melina’dan Hayaller kurarsın, düşüncelere dalarsın. Hepsi de tek bir adam için olur ama bir hiç olduğunu anlarsın ya öyle bir anın içindeydim. O zaman hayallerin de bir anlamı kalmıyordu. Hayaller gerçekleşmek için vardır derlerdi ama benimkiler suya düşmüştü. Artık onları almam çok zordu çünkü ben yüzme bilmiyordum. Bugün yaşadıklarımdan sonra eve gitmek için okuldan çıktım. Ateş, odamdan çıktığımdan bu yana sinirden titriyordum. Kendimi sakinleştirmeden de çıkmak istememiştim. Ateş’in bana yaptığı o imayı asla unutamıyordum. Unutulacak gibi değildi. Bana ima ettiği o şey çok kötüydü. Okuldan çıkarken arabasının hâlâ okulun bahçesinde olduğunu gördüm. Neden gitmemişlerdi? Arabanın önünden geçerken Arda’nın ağladığını Ateş’in de onu teselli ettiğini duydum. Arda'nın söylediği o şeyden sonra kalbim ikiye ayrıldı. “Baba neden benim annem yok?” “Annen, melek oldu oğlum. Senin annen bir melek,” dediğinde burukça gülümsedim. Gözlerimden yaşlar akarken oradan hemen uzaklaştım. Onlar zor günler geçiriyordu ama yine de bana yaptığı imadan dolayı hâlâ çok üzgündüm. Ben, en çok Arda'ya üzülmüştüm ama aslında oğluna karşı iyi olduğunu anlamıştım. Bunu dışarıya yansıtmak istemiyordu. Otobüse bindiğimde bazı haberlere bakmaya başladım. Emira Ilgaz’ın nasıl öldüğünden bahsederken bir sene önceyi hatırladım. O gün haykırdığında onu görmüştüm. Karısını çok seviyor olmalıydı. İç çektim. Böyle bir aşkla ne zaman yanacaktım? Otobüsten inene kadar da Ateş’i düşündüm. Bana ne söylerse söylesin rüyamdan dolayı ondan etkileniyordum. İnsan, Azrail gibi birinden etkilenir miydi? Ben, ondan etkilenerek hayatımın en büyük hatasını yapıyordum ama ondan uzak durmam gerekiyordu. Hemen Gamze’yi aradım. Bana akıl verebilecek tek kişi oydu. “Alo, bebişko,” diye açtı. “Gamze ne oldu, bir bilsen,” “Ya sen neden hep bensiz bir olaylara karışıyorsun? Valla delirmeme ramak kaldı.” “Ya, tamam. Dinle beni,” dedim. Gamze, aksiyonsuz hayat olmaz diye düşünüp olayın hayatın en güzel şeyi diye beni de bu şekilde gaza getirirdi. “Anlat, çatlayacağım!” “Arda’yı sana anlatmıştım ya. Bil, bakalım babası kim çıktı?” diye sordum. “Kim?” diye sordu, merakla. Tahmin etmeyi sevmezdi. Hemen neticeye varmayı severdi. “Ateş Ilgaz!” dememle bir şeyin düşme sesi geldi. “Ne diyorsun kızım sen? Şaka mı yapıyorsun?” Bugün olanları ona en ince detayına kadar anlattım. Şaşırmakla kalmadı, adeta küçük dilini yutmuştu. “Keşke şaka yapsaydım,” dediğimde iç çektim. Onun dikkatini çeken kısım ise yaklaşmamızdı. Benim ise bana yaptığı o imaydı. Oğlunu düşünmeyen birinden bahsediyorduk. “Ya Melina rüyalarında gördüğün kişinin bu adam olduğuna emin misin?” diye sordu, tereddütlü bir sesle. Emindim. Dövmeyi gözlerimle görmüştüm. “Eminim,” dediğimde gülmeye başladı. “Kız, bu adamın karısı da öldü. Yoksa seninle mi evlenecek?” Yok artık! Bana çok dizi izliyorsun diyene bak ya! “Gamze, hayal mi görüyorsun? Ateş Ilgaz ve ben!” Rüyaların bir anlamı olduğuna inanıyordum ama bunun olmayacağını da düşünüyordum. Ne düşüneceğimi şaşırmıştım. Terazinin tam ortasındaydım ne tarafa gidersem o taraf aşağıya iniyordu. Ne tarafın ağır bastığını da anlamıyordum. “Kız, düşünsene sen bu adamla evleniyorsun! Ben de Akın'a kavuşurum,” deyip hülyalı hülyalı iç çekti. Çok saftı bu kız ya! “Gamze, dizi çekmiyoruz ya! Neyse ben eve geldim. Akşam yine ararım seni,” deyip kapattım. Gamze’ye anlattıklarımdan da en saçma kısımlara takılmıştı. Adam bana fahişe demişti. Onun takıldığı şey, bana yaklaşmasıydı. Tamam, benim de kalp atışlarımı hızlandırmıştı. Eve geldiğimde hemen üzerimdekileri çıkartıp banyoya girdim. Suyun verdiği rahatlamayla kendimi daha iyi hissetmiştim ama onu düşünmeden edemiyordum. Ateş’in söyledikleri beynimde yankılanırken onu unutmak için çok uğraştım ama olmuyordu. O rüyayı sadece bir kez görsem tamamdı ama her gün görmeye devam ediyordum. Annemin “Melina, çık artık!” diye bağırmasıyla ofladım. Bu evde duşa girmek bile sorundu. Hızlıca durulanıp duştan çıktım. Üzerimi giyinip annemin yanına gittim. “Hayırdır, anne? Beni mi özledin?” diye sordum. “Melina, dalga mı geçiyorsun benimle kızım? Buket’le abin gittiğinden bu yana bütün işler bana kaldı,” diye söylenirken onu daha fazla çekemeyeceğim için esas konuya gelmesini istedim. Yoksa bu iş sabaha kadar devam ederdi. Annem, bütün işleri bana yaptırıp sonra da babama hiçbir şey yapmıyor diye şikâyet ederdi. Böyle de değişik bir annem vardı. Ben de artık ona bir şey diyemiyordum. “Anne, esas konuya gelsen,” dediğimde göz devirdi. Onun söylenmelerini çekecek hâlde değildim. Onun bu halleri bir tek Buket’e işlemiyordu. Patır patır anneme lafları sıralıyordu. “Baban seni çağırıyor,” dediğinde neden çağırdığını bilmesem de onayladım. “Neden ki?” “Git, öğren!” deyip beni ittirdi. Annem son bir senedir daha da farklı olmuştu. Onun için zaten abim daha değerliydi. Bizim ailede kız çocuklarının pek değeri yoktu. Annemin beni tutması gerekmiyor muydu? Kadının hâlinden en iyi onun anlaması gerekiyordu. Hemen babamın yanına gittim. “Baba, beni çağırmışsın,” dediğimde elinde tesbihini çekerken başıyla karşısını işaret etti. Bir şey konuşacağını anlamıştım. Her gece çektiği zikirler vardı. Onları bitirince söze başladı. Ben de o sırada onu izledim. “Kızım nasıl gidiyor işin?” diye sordu. “Allah’a şükür iyi baba,” diye açıkladım. Onayladı. İşimle bu durumun ne ilgisi vardı? “Melina, işe de başladın. Diyorum ki artık münasip biriyle evlenme vaktin geldi,” dediğinde konunun buraya geleceğini anlamıştım. Babama karşı da gelemezdim. Hiçbir şey diyemedim. Aklında biri olduğunu anlamıştım. Ben, aşık olacağım adamla evlenmek isterken şimdi benim için yazılan kadere imza atmak üzereydim. İç çekmemek için kendimi zor tutarken kalbim acımıştı. O rüyanın bir şeyi ifade etmediğini sürekli anlıyordum. Ben, gerçekten de abartıyordum. “Baba, senin aklında biri mi var?” diye sordum. Kafasını salladı. “Mahalleden Gökhan’ın babası bugün benimle konuştu. Biliyorsun ki oğlu, polis oldu. Evi, arabası da var. Sen de öğretmensin. Bizim ailemize de uygun,” dediğinde diyecek bir şeyim yoktu. Babama zaten itiraz edemezdim. “Sen, nasıl uygun gördüysen baba,” deyip kafamı yere eğdim. Bu evliliği engelleyecek hiçbir durum yoktu. Annem elleri ıslak bir şekilde geldi. “Çıkıyor muyuz bey?” diye sordu. “Nereye?” diye sordum. “Sana söylemedi mi annen? Biz memlekete gidiyoruz,” dediğinde bunun nereden çıktığını anlamamıştım. “Neden gidiyorsunuz?” diye sordum. Annem de “Memleketten Huriye Hala yok muydu? O öldü,” dediğinde üzgünce ona baktım. İyi bir kadındı. Bugün zaten Arda’dan dolayı yıkılmıştım. Şimdi de yine kötü olmuştum. “Üzüldüm,” dediğimde annem de kafasını salladı. “Neyse kızım. Geldiğimizde daha detaylı konuşuruz. Sen de bir düşün,” dediğinde onayladım. Aslında bana söyledikten sonra ötesi yoktu. Bu evliliğin bir şekilde olacağı artık kesinleşmişti. Annemleri yola koyduktan sonra ben de odama geçtim. Odamda son ses müzik açıp dinlerken yarınki ders planımı hazırlıyordum. Gece yarısına gelirken kapı birden alacaklı gibi çalmaya başladı. Kaşlarım çatılırken korka korka kapıya ilerledim. Kapının önündeyken “Kimsiniz?” diye sordum ama kalbim de resmen ağzımda atıyordu. Bunlar da kimdi? “Polis,” dediğinde kaşlarım çatıldı. Bunu söylediğinde derin bir soluk alıp açtım. Açtığımda aslında polis olmadıklarını anladım. Üstlerinde takım elbiseler vardı. Kapıyı üstlerine kapatacakken araya ayağını koydu. Ben, odama doğru kaçarken ayağıma çelme taktılar ve yüzüstü yere kapaklandım. Dizlerim, dirseklerim fena derecede acırken “Benden ne istiyorsunuz?” diye sordum. Kalçamın üzerine oturduğumda geri geri gitmeye başladım. Düşmenin verdiği etkiyle her yerim acımıştı. Bir sürü adam vardı. Hepsi de çok ciddiydi. “Abinin yanına gittiğimizde her şeyi öğreneceksin!” deyip beni yerden kaldırmaya çalıştılar. Debelendiğim için biraz zor oldu. Zorluk çıkarttığım için biri yüzüme sert bir tokat attı. Sert tokadın etkisiyle dudağımın kenarında sızan kanı hisettim. Vurmanın etkisiyle resmen beynim sarsılmıştı. Gözlerimden de anında yaşlar akarken çok korkuyordum. Kim, benden ne isterdi? “Siz kimsiniz? Benimle ne derdiniz var?” diye sordum. “Kes sesini! Zorluk çıkartsan da çıkartmasan da abinin yanına gideceksin!” dediğinde kollarından çıkmaya çalıştım ama olmadı. Bu durumdan nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. Evde tek olmam da resmen büyük bir şansızlıktı. Melina, polislerin telsizi olur. Nasıl da saftım! Allah’ım ne olur bana yardım et! “Lütfen, beni bırakın! Ben, size bir şey yapmadım ki,” dediğimde gülmeye başladılar. Neden gülüyorlardı? “Abi seni istediğine göre bir şey yapmışsın,” Abi dedikleri kimdi? Beni yanına alıp ne yapacaktı? “Kim sizin abiniz?” diye sordum. “Ateş Ilgaz!” O, kesinlikle benim ateşinde kavrulacağım adam değil, Azrail'imdi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD