5

975 Words
"Şimdiii mesela ben gıda mühendisi olacağım ya direkt mühendisim desem oluyor değil mi?" Gözlerimi devirip arkama yaslandım. Sahildeki en serin yeri bulmuş ve kurulmuştuk. "Sen söyle  herkes inanır zaten sevgilim." Umay onun yanaklarını iki eliyle sıkıştırınca yanımdaki Aksel mırıldandı. "Tencere." "Kapak." Ona dönüp tamamlayınca gülümseyip kollarını etrafıma sardı. "Kumru Aydemir telefonumu kurcalamanız bittiyse bir fotoğraf çekebilir miyim artık?" Ona dönüp dudağımı büktüm. Halbuki daha müzik listesini karıştıracaktım. "Burayı çok aradınız mı ya?" Balın ve Giray el ele aramıza katıldığında elindeki birasından yudum alan Baha konuştu. "Dua et şemsiye ve şezlong var. Yoksa kumda iki seksen yatardın." "Bir tanesin canım kankim bak kızlar seni kesiyor az o tarafa da bak günleri şenlensin. Antalya geneli turist diyorlar belki yabancı yengemiz olur." Balın yine susmak bilmezken sırt üstü uzanan Aksele döndüm. Aynı şezlongda uzanıyor olmamız kesinlikle sorun teşkil etmiyordu. Çünkü şezlong 3+1 genişliğinde falandı. "Hadi çek fotoğraf. Kıyamadım." Kollarını etrafıma sarıp beni kendine çektiğinde telefonu ileriye uzattı. Ellerimi gözlerine kapatıp kapanmasını sağlarken dudaklarımı alnı ve saçları arasında bir noktaya bastırıp geri çektim. Daha önce demiş miydim bilmiyordum ama çok yakışıklıydı be. Baha sabaha kadar gelmemiş sabahta bana mesaj atarak sahilde yer kaptığını ve gelmemizi söylemişti. Açıkçası şimdilik sakin davranıyordum. İleri zamanlarda bende Umay gibi bir patlama yaşayabilirdim. Fakat ben kızarsam dinleyeceğini de biliyordum o yüzden rahattım. "Kumru?" Duyduğum sesle daldığım yerden çektim bakışlarımı. "Bebeğim iyi misin?" "Hı? Evet dalmışım öyle." "Ece arıyor aç istersen." Telefonumu uzatınca Akselin tişörtünü giyip şezlongdan kalktım. "Efendim Ece?" "Kumru müsait misin?" Etrafımdaki insanlardan yavaşça uzaklaşırken sıcak kuma zar zor basarak ilerliyordum. Terlik giymeyi de akıl etseydim keşke. "Evet şu an yalnızım." Kayalıklara oturup ona cevap verdiğimde bizimkilerden çok uzaklaşmamıştım. Yani Aksel yattığı yerden beni çok rahat görüyordu. Ve tabi Ece'nin aradığını duyan Baha'da öyle. "Ayevi aradı beni." Kaşlarım çatıldı. "Ne diyor?" "Baha'yla görüşüp görüşmediğimi sordu. Yani görüşüyoruz ama bundan ona ne ki? Baha ben onu seviyorum dedikten sonra umudum kalmadı benim. Şimdi iki yakın arkadaş olmamız beni tehdit etmesini gerektirir mi yani?" Anlaşılan sinirlenmişti ve hiç durmadan konuşuyordu. "Seni tehdit mi etti? Bak Ece seni sevmezdim sonra değiştin falan sırf ona inanarak soruyorum. Baha'dan vazgeçtin mi?" "Kumru, tamam aramız iyi değildi evet kötü şeyler yaşadık seninle özür dilerim. Ama Baha benim ilk aşkım. Ne kadar unuttum, vazgeçtim desem de tek fotoğrafıyla kalbimi dört nala attıran tek kişi o. Seviyorum ama bir beklentim yok ondan." Gözlerimi yumup onun konuşmasını dinlerken yanımdaki hareketlilikle kafamı yan tarafa çevirdim. "Ece ondan vazgeçme, eğer gerçekten seviyorsan Baha'nın sana ihtiyacı olacak." "Ben ne yapabilirim ki Kumru? Aynı şehirde bile değiliz?" Doğru diyordu. Yüzüme aptal aptal sırıtan çocuktan bakışlarımı çekip denize döndüm. "Buraya gel bizim yazlığa. Ne dersin?" "Olur mu ki ya? Baha'nın hoşuna gitmez bence." "Tamam da siz arkadaş değil misiniz? Seninde tatile ihtiyacın var sonuçta." Gülümsedim. Ece ile aramız düzeldiğinden beri Baha ona karşı daha rahattı. Şimdi Ece'yle daha yakın olursam sorunsuz bir ilişkisi olabilirdi. Hem Ece gerçekten seviyordu. Aynı şeyi Ayevi için söyleyemezdim. O soğukkanlıydı. Gitmişti ve şimdi çocuğu rahatsız ediyordu. Buna izin vermeyecektim. "Kumru!" Duyduğum bağırtıyla yan tarafa döndüm tekrar. Aksel hızla bana doğru yürüyordu. "Efendim aşkım? Ece ben seni sonra arayacağım sen biletini alıp gel tamam mı?" "Tamam valizimi toplayayım bari. Git Akselle uğraş sende kolay gelsin canım." Gülümseyip telefonu kapattığımda yanımdaki çocuk hareketlenmiş elini uzatmıştı. Tip tip uzattığı ele bakarken yanımda biten Aksel çocuğun uzattığı eli tuttu. "Yemek yiyoruz bebeğim hadi." "Acıkmıştım zaten sen bırak çocuğu da gidelim hadi." Omuz silkip Akselin diğer kolunu tuttuğumda Aksel "Her boş gördüğün kıza elini uzatma birader o eli kırarlar." Dedi. Yarabbi sabır ver! "Aksel bırak hadi çocuk bu ya daha." "Çocuk mu? 16 yaşındayım ben." "Tamam işte çocuksun. Hadi evladım git denizde simidinle yüz." Gözlerim devirip kollarını bacağımdan ve sırtımın altından geçiren sevgilime sıkıca sarıldım. "Ayağıma bir şey mi olmuş?" "Yo?" "E neden kucağına aldın şimdi?" "Hayatım ayağında terlik yok." Hee mantıklı bir cevaptı valla. "Tamam sen kazandın. Hadi gidelim." Gülümseyip kafamı omzuna yasladım. Hava o kadar sıcaktı ki. "Ece'yi mi çağırdın?" "Evet, ona şans yarattım işte." "Sen çok garipsin Kumru." Kafamı kaldırıp ona baktım sakince. "Niye ki?" "O kız yüzünden uzaklaştırma almıştın hatırlatırım." Tek kaşını kaldırınca gülüp düzelttim. "Eskide kaldı o şekerim, kız çok normalleşti. Tabi sen 5 ay yoktun bilmiyorsun. Bak düşün voleybol maçını kaybetmemiz için yapılan hileyi bile ortaya çıkardı o. Valla kötülüğü kadar iyiliği de var bana." Yanağını öpüp beni şezlonga bırakmasını bekledim. "Ne diyor?" "Hiç, dün okulla ilgili bir şey konuşuyorduk yarım kalmıştı onu tamamladık." Çarpılmazdım inşallah. "Kütahya hangi bölgededir?" "Karadeniz." Giray cevap verince Baha bağırdı. "Ege lan Ege. Kütahya Ege bölgesindedir." "Tamam kardeşim ne kızıyorsun?" "Ulan kime Kütahyalıyım desem İç Anadolu bölgesinde mi diyor. Hayır Ege bölgesindeyiz yani kabullenemiyor millet." Kıkırdayıp Baha'nın söylenmelerini dinlerken getirilen hamburgerimi kağıdından çıkardım. "Kanka sen Kütahyalı mısın?" "Evet." "Bende diyorum neden taş gibi çocuk. E Kütahya'nın porseleni meşhur." "Haydaaaaa." Kahkaha atıp Umutun dediğine gülerken "Selam." Diyen sesle bakışlarımız Simaya döndü. "Hoş geldin Simay." "Hoş buldum ama hemen gideceğim selam vermek istedim. Baha bu senin dün gece bende unutmuşsun." Baha'nın bileğine taktığı kırmızı fuları uzatınca dudağımı ısırdım. "Teşekkürler Simay bende kaybettim sanıyordum. Sabah trip yedim bu yüzden." Bakışlarımı etrafta gezdirdim. "Ben nereden bileyim kızda unutacağını?" Kaşlarımı çatınca gülüp yüzümü itti eliyle. Umut ve Baha'ya yılbaşında iki fular almıştık Balınla. Umut fuları yeni aldığı gitarına takmıştı. Baha'da böyle kullanıyordu ama işte kaybetmişti. Meğer Simayda kalmış. Yemeğimizi yedikten sonra denize girmeye karar verdik. "Simay kiminle gelmiş buraya acaba?" "Arkadaşları var yanında baksana." "Dün gece neden onlar yerine Baha'yı aradı o zaman?" "Vardır bir sebebi Umay. Boş verelim." Umut onu suya iterken mırıldandı. "Baha'nın olayı bizi geriyor anasını satayım." "Hadi hadi eğlenmeye geldik buraya." Kendimi suya bırakıp sevgilimin yanına yüzerken o yanındaki Baha ile sohbet ediyordu. "Bak şerefsiz hala buraya bakıyor." "Aşkım?" Bana şaşkınca döndüğünde omuzlarına tutunup konuştum. "Milletten bakışlarını çekmen için üç saniyen var. Bir. Üç." "İki nerede?" Baha'nın gülmemek için zor durduğunu fark etsem de sorun etmeden cevap verdim. "Yedim, çok kaşınmayın sizi de çiğ çiğ yerim he!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD