- Yeşil Gözler -

1522 Words
Mihre sorulan soru karşısında kendi topladı ve gülümsemeye çalıştı. " Ben olduğum gibiyim aşkım." diyerek konuyu geçiştirmek istedi. Efken fazla üstünde durmadı ve başıyla 'anladım' dedi. " Neyse ben gideyim artık. Mağlum ortalık çok karışık." " Kalmayacak mısın bu gece?" " Sabah erkenden gelecek ailen. Şimdi uykunun ortasında uyanmayım. " " Tamam canım nasıl istersen." diyen Mihre, Efken'i geçirdi. Saat gece yarısını geçtiği için odasına çıkıp uyumak istedi. Ondan öncesinde aklına Aden geldi. İki gündür odası havalanmamıştı ve yemek de vermemişti. Sonra umursamak istemedi. Yarın ailesi gelince ilgilenirlerdi. " Aman, ölmez ya! " diyerek odasına çıktı. ******** 1 HAFTA SONRA - - - - - - - - - - - - " Çok güzel oldun Mihre! İnanılmaz güzelsin." diye kızını seven Meliha, duygulanmıştı. " Anne bu daha nişan.. hala evde olacağım ağlama sakın." " Tamam tamam. Neyse hadi bahçeye çıkalım misafirler bizi bekler. Efken nerede?" " Trafiğe denk gelmiş , gelmek üzredir." " Tamam annecim hadi çıkalım." Mihre ve annesi evlerinin bahçesine geçtiler. Büyük arka bahçe özenle hazırlanmıştı. Altın ve beyaz renklerin ağırlıklığı olduğu süslemeler bahçeye ayrı bir güzellik katmıştı. Mihre'nin kırmızı saten nişanlılığı , kızıl saçları ile uyum içindeydi. Efken'in iki yengesi ; Rüveyda ve Elçin, yanlarına gelen Mihre'ye sarıldılar. Ele güne karşı yapmacık gülümsemeleri yüzlerine yapışmış şekildeydi. " Siyah senin rengin Elçin abla." diyerek uzun elbiseli kadını beğeniyle süzdü. " Kırmızı da sana çok yakışmış." " Teşekkür ederim.Rüveydacım sende çok güzel olmuşsun." Rüveyda, lacivert mini bir abiye giymişti. Saçları tepeden topuz yapılmış, buğday teniyle güzel bir bütünlük sağlamıştı. Hafif makyajı onu daha minyon gösteriyordu. İçi kan ağlayan genç kız , kayınvalidesi Yıldız ÇAKIBEY'i ondan gözünü ayırmadığı için mutlu görünmek zorundaydı. Kimseye renk vermemesi için tembihlemişti. " Sende çok güzel olmuşsun Mihre. Mutluluklar diliyorum şimdiden." " Teşekkür ederim." diyerek nazikçe gülümsedi. Yıldız hanım yanlarına geldiğinde, Mihre'ye soğuk tavrını takınmamakta güçlük çerek sarıldı. " Harikasın." diyebildi sadece. " Teşekkür ederim Yıldız hanım . Sizde şahane olmuşsunuz." Yıldız siyah tulumu ile adeta göz kamaştırıyordu. 48 yaşında olmasına rağmen fazlasıyla genç görünen bir kadındı. Davetliler , Mihre'den çok Yıldız hanım ile ilgiliydi. Platin sarısı saçları, kırmızı dudaklarını ön plana çıkarakin yerinde makyajıyla bir çok genç kıza taş çıkaracak güzellikteydi. Mihre'nin annesi Meliha'yı süzdü. Pullu payetli abartılı uzun yeşil elbisesiyle oldukça kokoş göründüğünü dile getirmemek için zor tuttu kendini. Kadınlar kendi aralarında muhabbet ederken yanlarına gelen eşleri ile yüzleri güldü. Rüveyda hariç. Demir, eşi Rüveyda'nın beline elini yerleştirirken genç kadın kendini çekmek istedi. Ama yiyeceği lafları bildiği için zorda olsa orada kaldı. Demir uzun boylu , dalgalı saçlı yakışıklı beyefendiydi. Gözleri kahvenin açık tonu , dolgun dudaklı ve keskin çene hatlarına sahipti. Bora da kardeşi Demir'den biraz daha uzun, hafif sakallı , beyaz tenli bir beyefendiydi. Gözleri bütün kardeşlerinde olduğu gibi kahve, fazla keskin olmayan yüz hatlarıyla daha çok babasına benziyordu. Eşi Elçin'i beğeniyle süzdü ve kulağına yaklaştı. " Harika görünüyorsun, yine büyülendim." dedi. Elçin utangaç bir edayla ona gülümsedi ve yanağına öpücük bıraktı. " Siyah takım elbiseni bana inat mı giydin?" diyerek yalandan sitemde bulundu. Siyahı eşine çok yakıştırdığı için başka yerde giymesine karşıydı ama bu kardeşinin nişanı olduğu için ses çıkaramadı . " Kıskanırsan gecemiz daha ateşli geçer diye düşündüm." diyerek karısına takıldı. " Hoşgeldin Bora abi." Mihre'nin sözleri ile aralarında diyalog yarıda kesildi, ifadesiz şekilde kıza baktı. Ailesinden daha farklı kareketere sahipti. Eğer o an canı gülmek istemiyorsa asla gülmezdi. Mihre'de onu iten bir şey vardı. " Hoşbuldum." dedi ağzının içinden. Mihre bozuntuya vermeden gülümsedi ve Demir'le konuşmaya başladı . Misafirler geldikçe kalabalıklaşmaya başlamıştı ortam. Mihre ve Efken gelenlere hoşgeldin yapıyor, masa masa dolaşıyordu. " Efken!" Genç adam arkasını dönerek ona seslenen abisinin yanına gitti. " Efendim?" " Ümit beyler biraz geç gelecekmiş. Töreni onlar gelince başlatalım yüzükleri aldın değil mi?" " Herhalde abi! " " Sitem etme , aklın bir karış havada ondan söyledim." "Çocukları getirmemişsin." " Aynen, biraz hastalar kalabalığa girsin istemedik. " " Ooo! Müstakbel damat, heyecan var mı ?" " Her şey yolunda abi, karınla biraz ilgilensen mi?" Demir'in gözleri Rüveyda'ya kayınca asık suratına göz devirdi. " Ne yapayım , konuşmaya çalışıyorum yüzüme bakmıyor." " Neden acaba?" diyen Efken alayla ona baktı. Demir daha fazla konuşmak istemeyerek yanlarından uzaklaşıp, karısının yanına gitti. " Çok güzel olmuşsun?" Sözlerinde samimiyet yoktu o yüzden Rüveyda ona dönüp bakmadı. " Ne zamana kadar böyle olacak. Affetmeyecek misin?" " Ne saçmalıyorsun Demir sen ya! Ald-" " Sus!" diyerek onu uyardı. Etraf kalabalıktı ve birileri duyacak diye ödü kopuyordu. " Konuşturma o zaman. Çekil git yanımdan. Düğün olsun defolacağım hayatınızdan." dedi sinirlerine hakim olmaya çalışarak. " Annemi ikna edersen bana da iyilik yaparsın o zaman ." diyerek çatık kaşıyla yanından uzaklaştı. " Ya sabır!" diyen Rüveyda , açık alanda nefes alamıyor gibi hissetti kendini. Evleneli bir yıl olmadan aldatılmış olmanın hezimeti kimsenin umurunda değildi. Keşke düğün günü Efken'in uyarısını ciddeye alsaydım diye tekrar tekrar düşündü. Ona iyi davranan sadece Elçin ve Efken'di. Severek evlendiği kişiden öyle soğumuştu ki, ayrıldığı gün bayramı olacaktı. Efken, nişanlısının yanına giderek elini beline yerleştirdi. " Gözümü sende alabilsemde misafirlerle daha iyi ilgilensem keşke." diyerek kulağına fısıldadı. " Aynı şey benim için de geçerli ." diyen Mihre, adamın ceketinin yakasında elini gezdirdi. " Efken!" " Ümit abi, hoşgeldin!" diyerek yanına gelen adamın elini sıktı. " Hoşbuldum koçum. Harika bir çiftsiniz, kusura bakmayın geç kaldık." " Ne demek abi, yeni toplandık sayılır." Efken, Ümit beyin eşi Asude'yi selamladı ve aralarında geçen muhabbete Mihre'de katıldı. Genç adam sohbetin keyifle sürdüğü anda, gülümseyerek etrafına göz gezdirdi. Üç katlı evin en üst katına bakarken yuvarlak camdan bir şey farketti. Odaklanınca, yeşilimsi çift gözleri gördü. Net değildi, uzak bir mesafeydi ama bir kızın olduğunu anlamak zor değildi. Gülümsemesi yüzünde yavaştan sönerken , gözlerini oradan çekemedi. Ona bakan gözler hemen gözden kayboldu. Artık kızı göremiyordu ve bir kaç adım öne giderek , görebilme ümidiyle bakmaya devam etti. Gördüğü kişi yoktu...Bir an yanlış mı gördüm diye düşündü. " Aşkım?" Mihre'nin seslenmesiyle hemen arkasına döndü ve ; "Efendim?" dedi. " Hadi aşkım bizi bekliyorlar." " Tamam güzelim." diyen Efken, çatı katının yuvarlak penceresinde gördüğü şeyi sonra sormayı aklına not etti. ******* Aden , eli kalbinde ranzasının üstünde oturuyordu. " Lütfen...Allah'ım lütfen görmemiş olsun. Mihre beni öldürecek. " diye sürekli aynı şeyleri söylüyordu . Efken ile ilk göz göze geldiğinde pencerenin önünden çekilmeyi düşünmüştü ama bir şey onu orda tutuyor gibi kalakalmıştı. İçindeki korku git gide büyürken hemen yatağının içine girdi. Örtüsünü üstüne çekerken güvendeymiş hissine ihtiyacı vardı. Tek istediği, oğlanın onu görmemiş olması, eğer gördüysede çok umursamamasıydı.... - - - - - - - - - - - - - Tören bitmiş bütün kalabalık dağılmıştı. Efken, bahçede sigarsını içerken Mihre'yi bekliyordu. İster istemez gözleri hep yuvarlak cama gidiyordu. " Aşkım!" diye ona gelen Mihre'nin üstüne tişört ve pantolon vardı. " Bende biran önce şu takımlardan kurtulmak istiyorum ." diyerek kravatını gevşetti. " Size gidelim istersen, sonra yemeğe geçeriz." " Bebeğim, bizimkiler şu Rüveyda ve Demir abimi konuşacaklar. Hiç güzel günümüzün içine etmeyelim . Bir mağzaya uğrayalım üstüme rahat şeyler alayım. Bizimkiler bekliyor, yanlarına geçeriz direk." " Tamam canım. " diyen Mihre , nişanlısının koluna girdi. "Mihre, şey soracaktım. Üst katta biri mi var?" Mihre, sorulan soruya karşı yüzünü düşürdü bir an. " Nasıl yani?" " Yani birini gördüm sanki. Misafirlerin arasında görmediğim biriydi . Çatı katında." dedi. Mihre, içinde beliren öfkeyi gizlemeye çalışarak beceriksizce gülümsedi. " Hizmetli falandır aşkım. Yukarıdan bir şey almak için çıkmışlardır. " " Genç biriydi, yani bilmiyorum ben yanlış görmüş de olabilirim tabi, sadece sormak istedim." " Önemli biri değildir ya, misafirlerin çocukları falan da olabilir. " " Anladım..hadi gidelim öyleyse." Mihre'nin bütün keyfi kaçsada , nişanlısı ile çıkış kapısına doğru yürüdü. Arabaya bindiklerinde annesine direk mesaj yazdı. - Efken, Aden'i görmüş camdan. Ağzının payını ver şuna yoksa ben eve gelirsem ortalığı ayağa kaldıracağım. ' yazarak telefonu çantasına koydu. .............. Meliha hanım, Mihre'nin mesajını yarım saat sonra gördü. Şaşkınlıkla mesajı iki kez okudu ve dudaklarını kemirmeye başladı. " Ulan sürtük! Biliyorum ben sana! " diyerek hemen merdivenleri çıktı. Çatı katının kapısını açarak içeri hiddetle girdi. Aden bunu bekliyormuş gibi hemen yatağından kalkarak kendini korumak istedi. Sanki küçük odada, savunmazsız haliyle ne yapabilrdi ki... " Sen cama mı çıktın?!" dedi tehditkar sesiyle. "Be-ben sadece merak ettim ve -" " Kes!" diyerek ona bir tokat attı, Aden'in küçük bedeni yerle buluşurken, elleri yanağına gitti. Korkuyordu, biraz sonra olacakları düşündü. " Sana defalarca kez dedim. Misafirler gidene kadar yatağından çıkmayacaksın, ses etmeyeceksin , pencere yanaşmayacaksın diye!" " Yemin ederim sadece kısa süreliğine baktım. Hem çok görmedi beni, başkası dersiniz." diyerek kendini savunmaya çalışıyordu. Meliha, kızın saçlarını tutarak ayağa kaldırdı. Yüzünü yüzüne yaklaştırarak dişleri arasında konuştu. " Ne zekisin sen, bizim hiç aklımıza gelmezdi bunu söylemek biliyor musun? Dua et, Efken irdelemesin yoksa seni gebertirim duydun mu beni?!" diyerek tekrar tokat attı. Aden, ağlamamak için direndi ve başı yere eğik şekilde bekledi titreyen vücuduyla. " Soyun!" diyerek bağırdı Meliha. " Yalvarırım, daha yaralarım geçmedi bile. Lütf-" "Kes! Soyun dedim . Belli ki dersini almamışsın. " " A-aldım...söz veriyorum bir daha yapma-" " Dediğimi YAP!!" diyerek öyle kuvettli bağırdı ki, Meliha'nın ses telleri acıdı. Aden , kaderine boyun eğer gibi denileni yapmaya başladı. Küvetin önüne geldiğinde, ellerini göğsüne koydu. Titriyordu..hemde deli gibi. " Fazla çek oksijeni ciğerine. Bu sefer rekor kıracaksın." diyen Meliha'nın yüzünde şeytani bir ifade vardı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD