Mihre işe gitmesi gereken sevgilisini uğurladıktan sonra kapıyı kapattı.
Aden'in dünki hatasının hesabını sormak için hiddetli adımlarla yukarı çıktı.
Kapıyı açtıktan sonra gözleri direk Aden'in yeşilleriyle kesişti.
" Sana dedik ki ses çıkamayacaksın!"
" Ben özür dilerim elbisemin tokası düş-" demesine kalmadan yüzüne tokat yedi genç kız.
" Dikkatli olacaktın, o saatte uyanık olmayacaktın o zaman! Ne kadar zor durumda bıraktın beni haberin var mı? Ya sözlüm yukarı çıksaydı gerizekalı. "
" Özür dilerim." diyebildi başı öne eğik şekilde.
" Bugün kahvaltı yok, akşam yemeği yok! Camın bile açılmayacak."
" Tamam. " demesine sinirlendi Mihre. Yalvarsın istiyordu. Hırsını alamadı, saçına yapıştı.
" O kadar nefret ediyorum ki sizden! Şu deden geberip gitse keşke. Bizde kurtulsak sizden!"
Aden acıyla yere çökerken, Mihre son kez saçlarına asılıp bıraktı. Ellerinde ki saç tellerini, yere iğrenir gibi bıraktı.
" Bugün Efken yine gelecek. Eğer bir daha en ufak ses duyarsam, annemin ellerine bırakırım seni. "
Aden ses çıkarmadı. Mihre etrafta göz gezdirdikten sonra arkasını dönerek odadan çıktı.
Aden yerinden kalkarak saç diplerini ovuşturdu. Alışık olduğu şeylerdi ama yinede gururu eziliyordu.
Derin nefes alarak sakin kalmaya çalıştı. Dün dadısının ona aldığı kitaplarının yanına gitti. Alamut'u eline alarak yatağına geçti. Yastığının altından kruvasanı aldı ve paketi açtı. Açlığını biraz olsun dindiririken kitabın ilk sayfasını açıp okumaya başladı.
Kafasını dağıtması gerekiyordu. Kitaplar onun en iyi arkadaşıydı. Eğer bunları da olmasa yaşayamayacağını hissediyordu...
Bir saat sonra Aden, Mihre'nin evden çıktığını anladı. Hemen camının önüne geçerek dışarı baktı. Efken'in lüks aracını giderken görünce sevinçle yerinde zıpladı. Hemen anahtarı alarak odadan çıktı.
Merdivenleri indiğinde annesinin hapsedildiği odanın kapısının önüne geçti.
" Anne!" dedi titreyen sesiyle. Onu o kadar özlemişti ki uzun zamandır görmüyordu. Yaşlanmış mıydı? Siyah gür saçları beyazlamış mıydı? Bunları merak ediyordu her gün. Ama hala güzel olduğundan emindi.
" Anne... ben çok özeldim seni. Keşke görebilsem seni. Kokunu içime çeksem anne. Sarılsam, güzel yüzünü görsem... Ne zamana kadae böyle yaşayacağız bilmiyorum. Bencil olabilirim ama dedemin ölmesini bende istiyorum bazen. Alsınlar malımızı mülkümüzü. Hiç bir şeyde gözüm yok benim. Küçük bir yerde yaşayım seninle. İstediğimiz zaman dışarı çıkalım. Kendin için üzülme tamam mı? Ben gerekirse seni sırtımda taşırım annecim. Çok özür dilerim. Sen bu haldeyken hiç bir şey yapamıyorum. Çok güçsüz bir kızım öyle değil mi? "
Hıçkırık boğazında düğümlenirken göz yaşlarını sildi elleriyle. Ağlayarak onu üzmek istemiyordu.
" Güzide sultan senin iyi olduğunu söylüyor anne. Gerçekten iyi misin? "
Annesinden ses gelmeyeceğini bile bile sorusunu sordu. Bir ümit ses gelir diye bekledi ama annesi konuşamadı.
" Seni seviyorum. Çok seviyorum. Sonumuz ne olur bilmiyorum ama her gün dua ediyorum. Seninle olabilmek için , özgür olabilmek için. "
Aden daha fazla orada kalamadı. Ağladığını, annesi duyup üzülmesin diye odanın kapısından uzaklaştı. Merdivenlerden inerken çocukluğunu düşündü. Babası emek emek yapmıştı bu evi. İki yıldan sonra ilk defa odasından başka yere çıkmıyordu iki gündür. Bu duygu bile onu mutlu etmeye yetiyordu.
Eğer annesi o adamla evlenmeseydi her şey bu kadar kötü olmayacaktı. Bazen annesine kızmak istiyordu ama yapamıyordu. Nereden bilecekti ki bunların başlarına gelebileceğini.
Bahçeye çıkamazdı, güvenlik kameraları onu çekerse sonu gelirdi biliyordu. Camları açarak havanın mis kokusunu içine çekti. Buzdolabına giderek Güzide hanımın yaptığı yemeklerden biraz aldı kendine. Güzelce yedikten sonra aklına annesi geldi.
Mihre annesine yemek vermiş miydi acaba?
Bu düşünce, iştahını kapattı. Annesi oradayken, bu yemekleri yemeyi çok gördü kendine. Ağlamamak için yine tuttu kendini. Etrafı gezindi.
Mihre ne zaman gelirdi bilmiyordu o yüzden camları kapadı hemen. Daha fazla ortalıkta gezerek şansını zorlamak istemedi....
******
Mihre ve Efken eve geldiklerinde salona geçtiler. Televizyonda rastgele bir kanal oynarken ikili sohbet ediyordu.
" Bir haftaya nişanlanıyoruz sonrası düğün. Çok heyecanlıyım. Şey diyorummmm... Ailen ile çok görüşemiyorum. Elçin ve Rüveyda yengelerinle bir şeyler yapmak istiyorum. Ortam ayarlasana benim için aşkım."
" Yani nasıl bir ortam hazırlayacağım ki?"
" Böyle abilerinle falan... "
" Abilerimle aynı ortamda enerjim tutmuyor güzelim. Biliyorsun biri iş kolik diğeri hovarda. Yengelerim yoğun şu sıralar. "
" Ne gibi yoğunluk Efken? "
" Vardır işleri işte evde çok bulunmazlar. " diyerek kestirip attı.
" Evde çok bulunmayan sensin bence sana öyle geliyor."
" Boşver bebeğim benimle takıl işte. "
" Yengelerimle görüşmeni istemiyorum diyemiyorsun da bahane ediyorsun. "
Efken kızın omzundaki kolunu bıkkımca çekerek;"Hayda! Ne alakası var şimdi."
" Ne zaman ailenle vakit geçirmek istesem bahane buluyorsun. Onlar istemiyor değil mi beni?"
" Saçmalama!" dedi sinirle.
" Bağırma! Evleneceğiz ve o eve gelin geleceğim. Aynı ortamda bulunacağım zaten. Öncesinde kaynaşsam ne olacak sanki. "
" Amacın kaynaşmak değil. Ortamlarına girmek. " diyen Efken, ağzının içinden konuşsada Mihre duydu.
" Ne!? " dedi şaşkınlıkla.
Efken sessiz kaldı.
" Sana diyorum?! "
" Mihre lütfen bak tadımız kaçmasın. Bora abimin eşi öyle cana yakın bir kadın değildir. Tavırları seni üzer. Rüveyda ise alık bir kadın ortamı senide bayar."
" O yüzden mi herkes ikisini öve öve bitiremiyor. Yalan söylemesen bana?"
" Mihre, çok istiyorsan ara sor plan yapın o zaman. Beni karıştırma. "
Mihre bu tavıra çok sinirlendi. Yüzü düşerken yanaklarının içini yemeye başladı.
" Sen istemiyor musun benimle evlenmek? "
" Başlıyoruz yine anasını satayım. " diyen Efken'in yüzünü tutarak kendine çevirdi.
" İstemiyorsun. " dedi hayal kırıklığıyla.
" İstiyorum Mihre."
" İstemiyorsan başlamadan bitirelim."
" Kendince hüküm verme. İstiyorum dedim ne diyeyim. Tamam aceleye geldi biraz, bu süreç beni yordu ama buda işin cilvesi biliyorum."
" Acele mi? Üç yıldır birlikteyiz daha ne kadar bekleyeceğiz? "
" Bebeğim onu demiyorum. Baban tutturdu ben kızımın öyle geceleri sürekli dışarı çıkmasını istemem. Adı konsun, kızımı mı oyalıyorsun falan. Baban sussun diye tamam dedik yoksa bizim hayallerimiz vardı. Okul yüzünden, dersler yüzünden ilişkimizi yaşayamadık. Yurtdışında kendimize iş kuracaktık, gezecektik tozacaktık. Bunu bana sen dedin evliliği hemen istemiyorum diye. "
" Evliyken de yapabiliriz! "
Mihri sözlerinin ardından ayağa kalktı ve adamın önünde sağa sola gidiyordu.
" Yapar mıyız? Annen baban çocuk yapmayı geciktirmeyin demeye başladı. "
" Babam sussun diye evlenmeyelim biz Efken ya! Gerçekten. Tamam iptal edelim bitsin. "
" Aynı şeyi yapıyorsun, iki dakika tartışmıyoruz seninle, hemen ayrılalım diyorsun. Üç yıldır, üç yüz kez ayrıldın barıştın. Sıktın ama... bu evlilik kafana göre bitsin diyemezsin. "
" Seni düşündüğümden. " dedi ağlamaklı sesiyle. Mihre şuan gerçekten çok üzgündü.
" Beni düşünüyorsan tartışmayalım. "
" Hiç hevesli değilsin. "
Efken sevgilisinin ağlamasına dayanamadı ve bileğinden tutarak yanına çekti. Kızı kolları ile sararken saçlarına öpücük kondurdu.
" Benim hevesimin kaçmasının sebebi sen değilsin ki. Evlenin dediler tamam dedik. Sen sahil kenarında istedin, babam Çırağan olsun dedi. Kına gecesi istemem dedin annen olmaz dedi. Ayrı eve çıkalım dedik herkes yok dedi. Kimse bize bırakmadı ki hiç bir şeyi. İşim babam ile ortak olduğu için, rest çekemiyorum. Yurt dışında hayallerimiz gerçekleşseydi ailemize bağımlı olmayacaktık. İstediğimiz gibi yaşayacaktık. Sadece bu olanlar beni delirtiyor. "
Mihre, Efken konuştukça sakinledi. Ona sarılırken gözleri bir noktada daldı.
Farkındaydı. Değişti bu evlilik sürecinde. Annesinin aklını dinledi. Onların sosyete ortamına girmesini ve onuda sokmasını istedi. Efken, ÇAKIBEY mirasından eksik kalmasın diye yurt dışı işini unutmasını, bir kadın olarak kocasını yönetmesini tembihledi. Bu ilişkide onlara dair bir şey kalmıyor gibiydi.
" Özür dilerim aşkım fazla tepki veriyorum şu sıralar."
" Ben özür dilerim kırıcı konuştum başta. Aslında Rüveyda ile abim boşanma sürecine girdi." dediğinde, Mihre şaşkınca başını adamın göğsünden kaldırdı.
Rüveyda, Efken'in ortanca abisinin karısıydı. 3. Karısı.
" Ciddi misin? Neden. "
" Neden olacak abim Demir'in işleri işte. "
" Yoksa, aldatıldığını mı öğrendi? " diye sordu. Efken ise başıyla onayladı.
" Ne zaman."
" Bir hafta oluyor. Ayrılacağım dedi, bizimkiler düşmanı sevindirmeyin diye susturmak istiyor. Abimin üçüncü evliliği de aldattığı için bittiği duyulursa baya ses getirir. Birde bizim evliliğimize gölge düşmesin diye uğraşıyorlar. Bilmiyorum. Biz evlendikten sonra boşanacaklar sanırım. Rüveyda eve gelmiyor. "
" Ç-çok üzüldüm. " diyen Mihre bağdaş kurarak koltuğa oturdu.
" Bende üzüldüm. Rüveyda çok iyi kız, abim gibi şerefsizle evlenmesini istemedim kaç kere dedim bak bu kız senin hayatına yetişemez. Kimse dinlemedi. Annem de annesi ile yakın arkadaş evlensinler çok istedi. Yani anlayacağın, ÇAKIBEY' i bir kadını daha üzdü. "
" Sen öyle değilsin ama. Yani iki abin gibi de değilsin. Büyük abin Bora çok soğuk biri. Merhaba derken sesim titriyor. İş kolik, somurtkan, ürkütücü. Demir abi ise bir o kadar zıt. Çapkın, fazla eğlenceli, tembel.... Ama sen ikisinden farklısın. Düşünceli, kibar, çalışkan, soğuk ama sevdiği kişilere sıcacık... Seni seviyorum. " diyerek ona sarıldı.
" Bende seni seviyorum. Ama sen hep abilerime dolu tarafından bakıyorsun. "
" Boş tarafı nasıl peki? "
" Bora abim serttir ama çok sadık bir eştir. Yengem Elçin için ölüyor. İki çocuğuna çok düşkün. İşlerinin arasında vakit ayırdığı tek kişiler, ailesi.
Demir şerefsiz ama hayvan delisi. Tembel gibi görünebilir, para getirmekten çok harcamayı sever. Ama harcaması karıları saymazsak... en çok hayvanlar içindir. Üç tane barınak açtı. Üçüne de her gün gidiyor, kontrol ediyor. Biri ölsün iki gün ağlar. Yani garip biri. "
Mihre, Efken anlatırken dudaklarında oluşan tebessümü hayranlıkla izledi.
" Peki senin dolu tarafın ne? " diye sordu Mihre. Efken onun gözlerine bakarken tebessümü silindi. İdadesiz kaldı bir süre.
" Korkaklığım. " dedi.
" Sen mi korkaksın. Saçmala istersen. Senden cesurunu görmedim." dedi Mihre gülerek.
" Ben çok korkağım Mihre. Sevdiklerim üzülecek diye korkarım. Annem üzülmesin diye her şeyi yaparım, abilerim üzülmesin diye, insanlara yaptıkları zorbalıklara gözlerimi kaparım. Babam kalp krizi geçirecek diye onu şaşırtacak hiç bir şey yapmam. İçimdeki fırtınaları öyle bir sustururum ki, eğer fırtınayı biri duyarsa diye korkarım. " dedi.
Mihre, üç yıldır bilmediği bir şeyi öğrendiği sözlüsü hakkında. İkisi sessizce birbirine kenetli ellerine baktı.
" Ben üzülmeyim diye içindeki hangi fırtınayı susuyorsun peki? "
" Sana kopan fırtınam yok merak etme. Sen iyi geliyorsun bana. " dedi.
Mihre bunu duyunca ona sarıldı. Kokusunu içine çekerken gülümsedi.
" Peki Mihre; senin dolu tarafın nedir?"
Mihre'nin gülen yüzü soldu.
Her zaman ona masum görünmeye çalışan kızın gerçek hikayesini bilmiyordu mesela.
Diyebilir miydi?
Ben bir kızın özgürülüğünü elinden aldım, bütün güzel şeyleri ondan çaldım şimdi onun yaşadığı hayatın daha iyisini ben yaşıyorum diye....
Bunları düşünürken gözleri tavana ilişti. İki gündür aç bıraktığı kıza gram üzülmediğini, elinde olsa öldürmek istediğini.... Söyleyebilir miydi?