2.Bölüm (Bezdum)

992 Words
Kayınpederim gittikten sonra bulaşıkları toplayıp kendime bir kahve yaptım. Rasim Amcam daha doğrusu babam, çünkü onu artık gerçekten babam yerine koyuyordum birçok konuda haklıydı. Beni Harun belasından ve babamın dayatmalarından kurtarmıştı. Yine de kendi babama kırgındım. Birinden kurtulmak için beni başka bir evliliğin içine itmiş, çaresiz bırakmıştı. O zamanlar Harun’a evet demektense Toprak'a evet demek bana mantıklı gelmişti. Denize düşen yılana sarılır derlerdi. Aslında bana göre yılan Harun deniz Toprak'tı. Yılanı gören denize atlar demek daha doğru olabilir. Rasim baba beni kurtarmak istemişti evet ama Toprak neden kabul etmişti hala bilmiyordum. Nikâhtan önce odada beş dakika yalnız kalmıştık ve aramızda çok kısa bir konuşma geçmişti. “Seni içine düştüğün beladan kurtaracağım ama tek şartım var,” demişti. Ben ise onun yakışıklı yüzüne alık alık bakmakla yetinip başımı sallamıştım. “Birincisi benim köydeki evimde yaşayacaksın, babamlarla değil. İkincisi ise benden kocalık beklemeyeceksin.” “İki şart oldu,” demiştim salak gibi. Çünkü diyecek başka bir şey bulamamıştım. Bir kadın gurursuz değilse istenmediğini çok net anlayabilirdi. Ben de gurursuz değildim ve istenmediğimi çok net anlamıştım. Zaten benim de birinin karısı olmak gibi bir hevesim olmamıştı. Hatta Toprak'ın şartları işime bile gelmişti. Hem babamdan, hem Harun belasından kurtulmuştum ve üstüne üstlük güzel bir evde kendi dünyamı yaratacaktım. Yaratmıştım da... Fakat zaman geçtikçe insanların konuşmaları hem beni hem Rasim babamı rahatsız etmeye başlamıştı. İstanbul’da yaşayan kuzenim Dinçer de rahat bırakmıyordu beni. Evleneli sekiz ay olmuştu ve bu süreçte Toprak’ın magazinde çıkan haberleri köyde dilden dile konuşuluyordu. Ben onu anlıyordum kendi bekar hayatına devam etmek istiyordu. Beni kurtarmış olmak nedense onun için yeterliydi, neden yaptığını hala bilmesem de... Burada bir karısı olduğunu biliyor fakat hatırlamak istemiyor gibiydi. Zaman içinde ona duyduğum anlayış umursamazlığa ve kızgınlığa dönüşmeye başladı. Beni böylesi bir duruma düşürme hakkı yoktu. En azından yiyeceği naneleri ele güne duyurmadan yiyebilirdi. Fakat o benden intikam alırcasına çarşaf çarşaf gazetelere çıkıyordu. Sanki kafasına silah dayayıp zorla benimle evlenmesini sağlamıştım. Kahvemi içtikten sonra odama geçtim. Saten geceliğimi giyecekken dün geceki rüya aklıma gelince dondum kaldım. Geceliği giymekten vazgeçip dolaptan aldığım ilk pijama takımını üstüme geçirdim. Bir gece daha öyle bir rüya görmeyi kaldıramazdım. Toprak yakışıklı adamdı. Nikâhtan önce onu ilk gördüğümde etkilendiğimi itiraf etmeliyim hatta evlenmek bile kısa bir an cazip gelmişti. O caziplik Toprak’ın şartıyla yerle bir olmuştu. Buğday teni, ela yeşil karışımı gözleriyle aklımı karıştırmıştı. Eğer bana izin verseydi onu sevebilirdim ama o, aramızdaki tuhaf ilişkiyi başlamadan bitirmişti. *** Sabah ezanıyla birlikte uyandım. Köy yerinde gün erken başlardı. Ocağa çay suyu koyup hayvanların yemlerini vermeye gittim. Zeytin'in yemini verip aldığım kaba sütünü sağdım. Sabah akşam sağdığım sütleri köylülerden alanlar oluyordu. Eğer kimse almazsa peynir yapıp satıyordum. Eskiden kimse kimseden süt, peynir, yumurta almazdı ama şimdi birçok kişi hayvan beslemeyi bıraktığı için müşterim olurdu. Ağılda işim bitince eve geçtim. Kahvaltıdan sonra bahçe gübreleme, tarladan sebze toplama derken yine akşamı edecektim. Yanıma yiyecek bir şeyler hazırlayıp evden çıktım. Harun'un geldiğini gördüğümde en iyi bildiğim şeyi yapıp yolumu değiştirdim ve fındık ocaklarının arasından tırmana tırmana üst yola çıktım. Evlenmiş olmama rağmen Harun’un pis bakışlarından kurtulamamıştım. İkindiye kadar bahçelerle uğraşmış oldukça yorulmuştum. Tarlaya girip akşam için sebze topladıktan sonra eve yöneldim. Kapı önünde gördüğüm ayakkabılarla kaşlarım çatıldı. Eteğime topladığım sebzeleri kapının yanındaki terasa bırakıp odunluktan büyükçe bir odun alıp kapıyı sessizce açtım. Harun bir kez evime girmeye cesaret etmiş ve nasibini almıştı. Bir kez daha cesaret ettiyse kafasını yaracaktım. Bir yandan korkuyor, bir yandan etrafı kolaçan ediyordum. Banyodan duyduğum seslerle adımlarımı o tarafa çevirdim. Kapının arkasına geçip beklemeye başladım. Birkaç saniye sonra belinde havluyla yarı çıplak bir erkek çıktı. Elimdeki kalın odunu tüm gücümle kafasına geçirdim. “Bezdum daa bezdumm. Bok mu var idur evimde? Ula Harun sen hiç akıllanmaysin.” Hem söyleniyor hem kafasına vurmaya devam ediyordum ki bir hışımla elimi tuttu. “Yeter da yeter.” Donup kaldım. Gözlerim nihayet karşımdaki adamın kanlanmış yüzünü buldu. Toprak öfkeli gözlerle bana bakıyordu. “Senin evde ne işin var? Hani kaçırılmıştın?” diye sordu hiddetle. Ben hala bön bön ona bakmakla yetiniyor, burada ne aradığını düşünüyordum. Ne kaçırılmasından bahsediyordu anlamamıştım. “Ne yani ben kaçırıldım diye mi geldin?” “Babam Akasya kaçırıldı dedi. Ben de direkt geldim ama bakıyorum da yine oyuna düşmüşüm.” Başını tutarak koltuğa oturdu. Sadece bir havluyla olduğunu unutmuş görünüyordu. “Aval aval bakmayı kesip kafamda nereyi yardın? Bir bakacak mısın artık?” Hızla banyoya yöneldim. Adam haklıydı. Kafasını yarmıştım ama durmuş vücudunu süzüyordum. İlk yardım çantasını alıp hemen Toprak’ın yanına geldim. Başındaki yarayı bulup kontrol ettim. “Dikişlik bir şey değil,” dememle homurdandı. Pansuman malzemelerini çıkarıp yarayı sardım. “Sağlam yaramadım diye üzülüyor musun bir de?” “Ben seni Harun sandım. Evime girme dengesizliğini ondan başka yapacak kimse aklıma gelmedi. Seni de beklemediğim için normal değil mi? Hem kaçırıldığımı düşünürken banyo yapmak da sana has bir durum olsa gerek. Endişen gözlerimi yaşarttı.” Gözlerim istemsizce Toprak’ın çıplak vücudunda gezindi. Akıl sağlığım için bir an önce giyinmesi gerekiyordu. Gelişi güzel beline sardığı havlu her an bir kazaya kurban gidebilir ve ben son nefesimi verebilirdim. Aptal rüya Toprak karşımdayken beynimden çıkmıyordu. Evleneceğimizi duyunca günlerce gerdek gecesini düşünmüş, saçma bir şekilde kendimi heyecanlandırmıştım. Hevesim kursağımda kalmıştı, o ayrı tabi. Gerdeğe meraklı olmayan bir kocayla evliydim. Her çiçekten bal alan kocam benden bal almaya meraklı olmamıştı. Bunun canımı sıkması bence çok doğaldı. Tamam, belki aşık değildik ama nihayetinde evlenmiştik ve gerdek her evlilikte olması gereken bir şeydi. Sonuçta bütün kızların evlendikleri zaman ilk bekledikleri o malum gece oluyordu. Benim de beklemem doğaldı. Olmayınca üzülmemiştim elbette ama sonradan Toprak'ın farklı kadınlarla birlikte olması ve onlarla ilişki yaşadığını düşünmek nedensizce canımı sıkmıştı. Sarışın, esmer ayırt etmeden kadın değiştiren kocam istediğini benden de alabilirdi. Neden istemediğini merak ediyordum işte. Onlarda olup ben de olmayan bir şey mi vardı? “Artık giyinecek misin bir zahmet!” diye sordum sinirle. “Ben giyinirim giyinmesine de sen şu Harun denen zırtapozun karımın evinde ne işi vardı onu anlat!” dedi. Oturduğu yerden kalkıp belinde bir karış havlu yarı çıplak karşıma dikildi. Karısı olduğunu sekiz ay sonra hatırlayan bir kocaya sahiptim. Ah ne güzel!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD