DOĞUBAYAZIT... ?

3273 Words
Artık ne gelmek ne de gitmek... yaşamın en zor yanı benim için beklemekti... Beklemek şimdi hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsızdı. Etrafımda bir çok ses geliyordu.. Hepside merminin yere düşüp ayaklarıma yuvarlanma sesiydi... Üstüme kapanan ve kolları ile güvenliğimi sağlamaya çalışan adam için çok korkuyordum. Bana zarar gelmesini önlemek için hiç düşünmeden siper oluyordu... Gelde sevme şimdi bu adamı... Nasıl sevmeden durabilirdim ki? Hemde daha önce kimse beni önceliği yaparak korumamış.. tam tersi herşeye ve herkese karşı kalkan yapmışlarken.. Daha önce babam böyle yapardı ama üstünden fazlası ile zaman geçmişti. Bunları düşünürken içimde bir korku belirdi... Ya beni önceliği yapan bu adamı da kaybedersem? O zaman ayaklarımın üzerinde bir yere tutunmadan durabilecek miydim? Ya da tekrar birini güvenip sevebilecek miydim? Silah seslerinin kesilmesi ile derin bir nefes aldım. Welat kollarımdan incitmekten korkar şekilde beni ayağa kaldırmıştı. Bende birşey var mı diye her yerimi gözleri ile incelerken , ondan fırsat kaldıkça bende onu inceliyordum. Sol parmaklarından aşağı kanların damlıyor olması ile gözlerim dolmuştu.. Gözlerimi omuz kısmına doğru kaldırdım. Gömleğin rengi siyah olsa da ıslak olduğu çok belli oluyordu.. Welat kolundan vurulmuş olmasına rağmen acısını bir kenara bırakıp , benim birşeyim var mı diye kontrol etmeye devam ediyordu. Yutkundum.. ve elimi sol omzuna doğru kaldırdım. benden birkaç adım geriye gitti.. birkaç adım geriye gitmesi ile şaşırdım ama yinede ona yaklaştım. ‘’ Önemli birşey değil güzelim. Ufak bir sıyrık.. Hem ilk defa vurulmuyorum.. Korkmana gerek yok. Sen yeterince sarsıldın zaten hadi seni odamıza çıkarayım. ‘’ Söylediği sözde takılı kalmıştım... İlk defa vurulmuyorum demişti.. Bu yüreğimde bir ağırlık oluşmasına neden olmuştu. Anlaşılan bu son vurulmasıda olmayacaktı... Aklımda istemsizce acaba dedim.. yine birini korurken yani.. benim gibi başka bir kadınıda önceliği yaparken mi vurulmuştu? Neden aklıma böyle bir durumda bu tarz düşünce geldi bilmiyordum... Sanırım benden başka bir kadını da böyle korusun istemezdiğim için böyle düşünceler aklımda yer ediniyordu. Düşüncelere dalmışken Welat'ın yaralı omzuna rağmen beni kucağına almaya çalışması ve ilk denemesinde de başarılı olması ile merdivenlere yönelmiştik. Salondan merdiven tarafına geçince yaptığı bu davranışa yönelik hafif çatık kaşlarım ile sorumu yöneltmiştim. ‘’ Welat ne yapıyorsun sen ? Yaralı haldeyken nasıl beni kucağına alırsın? ‘’ ‘’ Yaralıda olsam karıma karşı sorumluluklarımı yerime getirmeliyim. Evlenince çiftler odaya nasıl girermiş hanım ağam? Söylemene gerek yok , uygulamalı olarak gösteriyorum zaten , bu duruma karşı bir itiraz mı var ? ‘’ ‘’ Tabiiki itirazım var. Yaralısın be adam gelenekleri yerine getirmenin zamanı mı sencede? " ‘’ Omzum yaralı olmasa senin için bir sakıncası olmayacak yani geleneklerimizi yerine getirmem de? ‘’ Yarım bir şekilde gülümsemesi bu durumun hoşuna gittiğini belirtiyordu. Bu duruma şaşırmış yüz ifadem ile cevap verdim. ‘’ Yoo.. yine sakıncası olurdu. sonuçta bu gelenekler eskide kalmış ve yürümek içinde ayaklarım var Welat ‘’ ‘’ Peki senin itiraz etmelerin bir işe yarar mıydı? Hanım Ağam? " Odanın içine girip beni dikkatli bir şekilde yatağa bıraktı ve yüzüme doğru yaklaştı " Cevap vermeyeceksin sanırım güzelim. O zaman kendi sorumu cevaplayayım. Tabiiki itirazın bir işe yaramazdı ,kendi bildiğimi uygulardım " Burnumun ucuna küçük bir öpücük bırakıp göz kırpmıştı. Daha sonra geri çekilmiş ve banyoya doğru ilerlemişti. Büyük ihtimalle kolunun acısına daha fazla dayanamamış ve pansuman yapacaktı. Beklemeden peşin sıra banyoya gitmiş. Eline almış olduğu ilk yardım çantasını hızlıca kendi elime almıştım. ‘’ Pansuman yapmanda yardımcı olmak istiyorum. Sonuçta bende , sana karşı eş görevimi yerime getirmeliyim değil mi Ağam? Yalnız bir sorun var... Boy farkımız malum.. rica etsem lavabonun tezgahına beni oturtsan , bende rahat bir şekilde pansumanı mı yapsam nasıl olur? ‘’ Cevabını beklemeden kollarımı havaya kaldırmış , beni tezgaha oturtmasını bekliyordum. Düşünür gibi yapıp tek kaşını kaldırarak konuşmaya başladı. ‘’ Merdivenlerden seni yaralı halim ile taşıdığım için o kadar kızdın. Şimdi ise beni kaldır tezgaha koy diyorsun. Bu durum ağırlık kaldırmaya girmiyor mu Hanım Ağam ? ‘’ Gözlerimi devirmiş nasıl cevap vereceğimi düşünürken kelimeler ağzımdan dökülmüştü. ‘’ Sanırsın 100 kiloyum Welat Ağa. 45 kiloyu kaldıramayacak kadar güçsüz düştüysen pansumanını kendi başına yapabilirsin. Bende tekrar odaya geçerim hm? ‘’ Sözlerimden sonra bir tepki gelmeyince arkamı dönüp gidecektim ki , belimden tutulup çekilmem ile tezgaha oturtulmam bir olmuştu. ‘’ Günlük yaptığım sporda bile kaldırdığım ağırlık 75 . Senin ağırlığın nedir ki hanım ağam? Ayrıca güçten düştüğüm falanda yok. Onuda nereden çıkardın? ‘’ Takılmam gereken en son kelimeye takılmıştım. Sürekli bana hanım ağam diyordu. İçimden söylediğimi umaraktan ‘’ Gerçekten hanım ağan mıyım ? ‘’ demiştim.. Kulağıma gelen kahka sesi ile içimden değil de duyacağı şekilde söylediğimi anlamıştım. Resmen kendimi rezil etmiştim... Bana kocaman bir aferindi... ‘’ Evet gerçekten de Hanım ağamsın güzelim.. ‘’ Cevabının ardından da burnumu iki parmağının arasına almış hafifçe sıkmıştı... Bu yaptığına hafifçe gülümsemiştim. Onunda , gülümsemeye devam ederek konuşması , benim daha fazla gülümseme nedenim olmuştu. Gömleğinin düğmelerini açarken gözümü kırpmadan onu incelemeye başlamıştım... Ne vardı yani.. kocam değil miydi? Ayıp olmazdı ya... Yine de yanlış anlaşılmamak için istemeyerek de olsa gözlerimi çekmiş , ilk defa görmüş olduğum banyoyu incelemeye başlamıştım.. Gömleğini çıkartarak banyoda bulunan çöp kovasına atmıştı. Tekrardan giyebilmesi için yıkayabilirdik ama o çöpe atmayı tercih etmişti. Kendimi tutamayarak konuşmaya başlamıştım. ‘’ Gömleğe ne kadar para vermiştin Welat ? Bu kadar çabuk çöpü boyladı? Zavallı gömlek .. ‘’ Sorum onu şaşırtmışa benziyordu ,aynı zamanda da son söylediğim söz ile de gülümsemesine sebep olmuştum. ‘’ 2.500 tl civarındaydı hanım ağam. Bende zavallı gömleğimi çöpe atmak istemezdim lakin kanımın aktığı bir gömleği tekrar giyecek değildim. ‘’ Welat'ın açıklamasına rağmen dudağımı büzerek çöpte olan gömleğe hüzünlü bir bakış atmıştım. ‘’ 2.500 tl çöpe gitti desene sen ona. Hemde boşu boşuna... Onun yerine kutu kutu çikolata ve elmalı kurabiye alabilirdik Welat. ‘’ Söylediğime karşı sabır ister gibi önce yukarıya bakmış daha sonra ise tekrar kafasını iki tarafa hafif sallayarak bana doğru dönmüştü. ‘’ Hani ben Ağayım ya güzelim. Sende hanım ağasın , gömlek çöpe gitmiş bile olsa yinede kutu kutu çikolata ve elmalı kurabiye alabiliriz ya hani.. Onun için gömleğe üzülmeyi bıraksak da , Sen canın kocana pansuman yapmaya devam etsen ? Yoksa kan kaybından ölme ihtimalim ortaya çıkmış olacak ‘’ Kan kaybından ölme ihtimali olduğunu söylemesi ile gözlerimi sonuna kadar açmış onun kara gözlerine bakıyordum. ‘’ Gerçekten durumun o kadar ciddiye gider mi ? Bir hastaneye mi gitsek Welat ? Belki onlar daha kapsamlı bakarlar veya pansumanını yaparlar. ‘’ Benim saf bir şekilde ard arda soru sıralmama karşı kendisi kahkaha atmıştı.. ‘’ Uzun zamandır bu kadar çok gülmemiştim güzelim. Merak etme durum o kadar ciddiye gitmez. Kurşun sıyırıp geçmiş. Ben başkasının değil sadece senin pansuman yapmanı istiyorum. Hem en fazla enfeksiyon oluşur. ‘’ Söylediklerini sessizce onayladım ve yara daha fazla açıkta kalmaması için elime hemen bir miktar pamuk aldım. oksijenli su ile yaranın etrafını sildim , daha sonra başka bir pamuğa batikon döktüm ve yarayı temizlemeye başlamıştım. Batikon sürerken bir yandan da üflüyordum. Yarayı güzelce temizledikten sonra sargı bezini sarmaya başladım. Welat ise pür dikkat beni izliyordu. Sanki izlenmeye değer önemli bir parçaymışım gibi. Pansumanı bitirmiş olmanın mutluluğu ile gülümseyerek gözlerimi , Welatın gözlerine çıkardım. ‘’ İyi haber kocam bey , bir süre daha yaşayacaksın ve kan kaybından ölmeyeceksin. Eğer ölme olasılığın olsaydı.. Benden çok çabuk kurtulurdun ben ise tekrardan , kocamı öldürmek ile itham edilirdim. Sanırım bu sefer beni diri diri toprağa gömerlerdi.. öyle değil mi Welat? ‘’ Welat’ın duygudan arınmış ve daha da kara rengine bürünmüş gözleri , gözlerime doğrudan bakıyordu. ‘’ Bir daha işlemediğin bir suçtan ötürü sana eziyet etmelerine izin vermeyeceğim. Ayrıca senden kurtulmak isteyende kim güzelim? Ben seni bir ömür başımda taşırım. Bundan sonra saçının tek bir teline dahi zarar veren olursa da karşılarında beni bulurlar hanım ağam. ‘’ Beni tezgahtan indirdikten sonra beraber banyodan çıkarak , yatak odasına ilerlemiştik. Saat çoktan gece yarısını geçmişti.. Yaşadıklarımız yorgunluk olmuş , omuzlarımıza ve gözlerimize çökmüştü. Aklımda yine bir takım sorular dönüyordu. Şimdi biz aynı yatakta mı uyuyacaktık? Bunu n düşüncesi bile nedensizce kalbimi hızlandırmıştı... Kimi kandırıyordum ki? Kendimi mi? Eski arkadaşım diyerek ne kadar süre hislerim ile başa çıkacaktım bilmiyordum. Kendi kendime kurmaktan ise sorumu Welat'a yönelttim. Onun bu soruya ne cevap vereceğini merak ediyordum. ‘’ Welat , aynı yatakta mı yatacağız ? Başka yatacak bir yatak yok gibi de..‘’ Sorduğum sorunun saçmalığına bak ya.. Çift kişilik bir yatak varken neden başka bir yatak daha koysunlardı odaya. Welat sorduğum soruya hiç düşünmeden cevap vermişti. ‘’ Seni rahatsız etmemek için başka bir yerde yatacaktım lakin seninle ayrı yatma düşüncesi bile berbat geldi. Onun için seninle beraber uyuyacağım güzelim. Böylece sende benimle uyumaya alışırsın ve benden çekinmezsin. ‘’ Yani.. tabi alışmış olmak lazım değil mi? Sonuçta evliyiz falan.. sen böyle mi yatacaksın? Sadece altında eşofman ile? ‘’ Allah'ım ya soruyu cevaplarken bile kendimi dibe batırmayı nasıl beceriyordum. Kendim ile olan iç savaşımı bilir gibi Welat ağzı kulaklarına varır şekilde gülüyordu. Sahi.. Welat daha önce bu kadar çok gülüyor muydu ki? " Evet güzelim , sadece altımda bulunan eşofman ile yatacağım. Alışkanlık olmuş kış ayında olsak bile böyle yatarım. " Yatağın sağ kısmına geçerek , pikeyi kaldırıp açtı. Çok fazla beklemeden de yatağın içine girmişti bile. Eliyle de , yatağın sol tarafını pat patlayarak gelmem için davete bulunmuştu. Daha fazla onu bekletmeden yatağın sol kısmına ilerledim. Pikeyi kaldırıp yatağa girmem ile beraber kendimi Welatın çıplak göğsüne çekilmiş bulmam bir olmuştu. Kolları sıkıca belimi kavramış ve beni iyice kendisine yapıştırmıştı bile Burası aşırı sıcak mı olmuştu ne.. daha önce yaşamadığım şeyleri yaşamak akıl sağlığıma iyi gelmediği gibi , kalbime de iyi gelmeyecek gibiydi. " Senin yerin hep sol yanım ve kollarım olacak canımın yarısı olan kadın. Kimsenin gücü bunu değiştirmeye yetmez. Sadece sen.. Sen istersen bu durum değişir. Seni hiç bir şeye zorlamam zorlayamam da... " Söylediklerine bir cevap verememiştim. Asla böyle birşey olmayacak hep sol tarafında olacağım kollarında olacağım demek için cok erkendi. " Welat... artık uyuyalım mı? Çok yorulduk falan sende yaralısın hem.. " " Pekala söylediğimden şimdilik kaç bakalım güzelim. Yeri ve zamanı gelince kaçabilecek misin göreceğiz. Bu arada uyumadan söyleyeyim sabah seni kahvaltıya kaçırcam. Onun içinde erken uyandıracağım haberin olsun." " Pekala Welat , zamanı gelince sorunun cevabını en net şekilde alacaksın. Bu arada erken kaldırman hiç önemli değil kahvaltıya asla hayır diyemem... İyi geceler kocam bey . " " Bilmez miyim hanım ağam kahvaltıya asla hayır diyemez... İyi geceler olsun karım hanım. " ? Welat Bergiran’dan devam.. Gün daha yeni ağırmaya başlamıştı. Simsiyah saçları çıplak göğsüme dağılmış , incecik kollarını belime sarmış uyuyan bir Zeyşanım vardı. Kömür saçlarının göğsüme dağılmış olması ve kolları ile beni sarmaya çalışmasını görmek kalbimin huzur ile dolmasına sebep olmuştu. Bir insan uyurken nasıl böyle güzel olabilirdi ki? Nasıl bu kadar güzel olduğuna dair bir fikrim yoktu. Doğal güzelliği ile bir adamın aklını başından alacak kadar güzeldi Zeyşanım. Bu düşüncem kendi kendime sinirlenmeme neden olmuştu. Başka bir adam Zeyşana bakabilir miydi? O cesareti kendinde bulabilir miydi? Canını seviyor ise asla o cesareti kendinde bulamazdı. Hiç kimse kadınıma bakamazdı.. Bakanın ne bakacağı bir gözü , konuşacağı bir dili , tutacağı bir eli , yürüyeceği bir ayağı olamazdı. Elimi lavanta kokan kömür rengi saç tutamlarına uzattım. Hafif eğilerek kokusunu derince içime çektim ve alnına bir öpücük kondurdum. Bundan sonra lavanta kokusu ve kömür rengi saç favorim olucaktı. Birde kendine özel kokusu vardı kadınımın. O ise favoriden çok zaafım olacak gibiydi. Planladığım kahvaltı için istemesem de Zeyşanı uyandırmalıydım.. Kahvaltı yapmayı çok seviyordu.. Benim onu sevdiğim kadar seviyor olabilir miydi ? Daha fazla vakit kaybetmeden aklıma gelen sinsice uyandırma planı ile bağırmaya başladım. ‘’ A hh kolum! ‘’ diye bağırmam ile ne olduğunu anlayamayan Zeyşan, Uyku mahmur güzel gözleri ile yataktan fırlar şekilde oturur pozisyona gelmiş ve minik elleri ile kolumu tutmuş inceliyordu. Onu boyle uyandırdığım için sonradan pişman olsam da olan olmuştu bir kere... Sesinde korku tınısı hissettiğim kadınım konuşması ile tüm dikkatimi gözlerine vermiştim. ‘’ İyi misin Welat? Ne oldu? Koluna kramp mı girdi? Yoksa ben yanlışlıkla elimi mi vurdum? Enfeksiyon oluşmuş olabilir mi? Ondan dolayı ağrı mı oldu? ‘’ Arka arkaya sorduğu sorulara bir türlü yetişemiyordum. En sonunda yüzümde kocaman bir gülümseme ile konuşmaya başladım. ‘’ Sadece uyanman için ufak bir şakaydı.. Şaka yaptığım için özür dilerim güzelim. Söz veriyorum kahvaltı ile telafi edeceğim bu durumu. ‘’ Kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Eline aldığı yastığı bana fırlatacağını anlayınca yataktan hızla kalkarak giyinme odasının kapısına kaçmaya başlamıştım. ‘’ Ben hızlıca üzerimi giyineyim güzelim, daha sonra mutfağa emir vermiştim. Dışarıda kahvaltı yapmak için sepet hazırlayacaklarını söylemiştim , ona bakmaya inerim. Sende bu sürede üzerini giyinmiş olursun " Kapıyı açarak giyinme odasına girdim. Bugün takım elbise yerine spor birşeyler giymeye karar verdim. Zeyşanın yanında olabildiğince rahat olmak istiyordum. Giyinme odasından çıkar çıkmaz Zeyşan'dan tarafa baktım. Elinde yastık ile beni tuzağa düşürmek için bakıyordu. Gülümsemeye çalışarak odanın kapısına yavaşça ilerledim. kapıya ulaşınca hızlıca açıp dışarıya çıktım. Dışarı çıkmam ile yastığın kapıya çarpıp düşme sesi ve güzelimin söylendiğini duydum. Kazandığım zafer ile ıslık çalarak merdivenleri ikişer üçer iniyordum. Kolumda ki yara kendini ara sıra hatırlatıyordu. Unutmaya da niyetim yoktu. Bunun hesabını toplantıda elbet sorardım. Bunları düşünmek tüm keyfimi kaçırmıştı. Mutfağa girdiğim de kızlar kahvaltı hazırlamak için bir taraftan bir tarafa koşturuyordu. " İstediğim kahvaltılıkları hazırlayıp sepete koydunuz mu? " Sorumun ardından orta yaşlarda olan emine hanım elinde iki sepet ile bana doğru ilerledi. " Buyur ağam. İstediğin herşeyi hazır edip bu sepetlere koyduk. " Emine Hanım'ın elinden sepetleri alıp kapıda bekleyen adamlardan birine verdim. O sırada hazırlanmış olan hanım ağam yanıma doğru gelmeye başlamıştı. Yanıma gelmesi ile yanağına küçük bir öpücük kondurmuştum. Elini ellerim arasına alarak arabaya doğru ilerlemeye başladık. 40 dakikalık bir yolculuğun sonunda güzelimi , hayran kalacağı bir manzaraya getirmiştim. Adamlarıma yere piknik için hasır halı sermelerini söyledim. Üzerine de Emine Hanım'ın hazırladığı sepetleri bırakmalarını emrettim. İşleri biten adamlara ,ben arayana kadar gelmemeleri için bir emir daha vermiştim. Karşımda Doğubayazıt'ım, yanımda eşi benzeri bulunmayan manzaram ile kahvaltı yapacak olmak , ilk defa bir güne iyi başlayacağım anlamına geliyordu. Zeyşanın meraklı sesini duymam ile iyice ona doğru yaklaşıp , belini kavradım ve sorusunu dinlemeye başladım. ‘’ Karşıda ki yer neresi Welat ? ‘’ Gözlerimi bir süre gözlerinde gezdirdikten sonra kafamı sorduğu karşı tarafa çevirdim ve konuşmaya başladım. " Vatan topraklarının son durağı olan Doğubayazıt.. Çok eski bir yerleşim yeridir. Türkiye’nin doğuya açılan kapısıdır güzelim. Başı dumanlı ağrı dağının eteğinde adı dillere destan, doğunun topkapı sarayı olarak bilinen İshak paşa külliyesin de kurulu bir serhat diyarıdır da diyebiliriz. Güneş , Ağrı’da başka doğar. Senin varlığın ile hanım ağam bugün daha da güzel doğdu. Böyle güzel bir manzarada kahvaltı yapmak isteyeceğini düşündüğüm içinde seni buraya getirdim. Umarım beğenmişsindir. Sözlerimden sonra etrafa gülümseyerek bakmış ve belli belirsiz yanağıma tüy hafifliğinde bir öpücük bırakmıştı. ‘’ çok güzel bir yere benziyor Welat. Beni bu güzel manzaraya kahvaltı yaptırmak için getirdiğin için çok teşekkür ederim , Ayrıca senin güzel bakışlarından dolayı güneş bugün daha güzel doğmuştur. " Gözlerini benden kaçırmış gülümseyerek sepetlerden tarafa dönmüştü. " Merak ediyorum da sepetlerimizde kahvaltı için neler hazırlattın ? ‘’ ‘’ Aslında çok fazla kahvaltı çeşiti değilde yöresel yemeklerinden tatman için yaptırdım. Doğubayazıt'ın hanım ağası olarak bu yemekleri tadmazsan olmazdı." Sepetten abdigor köftesi çıkardım. biliyordum ki sabah sabah bunlar yenmezdi ama.. bir an önce bu yemekleri tatmasını ve alışmasını istiyordum. Bir sonra ki çıkarttığım ise pişi erdek'ti kahvaltılık sayılırdı. Rahmetli annem çocukken bana çok yapardı... Keşke o zamanlara dönme şansım olsaydı. Ciriş ketesi böreğe benzer bir kahvaltı çeşidiydi. Hepsini birer birer güzelimin önüne doğru koymuştum. " Bunların hepsi biticek güzelim.İtiraz kabul etmiyorum ‘’ Zeyşan ikiletmeden , önüne koyduğum tabakalardan birinden başlamıştı. Umarım tadlarını beğenirdi. Doğubayazıt'ın hanım ağası olarak daha sonra tüm yöresel yemekleri kendi yapacaktı. İnsan sevmediği bir yemeğe sevgisini katamazdı. Güzelimi izlerken bir taraftan da kahvaltıya devam ediyorduk. Aldığım bir telefon sonrası konağa acilen geri dönmek zorunda olduğumuzu öğrenmem ile sinirlenmiştim. Bir anımızın da içine etmeseler olmazdı. " Güzelim , gitmemiz gerekiyor. Gönül isterdi seninle daha fazla burada kalıp karşılıklı kahve içmek ama Kemal ağa dün olan toplantıyı hazmedememiş acil bir toplantı istemiş oraya gitmem lazım. " " Ne yapalım bu sefer kahve içmeden gideriz. Beni eve bırakıp tek başına toplantıya gideceğini sakın düşünme Welat. Fazla güçlü görünmüyor olabilirim ama her zaman yanında hanım ağan olarak bulunmak istiyorum. " Boyle güzel sözler söyleyen ve yanımda olan kadınıma hayır diyemezdim. Alnından öperek onu yerden kaldırdım ve adamları burayı toplaması için çağırdım. Geldiğimiz yolu süratle geçerek konağa doğru ilerlemeye başlamıştık. Kemal ağa'nın tekrar toplantı isteme nedeni muhakkak tekrar başa geçmek içindir. Elinden geleni yapacağını biliyordum. Kolayca pes etmezdi şerefsiz Ama karşısında da kolayca pes edip kenara çekilecek bir Welat yoktu. Ona , ağalığı geri asla alamayacağını kesin bir dille belirtmem gerekiyordu. Toplantıya ilk defa yöresel kıyafetlerim ile katılacaktım . Bergiran aşiretin’in hanım ağası olarak Zeyşan'da yöresel bir kıyafet giyecekti. İlk defa ağaların olduğu bir toplantıya hanım ağa ile katılacaktım. daha da önemlisi gelinağası onu yanlız bırakmayacak ve onunla aynı tonda olan yöresel kıyafetleri giyerek eşlik edecekti. Yöresel kıyafetlerimizi giyinmiş bize karşı olan itlerin önüne güçlü bir şekilde çıkmaya hazırdık Salondan içeriye girmemiz ile herkes ayağa kalkmış , başları ile selam vermişlerdi. Bize ayrılmış olan en başa hanım ağam ile geçip oturduk. Hanım ağanın da toplantıya katılmış olması bir çok kişiyi tedirgin etmişti. Bu bizim umrumuz da mıydı? Tabiiki de hayır asla da olmayacaktı. Tabii ki söze bu toplantının düzenlenmesine neden olan şeref yoksunu amcam başlamıştı. Söylediklerini büyük bir sabırla dinlemeye çalışsam da bir yerden sonra dayanamamış ve konuya dahil olmuştum. ‘’ Sen ne dersin Kemal ağa ! Ne demek beni tekrardan aşiretin ağası yapın? ‘’ Kemal ağanın tekrar aşiretin başına geçmek istemesi bazılarını şaşırtırken bazılarının sessiz kalmasına neden olmuştu. Böyle olması daha da sinirlerimin bozulmasına neden oldu. ‘’ Ben ! Aşiretimi de , ağalığımı da sana bırakmam Kemal ağa ! Yaşın bellidir , bundan sonra çocuk sahibi olamayacağına göre , soyun devamı olmayacak demektir. Daha sen ne ağalığı istersin ha! ‘’ Sözlerime karşılık sinirlenen Kemal Ağa , hemen cevabını vermeye başlamıştı. ‘’ Senin soyunun devam edeceği ne malumdur Welat Ağa? Ya senin soyunda devam etmez ise ne yapacaksın? Ağalığı mı bırakacaksın yoksa hanım ağamızın üzerine kuma mı getireceksin? ‘’ Söylediği sözler sinirlerimi olmadığı kadar fazla zorluyordu Kemal ağa. Sağ elimi burnuma götürmüş , parmaklarım ile burun kemerimi sıkıyordum . Sol elimin üzerine konan zarif ele baktım . Gözlerimi Hanım ağamın gözlerine çıkardığım da bana hafifçe gülümseyerek bakmış , herşeyin yolunda olduğuna dair gözlerini açıp kapatmıştı. Hanım ağamdan aldığım güç ile onun elini sıkıp hafifçe gevşetmiştim. Derin bir nefes alarak sözlerime başladım. ‘’ Benim soyum devam eder mi etmez mi bilmiyorum ağalar. Kemal Ağaya göre yaşımın genç olmasından kıyaslama yaptım. Bir çocuğum olmazsa bu hanım ağamım suçudur diyerek ne başka bir kadın getiririm ne başka birini karım yaparım. Belki problem bende çıkar? O zaman da siz kalkıp hanım ağanıza başka bir adam getirin ağamızın üzerine diyecek cesaretiniz var mıdır? Bir başka seçenek ise problem her ikimizde olabilir. O zaman ise anne - baba olma duygusunu tatmak için evlatlık alırız. ağalık için karımı yarı yolda bırakacak değilim. ‘’ Uzun lafın kısası ağalar , hepiniz kulağınızı iyi açın ve dinleyin. Bir daha bu sözleri tekrar etmeyeceğim. Ne zaman ben toprağın altına girdim , veya hiçbir şekilde soyumun devamı olmadı ancak o zaman ağalığı benden alır Kemal ağa’ya verirsiniz. Daha da size söyleyecek lafım yoktur! Toplantı bitmiştir. ‘’ Sözlerimin ardından herkes kendi aralarında fısıldaşarak teker teker çıkmaya başlamıştı. Kemal Ağa'nın biran önce çıkmasını ve arabaya binmesini bekliyordum. Bir laf vardı hani yılanın başını küçükken ezmek lazım diye. Kemal Ağa daha fazla ayağıma dolaşmadan onu oyun dışı bırakmalıydım. Kapıda durmuş giden ağaları gönderirken Kemal ağanın nihayet arabaya ilerlemesi ve binmesi ile yüzümde hafif bir gülümseme olmuştu. Araba hareket etmek için gaza basması ile arabanın patlayarak alevler arasında kalması bir olmuştu. Game Over Kemal Bergiran. ...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD