Hemen ilerisinde bir gurup çocuk yürümeye devam etti. Taş çatlasın on yedi on sekizdi yaşları. Tam kanlarının deli aktığı çağlar. Ekim üzerindeki ince oduncu gömleğinin kollarını sıvazladı. Gelişlerine bakılırsa mevzu olacaktı ve bir avuç çocuktan da dayak yiyecek değildi. Belinde her daim gezdirdiği ve ruhsatı olan küçük kuru sıkı silahı ise bu kargaşa da işe yarayacaktı. Mete, çoktan kamyonete binmiş korkulu gözlerle çocuklara bakıyordu. Çocuklarsa resmen Allah affetsin ama evlat olsalar eldivenle sevilecek tiplerdi. Ekim'in birkaç metre uzağında durduklarında ağızlarında sakız ellerinde çevirdikleri küçük zincirler kamyonetteki Mete’ye önlerinde dikilen kıza bakıyorlardı. En öndeki “Lan nonoş, kendi götün yemedi ablanı mı çağırdın? Kucak dansı mı yaptıracaksın it!” diye bağırdığında