Son dersin çıkış zili çaldığında Vega eşyalarını toparladı ve herkes çıktıktan sonra okuldan çıktı. Bugünlük servise binmek yerine yürümeyi tercih etmişti. Ağır adımlarla, ilkbaharın esintisini içine çekerek evine giderken adımlarına başka birinin adımları eşlik etti.
"Kızarıklık morluğa dönmüş." diyerek yüzünü buruşturan çocuğu gördüğünde irkilerek duraksadı Vega. Çocuk birkaç adım attıktan sonra onun durduğunu fark ederek durdu ve Vega'ya doğru döndü.
"Başın mı döndü?" diye sordu. "Hastaneye gidelim."
Vega'nın kolunu tutmaya kalktığında büyük bir hata yaptığını fark etmek için geç kalmıştı. Vega ürkekçe kendini geri attığında ayağı kaldırımın dışına düştü ve dengesini sağlayamayarak arkaya yalpaladı. Yere düşeceği sırada çocuk kolundan yakalayarak onu kaldırıma geri çektiğinde gözlerini sıkıca kapatmış düşmeye hazırdı.
"Başının belası oldum bir günde."
Vega kolunu çekerek ondan uzaklaştı. Onun sınırı aştığı konusunda hemfikirdi. Neden peşinde olduğunu, karşısına çıktığını bir türlü anlayamıyordu. O son sınıfların en sessiz kızıydı. Kimseyle konuşmaz, bunun ihtiyacını hissetmezdi. Çocuğa da bunu belli ettiğini sanmıştı ama o pek anlıyor gibi görünmüyordu.
Vega ona cevap vermeden yanından geçip gitmek istedi ama çocuk izin vermedi.
"Aslında senden bir şey isteyecektim."
Vega bunu beklemediği için afalladı. Kimse ondan bir şey istemezdi.
"Çizimlerin..." dedi çocuk aceleyle. "Onlar çok güzel. Benim bir çizere ihtiyacım var."
"Ben çizer değilim. Onlar sadece karalama." diyerek başından savurdu ve gitmek istedi ama çocuk yine engel oldu.
"Birkaç sayfanı gördüm, çok güzeller. Benim bir hikayem var." dediğinde elleri önünde açık sanki Vega'yı engelleyebilecekmiş gibi duruyordu. Engelliyordu da ama elleri sayesinde değil.
"Kitap yazıyorum, özel sahneleri çizip aralara koymak en büyük hayallerimden biri. Sana ihtiyacım var."
"Yapamam." diye net bir dille reddetti Vega. Yapamazdı çünkü bunu kabul etmek onunla sürekli iletişim halinde olmak demekti. Hikayesini okumak, hayallerine ortak olmak demekti. Vega'nın çizimleri sadece kendi hayallerine aitti. Onları biriyle paylaşmaya da niyeti yoktu.
"Yapabilirsin, çok iyisin." dedi yalvarır bir tonda. "Hem bak bu bir işaret olmalı, yani senin yüzüne topu atmam ve çizimlerini görmem. En ihtiyacım olduğu anda karşıma çıktın. Yıldızlardan dilediğim hayalim gerçek oldu. Seni karşıma çıkardı."
Vega o an afalladı. Birinin daha kendi gibi yıldızlardan dilekte bulunduğunu öğrenmesi şaşırtmıştı. Normal bir şeydi belki ama bu onun en büyük tutkusu olduğu için şaşırmadan edememişti. Çünkü o yıldız kaydığı için dilek dilemezdi. Önce bir yıldız seçer, dileğini diler ve yıldız söndüğünde kabul edildiğini düşünürdü.
"Dileğin ben değilim." dedi Vega. Bu sefer sesi oldukça sertti. Onu kendine benzetmiş olmasının aptallık olduğunu düşünmeden edemiyordu. Kimse onun gibi düşünmezdi.
"Sensin." dedi. "Seni ilk gördüğümde hissettim."
Vega artık bunun bir şaka olduğunu düşünmeye başladı. Sınıf arkadaşlarının ona kurduğu bir şakaydı. Birinin ona böyle davranmasını mantıklı bulmuyordu. Görünmez olmaya alışıktı. Bir anda biri tarafından görünür olması kalbinim titremesine sebep oluyordu
"Okulun çizer kulübüne bakabilirsin." dedi Vega ürkekçe. "Orada çok iyi çizerler var. Sana yardım edecek birini bulursun."
"Gittim." dedi çocuk. Gözüne düşen saçını geriye doğru kıvırırken, "Hayalimdeki gibi çizen birini bulamadım. Onlar hayallerini yaşatmıyorlar." diye de ekledi.
Vega gözlerini çocuğun gözlerine öyle derin dikti ki düşününce imkansız gibi geliyordu. Başından beri gözleri dışında her yere bakmıştı ama şimdi sadece gözlerine bakıyordu. Hayallerini çizerek yaşattığını nereden biliyordu? Vega bunu belli ettiğini hiç düşünmemişti. Hele ki sadece çizimleri gören biri bunu anlayamaz diye düşünüyordu.
"Ne?" diye sorduğunda bunu sadece düşündüğünü sanmıştı ama hayır, kelime dudaklarının arasından şaşkınlıkla dökülmüştü.
"Çizimlerinde hayat var. Orada birinin hayalleri yaşıyor. Senin hayallerin."
Vega o an kaçmak istedi. Sanki büyük bir sırrı oraya çıkmış gibi korku benliğini ele geçirmişti. Başını öne eğdi ve kaldırımdan inerek yola atladı. Karşı kaldırıma geçerek ilk gördüğü sokağa girdiğinde çocuğu atlattığına emindi. Daha fazla konuşmasına gerek yoktu. Daha fazla gerçekleri onun ağzından dinlemesine gerek kalmamıştı.
Çocuk yüzünden yolunu uzatmak zorunda kaldığı için öfkelenmiş olsa da çok kafaya takmamaya çalışarak evine gitti. Yol boyu çocuğu ve söylediklerini düşünmeden edemedi. Adının ne olduğu konusunda emin değildi. Yedek kulübesinde oturduğu zamanlarda formasında isminin yazdığını gördüğünü anımsıyordu ama hatırlayamıyordu. Gök olup olmadığını düşündü sonra bunun saçma bir isim olabileceğini düşünerek vazgeçti.
Eve gittiğinde sadece annesi vardı. Babası hala işten dönmemişti ve annesi internet üzerinden açtığı bloğuna ertesi günün burç yorumlarını giriyordu. Sitesi günde binlerce kez tıklanıyor, gazetelerden teklif alıyordu. Birkaç kez bir gazeteye bağlı kalarak yazmayı denemişti ama kendi işini yapmanın daha güzel olduğunu anlayarak sözleşmesi bitince yenilememişti.
Annesi Vega'nın eve yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeyle geldiğini görünce hevesle yanına çağırdı. Sadece eve geldiğini haber vermek için kapının pervazından sarkan Vega annesinin onu çağırmasıyla içeri girdi.
"Bugün yeni bir şey yaşamış olmalısın. Güçlü bir duygu yıldız haritanda belirmiş."
Vega yüzünü buruşturarak annesinin masasının üzerine oturdu. Annesi onun gibi siyaha kaçan kahve saçlara sahipti fakat gözleri kahverengiydi. Vega mavi gözlerini babasından almıştı. Ailesi hep iyi taraflarını alarak güzel bir yüze sahip olduğunu söylerdi fakat o öyle düşünmüyordu. Güzellik göreceli bir kavramdı. Onlar dışında kimsenin böyle düşündüğünü sanmıyordu. Dünya artık güzellik kavramının üzerinde dönüyordu. Öyle olsaydı Vega'nın yalnızlığının bir çözümü olabilirdi. Buna inanıyordu.
"Gayet sakin bir gündü." diye yalan söyledi. Olanları söylemek annesinin astrolog damarının tutmasına neden olurdu. Tüm gün olanları annesiyle konuşup bunları yorumlamasını istemiyordu.
"Bir şeyler olmuş olmalı." diyerek hayal kırıklığına uğradı annesi. Boynunda iple sarkan gözlüğünü takarak bilgisayarında arka planda olan sayfalardan birini açtı. Açtığı sayfa Vega'nın yıldız haritasıydı.
"Anne benim yıldız haritamda bir bozukluk olduğu konusunda anlaşmıştık." diye hayıflandı Vega. "Şimdiye kadar söylediklerinin hiçbiri olmadı."
Annesi gözlüğünü yarıya kadar indirerek, "Bozuk olan yıldız haritan değil sensin. İletişim yönün inanılmaz derecede zayıf Vega. Bu yüzden geleceğin şekillenmiyor. Yerinde sayıyorsun." dediğinde Vega omuzlarını silkerek yüzünü buruşturdu. Bu konuşmayı her yaptıklarında annesinden nefret ediyordu. Tabii kısa bir nefretti ama yine de kendini alıkoyamıyordu. Söylediklerinin gerçek olması her defasında canını sıkıyordu. Fakat annesi bilmiyordu ki Vega kendi hayallerinde gayet mutluydu.
"Şekillenmesin, olduğu haliyle mutluyum." diye bir kere daha yalan söyledi. Yalan söylemekten çekinmiyordu. Bunları küçük pembe yalanlar olarak görüyordu. Keza öyleydi de.
Vega annesinin cevap vermesini beklemeden salondan çıkarak merdivenleri tırmandı ve koridorun sonundaki odasına gitti. Annesi arkasından bir şeyler söylemişti ama onları kulak ardı etmişti.
Üstünü çıkartarak eşofmanlarını giydikten sonra üniversite sınavı için kendine hazırladığı programdan günün konularını bitirerek testlerini çözdü. Hangi bölüm istediğine hala karar verememiş olsa bile istikrarlı bir şekilde çalışmaya devam ediyordu. Bunu yapınca kendini daha huzurlu hissediyordu.
Dersleri bittiğinde hava çoktan kararmıştı. Penceresini açarak kafasını dışarı uzattığında gökyüzü yıldızlarla doluydu. Koca gülümsemesine mani olamayacak koşar adımlarla aşağıya fırladı. Annesinden çatı katının anahtarını almak için peşinde dolanırken babası çoktan gelmiş yemek masasının başına oturmuştu.
"Yemekten sonra bakarız." diyerek elindeki salata tabağını Vega'ya uzattı annesi. Vega somurtarak tabağı masanın ortasına koyduğunda babası bu haline gülüyordu.
"Yıldızlar kaybolmadan çıkmalıyım. Sayımın önüne bulutlar geçebilir biliyorsun anne."
Annesi su dolu sürahiyi ona uzattığında ayağını şımarıkça yere vurdu. Suyu masaya koyarak yeniden annesinin peşinde dolanmaya başladı.
"Havalar henüz o kadar sıcak değil. Üşütebilirsin."
"Yorganımı alır öyle çıkarım. Hatta botlarımı bile giyerim."
"Çok istiyorsan yıldızları camdan benim teleskobumla sayabilirsin. Çatı katı tehlikeli. Son seferinde olanları hala unutmadım."
Vega, "O bir hataydı." diye mırıldandığında yemeği alıp masaya koydu ve yerine oturdu. "Bir hata neredeyse ölümüne sebep oluyordu. Çatıdan düştün Vega! Hem de bir yıldıza dokunmaya çalışırken. Bunun ne demek olduğunu biliyor musun?"
"Dokunabilirmişim gibi gelmişti. Çok yakındı..." dediğinde sesi iyice kısılmıştı. Düşününce çok mantıksızdı ama o an Vega'ya öyle gelmemişti.
"Yıldızlara dokunamazsın Vega. İnsanlar yıldızlara dokunabilseydi bu kadar güzel kalabilirler miydi?"
Vega somurtarak sandalyesine oturdu. Bunun doğru olduğunu bilmesi canını yakıyordu. İnsanların dokunduğu her şey kirleniyordu. Gökyüzüne dokunamadıkları için mutluydu ama kendisi de yapamadığı için huzursuzdu. Çünkü kendisi asla onları kirletmezdi. Daha da parlamaları için elinden ne geliyorsa yapardı.
Vega sessizce yemeğini yedi ve odasına çıktı. Annesini ikna edemeyeceğini anlamıştı. Camdan sarkarak yıldızları saymaya koyulmuştu ki kapısı çalındı. Kafasını içeri soktuğunda babası içeri girdi.
Babası uzun boylu, açık kahve saçlara ve mavi gözlere sahip bir adamdı. Yaşlansa bile bunu belli etmiyordu. Annesiyle babası kırklı yaşlarının başındaydılar ama babası henüz otuzlarda gibi görünüyordu.
"Hiç yıldız kaymış mı?" diye sordu babası. Vega masasının başına oturarak test kitabını açtı ve oyalanmaya başladı.
"Henüz sayımı bitiremedim."
"Pencereden saymak zor olmuyor mu? Annenin teleskopu iyi fikirdi."
"Teleskoptan bakınca aramıza bir cam giriyor. Onlara ulaşabilecekmiş gibi olmuyorum o zaman."
"Lise sona gidiyorsun Vega, bunları artık aşman gerek. Yakında üniversiteyi kazanacaksın, hayatın değişecek. Bu değişime ayak uydurmak için bazı şeylerden vazgeçmen gerek."
"Neden vazgeçmeliyim? Çocukluğumdan beri ben böyleyim."
"Büyümeyi öğrenmelisin. Hayatını bunlarla geçiremezsin. Yıldızları sayarak ve hayallerini çizerek büyüyemezsin Vega."
"İstemiyorum." diye reddederek ayağa kalktı Vega. Rahatça konuşabildiği insanlar sadece ailesiydi. "Hiçbir şey değişmeyecek. Üniversite de lisenin aynısı olacak. İnsanlar adımla dalga geçecekler, beni dışlayacaklar. Kimse sessiz bir kızla arkadaş olmak istemeyecek. Hayatım boyunca bu değişmeyecek. Bu yüzden istemiyorum. Bu yüzden geceleri yıldızları sayıp onlara dileklerimi fısıldıyorum, bu yüzden hayallerimi zihnimde yaşatıp sayfalara karalıyorum. Ben buyum!"
Babası kafasını sallayarak ayağa kalktı ve cebinden çıkardığı anahtarı Vega'ya uzattı. "Annenin haberi yok, sessizce çık. Ona uyuduğunu söylerim. Bu gece güzel bir dilek dile Vega. Değişebilmeyi dile."
Babası anahtarı Vega'nın avcunun içine bırakarak odadan çıktığında onu sıkıca kavradı. Bu dileğin diğerlerinden hiçbir farkı yoktu. Gerçekleşmeyeceğini bildiği bir dileği dilemesinin anlamı yoktu. Tek düşüncesi bu yöndeydi.