5

2497 Words
5.Bölüm : Heyecan Hareketleri mutlu değilim diye bağırıyordu sanki. *-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-* "Dayı!" Papatya'nın yatağıma atlayıp üstümde tepinmeye başlamasıyla araladım gözlerimi. "Papatyam, yavaş ol düşeceksin." "Dayı hadi kalk okulun var senin bugün." sır verir gibi fısıldayınca gülümseyerek onu kollarıma çektim. Sarı saçlarını sevip onu da yanıma yatırınca gülümseyerek özgürlüğümün ilk gününe keyifle başlayacağımı kendime hatırlattım. Üstümdeki büyük baskıdan kurtuluşumun günüydü bugün. "Evet fıstık bugün benim okulum var." onu gıdıklamayı kesip gülüşlerinin keyfini çıkarırken kapı gürültüyle açıldı. Ablam gözlerini devirip "Papatya sana daha erken uyandırma demiştim." diyerek bize yaklaştı. "Ama anne dayım erken kalkıp yakışıklı olacaktı çünkü-" yatakta ayağa kalkıp annesinin boynuna kollarını sararken gülümseyerek onları izliyordum. "Çünkü bugün onun okulu var değil mi annecim aferin haklısın. Asil kalk yataktan. Git yakışıklı ol." "Abla ben zaten her halimle yakışıklıyım." itirazıma gülümseyip yanağımı sıktı. "Aşkım ben her haline bir şey demedim ki. Kızım senin daha da yakışıklı olmanı istiyor. Hadi herkes masada sende uyandığına göre hızlı ol kahvaltı etmeden çıkma." Kalktım. Odamdaki banyoya ilerledim. 2 haftadır daha huzurluydum. Sürekli konser derdim yoktu etrafımda koşturan insanlar yoktu. Durgunlaşmıştı insanlar. Konserleri iptal etmekle o kadar iyi bir şey yapmıştım ki. Bu eve taşınmadan önce annem benim önceliklerime önem vermişti. Odamın içinde bambaşka bir dünya vardı. Siyah taşlarla kaplı banyoma girip kısa sürede duş aldım. Yıllardır değiştirmediğim şampuanımın kokusu etrafa yayılırken giyinme odama geçip siyah kotlarımdan birini aldım. Üzerime lacivert bir tişört geçirip ablamın hediyesi parfümü de sıktım. Bir kere almıştı. Ondan sonra başka parfüm kullanamamıştım. Saçlarımın ön kısmını tarakla düzeltip ayakkabılarımı da giydim. Odamın içindeki koridordan müzik odasına girdiğimde eve gitmek yerine burada uyuyakalan Demir'i dürterek uyandırmaya çalıştım. "Ne oluyor ya?" "Sabah oldu oğlum ne işin var senin burada?" Kafasını kaşırken etrafa dağılmış kağıtları bir araya topladım. Altyapı için çalışmıştık bütün gece. Ama Demiri eve gönderdiğime emindim. "Babamla tartıştık. Biliyorsun olayları sinirle evden çıktım. Sonra senin burada olduğunu hatırlayınca dedim gelip çalışayım bari. Sen yokken dışarda yapacak işte bulamıyorum." Demir belalım gibi nereye gitsem peşimden gelmese çok iyi bir arkadaştı. "Çocuklarla takılsaydın." "Mekanda takılıyorlardı. Çalışmak daha mantıklı geldi." Onayladım onu kafamı sallayarak. "Üstünü değiş öyle gel. Evi benden daha iyi biliyorsun." Giyinme odama geçerken ben de merdivenlere yöneldim. Cebimdeki telefon titrediğinde duraksayıp açtım mesajı. Kimden: Can Abi verdiğin numara kullanıma kapanmış. Daha dün mesaj atmıştı. Saatlerce konuşmuştuk. Kim olduğunu bilmesem de sesi çok güzeldi. Ve numaramı nereden bulduğunu bilmiyordum. Umurumda da değildi işin aslı gülüşü çok güzeldi. Yıllar sonra bir ses kulağıma güzel gelmişti. Kimseye bahsetmemiştim çünkü ilk kez gizli bir iş çevirirken böylesine eğleniyordum. Annem duysa hattımı değiştirir saçma sapan önlemler alırdı. "Asil ne bekliyorsun abi merdivende?" Demir'in sesiyle kendime geldiğimde kolunu omzuma atmış tekrar ilerlememizi sağlamıştı. "Hiç bir şey geldi aklıma." "Hadi hadi bugün okulda ilk günümüz. Tanrım liseye başladığımız günde böyle heyecanlanmıştım. "Demir o gece ateşlenmiştin. Stresten. Hadi çok konuşma da bir şeyler yiyip çıkalım." yemek odasına girdiğimizde masada kimse kalmamıştı. Bacaklarıma sarılan Papatya "Dayı, Demir abi sizin masanız bahçeye hazırlandı ben de sizinle yiyeceğim. Herkes gitti ama ben sizi bekledim." deyip kollarını bana uzattığında gülümseyerek kucağıma aldım küçük bedenini. "Ah be Papatya sen de olmasan bizi düşünen yok." "Küçük hanım çok ayıp." diyerek yanımıza gelen anneme baktım. Anlaşılan konuşmalarımızı duymuş gülümseyerek torununa bakıyordu. "Ay anneannem duymuş kurtar beni dayı." diyerek kulağıma fısıldayan Papatya anneannesinin öpücüklerinden kurtulamazken içeri giren babama baktım. "Demir sende mi buradaydın hoş geldin evladım. Asil çok dikkatli olun oğlum. Korumaların her zaman biraz arkanda seni takip edecek. Asla rahatsız olmayacaksın tıpkı istediğin gibi. Gerçek bir gençlik hayatı yaşamanız için elimden geleni yapacağım söz veriyorum." Kolunu omzuma attığında ona dönüp sarıldım. "Teşekkür ederim baba." "Sen iste yeter." sessizce söylemesi önemli değildi bunu duymuştum ya gerisi mühim değildi. Annem hala endişeliydi. Üç ay önce izdihamın ortasında kaldığımdan beri korkuyordu bir şey olmasından. "Anne lütfen şu gözlerindeki endişeyi sil. Okula gidiyorum. Senden zar zor kaçıp da sınavlarına girdiğim okula hem de. Hayallerimi gerçekleştiriyorum bak. Çocukluğumdan beri bunun için uğraşıyorduk. Sen de artık normal bir çocuk annesiymiş gibi davran. Bazı şeylere alışmamız lazım evet ama hayatımı kurallara göre yaşamayacağım." Tuttuğum ellerini sıkıp "Biliyorum Asil ama ya bir şey olursa diye çekiniyorum. Keşke bu kadar ünlü olmayıp benim küçük oğlum olarak kalsaydın." dedi. Üzgündü, ama o üzüldükçe bende üzülüyordum. "Sana söz veriyorum Ecem Bozkurt, seni endişelendirecek her şeyden uzak duracağım. Ama biraz anne lütfen biraz özgür olmak istiyorum. İmza vermeden kimseyle fotoğraf çekinmeden gerçek bir öğrenci olmak istiyorum. Bu okulu bu yüzden istedim. Güzel sanatlarda benim gibi bir sürü yetenek var. Tek olmadığım için istedim. Şimdi kahvaltı yapıp okula gideceğim. Ve sen de oturup anneannelik görevini yerine getir." Kafasını sallayıp gözlerini kırptı. Demirle birlikte bahçeye ilerlerken peşimizden paytak adımlarıyla Papatya da geliyordu. Onu sandalyesine oturtan Demir yanına otururken önümüzdeki her şeyden tabağına doldurmaya başladım. "Dayı yeter nasıl yiyeceğim bu kadar şeyi." gözlerini balık gibi açmış küçük elleriyle de dolu tabağını gösteriyordu. Gülerek "Yersin prenses hadi bakalım." dedim. Arabamın kilidini açıp binerken bizim bölümün diğer bölümlerden bir hafta sonra başlamasını konuşuyorduk. Demir en yakın arkadaşım olduğu kadar söylediğim şarkılara da büyük emek veriyordu. Baterist olması da gözümde ayrı bir değerdi tabi. "Nasıl yani? Oğlum iyi olmuş aslında yoksa şu bir haftada yoluna koyduğumuz işler sarpa saracaktı boş ver." "Öyle de neyse bakalım." Okula peşimdeki korumalarımın arabası eşliğinde girdiğimde cidden benden uzakta durmalarıyla rahatladım. Şapkamı kafama takıp arabadan indiğimde Demir ve Güçlü yanımda yerimi almıştı. Güçlü, bir numaralı gitaristim. Tabi benden sonra. En yakın ikinci arkadaşım, çocukluk arkadaşım desem de olurdu. Tabi çocukluk dediğim altı yaşımdan sonrasını kapsayan kısımdı. Altı yaşımdan öncesi başka birine aitti. Bambaşka birine.. Zaten bu çocuklar olmasaydı bir daha evden çıkar mıydım güler miydim bilmiyordum. O yüzden beni bu zamana kadar asla bırakmadıkları için onlara çok şey borçluydum. "Dostum gerçekten kimse etrafımıza doluşmuyor." diyen Güçlü keyifle gülerken Demir geldi elinde üç tane kağıt parçasıyla. "İlk dersimiz dans bölümüyle ortakmış. Bunlar da ders programlarımız. Gidelim mi?" "İlk dersten ortak derse mi gireceğiz?" "Valla Güçlü seni bilmem ama derse girmeyi bile özledim ben." sırtına iki kez vurup şapkamı düzelterek binaya ilerledim. Beyaz mermerden oluşan merdivenlerden yavaşça çıkarken bulduğumuz sınıfa girdik. Uğultu kesilmezken her köşede ayrı bir grup vardı. Gözlerimi amfide gezdirip ortalarda gördüğüm boş yere ilerlerken Demir insanları gözetlemeye başlamıştı. Herkes kendi halinde sohbet ediyordu. "Şu kız çok güzel lan ama müzikte değil galiba." Demirin gösterdiği tarafa döndüğümde parmak uçlarında duran sarışın bir kız gördüm. Arkadaşlarıyla gülerek konuşuyor pencerenin kenarına tutunarak da tahminimce ısınma hareketleri yapıyordu. "Merhaba arkadaşlar." sınıf kapısı gürültüyle kapanıp içeri kadın bir hoca girdiğinde boğazımı temizleyip şapkamı çıkardım. Herkes hocaya dönmüştü. Ve kimse beni fark etmezdi. İnsanlardan çekinmek istemiyordum ama üç yıldır korununca durum bu oluyordu. Siyah boydan boya olan tahtanın tam ortasına ismini yazdı. "Ben Derin SOYALP bu yıl ilk kez müfredata giren ders için öğretmeniniz benim. Öncelikle bu ders sadece siz birinci sınıflara özgü. O nedenle sene sonunda yapacağımız müzikalde sadece sizler olacaksınız. Şimdi yanınızdaki, arkanızdaki önünüzdeki insanlara dikkatle bakmanızı istiyorum. Bir sene boyunca beraber çalışacaksınız. Birbirinizi tanımalısınız. Kiminle daha uyumlu olacağınızı siz seçeceksiniz." herkes hiç abartmıyorum herkes hocanın dediğine uyarak etrafındaki insanları incelemeye başladı. "Ders boyunca tartışma ortamı olmasını istiyorum. Siz buraya yetenekleriyle gelmiş insanlarsınız. Çocuk demiyorum çünkü hepiniz o yaşı geçtiniz. Fikirlerinizi bana sunmalısınız, birbirinize sunmalısınız. Kimse kimseden çekinmeyecek burada hiçbiriniz birinden üstün değilsiniz. Şimdi müzik bölümü öğrencileri bu kağıda dans bölümü öğrencileri de bu kağıda isimlerini yazsın." Kağıt elden ele dolaşırken kimsenin ilgisini üstüme çekmemiş olmama şaşkın olsam da rahatladım. Kimse kimseden üstün değildi tabi ki. "Evet!" hoca ellerini çırpıp sınıfı sustururken "Bunu da hallettiğimize göre biraz fikir alışverişi yapalım ha?" dedi. Ne soracaktı şimdi? "Yalnız kadın çok otoriter." yanımdan gelen fısıltıyla Demire dönerken onayladım onu. "Müzik ilhamını nereden almıştır sizce fikri olan var mı?" Ön sıralardan bir kız el kaldırdı. "Aşktan." "Peki neden aşk?" "Aşk tüm duyguları içinde barındırır çünkü hocam. Sevgi, hüzün, çaba, mutluluk, heyecan. Ne ararsanız aşkın içinde vardır. Aşk gibi büyük bir duygu olmasa şairler sanatçılar yazacak ne bulurdu ki?" Katılmıyordum bu düşünceye. Aşık değildim ama aşk şarkıları yazabiliyordum. Geçmişimden yararlanıyordum belki yazarken ama yazabiliyordum sonuçta. "Ben buna katılmıyorum." Bunu diyen ben değildim. Ön sıralardan bir erkek söz aldı. "Neden katılmıyorsun Buğra?" "Hocam aşık değilim. Daha önce aşık da olmadım ama dinlediğim şarkı da onu hissedebiliyorum. Gitar çalıp söylerken bunu hissettirebiliyorum insanlara. Aşık değilim ama yapabiliyorum." "İşte buna katılıyorum." diyen bir kız fikri alkışlarken kendi arkadaş grubundan ufak bir kahkaha yükseldi. Herkes çaba gösteriyorduk. "Abi ben buna pek katılamıyorum ya." diyen Güçlü elini kaldırıp söz isteyince bakışlar bize döndü. Birkaç kişi ağzı açılarak bakarken elimi çeneme koyup arkadaşımı dinlemeye başladım. Pekala Asil bunu başarabilirsin oğlum. "Hocam şimdi iki arkadaşa da bazı noktalarda katılamıyorum. Sebeplerini açıklayayım hemen. Ben de aşık değilim. Ama aşkın sadece bir insana karşı duyulacak bir his olduğuna da inanmıyorum. Ben yaptığım şeye aşığım. Bu da bana yetiyor evet aşk gerekli ama bunu bir insana indirgemek saçma geliyor. Uçan kuşa, denizdeki martıya yüzüne vuran rüzgara da aşık olabilirsiniz. Bu tamamen hislerimizle alakalı." Güçlü genelde ciddiye almazdı. Hiçbir şeyi. Ama içindeki duyguları biz bilirdik. Şimdi burada iki fikre de karşı çıkmıştı ve onun dediğine katılıyordum. "Teşekkürler Güçlü. O zaman biraz mitolojiye girelim. Biliyorsunuz müzik mitolojide büyük bir yere sahip." "Bu kadın ismimi nereden biliyor?" diyerek oturduğumuz yerin önüne göz attı Güçlü. "Saçmalama abi, elinde kağıt var tahmin ediyordur herhalde." "Ne alaka karışık yazdık." "Ne bileyim sus bak benim kız konuşuyor." "Hocam mitoloji ile alakası var mı bilmiyorum. Biz Lavin ile Harry Potter hayranıyızdır. Burada mutlaka kitaplarını okumuş hatta seriyi bitirmiş insanlar olduğuna eminim." etrafına bakınıp devam etti. Arkadaşı onu sadece onaylamıştı. Lavin ne kadar tanıdık bir isimdi. Unutmak istemediğim ama artık hatırlamakta zorlandığım birinin ismine ne kadar da benziyordu. "İkinci kitap yani Harry Potter ve Sırlar Odası kapağında bir Anka Kuşu yer alıyor. Bu kuş küllerinden tekrar doğar. Bilmeyenimiz yoktur diye düşünüyorum. Harry'nin hayatını kurtarmıştı. Bu kuş bana Türk Mitolojisindeki Kaknüs kuşunu hatırlatıyor. Hindistan'da ormanın derinliklerinde yaşayan bir kuşmuş. Gagasında hatırladığım kadarıyla yüz delik bulunurmuş hatta. Her gün kendine bir eş bulabilmek için güzelce ötermiş. Bu güzel melodilere gelen diğer küçük kuşlarla beslenirmiş ama asla kendine bir eş bulamazmış. Çok uzun yıllar yaşar öleceği zaman da ötmesi çoğalır ve alev alır. Birkaç filozof tarafından zamanında keşfedilmiş ve müzik böyle ortaya çıkmış. Yani ben öyle okumuştum. Doğru mudur bilemem." "Eylül öncelikle Anka Kuşu ile müziği güzel birleştirdin tebrik ederim. Selçuklular dönemine kadar dayandığını okumuştum ben de. Yani gerçek midir bilemem çoğu şey efsaneye dayanıyor ama bu konuyu biraz araştıracağım." "Dans grubu öğrencileri Victor ile dersiniz başlayacak gidip hazırlanabilirsiniz. Müzik grubu siz serbestsiniz birbirinizi tanıyın." Sınıfta gürültü oluştuğu an Demir "Tüh be gidiyor bak." diyerek kızı izliyordu. "İsmi neymiş?" "Eylül dedi ya hoca Güçlü kafan nerede senin abi?" "Oğlum kafamda bir müzik var kağıda dökmem lazım. Gidip sakin bir yer bulmalıyım ben hadi kaçtım." "Dikkat et." "Asıl sen şuna dikkat et." eliyle beni gösterdiğinde gözlerimi devirip ayaklarımı önümdeki masaya uzattım. "Merhaba siz Asil Korkmaz değil mi?" Ayaklarımı geri indirdim. Pekala gülümse Asil. "Merhaba sen de?" "Sıla ben. Burada böyle takılmak istemezseniz arkadaş grubumuzun kapıları size açık lütfen çekinmeyin." Demire baktım. "Teşekkürler Sıla ama halletmemiz gereken bir iş var. Belki başka zaman." diyen Demir ayağa kalkıp benim de kalkmamı bakışlarıyla belli edince kıza zoraki bir gülümseme gönderdim. "Abi ne yapıyorsun ya?" "Beni kurtaracağını biliyordum Demir. Hadi okulu gezelim. Müzik odası nerede acaba?" "Annem aramış onunla konuşayım bulurum seni." Onu onaylayıp okulda gezinmeye başladım. Tabi ki yalnız değildim. Peşimdeki korumalarım yakamı bırakmıyordu. Duyduğum müzik sesine yönelirken bu şarkıyı daha önce duymadığıma emindim. Küçük küçük camları olan bir odanın önünde durunca içeriye göz attım. Bir adam vardı. Hafif saçları kırlaşmış elinde baston tutan ama ben hocayım diye de bas bas bağıran bir adam. Ve bir kız vardı. Dans bölümünün dersi bitmiş olmalıydı nereden baksak bir saat olmuştu bizim dersimiz biteli. Toz pembe kıyafeti ona uyumlu tutu eteğiyle hocasının dediklerini yapıyordu. O kadar zarif öyle güzel dans ediyordu ki. Biraz eğilip yüzünü görmeye çalıştım. Hareketleri mutlu değilim diye bağırıyordu sanki. Sonra elini yüzüne götürüp hocasının kollarında uzandı. Yüzünden boynuna götürdüğü eli takip eden gözlerime dur diyemiyordum. Yüzünü gördüm. O beni görmedi ama ben gördüm onu. O tanıdıklık hissi doldu yine içime. Lavindi bu. Eylül'ün arkadaşı. Lavin geldi sonra aklıma. Benim Lavinyam. Acaba neredeydi şimdi? Kiminleydi? Çocukken çok güzeldi şimdi de kesin etrafında bir sürü erkek vardır. Düşünürken yumruklarımı sıktığımı elimin acısıyla fark ettim. Ben o küçük kızı herkeste aramak zorunda mıydım? Kulağıma gelen seslere yoğunlaştım. Lavin tek başına dans ediyordu şimdi de. Benim Lavinyam da dans ederdi. Gittiği kurslar vardı. Özellikle isterdi ona şarkı söylememi kıramazdım ki hiç onu. Ama gitmişlerdi. Hem de tek kelime etmeden terk etmişti beni. "Fouetté" * Tek bacağı üstünde sıçrayıp diğer ayağının üstüne indi. Tuttuğum nefesimi bırakıp onu izlemeye devam ettim. Allah'ım ben adamın ne demek istediğini düşünene kadar kız hareketi yapmıştı. Daha birinci sınıftı nasıl bu kadar eğitimli olabilirdi ki? Müzik sustu. Hoca gitti. Lavin derin bir nefes alıp yere oturdu. Olduğum yer dar bir koridordu ve sanırım insanlar bu yolu pek tercih etmiyordu. Yoksa rahatça onu izleyemezdim sanırım. Bacaklarını açıp oturmaya devam ederken yüzünü yere kapattı. Balerinler ya da baletler cidden mükemmel bir çaba gösteriyordu. Şuraya baksanıza. Ben öleceğimi bilsem bacaklarımı bu kadar açamazdım. Yetenek gerektiriyordu. Benim yeteneğim bambaşka bir konuya odaklanmıştı. Duyduğum yeni müzikle üstünü değiştirmiş şekilde geldi. Dans etmeyecekti herhalde. "Lavinya kendini ikinci haftadan bu kadar yormasana." Duyduğum isimle kaskatı kesildim. Yanlış duymuş olabilirdim değil mi? Hem Lavinya birçok kızın ismi de olabilirdi zaten. "İyiyim Eylül. Kafamı meşgul tutmaya çalışıyorum sadece." "Farkındayım ama yeter bu kadar bak düşünme olur mu? Zamana bırakalım. Bak o burada. Bundan sonra ne olacağını kimse bilemez." "Haklısın hadi çıkalım." çantasını omzuna attı. "Berke ve Eymen kapıdaymış. Eymencim sağ olsun hiç habersiz bırakmıyor." diyerek kıkırdayan Eylül onu çekiştirerek odadan çıkarırken boğazımdaki elimi çektim. Berke Eymen Lavinya. O benim Lavinyamdı. Benim gülüşüne hayran olduğum o küçük kızdı. Ben Lavinyamı bulmuştum. Koridorda koşmaya başladığımda biran önce bahçeye ulaşmak istiyordum. Peşinden gidip kolundan tutup kendime çekmek ona sıkı sıkı sarılıp bu sefer gitmesin diye yalvarmak istiyordum. Beni tekrar terk etmemesi için onu kendime hapsetmek istiyordum. Onu bulmuştum tekrar kaybetmeyecektim. Peşimde korumalarımla bahçeye çıktığımda yanındaki arkadaşıyla gülüşerek merdivenlerden indiğini fark ettim. Kahverengi saçlarını açmış ilerde onu gülümseyerek bekleyen abisine gidiyordu. Ben nasıl tahmin edememiştim. Berke ile ilgili o kadar haber okurken nasıl olmuştu da Berke'nin onun abisi olduğunu unutabilmiştim. "Oğlum bir dur lan." Kolumdan tutulup geri çekilince durmak zorunda kaldım. Yıkılmıştım. Geçmişim bir bir gözümün önünde canlanırken o kahkaha attı. Hala o güzel gülüşü yüzündeydi. Hala çok güzeldi. Çocukluğumuzdaki gibi. O küçük ağaç evde dans eden ufak kız gibi. "Asil bu o değil mi?" sormaktan çekinir gibi sorsalar da onayladım onları. "Evet bu o." "Böylece gidecek mi Asil. Eğer oysa gidip konuşsana." "Ya unuttuysa beni çoktan?" diyerek onlara döndüğümde ikisi de saçmalama dercesine bakıyordu. "Sanmam." "Hiç inandırıcı değil." "Bir süre izlemek istiyorum onu. Ben nasıl anlamadım Berke ile ilgili oturup konuştuk sizinle ben onların abi kardeş olduklarını nasıl unuttum." "Berke Lavinden önce gitmişti sen demiştin bunu oğlum hatırlasana. Sen o zaman daha ufaktın. Yani bir daha görüşmediniz. Normal bu." "Hadi ne duruyoruz takip edelim?" diyen Güçlü bizi beklemeden arabama yönelirken heyecanla peşine düştüm. Buldum seni Lavinya. Umarım bıraktığım kadar kızgın değilsindir bana. Fouetté (fuete). — Bir bacak yerdeyken diğer bacağın hızla kalkıp inmesi, aynı anda dans edenin tek bacakla sıçradıktan sonra öteki bacağı üzerine inmesi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD