Annem eline tutuşturulmuş su bardağını dudağına götürürken, yazmasının uçlarını başına doğru atmış serinlemek için boştaki elini boynuna sallıyordu. Yanakları kırmızının üç farklı tonuna bürünmüştü, belki de daha fazla, emin olamadım. Ama ağzındaki suyu bizim yeni gelinin yüzüne bir bahçe fıskiyesi gibi püskürttü. Bardağı ayağını uzattığı sehpaya bırakırken gelinciğimizin yüzü daha renkliydi. Sinirle, yüzündeki suyu duvara yeni çarpılmış, sıvalık harç sıyırır gibi sertçe yukarıdan aşağı süzerken anneme bir şey diyemediği için sevdiceği Apoş'a bakıyordu. Babam hemen kapı önünde sevgili kayınbabam ile konuşurken susup kaşını çattı. Gözleri bana, özellikle ayağıma takıldıktan sonra büyük bir aydınlanma yaşamışçasına mutlulukla ışıldadı. Ersin'e bakarken nurdan yaratılmış bir varlık görmüş g