Keyifli okumalar
Murat'ın durumu hala kritikti. Başından aldığı darbe yüzünden bitkisel hayata girmişti. Sinan bir yanda üzülse de bir yandan da "Haketti" diyerek mırıldandı.
Helen'in gözyaşları aklından bir türlü çıkmıyordu. Kendini çaresiz hissetti ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Babası yanına gidip, "Oğlum neyin var? Diye sordu. Derin bir nefes alarak tam konuşacakken annesi ona baktı.
" Sakın kızı suçlama o suçsuz asıl suç bizde korumalıydık onu kurtarmalıydık "
Sura'nın ağrıları gitgide artıyordu. Gözyaşı içinde ablasına yalvardı. Çünkü canı daha çok yanmaya başladı.
"Abla canım acıyor kurtar beni ne olur."
Geçecek birtanem dayan "
Helen bir hışımla anne ve babasının odasına geldi. Kapıyı çaldı. Dilan Hanım gözlerini yavaşça açıp üstünü giyinip kapıya baktı. Kızına baktığı zaman gözyaşları içinde annesine bakıyordu.
"Helen ne oldu kızım?"
"Anne, Sura çok kötü bir şey yapalım ne olur?"
Dilan Hanım hemen kocasına seslendi.
"Bey kalk kız çok kötü?"
Yavuz bey yataktan kalkıp kızının yanına gittiğinde Sura çıldırmış gibi bağırıyordu. Dilan Hanım yanına gidip elini kolunu tuttu.
"Anne yeter sussun ne olur ağlamasın dayanamıyorum artık"
Yavuz bey telefonu alıp ambulans aradı. Adresi verdikten sonra kızına gözü yaşlı baktı. Bu onun için en zoruydu. Kısa sürede ambulans geldi. Sura'ya sakinleştirici verdiler. Hastaneye götürürken doktora haber vermişti.
Sinan hava almak için dışarı çıktığında ambulans gelmişti. Sedyede yatan Sura'yı gördüğü an başından aşağı kaynar sular döküldü. Helen onu görünce gözyaşı içinde ona bağırdı.
"İyi bak ona bunlar hep o pislik kardeşin yüzünden ölmesin sürünsün beter olsun"
Bu bir ablanın ahıydı. Kardeşini böyle acılar içinde görmek onu bitiyordu. Müdahale odasında yatıyordu. Doktor geldiğinde olanları hızlıca anlattılar.
Sura'nın durumu iyi değildi. Doktor onu muayene ederken o sayıklıyordu. Canı çok yanıyordu.
"Bebeğime nasıl kıydın?"
Doktor onun bu haline üzüldü. Odadan çıkarken Yavuz Bey gözü yaşlı şekilde sordu.
"Kızım nasıl iyi olacak mı?"
"Şimdilik ilaç verdik ama durumu iyi değil tedavi için hastaneye yatırılması şart bu süreçte psikolojik destek de alması gerekiyor.
Helen gözlerini sildi. Bu onun iyiliği içindi.
" Doktor bey ne gerekiyorsa yapılsın bütün masrafları ödeyeceğim yeter ki iyi olsun"
????
Murat'ın durumu hala kritikti doktorlar hep aynı cümleyi kuruyordu. Mert cezaevinde delirmek üzereydi. Uykusuz ve yorgundu üstelik ailesine ulaşamıyordu. Bu da onu daha çok sinir ediyordu.
Kendini suçlu hissediyordu. Çaresizliğin içinde hapis kalmıştı. Kardeşini canının parcasını koruyamadığı için kendini yiyip bitiriyordu. Gözyaşı akmaya başladı.
Sura yavaş yavaş kendine geldiğinde etrafında kimse olmayınca endişeyle ayağa kalktı. Hemşire onu tekrar yaptırdı.
"Sakin olun lütfen yatın"
"Ailem nerede ablam?"
"Dışarda onları çağırayım isterseniz?"
Olumlu başını salladı. Hemşire odadan çıkarak Yavuz Bey'in yanına gidip Sura'nın uyandığını söyledi. Helen babasıyla birlikte odaya girince Sura aynı küçük çocuk gibi mutlu olmuştu.
"Abla"
"Birtanem burdayım sakın ağlama"
Sura babasına bakınca gülmeye çalıştı. Ama olmadı çünkü içindeki o duygular ölmüştü. Etrafına bakındı annesi neredeydi?
"Abla annem nerede o gelmedi mi?"
"O senin için kıyafet almak için eve gitti."
Sura anlamazca bakarken ablası elini tutup konuşmaya çalıştı.
"Bir kaç gün hastanede tedavi olacaksın vücudundaki kırık ve yaralar için ayrıca psikolojik desteği de alacaksın"
"Peki ruhumda ve kalbimdeki yaralar geçecek mi?"
"Umarım bu acın geçer."
Sura ilaçtan dolayı gözlerini kapatırken Sinan'ın onu gözleri dolmuş şekilde izlediğini fark etmişti.
Sinan çaresiz bir şekilde yoğun bakım önünde cansız gibi yatan kardeşine baktı. Neden diyordu neden o kıza bu kadar eziyet etmişti.
" Sinan? "
Adının söylenmesiyle arkasına dönüp bakması şaşırması bir oldu. Jale gelmişti.
"Jale senin?"
"Benim ne işim var burada ben Sura'nın doktoruyum o kızın haline gerçekten üzülüyorum bütün kemikleri kırık vücudu yanıklar morluklar ve bir daha anne olamayacak bunu biliyor musun?"
Sinan'ın anne ve babası bunları duyduğu zaman yıkılmıştı. Jale derin bir nefes almıştı.
" Murat yaşamayı bile hakketmiyor bana onu iyileştir dediler kabul etmedim onu değil ama o kızı iyileştirmek için elimden geleni yaparım "
????
Sura hastane odasında camdan dışarı izlerken ablası yanında şiir kitapları okuyordu. Orhan Veli Kanık'ın en sevdiği şiirleriydi.
" İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
Jale bir kenarda onları izledi. Bu kızı iyileştirmek için herşeyi yapacaktı. Helen karşıda onları izleyen doktora bakınca Sura da şaşkınca ona döndü.
"Sen Jale"
"Evet benim seni kurtaracak doktorun"
Sura ablasına anlatmıştı. Jale onun elinden tutup saçlarını okşadı.
"Beraber iyi olacağız tamam mı? Hiçbir şey kafana takma mesela bana anlat ablana anlat sakın içine atma canım"
"Ben bebeğimi çok özledim"
"Bende oğlumu özledim onlar cennetin en güzel yerindeler."
????
Jale oğlunun mezarına gelmişti. Babası onun katili olmuş elini toprağa koydu.
"Beni sakın affetme oğlum çünkü ben seni koruyamadım. Biliyorum üzülmeme bile dayanamazsın o küçük ellerinle gözlerimi siler yanağımdan öperdin."
Murat iki genç kadına evlat acısı vermişti. Ege daha 1 yaşındaydı. Jale derin bir nefes almıştı.
"Bu kadar acıya nasıl dayanıyorum bilmiyorum ama senin yokluğun canımı yakıyor. Sen cennetin en güzel yerindesin umarım Sura abla'nın masum bebeği de oradadır."
Elini toprağa koydu. Ayağa kalkıp arkasına son kez bakmıştı. Aracına bindiği zaman telefonu çaldı. Sura arıyordu. Sura daha küçüktü. 19 yaşına yeni girmişti. Telefonu açarak kulağına koyarken gülümsedi.
" Alo Sura "
" Jale abla Murat uyanmış "
Jale içinden keşke ölseydi diyerek mırıldandı. İki kadına bu kadar acı yaşattı.. Bunun cezasız kalacağını mı düşündü. Asla ne olursa olsun bedelini ödeyecekti.
Jale hızla hastaneye vardığında ilk Sura'nın yanına gidip kontrol etti. Genç kızın vücudu o kadar yaralıydı ki içi paramparça oluyordu. Sura duvarın dibine çökmüş ağlıyordu.

Sinir krizleri geçiriyordu. Jale yanına gidip sarıldı. Sura öfkeliydi bu hayata sevdiği adama öfkeliydi kendine neden inandım. Peki bütün acılar zamanla geçer miydi? Herşeyi unutur muydu?

Dolmuş gözlerle karşısındaki doktora bakıyordu. Sinan kapının önünde bekliyor ama içeri girmeye cesaret edemiyordu. Sura burukça güldü.
"Abla onu gördüm bebeğimi cennetin en güzel yerinde bana gülüyordu."
Jale elinden tutup yatağa oturttu. Kendine söz verdi. Onu iyileştirip hayata döndürecekti.
"Abla o neden yaşıyor ya tekrar."
"Sura tekrar diye bir şey yok asla müsaade etmem ne olursa olsun bedelini ağır ödeyecek şimdi biraz uyu"
"Abla uyursam rüyama gelir mi?"
"Sen uyursan gelir çünkü annesine kıyamaz"
Bu cümleyi söylerken boğuluyordu. Odadan çıkarken kapıyı açtığı anda Sinan'ı karşısında gördü. Alaycı bir bakış attı.
"Ne o cesaret edemedin mi?"
"Jale"
"Kardeşinin eserini görmeye yüreğin kaldırmadı değil mi? Bu kız bu kadar acı çekerken ailen hiçbir şey yapmadı. Benim oğlum şu anda nerede biliyor musun? Bilmezsin benim oğlum soğuk toprağın altında Sura'nın bebeği nerede? O da toprağın altında"
Sinan'ın gözleri doldu. Nefes almaya çalışıyordu. Ama bunu pek yapamıyordu.
"Sen hayatımda gördüğüm en acımasız insansın senin ailen bir katil kardeşin hem benim hem de bu kızın katili hala utanmadan karşıma nasıl çıkıyorsun?"
Sinan buna daha fazla dayanamadı. Hızla kapıdan çıkarken Helen'e çarptı. Helen onun yüzüne tiksinir gibi bakıyordu. Hatayı kardeşi yapmıştı. Peki Sinan'ın suçu neydi?
Bölüm sonu
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum...