Afik 6. Bölüm

1036 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 Doktor bahsettiği belgeleri vermişti. Annemin de benim de bildiğim maddeleri babamlarda okumuştu. Annem konuya benden daha çok hakim olduğu için babamlar genel olarak annemi sakinleştirmekle uğraşmışlardı. Bir ara ağabeyim ve Özge ile doktorun odasından çıkmıştık. Koridorda annem ve babamın doktorun yanından çıkmasını beklemiştik. Neredeyse on dakika sonra annemler odadan çıkmıştı. Annem artık ne konuştularsa daha sakin görünüyordu. Son olarak doktordan birkaç günlük düşünme süresi isteyip hastaneden ayrılıp eve geçmiştik. Eve vardığımızda herkes açtı, hazırlanan masaya geçmiştik ama herkes önündeki yiyecekleri izliyordu. Kimsenin yemek yiyesi yoktu. Gözümün önüne gelen saçı kulağımın arkasına atarak elimdeki kaşığı bıraktım. -Doktorun söylediklerini masadan kalkana kadar unutmuş gibi yapın. Herkes yemeğini yiyebilir mi artık. -Yiyoruz kızım. -Anne çatalınla didiklemekten başka bir şey yapmıyorsunuz. Daha sürecin başındayken kendinizi bırakıyorsunuz. -Yok öyle bir şey kızım. Hadi herkes yemeğini yesin. Babamın araya girmesi ile tabaklarımızı bitirmiştik. Yemekten sonra babam ve ağabeyim evden ayrılırken Özge odasına çıkmıştı. Annem de çalışma odasına çıkacağını söyleyip yanımdan ayrılmıştı. İlk başta annemin yanına çıkmayı düşünsem de yalnız bırakmaya karar vermiştim. Muhtemelen hocalarını ve alanında uzman olan doktorları aramak için kendini kapatmıştı odaya. Odaya geçersem muhtemelen kendimi laptopun başında bulacaktım. Annem gibi araştırma yapıp şimdiden kendimi yıpratmak istemiyordum. Sırf bu yüzden telefonumu alıp bahçeye çıktım. Bahçe içinde dolaşırken uygulamaya girip bizim çocuklarla olan gruba akşama buraya gelmelerini ve onlarla konuşmam gereken önemli bir konu olduğunu söylemiştim. Hepsine tek tek anlatmak istemiyordum. Tek sefer de yara bandını çeker gibi onlara anlatacaktım. Sıra ile hepsinden tek tek mesaj gelse de cevap vermemiştim. Bahçede biraz daha dolaşıp eve girdiğim de annemin hâlâ çalışma odasında olduğunu öğrenmiştim. Saat daha erken olduğu için odama çıkıp üstüme bir hırka alıp telefonumun kılıfına bir miktar para koyup alt kata inerek Havva teyzeye biraz hava alacağımı söyleyip evden ayrılmıştım. Sahilde biraz yürüyüp yalnız kalmak istiyordum. Aheste aheste yürüyüp sahile inmiştim. Boş banklardan birini oturmuştum. Doktorun verdiği belgelerin fotoğrafını çekmiştim ve telefondan fotoğrafı açıp bakmıştım yeniden. Ameliyat olmasam günden güne kötü olacaktım. Kişisel işlerimi bile tek başıma halledemeyecek hâle gelecektim zamanla. Ameliyat olsam sonrasında yaşanacak ihtimaller de kötüydü. Ameliyat güzel geçse bile vücudumda hasar kalacaktı. Başkalarına muhtaç olarak yaşamaktansa o ameliyattan çıkmamam daha iyi bir ihtimaldi. Okuduğum bütün ihtimaller beni ve ailem başta olmak üzere çevremdeki herkesi etkileyecekti. Ailem yıpranacaktı. Fiziksel olarak iyi görünmeye çalışsalarda mental olarak zamanla çökeceklerdi. Hepsini bir kenara koyup kendimi düşünsem de önümde kocaman taşlarla örülmüş bir duvar çıkıyordu. Ameliyatı kabul etsem sonrasındaki ihtimaller hayatımı tamamen değiştirecekti. Görme kaybı, hafıza kaybı, yüz felci, koordinasyon zayıflığı, hareket kabiliyetinde zayıflama, yürüyememe derken yıllardır hayalini kurduğum mesleğimi yapamayacaktım. Belki evden çıkamayacak duruma gelecektim. Ne düşünürsem düşüneyim çıkmaz sokağa giriyordum. Çıkış yolunu nasıl bulacaktım? İlk başta vücudumdaki değişiklerden dolayı doktora gitseydim böyle olmayacaktı belki. Bu kadar ilerlemeyecekti belki. Telefonumun sesinin yükselmesi ile hırkamın koluyla gözlerimi silip telefona baktığım da Miray 'ın aradığını görmüştüm. Bekletmeden telefonu açmıştım. Dersin bittiğini bize gelmek üzere yola çıktıklarını söylemişti. Uzatmadan telefonu kapatınca ayaklanmıştım. Hem onlar gelmeden hem de evdekiler meraklanmasınlar diye geldiğim yolu geri yürümeye başlamıştım. Bir ara gördüğüm büfeden su almıştım. Su alırken Doruk ve en yakın arkadaşı Can'ı gördüm. Büfenin önündeki küçük taburelere oturmuş siparişlerini bekliyordu. Başka zaman olsa muhakkak konuşmak için can atardım ya da Doruk 'u gördüm diye mala bağlardım ama şimdi konuşacak gücüm yoktu. İkisini görmezden gelip aldığım suyun ücretini vereceğim sırada Can 'ın sesini duymuştum. -Merhaba Begüm. Sanki yeni fark ediyormuş gibi gözümdeki güneş gözlüklerini çıkarmadan onlara döndüm. -Aaa a Can. Merhaba. -Nasılsın? Bugün yoktun galiba. Göremedim seni. -İyiyim. Bazı işlerim vardı, onları halletmem gerekiyordu... Sen nasılsın? -Biz de iyiyiz. Ders bitince bir şeyler atıştıralım dedik. -Afiyet olsun... Cümlemi telefonumun sesi bölmüştü. Arayan Ege' ydi. Bekletmeden hemen açtım. -Efendim Ege? -Nerdesin uğur böceği? Biz gelmek üzereyiz. -Evde değilim. siz eve geçin ben de on dakikaya evde olurum. -Ne oluyor? Annem de sizdeymiş. Neler karıştırıyorsunuz? -Haberim yoktu, annem çağırmış demek ki. Neyse eve gelince detaylı konuşuruz. -Nerdesin sen? Geçerken seni de alayım. -Gerek yok. Ege'yi bıraksam sabaha kadar konuşacağı için telefonu kapatıp taburelerde oturan ikili ile vedalaşıp uzaklaşmıştım. Başka zaman olsa Doruk benimle konuşmadı diye saatlerce ağlardım ama bugün ona bile gücüm yoktu. Bütün gün ağlamaktan göz pınarlarım kurumuştu resmen. Aheste aheste yürüyüp eve vardığım da Ege'nin ve diğerlerinin arabalarını görmüştüm. Zili çalıp içeriye girdiğimde Havva teyze Egelerin bahçede beklediğini söylemişti. -Havva teyze sen onlara bir şeyler ikram et. Ben bi üstümü değiştireyim. Sonra inerim yanlarına. -Tamam kızım. Odama çıkıp üstümü değiştirip çalışma odasındaki tahlillerimin olduğu dosyaları alıp bahçeye çıkmıştım. Bahçedeki masada oturan dörtlünün yanına gitmiştim. -Hoşgeldiniz. -Hoşbulduk. Nerdesin sen uğur böceği? -Geldim işte, burdayım. -Ne oluyor Begüm? Kaç gündür tuhafsın. -Ben de o yüzden sizi buraya çağırdım. Miray'ın karşındaki sandalyeye oturup elimdeki dosyaları masanın ortasına bıraktım. -Bu ne? -Soru sormadan dosyaları inceler misiniz? Dosyaları inceledikten sonra bütün sorularınızın cevabını alacaksınız. Anlamsız gözlerle baksalarda önlerine bıraktığım dosyaları açıp okumaya başlamışlardı. Beş dakika sonra kapağını kapattıkları dosyaları bana doğru itmişlerdi. -Hastanın dosyası mı bunlar? Onur 'un sorusu ile önümdeki dosyanın kapağını açıp tekrar uzattım. -Hastanın adı yazan kısma bakmadınız sanırım. Bir daha bak, bir daha göz gezdir. Bu sefer Ege önce davranıp dosyadaki ismi okumuştu. -B. Begüm Aslanoğlu... -Begüm şaka yaptığını söyle. Bu dosyalarda okuduğumuz bilgilerin sana ait olmadığını söyle. -Şaka yaptığım yok. Günlerdir kötüydüm biliyorsunuz. Kampüsde, hastane, evde bayıldığımı biliyorsunuz. Birkaç gün önce yine burun kanaması ve bayılma ile hastaneye gittiğimde bir sürü test yapıldı. Sonuçlar dün çıktı. Bazı şeylerden emin olana kadar sizlere söylememe kararı aldım. Bugün de her şey netleşince sizden daha fazla saklamak istemediğim için buraya çağırdım sizleri. Okuduğunuz her şey kısaca gerçek. Ve bugün doktorla bütün ihtimalleri konuştuk. Kanserli hücre yayılmış ve ameliyat olup tedavi olmam gerektiğini söyledi. Bir karar vermem içinde süre verdiler. -Tamam işte tedavisi varmış. -Dosyanın sonunda bütün ihtimaller yazıyor. Doktor adayı olarak ihtimallerin nelere yol açacağını biliyorsunuz. Onur, Kerim ve Miray bir şeyler söylese de o ihtimalleri daha fazla duymamak için ayaklanmıştım. Miray da ayaklanıp arkamdan gelmek istese de izin vermeyip eve geçmiştim. Salondan Zuhal teyze ve Tayfun amcanın seni geliyordu. Onların burada olma sebeplerini anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Aynı şeyleri duymamak için direkt üst kata çıkarak odama geçmiştim. Yatağıma geçip oturduğumda odanın kapısı açılmıştı. Ege bir şey söylemeden yanındaki boşluğa oturup beni kendine çekerek sarılmıştı. -Şhh, korkma. Benim uğur böceğime bir şey olmayacak. Her şey çok güzel olacak. Biz varız, ailelerimiz var. -Ölmek istemiyorum. 🥀🥀🥀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD