Afik 2. Bölüm

1094 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 -Ne oldu lan? Niye durdun? Can'ın konuşmasını görmezden gelip yerde iki büklüm oturan kızın yanına adımladım. -İyi misiniz? Kafasını kaldırdığın da bizim sınıfdaki Begüm olduğunu anladım. Sorduğum soruya herhangi bir cevap alamayınca tekrar sormuştum. Bu sefer soruma zor da olsa cevap vermişti. Birşey söylememe fırsat olmadan başı boşluğa düşünce tutup dizlerimin üstüne koydum. -Can gel lan buraya. Can gelene kadar Begüm 'ü kucağıma almıştım. -Ne oluyor lan? -Konuşma da yerdeki Begüm 'e ait eşyaları toplayıp arkamızdan revire gel. Fakültenin içindeki revire girdiğimizde Begüm' ü sedyeye yatırmamla görevli hemşire ve doktor Begüm'ün yanına gelmişlerdi. -Ne oldu? Nesi var? -Kötü görünüyordu. Nesi olduğunu sorduğum da basının ağrıdığını söyledi. Hemen ardından da bayıldı. -Anladım. Siz dışarıda bekleyin. Biz gerekli müdahalede bulunalım. Doktorun yönlendirmesi ile odadan çıktığımda kapıda elinde Begüm'ün eşyaları ile duran Can'ı fark etmiştim. -Ne oldu? Niye bayılmış? -Ne bileyim lan. Doktor dışarıda bekle dedi. -Ders başlar birazdan. Dersi kaçırmayalım. Ben arkadaşlarını arayayım onlardan biri gelsin. -Sen git, ben burada bekliyorum. Giderken de arkadaşlarından birine haber ver. Belki onlar ailesine haber verirler. Elinde tuttuğu iki dosyayı ve çantayı almıştım. -Birşey olursa haber edersin. -Tamam. Can'ın gitmesi ile kenarda duran sandalyeye oturup elimdekileri yandaki boş sandalyeye bıraktım. Dakikalar birbirini kovalarken hâlâ doktordan ses, seda yoktu. Revire getirmekle hata mı yapmıştım? Acaba hastaneye mi götürseydim? Gelen adım sesleri ile kafamı kaldırdığım da görüş açıma Miray ve Ege girmişti. -Begüm nerede? İyi mi? -Revirde. Doktor ilgileniyor? Miray'ın sorusunu cevaplamamla bu sefer Ege konuşmaya başlamıştı. -Nasıl oldu? -Aracı park edip indigim de yerde oturmuş halde gördüm. Yanına gidip sorduğum da ise basının ağrıdığını söyledi. Sonra da birşey dememe kalmadan bayıldı. Ben revire getirdim, Can da size haber vermeye geldi. -Salak kafam. Gelirken de başının ağrıdığını söyledi. Oralı olmayıp gelmesine müsade ettim. -Saçmalamayı kes Ege. Begüm derse geleceğim diye tutturduysa kimseyi dinlemez. Sen istediğini söyle Begüm'ün inadı tuttu mu geri adım atmaz. Katır inadı var onda. Benden daha iyi bilmen gerekir. İkisi kendi arasında konuşurken yanımda duran çantadan telefon sesi yükselince çantayı tutum Miray' a verdim. Çantadan telefonu çıkarıp baktığında gözlerini kocaman açmıştı. -Asuman teyze arıyor. Al sen konuş. -Saçma saçma konuşma. Ne diyeceğim Asuman anneye? Sen konuş. Miray oflayarak telefonu açıp biraz uzaklaşmıştı. Sanırım Ege ve Begüm'ün resmiyete dökülmüş bir ilişkisi vardı. Bir insan niye durduk yere başkasına anne derdi ki? Hele ki anne diye hitap ettiği kadının fakülteye gelip bizlere seminer verdiği biriyse asla. -Asuman teyze ile konuştum. Begüm bazı ders notlarını unutttuğu için buraya gelmiş onları vermek için. Begüm'ün biraz rahatsızlandığını söyleyince buraya geleceğini söyleyip kapattı. Birazdan burada olur. İkisi kendi arasında birşeyler konuşurken oturduğum yerden kalkıp camın önüne geçtim. Kaç dakikadır bekliyordum. Begüm uyandığında giderdim artık. -Doruk istersen sen git. Hem Begüm 'ün annesi de geliyor. -Birazdan giderim. Asansörün kapısının açılması ile daha önce iki kere gördüğüm kadını görmüştüm. Asuman Aslanoğlu. Begüm Aslanoğlu 'nun annesi. -Ege kızım nasıl? -Sakinleş Asuman anne. Doktor içeride haber bekliyoruz. -Benim yüzümden. Dün hastaneye gitmeye ikna etseydim böyle olmazdı. Her gelende kendini suçluyordu. Ne tuhaf insanlardı bunlar. -Birşey yoktur. Kızını tanımıyor musun, biraz daha uyuyacağım diye yemek de yememiştir. Kesin şekeri düştü. Ege Asuman hanımı sakinleştirmeye çalışırken odanın kapısı açılmıştı. -Kızım nasıl? -Kızınız hayet iyi, birkaç dakika önce uyandı. Hemşire arkadaşımız serum taktı. -Peki neden bayılmış? -İlk bulgulara göre birşey çıkmadı. İsterseniz hastaneye gidip kapsamlı muayene olabilir. -Anladım, teşekkür ederim. Şimdi kızımı görebilir miyim? -Elbette buyurun. Asuman hanımın odaya girmesi ile burada daha fazla durmanın bir anlamı olmadığı için gitmeye karar verdim. -Begüm de uyandığına göre ben gideyim. Geçmiş olsun dileklerimi iletirsiniz. -Bizzat Begüm 'e söyleyeceğim. Teşekkür ederiz. -Tekrar teşekkür ederiz. Sana zahmet verdik. -Önemli değil. İnsanlık vazifesi. Kim olsa yardımcı olurdu. Hele ki doktor adayı biri bu duruma tepkisiz kalmazdı.... Neyse tekrar geçmiş olsun. İyi günler. BEGÜM'DEN -Kuzum iyi misin? -İyiyim anne. Yorgun düştüm sanırım. -Ah be kızım. Sabah da kötüymüşsün ne diye geldin ki? -Geçer sandım. -Serumun bitsin hastaneye gideceğiz. -Anneciğim serum iyi geldi. Başımın ağrısı geçti. Kendimi daha iyi hissediyorum. Hastaneye boşuna gitmemize gerek yok. -Olmaz öyle. Anne sözü dinle biraz. -Sultanım ben iyiyim. Buradan eve geçerim. Kötü olursam o zaman gideriz. -Öyle olsun bakalım. Dakikalar birbirini kovalarken nihayet kolumdaki serum bitmişti. Hemşirenin iğneyi çıkarması ile annemin yardımı ile ayaklanmıştım. Beraber revirden çıktığımız da koridorda bekleyen Ege ve Miray'ı görmüştüm. Miray beni gördüğü gibi üstüme atlamıştı. -Yavaş be kızım. Daha yeni ölmedim. amacın şimdi beni öldürmek mi? -Kes sesini gerizekalı. Ödümüzü kopardın. Can gelip revirde olduğunu söylediğinde aklımız çıktı. Buraya nasıl geldiğimizi hatırlamıyorum bile. Can mı? Sanırım bayılırken halisülasyon görmüştüm. Ya da görmek istediğim kişiyi hayal etmiştim. -Can mı beni getirdi revire? - Yok. Doruk getirmiş. Can da bize haber vermeye geldi. Göz kırpıp omzuma vurunca gelmemi bastırmıştım. İyi bayılmıştım da beni Doruk getirmişti. -Ne çok konuştunuz. Sonra vır vır edersiniz. Ege'nin araya girmesi ile oflayarak ona dönmüştüm. -Sen de gel buraya. Bir an da kucağına alması ile çığlık atarak kollarımı boynuna dolamıştım. -Gerizekalı ne yapıyorsun. İndir beni. -Çok konuşma. Ayakta durmaya takatin yok. -Anne birşey söyle suna. -Begüm! Şu ne demek. İnsan ağabeyi ile böyle mi konuşur? -Altı üstü iki ay büyük. Papucumun ağabeyi. -Miray sen şu salağın eşyalarını alıp gel. Annem önden giderken biz de arkasından gidiyorduk. Fakülteden çıkıp güvenliğin oraya doğru ilerlediğimizde Doruk ve arkadaşlarını görmüştüm. Kendi aralarında konuşuyorlardı. Bizi fark etmemişlerdi. Başımı Ege'nin omzuna yasladığım sırada Doruk ile göz göze gelmiştim. Yarın ona teşekkür etmek gerekiyordu. Sevdiceğim bana yardım edip revire götürmüştü. Bundan âla konuşma bahanesi mi olurdu. Gülümseyip gözlerimi kapatıp Ege'nin boynuna dolaşırım ellerimi sıkılaştırdım. ..... Serumun etkisiyle çok guzel uyumuştum. Uyandığımda baş ağrım falan yoktu. Dün de bana ders olmuştu. Bir daha bu kadar çok ders çalışıp kendimi yıpratmayacaktım. Giyinip saçımı da salaş bir şekilde toplayıp alt kata indim. Ev ahâlisi çoktan masadaki yerlerini almışlardı. Günaydın diyerek yerime oturup Kahvaltımı etmeye başladım. Annemin söylemleri ile geçen kahvaltıdan sonra bugüne özel arabama atlayıp kampüse geçtim. Otoparkta arabamı park edip indiğim de arabasından inen Doruk' u görmemle birkaç büyük adımda yanına varmıştım. -Günaydın. Sesimle kafasını kaldırıp o da günaydın demişti. -Dün için çok teşekkür ederim. Bizimkiler senin revire götürdüğünü söyledi. -Teşekkür edilecek birşey yapmadım. -Katılmıyorum. Başkası olsa başını çevirip gidebilirdi. Konuşma sürsün istiyordum ama ne konuşacağımı bilmiyordum. -Neyse, derste görüşmek üzere. Arkasını dönüp adım attığında aklıma geçen ders kalemi olmadığı gelince elimi çantamın içine atıp elime ilk gelen kalemi alıp hemen yanına adımlayıp kalemi uzatmıştım. -Bu ne? -Tanıştırayım kalem Doruk. Tek kaşını kaldırıp bakması ile ofladım. -Teşekkür hediyesi olarak kabul et. -Gerek yok, kalemim var benim. İyi günler. -Lütfen kırma beni. Bak kalem benim için çok değerli. Lütfen kabul et. -Tamam teşekkür ederim. Kalemi alıp gitmesi ile yerimde tepindim. Kıvırcığa uğurlu kalemimi vermiştim belki o da bana kalbini verirdi. 🥀🥀🥀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD