Afik 1. Bölüm

1162 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 -Begüm hadi inat etme kızım hastaneye gidelim. -Anne sanırım fazla ders çalıştım biraz dinlenirsem bir şeyim kalmaz. Hadi sen git hazırlan. Biraz daha oyalanırsan davete geç kalacaksın. -Kardeşin ya da ağabeyin yanında kalsın öyleyse. -Anne kimsenin yanımda kalmasına gerek yok. Benim yüzümden evde durmalarına gerek yok. -Özge zaten gelmek istemiyor. Ağabeyin de bizimle gelir siz abla , kardeş evde kalırsınız. -Tamam anne. -Havva teyzenler çıkmadan önce yemek yapmışlar. Karnınız acıktığınızda yiyin yemeğinizi. Canım hiçbir şey çekmiyordu ama bunu anneme söylemek yerine susmayı tercih ettim. -Kardeşin ara ara seni kontrol eder. Kötüleşirsen hemen bizi arasın kardeşin. -Hı hı. Annemin şakağımdan öpmesi gözlerimi kapattım. Birkaç saniye sonra odanın kapısının kapatılma sesi ile yorganı üstümden attım. Bütün gün ders çalışmaktan başım ağrımaya başlamıştı. Migrenin yoktu soğuk ortamda olunca başımın ağrısı daha çabuk geçiyordu. Haftanın dört günü staj iki günü de okul olunca ders çalışmaya sadece bir günüm kalıyordu. Bugün de o günlerden biriydi. Öğlene doğru uyanıp kahvaltımı ederek odama kapanıp ders çalışmaya başlamıştım. Ta ki başımın ağrısı dayanılmaz bir hâl almaya başlayana kadar. Başımın ağrısı ile ders çalışmaya son verip yatağa uzandığım sırada annem de gelip akşam ki davet için artık hazırlanmam gerektiğini söylemişti. Tabi ben söylemeden halimi anlayınca gelmememin daha doğru olacağını dile getirmişti. Bu akşam ki davetten aylar öncesinden haberimiz vardı. Annemin mesleği açısından çok önemli bir geceydi. Annem özel bir üniversitede öğretim görevlisiydi. Daha doğrusu yardımcı dokençtti. Hastene, klinik uygulamaları pek anneme göre değildi. Zamanında dedemin isteği ile tıp fakültesini okumuştu. Bu yüzden akademik alana yönelmişti. Yardımcı doçent olarak daha akademik çalışmalar ve tıp alanında araştırmalar yapardı. Annemin kariyerini benimsediğim için annemin yolundan gidip ben de tıp fakültesini kazanmıştım. Şu an beşinci sınıf öğrencisiydim. Önümüzdeki yıl mezun olacaktım. Annemle aramızdaki fark ise burada başlıyordu. Ben annem gibi akademik kariyer yerine hastanelerde çalışıp günümü ameliyathanelerde geçirmek istiyordum. Telefonumun ışığının yanması ile uzanıp telefonumu almıştım. Uygulamaya girip baktığımda sınıf grubuna birkaç kişinin mesaj attığını görmüştüm. Yumurta kapıya dayanınca sınıfdaki bir kesim insan canlısı olup çıkıyorlardı. Tek dertlerinin birilerinden not almak olduğunu bildiğim için oralı olmayıp mesajlara görüldü atıp bıraktım. Derslerimi aksatmayıp, gecemi gündüzüme katarken iki mesaja kimseye not veremezdim. Doruk' a bile ders notlarımı vermezken başkasına asla vermezdim. Şu beş yıl da kendi grubum dışında kimse ile not paylaşmamıştım. Arkadaşlarım ile de gelmediklerinde günlerde ders notlarını öyle verirdim. Tabi o notların ufak da olsa bir karşılığını alırdım. Benim dörtlüden kim not isterse o gün ki yemeğin hesabını ona ödetirdim. Ege, Onur ve Kerim ile çocukluk arkadaşıydık. Arkadaşlığımız anaokulundan başlayıp bu günlere gelmişti. Tabi Ege'nin yeri ben de ayrıydı. Annelerimiz aynı fakülteden mezun iki samimi arkadaşlardı. Ege'nin annesi Zuhal teyze sayesinde annem ve babam tanışmışlardı. Zuhal teyzelerin nişan gecesinde tanışmışlar zamanında. Babam Tayfun amca ile dayı çocukları oluyormuş. Egeler ile akrabalık bağımız dışında samimi olmamın en büyük nedeni ise süt kardeş olmamızdı. Ege benden iki ay büyüktü. Ben doğduğumda babam Tayfun amcanın "kızını oğluma alacağım " söylemlerinden dolayı Zuhal teyzeden birkaç defa emzirmedik istemiş. İşini garantiye almak için aynı şekilde Ege 'yi de annemin sütünden içirmiş. Babam Tayfun amcayı alt etmenin rahatlığına kavuşmuş böylece. Onur ve Kerim 'i ise anaokuldan tanıyordum. Aramızdaki samimiyetin ilerlemesi ise hepimizin aynı sitede oturmasıydı. Bizim samimiyetimiz ise ailelemize yansımış onlar da bizlerden dolayı daha sık buluşmaya başlamışlardı. Yıllarım bu üç gencin arkadaşlıkları ile geçse de üniversiteye başladığımız yıl aramıza Miray 'ın katılması ile grubun "uğur böceği" ve "prenses" lakaplarından olmuştum. Gerçi Ege hâlâ uğur böceği diye hitap ederdi orası ayrı. Aramıza Miray'ın katılması ile bir zaman sonra Kerim ilanı aşkta bulunmuştu. Genç aşıklar aralarındaki ilişkiyi geçen yıl resmiyete dökerek nişanlanmıştı. İki ay sonra da düğünleri olacaktı. Ailelerin okul bittikten sonra evlenin demesine rağmen ikisi de bizim okul işleri kolay kolay bitmez diyerek zor da olsa düğünün bu yıl olmasına ikna etmişlerdi. İki ay sonra grubun üç sapı olarak kalacaktık. Gerçi benim kalbim bir delikanlı için atıyordu. Beş yıldır kalbim zalim kıvılcık için atıyordu. Doruk onu sevdiğimi bilmese de kendi kendime gelin güvey olmaktan geri durmuyordum. Mirayların söz, nişan ve diğer bütün hazırlıklarında hem kız tarafı hem de erkek tarafı olarak yanlarında olmuştum ve her seferinden aynı şeyleri Doruk ile yaşadığımı hayal edip hülyalı alemlere geçiş yapıyordum. İnsan sınıf arkadaşını ilk gördüğü ândan beri sever miydi? Severdi. İlk zamanlar basit, sıradan bir hoşlantı olduğunu sansam da zamanla öyle olmadığını anlamıştım. Beş yıl boyunca kendi içimde yaşamıştım. Miray'ın git söyle diye ısrarlarını hep görmezden gelmiştim. Karşısına çıkıp ona duygularımı söylemeye cesaretim yoktu. Korkuyordum. Olumsuz cevap almaktan korkuyordum. Bana karşı bir duygu beslendiğini düşünmüyordum bu yüzden kendi içimde yaşayıp içimde beslediğim o küçük umut filizini küstürmeyecektim. Umut hep var mottosuyla hareket etmeye devam edecektim. .... Yeni güne alarm sesiyle başlamıştım. Oflayarak yerimden kalktım. Sabahtan dersim vardı. Devam eden baş ağrımla zor da olsa hazırlanıp notlarımı da alarak alt kata inmiştim. Dersim sekizde başlayacağından erkenden kalkmıştım. Bu saatte kimse uyanık olmazdı ama Havva teyze erkenden geldiği için yönümü mutfağa çevirmiştim. -Günaydın Havva teyze. -Günaydın kızım. Geç otur, börek pişirmiştim,bir dilim yiyip öyle git. Dün ikindi vaktinden bero bir şey yemediğim için açtım. O yüzden masaya geçip oturduğumda Havva teyze bir dilim börek ve meyve suyu doldurup işinin başına dönmüştü. -Havva teyze bizimkiler senin böreğine bayılıyor. Bir kaba biraz koysana onlara götüreyim. -Tamam kızım. Sen önündeki bitirene kadar hazır ederim. Ağzım dolu olduğu için başımı sallayıp meyve suyundan bir yudum içmiştim. Dakikalar sonra Havva teyzenin hazırladığı poşeti de alarak evden çıkmıştım. Bugün Ege ile beraber gideceğim için arabama uzaktan bir bakış atıp bahçeden çıktım. Daha üç ay önce kavuşmuştum arabama ama Ege her sabah beraber gideceğiz diye mesaj ayardı. Çalan korna ile düşüncelerimden sıyrılıp önünde duran araca bindim. -Günaydın uğur böceği. -Sana da günaydın Egecik. -Egecik dediğine göre günün pek aymamış. -Dün geceden beri başım çatlıyor. -Yatıp dinleseydin ya kızım. Ne diye sabahın köründe kalktın. -Delirtme beni. Sanki keyfimden kalktım. Dersimiz var ya sabahın köründe. Ders bahaneydi. Tam beş gündür kıvırcığımı görmüyordum. Şu beş gün de burnumda tütmüştü vicdansızın evlâdı. -Gidene kadar uyuyacağım. Konuşmaya kalkma. Ağzının içinde homurdanıp önüne dönmüştü. .... -Begüm hadi geldik. Ege'nin dürtüklemeleri gözlerimi açtığım da otoparkta olduğumu anladım. Oyalanmadan çantamı ve börek poşetini alıp inmiştim. Baş ağrıma, mide bulantısı da eşlik etmeye başlamıştı. Bugün nasıl geçecekti hiç bilmiyorum. Ege ile kampüsün önündeki merdivenlere geldiğimizde aklıma notlarımı araba da unuttuğum gelmişti. -Ege notlarımı arabada unuttum. -Tamam sen amfiye geç. Ben alıp geliyorum. -Havva teyze börek gönderdi. Senden önce sınıfa gidersem Onur ve Kerim sana kırıntı bırakmaz. Sen poşeti al git. Ben notlarımı alıp gelirim. Ege arabanın anahtarını uzatınca ben de poşeti ona verip gerisin geriye otoparka yönelmiştim. Hâlâ bana eşlik eden baş ağrımla araçtan notlarımı almıştım. Geri dönerken baş ağrımdan dolayı gözlerim yaşarmaya başlayınca otoparktaki kolonlardan birinin önüne çöktüm. Ayakda durmaya takatim yoktu. Telefonumu bulup bizimkilerden birini aramak için ceplerimi yoklamıştım. Ceplerimde yoktu. Çantamı yokladığımda da bulamayınca çantayı beton zeminin üstüne boşaltmıştım. -İyi misiniz? Duyduğum ses ile kafamı kaldırdığım da kıvırcığı görmüştüm. İnşaallah ânın etkisiyle hayal falan görmüyorumdur. -Begüm iyi misin? Cevap vermeye gücüm yoktu. Ama kendimi zorlayıp başım ağrıyor demiştim. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken başım Doruk 'un kucağına düşmüştü. İlk temasımız böyle mi olacak kıvırcık... 🥀🥀🥀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD