Afik 37. Bölüm

1093 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 Gördüğüm kişiyle afalladım. Kalbim küt küt atmaya başlamıştı. Resmen Doruk ' u gördüm diye kalbim yerinden çıkacaktı. Kıvırcık saçları, mavi gözleri zaten aklımı başımdan alırken giydiği kıyafetler aklımı başımdan almıştı. Siyah balıkçı yaka kazağı, siyah kot pantolonu, kahverengi tonundaki kısa botları ile ateş ediyordu resmen. Begümmm kız bu kıvırcığın üstündeki kabanı sen doğum gününde hediye etmemiş miydin? Evet. Bizzat kendim gidip almıştım bu kabanı. -Kız baksana şu adama. Dediğim kadar var mıymış? Adam ateş ediyor. Hemşireler konuşurken duydum. Adam hem zengin, hem yakışıklı hem de imanlı. Odasına kişisel eşyalarını yerleştirirken seccade ve tesbih de çekmeceye koymuş. -Yuh ya. Resmen adamın dedikodusunu yapmışsınız. İşiniz, gücünüz yok mu adamı konuşuyorsunuz. Çok ayıp. Ya adamın kulağına giderse. -İki makara yapalım dedik, burnunuzdan getirdin. Senin yanında adama yürüyorum. Yoksa adamın elindeki yüzüğü görmemek için kör olmak gerekir. Adam belli ki nişanlı. Ne işim olur başı bağlı adamla. İki gülüp, eğlenelim dedim burnumdan getirdin bayan çok bilmiş. Ayrıca ben her gördüğüme aşık olurum. Geçen gün ameliyat için gelen cerraha da aşık olmuştum, dün başkasına, bugün başkasına, yarın da bir başkasına. Benim sevgim saatlik sürüyor. Her gördüğüm yakışıklıya anında aşık olup, vazgeçebilirim. Yüzük mü? Şef bir şeyler anlatıp Doruk'dan da onay alıyordu ama onları duyacak halim kalmamıştı. Parmağına değdi gözlerim. Ayşegül haklıydı. Parmağında gümüş bir yüzük vardı. Alyansa benziyordu. Nişanlanmış mıydı? Hayatında başkası mı vardı artık? Bu yüzden mi karşıma çıkmamıştı? Başkası ile mi evlenecekti? Her ağızdan bir ses çıkarken ifadesiz kalmaya çalışarak söylenilenleri dinliyormuş gibi yapmıştım. Uzun uzun konuşulduktan sonra görev yerim olan Kadın doğum katına çıkmıştım. Hastalarla ilgilenirken saatler önce gördüğüm o tanıdık simayı, o yüzüğü unutmuştum ta ki öğle molasına kadar. Öğlen yemeği yemek için yemekhaneye indiğim de onu da yemekhanede görmüştüm. Hastanedeki ilk günü diye yalnız olacağını düşünmüştüm ama yanılmıştım kadın uzman doktorlar fırsatı kaçırmayıp soluğu onun yanında almışlardı. Zamanında bana uygun değilsin, erkeklerle arkadaşlık edip, dolaşıyorsun diyen adam şimdi dört kadının olduğu masa da oturmuş yemeğini yiyordu. Bu ne yaman çelişki Doruk efendi. Uzman doktorlar bir şey konuşup gülerken ben de yemeğimi almış diğer asistanların oturduğu masaya geçmiştim. Çorbamı içerken sanki biri bana bakıyormuş gibi gelince kafamı kaldırdım. Düşüncem de yanılmamıştım. Çünkü Doruk diğer insanları umursamadan gözlerimi üstüme dikmiş, bana bakıyordu. İşte tam o ân göz göze gelmiştik. Gözlerimi kaçırması gerekirken inadına çekmiyordu. O inatsa ben de inattım. Ben de gözlerimi çekmedim. Nişanlı olmasına rağmen alenen gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Şerefsiz değilde neydi bu adam. İnat ettiğimi anlamış olacak ki sonunda pes edip gözlerini kaçırınca keyifle önümdeki tabaklara döndüm. İnat ettim mi dokuz köy gelse de inadımdan dönmezdim. Doruk efendi de bunu biliyordu. -Doruk hocanın asistanı kim olacak acaba? Ayy inşallah ben olurum. -Çocuk katından geçerken bile nefretle bakıyordun. Hayırdır fikrini ne değiştirdi? -Doruk hoca değiştirdi. Doruk hoca için o küçük veletlere bile katlanabilirim. -Çok ayıp, ne biçim doktorsun sen. Hadi doktorluğu geçtim yarın, öbür gün anne olunca ne yapacaksın? -Onu da o zaman düşünürüm artık. Anın tadını çıkaracağım şimdilik. Ne desem boş olacağı için başımı sallayıp elmamdan bir ısırık aldım. O sırada telefonum çalmıştı. Ege arıyordu. Yemeğim bittiği için oturduğum yerden kalkıp tepsimi kirlilerin olduğu bölüme koyarak yemekhaneden çıktım. Tepsiyi bırakana kadar telefon kapandığı için Ege'yi bu sefer ben aradım. -Ne haber uğur böceği? -İyilik. Yemekhaneden çıktım şimdi. Sen ne yapıyorsun? -Kaç saattir ameliyattaydım. Ben de şimdi yemekhaneye ineceğim. -Beni aramak yerine yemeğini yeseydin ya. -Hani bu akşam buluşacaktık ya. Ben çok yorgunum. Başka bir akşam mı dışarıya çıksak? -Olur. Ben de biraz ders çalışırım. Annemin getirdiği ameliyat videolarını izlerim. Ege yemeğini alıncaya kadar konuşup telefonu kapatmıştım. Molamın bitmesine daha çok olduğu için kafeteryadan kendimi kahve alarak bahçeye çıkmıştım. Bulduğum boş banklardan birine otururken telefonumla ilgilenip kahvemi yudumluyordum. Kahvem bitince telefonumu cebime koyarak başımı arkaya doğru yaslayarak gözlerimi kapattım. Huzurlu bir ortamda olmayı istesem de korna sesleri ve gürültüden başım şişmişti resmen. Banka biraz daha oturup bahçede kısa bir tur atarak kadın doğum katına çıktım. ..... Hastaneden yorgun, argın çıkarak evin yolunu tutmuştum. Eve vardığım da oyalanmadan duş almıştım. Bizimkiler yemeklerini yedikleri için mutfakda annemin ısıttığı yemekleri yiyerek odama çıkmıştım. Annem yanımızda otur, sohbet ederiz dese de yorgun olduğumu söyleyip teklifini ret etmiştim. Telefonumu alıp alarm kurmuş ve şarja takarak yatağa girmiştim. Gözümü kapatıp uyku moduna girecekken kapının tıklatılma sesi ile yerimde doğrulmuş ve gel diye ses vermiştim. Kimin geldiğini seçememiştim odanın karanlığından dolayı. Tabi o sırada oda bir anda aydınlığa kavuşmuş ve Özge' yi görmüştüm. -Özge? Hayırdır? -Ya tavuk musun sen? Bu saatte uyumak da neyin nesi? -Senin gibi boş gezenin boş kalfası değilim. Sabahın köründe kalkıp hastaneye gideceğim bilmem farkında mısın? Benim ki de soru. Nerede bileceksin. Öğlene kadar uyuyup, dünyadan bi habersin. -Ayy abla amma konuştun ha. İki lafın belini kıralım diye geldim, ettiğin laflara bak. Gelmedim say. Hadi sana iyi geceler. Daha yeni kapattığı kapıyı açınca seslendim. -Dur. -Ne var? -Geç içeri, konuşacağız. Doruk' un benim çalıştığım hastanede işe başladığından muhtemelen haberi vardı bunun. Bana bildiklerini anlatmak zorundaydı. Açtığı kapıyı kapatıp yatağa zıplamıştı. -Ne konuşacağız? -Bilmiyormuş gibi yapıp da sinirlerimi zıplatma Özge. Sözlün olacak adamın arkadaşı hani arkadaşları ile buluşmak için yurt dışına çıkmıştı. -Ayy abla parça parça konuşacağını, direkt sorsana. -Bana bak yolarım o saçlarını. Doruk' un benim çalıştığım hastanede işe başladığından haberin var mı yoksa yok mu? Cevap vermemişti ama ben alacağım cevabı almıştım. -Biliyordun? Doruk' un benim çalıştığım hastanede işe başlayacağını biliyordun ve bana söylemedin. -Doruk ağabey ile ilgili sana bir şeyler söylememenizi sen istemiştin. Bu zamana kadar nasıl istediysen öyle yaptık ve o yüzden sakladık. -Sakladınız. Aferin size. -Aslında saçmalamışız. Eninde sonunda Doruk ağabey ile karşılaşacaktınız zaten.... Ayyy sen onu boş ver de Doruk ağabey ile birbirimizi görünce ne yaptınız? -Ne yapabiliriz? O orada çalıştığımı bildiği için gayet normalken ben şaşkındım. Yıllar sonra karşılaşmamız yine bir hastane köşesinde oldu. Bu sefer sevgilim rolünde değil, öğretmenim rolünde. -Öğretmen, öğrenci fantezisi ha? Olur olur yeriz. İşittiğim cümle ile yastığımla kafasına geçirdim. -Bana bak, salak salak konuşma. Bir daha duymayacağım. -Üfff ne var bunda. Doruk ağabey hâlâ Allah katında kocan değil mi senin? Kocan. Ee öyleyse istediğiniz her haltı yersiniz. Oturduğum yerden kalkıp Özge'nin kolundan tutarak onu da zorla ayağa kaldırmış ve odadan çıkarmıştım. -Bana bak ! Saçma sapan konuşup delirtme beni. Elin nişanlı adamına kocan deyip durma. Kafanda kurduğun deli saçmalarına ve sana iyi geceler. Kapıyı Özge'nin suratına kapatıp tekrar yatağa girmiştim. Ama sinirden deli danalar gibi dönüp duruyordum yatak da. -Şerefsiz gidip başkasıyla nişanlanmış, bu salak da kocan diyor. Hah! Kocammış. Papucumun kocası. O kız da ne bulmuş da bu şerefsizle nişanlanmış? İğrenç kıvırcık saçlarıyla, o mavi gözleriyle, kaslarıyla, o boyuyla, o posuyla nasıl biri sevmiş de nişanlanmış acaba marul kafayla. İnşallah ayrılırlar. Amin... Hadi sizlerde âmin deyin sevgili okuyucular. 🥀🥀🥀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD