Afik 21. Bölüm

1208 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 Doruk' un gözleri saçımda dolanınca ister istemez elim saçlarıma gitmişti. Ameliyat olduğum günden beri hep bandana ya da fular taktığım için bu halimi ilk defa görüyordu. Heyecanla vereceğini tepkiyi beklerken kekeleyerek konuşmuştu. -S. Saçın çok yakışmış. -Teşekkür ederim... Özge'nin kolumu dürtmesi ile kendime gelip geçmesi için Doruk ' a yol verdim. Doruk 'un içeriye girmesiyle ikimizde arkasından salona geçmiştik. Saadet hanımın buraya geldiğinde sergilediği tutumu bildiğim için erkeklere sadece selam verip, Saadet hanım ve gelinine sarılıp annemin yanına oturdum. Herkes birbirine nasılsınız, neler yapıyorsunuz diyerek konu açmıştı. Saadet hanım kurucusu olduğu yardım derneğinin bugün gerçekleştirilen kermesi hakkında bir şeyler söylerken annem de ben iyice toparlandıktan sonra univertisedeki işinin başına dönmüştü ve Saadet hanıma bugün yaşadıklarını anlatıyordu. -Bebek nasıl? Sen nasılsın? -İkimizde iyiyiz. Bazen varlığını unutuyorum, bebeğim de mide bulantısı ile kendini hatırlatıyor annesine. Doruk' un yengesi hamileydi. Hamileliğinin daha başındaydı, bu yüzden bebeğini unutması bence normaldi. -Daha yeni öğrendiniz. Zamanla alışırsın bebeşin varlığına. -Alışana kadar çocuğu doğururum artık. Söylediğine gülerek karşılık vermiştim. -Sizin düğün ne zaman? Tarih belirlediniz mi? -Bismillah yeni nişan oldu. Nişanın yorgunluğunu atsınlar. -Özge farkında mısın sen evlenmiyorsun. Ağabeyim ve Yağmur evleniyor. -Tarih belli. Nisan ayının ilk haftası diye konuştuk. Ailelerinde haberi var. -İki aydan az bir zaman kalmış. Hazırlıkları yetiştirebilir misiniz? -Burada, Asuman annelerle yaşamaya karar verdiğimiz için baştan ev düzme derdimiz yok. Sadece Batuhan'ın odasını düzenleyeceğiz. Oda düzenlenirken Batuhan misafir odalarından biri kalır. Düğün ve kınanın mekanları ayarladık. Gelinlik vs. de hazır. Geri kalan her şeyi organizasyon şirketleri halledecek. Ee davetli listelerini aileler hazırlıyor zaten. Kısaca her türlü iki ayda yetişir. -Sizden sonra sıra Begüm' e gelir artık. -Babamın Doruk ağabeye söylediklerinden haberin yok galiba. Ablamların evlilik işi biraz yaş. -Var haberim ama sizin de Aydınlıoğlu erkeklerin inadını bilmiyorsunuz. Şu üç yıllık sürede azıcık Doruk ' u ve kayınbabamı tanıdıysam bu yıl bitmeden o evlilik, düğün olur. -Fazla iddialı sözler bunlar. -İddialı ama gerçekçi. Yaşayıp görelim. Şimdiden o günler geldiğinde ben demiştim demek için sabırsızlanıyorum. -Eee öyleyse yengeciğim ablanın düğünü için şimdiden kıyafet bakmaya başlayalım. -Bizden önce Begüm gelinlik baksa iyi olur. Kararsız biri. Düğüne kadar ancak seçer gelinliğini. Yağmur ablanın söylediğine sadece güldüm. İkizler burcu olmanın hakkını sonuna kadar veriyordum. Verdiğim kararlardan anından pişman oluyordum. Emindim ki gelinlik konusunda aynısını yaşardım. -Masa hazır. Hadi masaya geçelim artık. Annemin sesiyle herkes ayaklanıp masaya geçmişti. Çorbalar içilmiş, ana yemekler servis tabaklarındaki yerini alırken annem Doruk ' un yemek yemesine fırsat vermeyip sürekli Tus ile ilgili sorular soruyordu. Doruk da annemin böyle yapacağını hissetmiş sanki çalışıp gelmişti. Annemin sorduğu soruların hepsine doğru cevaplar vermişti. Bir şey hatırladığımdan değildi doğru cevaplar bildiğini. Annemin yüzündeki gülümseme doğru cevaplar verdiğinin göstergesiydi. Yemekten sonra büyüklere kahve yapıp tek tek ikram etmiştim. Ağabeyim onlar ve Doruklar üst kattaki salona çıkınca bu sefer Özge ayaklanıp bize granül kahve yapıp getirmişti. -Yarın Canlarda geliyorlar değil mi? Yarın Doruk' un arkadaşları, bir zamanlar benim sınıf arkadaşım olan Can, Ali ve Egelerle toplanıp yemek yiyecektik. -Evet. Saat yedi de restorantta oluruz. -Ya ben çok heyecanlıyım. Can ve Alu defalarca hastanede ziyaretime gelse de arkadaşlarımla ilk defa bir araya gelecekleri için heyecanlıyım... Sahi ben ameliyat olmadan önce onlarla aramız nasıldı? Onlar hakkında bilmem gereken bir konu var mı? Onların yanında pot kırmak istemiyorum. -Bütün muhabbetiniz dersler üzerineydi. Sen genelde o Ege herifle ve diğerleri ile takılıyordun. -Yersiz kıskançlık yapıyorsun. Defalarca söyledim sana, Ege benim süt kardeşim. -Olsun. O herif fazla yılışık. -Delirtme beni. Kardeşim diyorum. -Ya diğer ikisi? Kerim ve Ege onlar da mı kardeşin? -İlla kan bağı mı lazım? Kafanda ne kuruyorsun bilmiyorum ama onlar benim kardeşim. Aklındaki şu saçma düşünceleri sil, at. Onların yanında da bu saçma imâları yapma. -Bir şey imâ ettiğim yok. Sadece bu yakınlık doğru değil. Bunu sana gönderdiğim kitaplarda okumuş olman gerek. İnsan bilmediğinden sorumlu değil ama bildikten sonra olumlu tutulur. Bunu bile bile ne diye bu yakınlık? -Okudum. Ama bence önemli olan niyet. Sen yanına yaklaşan her kıza farklı bakıyorsun demek ki... Bu yüzden kavga etmek istemiyorum. Aşağıda ailelerimiz tam anlamıyla tanışırken bunu konuşmayacağım. Şu ân ne yeri ne zamanı. -Begüm niye her dediğimi yanlış anlıyorsun? Ben yanlışa kapılıp unutursam sen hatırlat diye elimden geleni yaptım. Çizdiğim sınırı aşmadan sana doğruları göstermeye çalıştım. Hâlâ da çalışıyorum. Sen yanlış yaptığında ben uyarmayı kendime adet edindim. Aynı şeyi ben de senden bekliyorum. Yanlışım olursa uyar beni. Gerekirse bağır, çağır ama doğrudan şaşma. Doruk' u camın önünde bırakıp şöminenin önünde oturan Yağmur abla, Doruk ' un yengesi ve Özge'nin yanına geçtim. Ağabeylerimiz odanın diğer köşesinde oturmuş sohbet ederken Özgelerin konuşmasına dahil olmaya çalıştım. Sadece çalıştım. Çünkü aklım birkaç dakika önce ağabeyim yanına geçen Doruktaydı. Kavga etmek, tartışmak istemiyordum ama bir ân da kendimi istemediğim bir ortamın içinde buluyordum. Söylediklerinde haklıydı ama yıllarca kardeşim dediğim adamları hayatımdan bir ân da çıkaramazdım. Kerim ve Onur ile her zaman aramızda mesafe vardı ama Doruk bu mesafeden memnun değildi. Dini anlamda rahatsızlık değildi onun ki , saf kıskançlıktı. Sırf kıskanıyor diye hayatımdan çıkarmazdım. .... Saatin geç olmasıyla Saadet hanım onlar bir sonraki yemek de onlarda olmamızı söyleyip, müsaade isteyerek kalkmışlardı. Doruk ile uzaktan uzağa vedalaşıp bizimkilere yorgun olduğumu söyleyip odama çıktım. Misafir odasını artık odam olarak benimsemiştim. Yüzümde az da olan makyajı silme zahmetinde bulunmayıp yatağa attım kendimi. Tartışma, fikir ayrıldığı, kavga bu tarz şeyleri Doruk ile yaşamaktan nefret ediyordum. Onunla tartışıp yatağa girmeyi sevmiyordum. Telefonun titremesi ile uzanıp telefonu aldım. Tahmin ettiğim gibi mesaj Doruktandı. 《Özür dilerim. Çok özür dilerim. 》 《Yemin ederim bir daha karışmayacağım. Yeter ki bana öyle hissiz, sıradan biri gibi bakma.》 Mesajı okumuş ama cevap vermemeyi tercih ettim. Sürekli tekrar edilen bir davranışın benim nezlimde küçük bir özürle kapanmasını kabul etmiyordum. Bir kere yapıp insan özür dileyebilirdi. Bu kabul edilebilir bir şeydi ama yapıp yapıp özür dilemek anlamsızdı. 《Begüm...》 Ekranda beliren mesaja görüldü atıp uygulamadan çıkarak yataktan kalktım. Yüzümdeki makyajı silip pijamalarımı giyip yatağa girdim. ..... Saat altı da Ege'nin gelmesi ile beraber bulunacağımız restorantta gelmiştik. Onur, Kerim ve Miray bizden önce gelmişlerdi. Üçüyle sarılıp Miray'ın yanına oturdum. Bu kızı unutmuştum ana fazlasıyla sevmiştim. Hastane ve sonrasındaki süreçte bir ân bile beni yalnız bırakmayıp manevi anlamda destek olmuştu. -Doruklar neredeymiş? Konuştun mu? Doruk dünden beri mesaj atıyordu ama cevap vermiyordum. Buna rağmen on dakika önce yıl da olduklarını söyleyen bir mesaj atmıştı. -Yoldalar. Birazdan burada olurlar. Onlar günlerinin nasıl geçtiğini anlatırken can kulağıyla dinledim. Yıllarımı unutmuştum, bu yüzden küçük detayları bile kaçırmak istemiyordum. Biz sohbet ederken Doruklar gelmişti. Üçü de erkeklerle gayet samimi sarılıp, tokalaşmış ama Miray ile bana karşı uzaktan selam vermişlerdi. Doruk yanındaki sandalyeye otururken Ali , Doruk 'un yanına, Can ise Ege'nin yanına oturmuştu. Garson bu ânı bekliyormuşcasına gelip menüleri bırakmıştı. Yemek siparişlerimizi verince lavaboya gitmek için masadan kalkmıştım. Lavaboda işimi halledip elimi yıkayıp çıktığımda duvara yaslanmış kıvırcığı gördüm. -Ne işin var burada? -Dünden beri mesajlarıma dönüş yapmıyorsun. Konuşmak istiyorum. -Ama ben istemiyorum. Buraya bile sırf önceden planlandığı için geldim. -Lütfen... -Ne lütfen? Sürekli aynı şeyleri yapıp özür diliyorsun. Sürekli özür dilemenden bıkıp, usandım. -Dün gece de söyledim. Bir daha karışmayacağım. Özür dilerim. -Yeter artık! Özür falan dileme. Sürekli aynı şeyleri yapıp, özür diliyorsun. -Yapmacağım. Bundan sonra özür dilemeyi gerektiren her hareketten kaçınacağım. -Her seferinde aynı şeyleri söylüyorsun. -Tutacağım kendimi. Yapmayacağım. Nasıl istiyorsan öyle davranacağım. -Ben istediğim için değil sen istediğin için öyle davran... Belki de bazı şeyleri zorlamamak gerek. Daha yolun başındayken bitirmemiz en doğrusu. 🥀🥀🥀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD