Afik 22. Bölüm

1231 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 -B. Begüm. Ne diyorsun? Ol. Olmaz. Olmamalı. -Böyle de olmuyor. Bi iyiysek sonra kötü. Sürekli bir sorun çıkıyor. Sürekli sorunların ortasındayız. Doktorum stres, sıkıntı, üzüntüden uzak dur derken aramızda yaşanan gerginliklerden dolayı yatağa girsem bile saatlerce dönüp duruyorum. Gözüme uyku girmiyor. Annem uykusuz halimi hastalığıma yorup sürekli diken üstünde. O halimi gördükçe telaşla hastane yollarına dökülüyor. Ben böyle bir hayat istemiyorum. Beni olumsuz anlamda etkileyen bir ilişki istemiyorum. Böyle bir ilişkiden dolayı ne ailemi ne de kendimi üzemem. Beni yıpratan her şeyden, herkesten uzak durmak istiyorum. -Sana zarar veriyorum? Sessiz kaldım. Çünkü son zamanlarda gerçekten yorulmuş ve yıpranmıştım. -Ameliyat olmadan önce sevgili olabiliriz ama hastanedeki süreçte seni hayatıma dahil etmemeliydim. Hastanede zor günler geçirip yıpranmışken ilişki fikri çok saçmaydı. Bu süreç de sen de yıprandın, ben de yıprandın. Belki de en başından yanlıştık biz. Yüzündeki donuk ifade ile bana bakarken devam ettim. -Bu geceyi arkadaşlarımıza belli etmeden geçirelim. Daha sonra uygun bir zamanda ailelerimizle konuşup anlaşamadığımızı, bitirdiğimizi söyleriz. Daha dün ailelerimiz tanışmışken bugün onlara nasıl ayrıldığımızı söyleyecektik. -Kararlısın? -Böyle olmak zorunda... Neyse çok konuştuk. Ben içeriye geçiriyorum. Sen de gelirsin. Bir şey söylemek yerine başını sallayınca Doruk' un yanından geçtim. Yüzüme yalandan bir gülümseme kondurup masaya geçtim. -Nerede kaldın uğur böceği? -Geldim işte. Doruk' u görmemiş gibi devam ettim. -Doruk nerede? -O da lavaboya gitti. Gelir birazdan. Can'ın yüzünde tuhaf bir ifade görsem de umursamadım. Muhtemelen Doruk ile konuştuğumuzu biliyordu. Gelen garsonlar yemeklerimizi bırakmış ve içecek servisinde bulunurken Doruk yerine gelip oturmuştu. -Ne oldu Begüm? Miray kulağıma fısıldamıştı. Boş bulunup irkilmiştim. -Bir şey olmadı. -Geldiğinden beri tuhafsın. Doruk da ruh gibi gelip oturdu. Tartıştınız mı? -Halledilmeyecek bir şey değil. Hadi yemeğini ye, soğumasın. Miray önüne dönerken normal davranmaya çalışıp tabağıma odaklandım. Onur ve Ali'nin açtığı konular sayesinde dünden beri olanları unutmuş gibi yapıp ânın tadını çıkarmak için çabaladım. .... Yarın hepsinin staja gitmesi gerektiği için saat dokuza gelirken hesabı ödeyip ayaklanmıştık. Ege'nin ufak bir işi olduğu için yarım saat önce müsaade isteyip gitmişti. -Begüm sen nasıl geldin? Taksi ile yoksa arabanla mı? Güzel arabam bahçedeki garajda çürüyüp gidecekti. -Yok, ne arabası? Araba kullanmayı da unutmuşum diğer her şey gibi. Ege ile beraber geldik. -Biz Doruk ile beraber gelmiştik. Benle Ali taksiyle geçeriz evlerimize. Doruk seni evine bırakıp. -Gerek yok. Hangi semtlerde oturduğunuzu biliyorum. Boş yere Doruk yolunu uzatmasın. Doruk sizi de evine bırakır. Ben taksiyle geçerim eve. Birkaç adım ileride duran valenin yanına gidip bir taksi çağırmasını rica ettim. Taksinin gelmesini beklerken Doruk yanıbaşımda belirmişti. -Beraber gidiyoruz. -Gerek yok. Taksitle eve dönebilirim. -Elbette gidebilirsin ama bu gece evine ben bırakacağım. Ağzımı açıp itiraz edeceğim sırada göz göze gelince itiraz etmekten vazgeçip başımı olumlu anlamda salladım. Doruk ile onun arabasına doğru giderken Can ve Ali de çağırdığım taksiye binerek uzaklaşmışlardı. Arabanın önüne geldiğimizde Doruk sürücü koltuğuna geçince beklemeden arka kapıyı açıp arka koltuğa oturdum. Hepi topu beş kere dışarıda buluşmuştuk. Evden taksiyle çıkıp yanına gitsem de dönüşse Doruk arabasıyla eve bırakıyordu. Ve her eve bırakmasında onun isteği ile arka koltuğa geçip oturuyordum. Ön koltuk, arka koltuk farkını anlamasam da uyuyordum ona. Bu gece de diğer buluşmalarımızdaki gibi arka koltuğa oturdum. Normalde beraber yolculuk yaptığımızda Doruk sürekli farklı farklı konular açar ve bütün yolu sohbet ederek geçirirdik ama bu sefer eve gelene kadar Doruk tek bir kelime bile etmemişti. Araba evin bahçesinin önünde durduğunda Doruk nihayet konuşmaya karar vermişti. -Sizinkilerle bu akşam hakkında konuştuktan sonra bana mesaj atarsin. Ben de bizimkilere söylerim. -Tamam. Başka bir şey söylemesini beklesem de bir şey söylemedi Doruk. Arabada daha fazla oyalanmamak için çantamı alıp aracın kapısını açtım. -Eve bıraktığın için teşekkür ederim. Konuşmak yerine başını sallayınca beklemeden araçtan indim. Doruk ben eve girene kadar beklemiş, evin kapısı açıldığı gibi gaza basmıştı. Direkt üst kata çıkmayı planlasam da annemin çağırmasıyla salona yönümü çevirdim. Hoşgeldin faslını hızlı kapatıp boş koltuklardan birine oturdum. -Kızım geceniz nasıl geçti? -Güzeldi anne. Bizimkiler varken kötü bir gece geçirmemin imkânı yok. -İyi bari. -Siz ne yaptınız? Babamlar yok mu? -Yemekten sonra hepsi bir yere dağıldı. Kardeşin ders çalışmak için odasına çıktı. Babanla ağabeyin ise çalışma odasına kapandılar. Kim bilir ne zaman çıkarlar oradan. ..... Annemle sohbet edip odaya çıktım. Odaya çıktığım gibi üstümü değiştirip yatağa girdim. Telefonu elimi alıp bildirim var mı diye bakmıştım. Miray eve gidip, gitmediğimi soran bir mesaj atmıştı. Ona cevap verip telefonu bıraktım. Hadi itiraf et , Doruk'dan mesaj gelmemesi seni üzdü. Niye üzsün ki? Ayrılmayı isteyen bendim. İç sesimle girdiğim savaşa rağmen gözlerim yavaşça kapanmaya başlayınca kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım. 2 GÜN SONRA -Abla neyin var? Doruk ' um yok. -Bir şeyim yok. Hadi çıkalım. Sorun da bu ya işte. Hiçbir şeyin yok. Kıvırcığın yok. Yatağın üstündeki çantamı da alıp alt kata indim. Özge de arkamdan gelince annemle vedalaşıp çevirdiğimiz taksiye bindik hemen. Günlerdir süren depresif halimi Özge fark ettiği için bugün beraber gezip, tozalım demişti. Doruk ile ayrıldığımızı ailelerimiz bilmediği için normal görünmeye çalışıp dışarı çıkma teklifini kabul etmiştim. -Nereye gidiyoruz? -Önce oturup birer kahve içeriz. Sonrasını kahve içerken konuşuruz. Özge'nin taksiciye tarif ettiği kafeye geldiğimizde ödemeyi biricik kardeşime kitleyip taksiden inerek onun inmesini bekledim. Kısa süre içinde Özge'nin gelmesiyle kafeye girmiştik. -Ne alırsınız efendim? -Ben Cafe Latte alayım. -Ben de Caffe Macchiato alayım. -Abla Macchiato ağır gelmesin? Latte falan içsen daha iyi olmaz mı? -Uzun zamandır içmiyorum. Hem üstüne süt köpüğünü biraz fazla koyarlarsa bir sıkıntı olmaz. Siparişler için bekleyen garsona kahveleri söyleyince adam gitmişti. -Siparişleri de verdiğimize göre dökül bakalım abla. Ne oluyor? İki gündür bu halin ne? -Bir şey olduğu yok. -Papağan gibi aynı şeyleri tekrar ediyorsun. Bir şey olduğu bariz belli. Hadi söyle. Ne oldu, Doruk ağabey ile mi kavga ettiniz? -Ayrıldık. -Ayrıldınız? Kim ayrılmayı istedi? Böyle üzgün olduğuna göre Doruk ağabey istemiş olmalı. Gözümü kaçırıp cevap verdim. -Ben istedim. -Sen istediysen ne diye üzgünsün? Mutlu olman gerekmez mi? -Ben de insanım. Şıp diye unutamam ya. Elbet üzüleceğim. -Haaah!!! Neden ayrıldınız peki? Kendi açımdan sorun olarak ne gördüysem, ayrılık konuşması yaptığımız âna kadar tek tek Özge 'ye anlattım. -Bu mu yani? Doruk ağabey seni uyarıyor diye mi ayrılmak istedin? Kusura bakma ama aylardır her hareketine dikkat ettiğini sen söyledin bana. Adam atacağı adımı bile iki kere düşünürken seni bazı konularda uyarması normal değil mi? Kaldı ki senin iyiliğin için uğraşıyor. Seni sevmese umursamaz, amann banane derdi. Konuşurken kahvelerimiz gelince Özge susmak zorunda kalmıştı. Garson kahvelerimizi bırakıp gittiğinde tekrar yalnız kalmıştık. -Böylesi daha iyi olmuş. Yolun başındayken bitmesi ikiniz içinde hayırlısı olmuş. -İyi mi oldu? -Evet. Allah aşkına hangi insan belirsizliğin içinde yaşamak ister ki? Ben sana söyleyeyim, kimse. Ee siz hazır ayrılmışken, Doruk ağabeyin mezun olmasına dört ay gibi bir zaman kalmışken en iyisi olmuş. Mezun olduğu gibi ailesinin uygun bulduğu bir kızla evlenir. Evli, mutlu, zamanla da çocuklu olur. -Başka kız mı? -Tabi başka kız. Ne yapacak Doruk ağabey bir ömür boyu seni mi bekleyecek? ..... Başımın ağrısığını bahane edip kafeden kalktığımız gibi eve dönmüştük. Oyalanmadan odaya çıkıp yatağa oturmuş dizlerimi kendime çekerek başımı dizlerime yasladım. Özge 'nin söyledikleri beynimin içinde tekrar ederken gözyaşlarım ardı ardına akıyordu. Hıçkırarak ağlamalarımı mesaj sesi bölmüştü. Oflayıp telefonu aldığım da Doruk' un mesaj attığını gördüm. 《Selamun aleyküm. Kusura bakma rahatsız ediyorum. 》 《Ailem sizinkileri yemeğe çağırmayı düşünüyor. Ailenle aramızda geçenleri ne zaman konuşursun? Ben de aileme söyleyeyim.》 Mesaj atmak yerine rehbere girip hemen aradım . Telefonun başında bekliyormuş gibi hemen açmıştı. -S. Söylemeyeceğim aileme bir şey. O gece sini. Sinirle konuştum. Piş. Pişmanım. Ay. Ayrılmak falan istemi. İstemiyorum. Özür dilerim. Seni seviyorum. Ne olur barışalım. Bırakma beni. 🥀🥀🥀
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD