Takibatın Ertesi Günü
Lack Leak Şelaleleri
Öğle Saatleri
Adanın içerisinde saklanmak için çabalayan birkaç kişi yönlerini şaşırmış ve korkuyorlardı. Birkaç gündür saklanmış olsalar da hâlâ aranmaktaydılar. Bu durumu nasıl atlatacaklarını bilemiyorlardı ve içlerinden bazıları bu kaçışın sonunun iyiye gitmeyeceğini düşünüyordu.
Soluması ağırlaşan yaşlı bir kadın en arkada kalmıştı. Daha fazla ilerleyemeyeceği her halinden belli oluyordu. Onun yanına yaklaşan grup lideri durumunu kontrol etmek istedi.
"Miranda iyi misin? Nefes al." dedi grup lideri olan orta yaşlarda bir adam.
"Tom, siz devam edin. Size ayak bağı oluyorum. Ben..."
"Miranda sakin ol. Tecrübene ihtiyacımız var. Şunlara bir bak. Sally, Tess, küçük Tommy, hatta ben."
"Devam etmelisiniz" dedi soluğu tıkanan yaşlı kadın.
"Miranda." diye atıldı küçük Tommy. "Korkuyorum. Sen de mi yalnız bırakacaksın bizi?"
"Ah küçük Tommy..." diyerek küçük çocuğun başını okşadı. "Öhö" diye öksürmeye başlayan yaşlı kadın kan kustu. Bunun iyi bir şey olmadığını biliyordu. Zamanının tükendiğinin farkındaydı.
"Miranda." diyerek üzülen kadınlar küçük Tommy'i ondan uzaklaştırmaya çalıştı. Çünkü Miranda bir krize girmişti ve ölüyordu.
"Tommy aslında benim gitmem gerekiyor, senin gelemeyeceğin bir yere."
"Miranda." diyerek ağlayan çocuk annesi Sally'den uzaklaşıp yaşlı kadına sımsıkı sarıldı.
Yaşlı kadın son nefesini verirken gülümsüyordu. Küçük Tommy'i kucaklayan annesi oldukça üzgündü. Tommy yüzünü annesinin eteklerine gömdü. Grup lideri Tom, Miranda'yı bir ağaç altına bıraktıktan sonra oradan uzaklaştılar. Hepsi üzgündü. Ona bir cenaze töreni yapamamış, daha kötüsü ölülerini gömememişlerdi bile.
Oradan uzaklaşırken tek düşündükleri yaşlı kadındı.
***
Takibatın Ertesi Günü
Kuzey Ormanları
Öğleden Sonra
Rachel baygın halde yatarken etrafında uçan pervanelerin ateş açarak ona geldiğini görmedi.
Lesly'nin de inleyen sesi kesilmişti. Ateş böcekleri parlayarak onları sarıyordu. İlk uyanan Lesly oldu. Sevimli bir şekilde havlıyordu. Rachel, küçük yavrunun sesine uyandığında onun için endişeliydi. Yığılıp kaldığı yerden başını kaldırıp Lesly'e baktığında onun ayaklandığını gördü. "Ama nasıl?" diye Lesly'e şaşırırken aynı zamanda kendi acısının nasıl olup da dindiğini düşündü. Elini boynuna götürdü istemsizce.
"Uyanıyor, o iyi, şaşırmış, ona görünmeli miyiz?" şeklinde fısıltılar duyan Rachel yanlış anladığını sandı.
Ayağını kontrol ettiğindeyse hiçbir yara ya da zedelenme yoktu. Sanki hiç burkulmamış gibiydi ve o korkunç acı yoktu. Şaşırmış halde başını kaldırdığında ateş böcekleri ile bakışırken buldu kendini.
Ateş böcekleri bir araya geldi. Parıltıları birleşerek ona yaklaştı. Rachel "Bunu oldukça iyi hatırlıyorum, dün gece başıma bela olan ışık bu..." diye düşündü. Böceklerden hoşlanmazdı ve eliyle onları kovalamaya çalıştı.
"Kovalama bizi, iyi misin, yalnız değilsin, korkma." fısıltıları duyuldu.
"Ne, ateş böcekleri mi konuştu? Tanrım aklımı kaçırıyor olmalıyım."
"Sakin ol, korkma..." fısıltıları yeniden yükseldi."
Ateş böcekleri uçuşurken Rachel konuşan sesin onlar olduğunu anladı. "Aman Tanrım, ateş böcekleri konuşuyor. Siz, siz..."
"Ah yine başlıyoruz, olamaz yine mi, ben gidiyorum siz tanışırsınız." fısıltıları yükseliyordu.
"Ama siz..." diyerek kekeleyen Rachel ateş böceklerinin hayati önem taşıyan sözlerini işitti.
"Şaşkınlığını sonraya bırak, kaç, senin için geliyorlar..."
Ateş böceklerinden aldığı uyarıyla "Ne, nasıl?" dedi ve ayaklandı.
"Ormanın her yerinde olanları biliyoruz. Peşinden geliyorlar."
"Gitmeliyim, Lesly gel buraya." diyen Rachel Lesly'i kucakladı. "Bizimle gel, ışığımızı takip et..." diyen ateş böceklerinin gündüz olmasına rağmen hâlâ gecenin etkisinde olan hayalet ormanın karanlığında parıldayan ışıklarını takip etti. "Başka seçeneğim yok, gidelim."
Rachel önünde uçuşan ateş böceklerini takip ederek ormanda ilerledi. Ne bayılmasına neden olan şeyi, ne de nasıl iyileştiğini soramadı.
***
Takibatın Ertesi Günü
Kuzey Yamaçları
Akşam Üstü
Yamaçlarda yoğunlaşan aramalar tüm hızıyla devam ederken askerlerin siniri oldukça gerilmişti.
Vekil Hector aramalara katılarak kendi gözüyle her şeyin yolunda gittiğinden emin olmak istiyordu. Askerler bir önceki gün oldukça hevesle iz sürerken, şimdi cadılar yerine komutanlarını bulmaya çalışıyorlardı.
Hector önceki gece Davis'in burada olduğuna emindi. Sadece bir iz istiyordu. Kuzey ormanlarına yaklaştıkça askerlerin tedirginliği artıyordu üstelik.
Atlarla devam etmenin mümkün olmadığı bir yerde Hector atından atlayarak yaya devam etti. Orman girişine ulaşmak için yamacın arkasından dolanıp kayalıkları geçmek gerekiyordu. Hector bu sırada aradığı kanıtı bulduğunu düşündü. Aşınmış kayalardan birileri aşağı düşme tehlikesi geçirmiş gibi duruyordu. At sesleri geliyordu ve sesleri takip eden askerler Hector'a durumu haber verdi. Hector Davis'in atını tanıdı. Diğer atlarsa askerlerin olmalıydı.
"Dağılın çabuk. Komutan buralarda olmalı.
Askerler dağılıp orman girişindeki alanda arama yaptılar. Hector Komutan Davis'in bulunduğu haberini alınca hafiflediğini hissetti. Davis'in yanına ulaştığında ne onun ne de askerlerin kıpırdamadığını fark etti.
"Komutanım, uyanın."
Sert hareketlerle Davis'i sarsan Hector onu uyandıramadı. Nabzı atıyordu ama uyanmıyordu.
Hector askerlere onları taşımaları için bir şeyler getirmelerini söyledi. Onları bir an evvel şifacılara teslim etmeliydi. Komutan Davis'e ve askerlere bir şey olmasından endişe ediyordu. Geç kalmış olma korkusu ile acele ederek yola koyuldu.