Sessizliğin bağrından kopup gelen şey de neydi? Bir fırtına mı?
Bu derin bilmeceyi çözüp ailesini bulabilecek mi?
Hiç kimse zamanın ötesine gidememiş ve bunu tam olarak kavrayamamıştı, ama o, zamanın ve mekânın varlık sınırlarını zorlayarak bir ilk olacaktı.
Kalbin derin bir üzüntüyle kavrulduğunda ne yaparsın? O yapması gerekenden çok daha fazla fedakârlık yaptı. Şimdi bazı şeyler için karar vermesi gerekiyor.
Hayat mı, ölüm mü?
Kalmak mı, gitmek mi?
“Kararsızlığım kararımın önündeki en büyük engeldir.” diyerek vereceği karar en çok kimleri etkileyecek?
Benliğini kaplayan sorulara bir yanıt bulması gerekiyordu. Bütün soruların cevabına ancak tek başına bir yolculuğa çıkarak ulaşabilirdi.
Her şey bir kelimede şifrelenmiş olabilir. Fakat hatırlaması gerekiyor. Hafızasını kaybetmiş olması, onun en büyük dezavantajıydı, aynı zamanda da en büyük avantajı…
Zamanda yolculuk yaparak ters giden şeyleri düzeltmeli…
O, en büyük düşmanıyla geleceğinde sadece bir kez karşılaşacak. Onunla tanıştığında bir bahar günü yağan yağmur aradan geçen asırlara rağmen, yıllar sonra karşılaştıkları gün hâlâ devam ediyordu. Her şeyi öğrendiğinde vereceği karar, ölümsüzlük manyağı düşmanıyla asırlar önce yaşadıkları şeyleri yeniden canlandırmıştı.
Tutkusuna karşı koyamaması en büyük hatasıydı. Yanlışlarını düzeltmesi için bir şansı olacaktı. Yaptıklarından duyduğu büyük pişmanlık, tuttuğu yas ve dayanamadığı yalnızlığı kendi sonunu getirecekti. Ancak kendisi batarken, yalnız gitmeye hiç niyetli değildi. Hayatını mahveden kâhinleri de yok ederek bir süredir korktuğu bedeli ödeyecekti.
Her canlının ödediği korkunç bedel…