Elimdeki fincanı önümdeki sehpanın üzerine bırakarak hararetli bir şekilde dünün kritiğini yapan teyze tayfasını dinlemeye başladım. Tahmin edersiniz ki dedikodu yoğundu ve hepsi de dedikodunun heyecanına kapılmıştı. Gül teyze:
-Ferda yine yaptı yapacağını dediğinde Lale teyze sitem dolu bir sesle:
-Aman sus Gül hatırlatma. Nereden çıktı bu dans işi anlamıyorum? Dün bizim adamları hatırlamıyor musun? Dediğinde Gül teyze onaylamaz bir sesle:
-Hatırlamaz mıyım? Eve gittiğimizde çekti cezasını o kart ihtiyar dedi. Hümeyra teyze merakla:
-Kız ne yaptın adama dediğinde Lale teyze ondan önce söze atlayarak:
-Aman ne yapacak. Bize böyle konuştuğuna bakma. Kocasına sesi çıkmaz. Bilmiyor muyuz? Dedi. Yan tarafımda oturan Hümeyra teyze derin bir nefes alarak iç geçirdi ve:
-Ah keşke benim adam da burada olsaydı da sizin gibi atışabilseydik. Yıllar oldu gitti gelmedi dedi. Aynur abla sitemle:
-Boyu devrilsin Haşim hepimizin evinden bir parça götürdü. Hem de ne uğruna? Faydalı bir iş olsa gam yemeyeceğim ama dedi ve sustu. Betil abla, Aynur ablaya bakarak:
-Sen yine şanslısın. Kocan burada çalışıyor ya diğerleri ne yapsın? Diye sorduğunda Aynur abla uzaklara dalarak:
-Allah razı olsun Ferman beyden. Osman, yanına gidip babam gitmesin deyince fabrikasında iş verdi. Haşim’e kafa tuttu. O olmasa ne yapardık? Dediğinde Gül teyze:
-Ah keşke en başından Aslan ve Ferman bey burada olsalardı dedi. Merakla onlara bakarak:
-Herkes böyle söylüyor. Aslan bey ve Ferman neredelerdi ki? Diye sordum. Gül teyze geçmişe dalarak:
-Aslan bey gençliğinde burayı hiç sevmezdi. Delikanlı olunca çekip gitti. Kazadan sonra geldi. Ferman da onun gibi gençliğinde gitti. Üniversite okumaya gitti dediler. Babası hastalanınca geldi dediğinde anladığımı belirtir şekilde başımı salladım. Lale teyze:
-Dayanamadılar bu düzene. Gerçi Aslan beyin babası bunlar gibi değildi ama onu da ne hale getirdiler. Aslan beyin geçirdiği kazayı Haşim planladı diyorlar dediğinde Aynur abla dışarıya bakarak:
-Aman Lale sessiz ol yerin kulağı var duymasınlar dedi. Hümeyra teyze ayaklanarak:
-Aynen bacım aman diyeyim konulara derinleşti kalkalım artık. Oğlan akşama içli köfte istedi. Ben daha onu yapacağım dedi. Gül teyze gülümseyerek ayağa kalkıp:
-Aman oğluna da hiç kıyamaz dedi. Hümeyra teyzeye parlayan gözleriyle:
-Bana diyene bak sen. Torununa laf söyletmez dediğinde şaşkınlıkla Gül teyzeye bakarak:
-Gül teyze senin torunun mu var? Diye sordum. Gül teyze gülümseyen gözlerle:
-Evet 18 yaşında. Sümeyram benim. Birgün tanışırsınız. Görsen nasıl çalışkandır. Sınava hazırlanıyor dün şenliğe o yüzden gelmedi dedi. Gülümseyerek:
-Merak ettim şimdi dedim. Gül teyze düşünerek:
-Saçlarını kestirmek istiyordu. Birgün okul çıkışı beraber geliriz dedi. Beril abla vedalaşmak için Gül teyzeye sarılarak:
-Beklerim bende çok seviyorum Sümeyrayı dedi. Gül teyze:
-Aman o da seni çok sever. Dilinden düşürmüyor. Ona bir saç yağı hazırlamışsın. Görsen nasıl memnun dedi. Beril abla:
-İstediği zaman hazırlarım. O yeter ki istesin dediğinde teyze tayfası teker teker vedalaşarak kuaförden çıktıklarında Beril abla kuaförün kapısını kapatarak fincanları toplamaya başladı. Ardından bana dönerek:
-Ben bunları yıkayayım. Sonrada senin getirdiğin kozalaklar ile yağ yapacağım. Bakmak istersen dediğinde hevesle arkasından yürüyerek:
-Çok isterim dedim.
Birlikte mutfağa girdiğimizde önce fincanları yıkadık. Ardından birlikte çam terbendi yağı yapmaya başladık. Bir ay yetecek kadar yağ yaptığımızda kendimizi yorgunlukla kuaförün koltuklarına attık. Saat ikiye geliyordu ve burada yapacak bir işiniz yoksa zaman geçmiyordu. Beril abla kuaförün kapısını kontrol ederek:
-Leyla soracağım soracağım. Uygun ortam olmuyor. Dün akşam sen gittikten sonra Emir ve Ferman da ortadan kayboldu. Gördün mü onları dediğinde aklıma gelenlerle dün akşama giderek:
-Evet gördüm. Ben ara sokaktaki bir apartmanın önünde otururken yanıma Emir geldi. Bir ton saçmaladı ama konuşmalarından anladığıma göre o da babasına karşı herkes ne düşünüyorsa onu düşünüyor dedim. Beril abla kaşlarını çatarak:
-Emir babasının sözünden hiç çıkmaz. Onun bir kopyası gibi gezer ortalıkta. Şaşırdım ama eğer söylediklerinde haklıysan Emir’in annesi hakkında düşündüklerimiz doğru demektir dedi. Onu başımla onaylayarak:
-Sanırım öyle Beril abla çünkü konuşma oradan çıktı. Ben ağlıyordum beni durdurup annemde çok ağlardı dedi. Başın sağolsun dedim. Başım dediğin kişi babam ise dedi ve sustu dedim. Beril abla düşünerek:
-O zaman bu Emir herkese rol mü kesiyor? O da mı babasından nefret ediyor dedi. Düşüncelerimi filitrelemeden söyleyerek:
-Bence öyle üstelik bunun Ferman da bu durumun farkında dedim ve aklıma gelenlerle yerimde doğrularak:
-Emir, Ferman’a senin gibi babamı felç mi etseydim dedi Ferman da buna hiç tepki vermedi dediğimde Beril abla şaşırmış bir şekilde:
-Sen ne diyorsun Leyla? Ferman babasını… aman Allahım dedi. Ardından aklına gelenler ile:
-Bir dakika bir dakika Ferman senin bunları duyduğunu biliyor ve hiçbir şey yapmadı mı? Diye sordu. Başımı olumsuz anlamda sallayarak:
-Hayır sadece babamı ve beni tanımadan yargılama dedi. Birde birinden duyarsam senden bilirim dedi dediğimde Beril abla oturduğu koltukta geriye yaslanarak:
-Ferman’ın tepki vermemesine mi şaşırayım? Yoksa duyduklarıma mı bilemedim? Bunu emniyete bildirmek lazım ama Ferman sana tepki vermediğine göre gerçek de olmayabilir. Bu işin üstüne düşmemiz lazım dedi. Soru soran gözlerle ona bakarak:
-Nasıl üstüne düşebiliriz ki? Fermanın evinde adamımız olsa ona söylerdik dedim. Beril abla başını olumsuz anlamda sallayarak:
-Bu konuyu düşüneceğim dediğinde sıkıntıyla gözlerimi etrafta gezdirerek:
-Burada kitap satın alabileceğim bir yer var mı diye sordum. Beril abla başıyla dışarıyı işaret ederek:
-Biraz ileride Haydar Ustanın sahaf dükkanı var. Bana da bu saç ile ilgili kitapları o getirmişti. Bir oraya bak istersen dediğinde ayaklanarak askılıktan çantamı aldım ve Beril ablaya dönerek:
-Ben bir sahafa gideyim o zaman dedim. Beril abla arkamdan:
-Dikkat et diye seslendiğinde kapıdan çıkmadan önce:
-Merak etme dedim ve sokakta yürüyerek bahsettiği sahaf dükkanın bulmaya çalıştım.
Çok geçmeden sahaf dükkanını gördüğümde hala gözüken kuaföre baktım. Kuaföre çok yakındı ve işin açığı bu durum beni mutlu etmişti. Gülümseyerek dükkanın kapısını açtığımda kulaklarım geldiğimi haber veren zil sesiyle doldu. Hemen girişte bir kasa vardı ve kasada pos bıyıklı hafifi göbekli, kır saçlı bir adam oturuyordu. Üzerinde deri bir yelek ve başında deri bir şapka vardı. Gülümseye çalışarak:
-Merhaba ben Firuze. Kitap bakmaya gelmiştim de dedim. Beni duyan adam başını okuduğu kitaptan kaldırarak kısa bir süre bana bakıp başıyla geç işareti yaptığında konuşmayan adamla şaşkınlıkla dükkanın iç kısmına doğru yürümeye başladım.
Raflarda gördüğüm Mevlana yazısıyla merakla kitabı elime aldığımda gözlerimi kapayarak rastgele bir sayfa açtım. Bu sırada dükkanın kapısı tekrar açılmış olacak ki kulağımı bir zil sesi daha doldurdu. Gelenin kim olduğunu bakmadan kitapta açtığım sayfayı okumaya başladım.
Ey can, haberin var mı ki cananın kimdir?
Ey gönül farkında mısın ki mihmanın kimdir?
Ey ten, türlü hile ile kaçma yolunu arıyorsun;
Halbuki o seni çekiyor.
Dikkat et seni arayan kimdir?
-MEVLANA-
Okuduğum satırların güzelliği ile başımı kitaptan kaldırdığımda göz göze geldiğim koyu siyah bakışlarla yutkundum. Ferman kitapçının kapısından girmiş bana bakıyordu. Dışarıda ise bir düzine adamı vardı.
Gözlerini benden çekerek Haydar Ustaya döndü ve etkileyici ses tonuyla:
-Selamünaleyküm Haydar Usta dedi. Haydar Usta elini kalbinin üzerine koyarak Ferman’a baş selamı verdiğinde Ferman’ın bakışları tekrar bana döndü. Bana doğru gelmeye başladığında bakışlarımı ondan çekerek elimde tutuğum kitaba çevirdim. Ferman yanıma geldiğinde elimde tuttuğum kitaba bakarak:
-Merhaba Firuze dedi. Tekrar ona döndüğümde:
-Merhaba dedim. Bana bakarak:
-Burayı seveceğini Biliyordum dediğinde aramızdaki yakınlığı fazla bularak bir adım geriye gidip:
-Nasıl biliyordun dedim. Ferman bana doğru yaklaşarak:
-Paynada en sevdiğim yerlerden birisi burasıdır. Senle ben birbirimize benziyoruz dediğinde istemsiz bir şekilde yutkunarak ne diyeceğimi düşünmeye başladım.
-Beni henüz çok da tanıdığın söylenemez dedim. Ferman bakışlarını benden çekmeden:
-Bilmek için tanımak gerekmez. Bilmek kalbin işidir. Tanımak aklın dediğinde duyduğum sözcüklerle bir süre duraksadım. Ardından kendimi toparlayarak elimdeki kitabı gösterip:
-Ben artık gideyim. Halam bekliyor. Kuaförde yapılacaklar var dedim ve ona bakmadan kasaya ilerledim. Fermanın bakışlarının üzerimde olduğunu biliyordum. Kasaya geldiğimde Haydar Ustaya kitabı göstererek:
-Borcum ne kadar diye sordum ve çantamı açarak cüzdanıma uzandım. Ne zaman yanıma geldiğini anlamadığım Ferman arkamdan tok sesiyle:
-Benim olduğum yerde senden hesap almazlar. Borcun yok dediğinde çatık kaşlarla ona bakarak:
-Olur mu öyle şey? Ne münasebet dedim. Ferman bana yaklaşarak:
-Olur… münasebetini sonra anlarsın Firuze dediğinde tam cevap verecekken dışarıdan gelen silah sesleriyle hızla dışarıya baktığımda Ferman beni arkasına çekerek kapıya yöneldi. Ardından kapıdan çıkarak Okan’a dönüp:
-Sen içeri geç. Ortalık durulana kadar kimse sahaftan çıkmayacak dedi. Fermanın çıktığı kapıdan Okan girerken elimdeki kitabı kasaya bırakıp cama yaklaştım.
Ferman az önceki yüz ifadesinden eser kalmamış bir şekilde kızgın bir boğa gibi kahvehanenin önünde duran iki adama doğru yürümeye başladı. Adamlardan biri diğerine silah tutmuş:
-Borcunun süresi doldu Nuri diye bağırıyordu. Tanıdık isimle kaşlarımı daha çok çatarak cama yaklaştığımda silahın ucundaki kişinin Lale teyzenin eşi olduğunu gördüm. Okan bana bakarak:
-Firuze hanım cama çok yaklaşmayın isterseniz dediğinde ona ters bir şekilde bakarak Ferman’ı izlemeye başladım. Ferman hızlı adımlarla iki adamın yanına gittiğinde silah tutan adamın elinden silahı hızla alıp kafa atmasıyla yere düşen adama baktım.
Ferman adamlarına başı ile işaret verdiğinde adamları hızla Nuri’yi yerden kaldırarak Lale teyzenin yanına götürdüler. Lale teyze hiç iyi görünmüyordu. Yanına gitmenin iyi olacağını düşünerek kapıya yöneldiğimde Okan önüme geçerek:
-Ferman abimin emri var. Çıkamazsınız dedi. Başımla Lale teyzeyi göstererek:
-İyi gözükmüyor. Yardımcı olmak istiyorum dedim. Okan gösterdiğim yere bakarak:
-Onlara başka biri yardım edecektir Firuze hanım. Ferman abimi duydunuz. Burada kalmanız gerekiyor dediğinde sinirle tekrar camın önüne geçerek fısıltıyla:
-Hay ben senin Ferman abine dedim ve ne zaman boşaldığını anlamadığım meydanı izlemeye başladım. Herkes binalara kaçışmış olacak ki meydanda sadece Ferman’ın adamları ve Ferman vardı. Ferman sinirle önündeki adamı tekmeleyerek:
-Ne demek lan sabah vaktinde burada silah sıkmak. Kalabalığı görmüyor musun? Başımıza eşkiya mı kesildin dedi ve önünde yatan adama tekrar tekme atarak belinden silahı çıkartıp adama doğrulttu ve:
-Bende sana sıkayım mı şimdi? Diye sordu. Yerdeki adam güçlükle doğrularak:
-Ferman beyim yapma kurban olayım dediğinde Ferman silahın emniyet kilidini açarak parmaklarını tetiğe götürdü. Sıkacak diye beklerken sokağın başından Haşim’in sesi duyuldu. Uzaktan:
-Ferman diye bağırdığında Haşim’e baktım. Yaşına tezat bir hızla Ferman’ın yanına gelerek:
-Ne oluyor burada diye sordu? Ferman sinirle:
-Bu yavşak gündüz vakti meydanın orta yerinde silah sıkıyor dediğinde yerdeki adam Haşim’e bakarak:
-Beyim, Nuri borcunu ödemedi. Senin emrettiğin şekilde borcu tahsil ediyordum dedi. Duyduklarım ile Haşim’e baktım. Bunu gerçekten o mu istemişti? Haşim duyduklarını umursamadan Ferman’a bakarak:
-Kahvehane benim kahvehanem. Silah doğrulttuğun adam benim adamım. Bir ceza kesilecekse ben keserim dedi. Ferman sinirle Haşim’e bakarak:
-Adamın gündüz gözüyle mahalle ortasında silah sıkarsa mesele senin meselen olmaktan çıkar dedi. Haşim, Ferman’a yaklaşarak:
-Benim sözümün üstüne söz mü söylüyorsun Ferman? Ne haddine diye bağırdığında Ferman sinirle bir şey söyleyecekti ki uzaktan iki el silah sesi duyuldu ve yerde yatan adam acıyla iki, bacağını tutarak inlemeye başladı. Herkes merakla ateş eden kişiye döndüğünde elinde tüfekle Haşim ve Ferman’a doğru yürüyen Aslan beyi gördüm. Yanlarına ulaştığında Aslan bey, Haşim’e bakarak:
-Burada önemli olan Paynalıların güvenliği. Adamın gündüz vakti silah sıkarsa gereken ceza kesilir. Ferman yapamaz belki ama ben yaparım. Şimdi sıkıyorsa bana konuş dediğinde Haşim, Aslan beye bakarak:
-Bu yaptığının bir karşılığı olur Aslan dedi. Aslan bey sinirle:
-Yıllar önce kahvehanenin altına kumarhane açacağım dedin. Yapma dedik dinlemedin. Eğer yaptıkların buranın huzurunu bozarsa bende senin huzurunu bozarım Haşim. Şimdi ya itini de alıp buradan gidersin ya da elimdeki tüfekle kumarhanende tek bir sağlam eşya bırakmam dedi. Haşim sinirle Ferman’a ve Aslan beye bakarak uzaklaştığında adamların yerdeki adamı almasıyla Aslan beye baktım. Aslan bey otoriter bir sesle:
-Bugün dükkanları erken kapatın. Herkes evlerine dağılsın dedi. Bunu duyanlar sorgulamadan dükkanlarını kapatmaya başladığında kuaförden çıkan Beril abla ile kapıya yöneldim.
Okan kapıdan çekilirken ona ters bir bakış atarak dışarı çıktım. Bakışlarım Ferman’ı bulduğunda silahını beline yerleştirdiğini gördüm. O da bana bakıyordu.
Gözlerimi hızla ondan çekerek bana doğru gelen Beril ablanın yanına ilerledim.