?Urfalıyım?

1036 Words
Ev burası olmalı" dedi Meltem Eylül'ü çocuklarla oynarken görünce "İşte Eylül orada" Arabadan indiler. Züleyha Eylül'ün yanına gitti. Raif Meltem'le beraber eve geçti. "Merhaba" dedi Raif orta yaşlı kadına. "Eylül'ü evlatlık almak istiyor Raif abi. Karısıyla beraber geldiler. Züleyha yenge Eylül'ün yanına gitti." dedi Meltem. Karı koca Raif'e baktılar. "Ne kadar vereceksin?" Duyduğu sorudan tiksindi Raif. "Eylül'ü parayla mı vereceksiniz hani yetimhaneye bırakacaktınız onu?" Meltem sinirden dudaklarını dişledi "Ne iğrenç bir zihniyete sahipsiniz" "Siz bilirsiniz" Sabırla iç çekip "Ne kadar istiyorsunuz?" diye sordu Raif cebinden çek defterini ve kalemi çıkarıp. "Gönlünden ne koparsa beyim. Çok cömert olduğunuzu duymuştuk" "Eylül belki de sevmez istemez bizi" dedi Raif. Karım önce konuşsun onunla. "Zenginlik içinde büyüyecek ne diye istemesin sizi" dedi orta taşlı adam. Raif dışarı çıktı. Karısı çömelmiş Eylül'ün minik ellerini avuçlarına almış okşuyordu. Onları yakından duymak için yanlarına gitti. "Bizimle yaşamayı ister misin Eylül?" diye sordu Züleyha tatlı bir sesle "Masallar okurum sana lunaparka gideriz hep severim seni ben" Züleyha'ya kanı ısınmıştı Eylül'ün. Eylül'ün altın sarısı saçlarını şefkatle okşayıp "Benim hiç çocuğum olmadı hep senin gibi bir kızım olmasını istedim" dedi Züleyha öptü ellerinden. Yeşil gözlerine umutla bakıp "Kızım olur musun Eylül?" diye sordu. "Annem olacaksın beni hiç bırakmayacaksın değil mi?" Eylül'ün korkarak sorduğu soru yüreğini burktu Züleyha'nın "Hiç bırakmayacağım bir tanem" dedi gözleri dolu dolu olurken. Kollarını sardı küçük savunmasız bedene "Canım kızım" başını okşadı. Züleyha'dan yemek kokusu alınca acıktığını hissetti Eylül. "Anne" diye mırıldandı gözleri kapalı kokuyu uzunca çekip. Raif gidip çek defterine iki yüz bin lira yazıp yaşlı adama uzattı. Geri döndüklerinde Eylül'ü Züleyha'nın kucağında gördüler. "Hemen de kaynaşmışlar" dedi Meltem tebessüm edip. Züleyha Raif'le Eylül'ü tanıştırdı. Raif Eylül'ün yıpranmış elbiselerine bakıp "Kıyafet alalım sana Eylül" dedi. "Kelebekli elbise de alır mıyız" diye heyecanla sordu Eylül. "Alırız canım" Züleyha Eylül'le beraber ön koltuğa oturdu. "Bu Eylül'ün kimliği" dedi Meltem kimliği Raif'e uzatıp. "Eylül'ü nüfusuma geçireceğim" dedi Raif. Eylül'e istediği her elbiseden aldılar. Züleyha aç olup olmadığını sorunca Eylül "Sen çok güzel yemek kokuyorsun" dedi. Evden çıkmadan patates ve köfte kızartmış yanına da pirinç pilavı yapmıştı Züleyha "Köfte patates kızartmıştım" Eylül'ün genişleyen gözbebekleri gülümsetti onu. Pembe yanaklarını okşayıp "Evimize gidelim ben çok acıktım" Raif arabayı sürmeye başladı. Züleyha Eylül'ü kucağına alıp bir elini avucuna alıp yarı açık camdan sarkıttı. "Rüzgarı hisset" dedi ellerini havaya bırakıp. "Vallahi bu kadın cennetlik" dedi Hayriye kapıdan kucağında kız çocuğuyla geçen Züleyha'ya hayranca bakıp. Sibel çiçekleri sularken başını çevirip onlara baktı. "Bunlar benim ailem" dedi Züleyha Eylül'e. "Bu iki teyze Raif'in yengeleri oluyorlar canım. Bu iki abide kuzenleri." "Aman maşallah ne tatlı bir çocuksun sen" dedi Hayriye Eylül'ü kucağına alıp. Sibel Eylül'le göz göze geldi. Bu çocuğu görür görmez sevmişti. "Bu da Raif'in kardeşi Sibel" dedi Züleyha. Minik eli tutup öptü Sibel "Hoş geldin bir tanem" dedi sıcak bir sesle. Züleyha hemen mutfağa geçti. Pera'da arkasından gitti. "Eylül çok şanslı. Yetimhanede sizin gibi bir karı kocanın gelip bizi evlatlık almalarını hayal ederdik çocuklarla" dedi Pera tabakları raftan alıp Züleyha'ya uzatıp. "Bence sende şanslısın Pera. Mehmet seni çok seviyor geçmiş zamanı getiremez sana ama bundan sonraki hayatını cennete çevirir" Sofrayı avludaki masaya kurdular. Eylül Raif'le Züleyha'nın ortasına oturmuş iştahla köftesini yiyordu. Susayınca Züleyha ayrandan içirdi ona. Yemekten sonra çay demlediler serin bir yaz akşamıydı. Sokak kapısına masayı kurup sandalyeleri yerleştirdiler. Burcu çaydanlığı getirip masaya koydu. Komşularda sokağa çıkmış oturuyor sohbet edip el işlerini yapıyorlardı. Çocuklar top oynuyor sevgililer el ele dolaşıyorlardı. "Gidip bakkaldan çekirdek alayım" dedi Burcu. "Buz gibi gazozda al içim kurudu valla" dedi Emine. Kamyon sokağa girince, "Biri evini taşıyor herhalde" dedi Sibel eşya yüklü kamyona bakıp. Kamyon karşılarındaki evin yanında durdu. Boran'ı görünce yutkunmaya korktu. "Beyler dikkat edin kırılacak eşyalar var o kartonda" dedi Boran kartonları indiren gençlere. Sibel'e bakıp "İyi akşamlar" dedi. Raif "İyi akşamlar bu evi satın mı aldın?" diye sordu. "Çoktan almıştım aslında otelde kalmayı istemiyorum artık" dedi Boran. "Gel bi çayımızı iç oğlum" dedi Hayriye. "Çetin kalk bakayım yer ver abine" Sibel Boran'ın oturmasını istemiyordu. Tam karşısına oturunca hızla eğdi başını yere. Avuçlarını ter basmıştı. Ağzını açsa kalbi fırlayacakmış gibi geldi ona. Heyecandan dili damağı kurumuştu. 'Çocuklarımın annesi sen olacaksın' sözü kulaklarında çınladı birden. "Ayağın nasıl oldu Sibel?" Başını kaldırıp gözlerinin içine baktı. Hücrelerine kadar titredi. İrkildi birden "Gayet iyi" dedi hızlı hızlı. "Ne işle uğraşıyorsun?" diye araya girdi Raif. "Tarım ve hayvancılıkla uğraşıyorum. Burada da zeytin bahçem var." "Buralı mısın?" "Urfalıyım" "Urfada mı oturuyordun?" "Bazen Urfada bazende buradayım ama Urfada daha çok kalıyorum çünkü işlerimin çocuğu orada" "Aldığın evin eski sahibi huysuz kadının tekiydi. Yıllar önce terk etmişti burayı." "Bennu hanım geçen ay ölmüş kızları evi bana sattılar" dedi Boran. "Artık komşuyuz" ~~~~~~~~~ Evlerine baskın yapar gibi gelen kocasına baktı Zeliş. İkizler babalarının kucağında oturmuş gülüşüyorlardı. "Benim güzel kızım öğretmen olmuş ha?" dedi Adnan. Meltem babasının sözlerini duymuyor onun yanında gelen kendisine yiyecekmiş gibi bakan herife bıkkınca bakıyordu. Daha fazla dayanamayıp ayaklandı "Ben yatıyorum iyi geceler size" İkizlerde yattıktan sonra, Celal oğluna nefretle bakıp "Neye geldin Adnan?" diye sordu. "Sizi özledim" Zeliş nefretle baktı kocasına "Paran bitti o yüzden geldin kimi kandırıyorsun sen" "Misafirin yanında ayıp oluyor" dedi Adnan dişlerini sıkıp. "Misafirinde sende sktir gidin!" dedi Celal oğluna tokat atıp. "Karısına sahip çıkmayan koruyup kollamayan, çocuklarına babalık yapmayan bir evlada ihtiyacım yok benim" Zeliş ilk defa sempati duydu kayınbabasına. Celal ilk kez gelininden yana olmuştu. Adnan böyle bir tepkiyi hiç beklemiyordu "Baba sen neler söylüyorsun" "Dediğimi duydun defolun gidin evimden." tükürür gibi konuştu. Sonra gelinine döndü Celal "Zeliş kızım hemen yarın boşanma davası açıyorsun bu ite." dedi Celal. Oğlunun üstüne yürüyüp yakasına yapıştı "Torunlarımın rızkını sana yedirir miyim sandın ha" yaka paça attı onları evden. "Bana borcunu nasıl ödeyeceksin Adnan efendi" silahı çıkarıp çenesinin altına getirmişti Kemal. Adnan'ı sertçe dürtüp "Nasıl ödeyeceksin söyle" diye bağırdı. "Sana verecek hiçbir şeyim yok alacaksan canımı al gitsin" dedi Adnan çocuk gibi ağlayıp. "Kızını istiyorum o zaman. Borcuna karşılık olarak" "Ben pezevenk değilim!" diye bağırdı Adnan "Meltem'le evleneceğim" "Zorla olmaz" "Senin şu ikizler pek tatlı şirin şeylerdi. Ölmelerini istemezsin değil mi Adnan" "Çocuklarıma dokunursan seni öldürürüm!" sert yumruğunu Kemal'in yanağına indirdi Adnan. Kemal yumruğun acısını fena çıkardı Adnan'dan. Onu yere devirip sırtına oturup saçlarını arkadan çekti "Kızınla evleneceğim diyorum işte. Orospu yapsam daha mı iyi" Adnan ilk defa ölmek istedi. Kumar oynadığına, kadınlarla yatıp kalktığına, ailesini tüm bu iğrenç istekler için dağıttığına bin pişman olmuştu. Bölüm sonu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD