İki gündür, kendimi kapattığım bu odada neredeyse uyku yüzü görmemiştim. Pars, evde sessiz bir hayalet gibi dolaşıyordu; mutfakta yemek yapıp kapıya bırakıyor, boş tabakları alıp hiçbir şey söylemeden yine ortadan kayboluyordu. Onun bu halini görmek beni biraz üzse de, şu an için bunu düşünemeyecek kadar yorgundum ve zihnimdeki tüm odağımı bu savaşa vermek zorundaydım. Yorgunluk vücuduma ağır bir yük gibi çökmüştü. Bedenim dayanamıyordu artık; gözlerim bilgisayar ekranında zorlanıyor, hareketlerim yavaşlıyordu. Bir anlık bile olsa dinlenmeye ihtiyacım vardı. Kendimi çalışma odasındaki kanepenin üzerine bıraktım, gözlerimi kapatıp sadece birkaç dakika dinlenmeyi umuyordum. Ama derin bir uykuya dalmıştım, bedenim tamamen pes etmişti. Uyuduğumda korkunç bir kabusun içinde sıkışmıştım yine.