İbrahim Bey’in evinde yaşadığımız o gergin dakikalar, aslında beklediğimden daha kolay bir şekilde son bulmuştu. Pars’ın yanımda durması, bu zorlu konuşmanın üstesinden gelmemi sağlamıştı ama dedesinin sözleri içten içe bir baskı yaratmıştı. Köşkten ayrıldığımızda hava kararmış, İstanbul’un gece ışıkları yolumuzu aydınlatıyordu. Arabaya bindiğimizden beri Pars, yanımda sessizce oturuyordu. Elini yine elime usulca koydu, sanki her şeyin yoluna gireceğini bana hatırlatmak ister gibiydi. Yüzünde şu andan oldukça keyif alan bir ifade vardı. “Hayırdır Pars bey, pek bir keyiflisiniz bakıyorum?” dedim sinir olmuş bir şekilde. “Valla keyfime diyecek yok. Nede olsa aşık olduğum kadın beni sevdiğini söylemiş.” dedi pişmiş kelle gibi sırıtırken. Bense onun bu haline gülmekten kendimi alamamıştım.