28. BÖLÜM (G)

2020 Words
Özgür gülerek bana bakarken diğer adamlar da bana -Günaydın- diyerek salona geçtiler. Özgür onlara yer gösterince mutfağa yanıma geldi. Elinde büyük bir torba vardı. Üzerimde dizlerime bile gelmeyen tişört ile karşılarına çıkmak zorunda kalmıştım ve Özgür'ün aklında ne vardı acaba, sabahın köründe bir elin parmakları kadar adamla eve gelmeyi düşünürken? "Günaydın, kalbimin yangını. Kahvaltını yaptın mı?" "Yaptım. Kapıları kilitlemişsin." "Ah! Çok özür dilerim. Alışkanlıkla düşünemedim. Bahçeye mi çıkacaktın?" "Hayır. Yangın çıkarsa evde yanarak ölmeyecektim." "Sen kendin yangınsın, kız. Hangi yangın seni öldürür? En kötü ihtimalle ejderha çıkarırsın." "Çok komik, gerçekten. Ben niye gülmedim ki? Enes ve diğerlerinin burada ne işi var? Üstüme bak. Fifa turnuvası için erken bir saat değil mi?" "Daha evet bile demeden karım oldun, dırdır ediyorsun. Çok aşığım sana." Boş elini belime koydu beni kendine çekerken. "Ne evetinden bahsediyorsun?" "Sen doydun değil mi? Doydunuz yani?" Torbaları bırakıp diğer elini karnıma değdirdiği her an içime aktif yanardağdan taşan lavlar akıyordu. Karnıma dokunmasını, okşamasını, sahiplenmesini sonrasında hayal kırıklığı yaşamamak için hiç mi hiç istemiyordum; ama dokunmazsa da bir şeyler eksik kalacakmış gibi, karnım üşüyecekmiş gibi hissediyordum. "Özgür. Niye buradalar?" Sesimi asgari seviyede tutmaya çalışıyordum. Benim evim değildi neticede. İstediğini getirebilirdi. Hesap sormam saçmaydı aslında. "Odaya geçelim. Açıklayacağım. Sen de giyinirsin. Huzursuz olma daha fazla." "Önlerinden geçip bir de seninle yatak odasına mı gireyim yani? Huzursuzluğumu gidermek için çivi çiviyi söker yöntemini mi öneriyorsun?" "Ben seninle nasıl başa çıkacağım? Bir an önce Nefise hanımla konuşmam lazım." Ne alaka? Bebeği şimdi de istemiyor muydu yani? Elini karnımdan çektim istemsizce. "Gel. Adamları erkenden uyandırdım. Kahvaltı etsin onlar da. Biz de giyinelim." Özgür yeterince giyinikti bence. "Beyler buyrun kahvaltı bu tarafta hazır. Enes sen yardımcı olur musun?" "Tabii. Selam Gonca. Nasılsın?" Nasıl mıyım? Nikah salonunun önünde Özgür'ü beklerken gelip de kocam olması gereken kişiyi Amerika'ya kaçmış gibi hissediyorum. Kötüyüm yani. "İyiyim. Sen?" "İyi olmaya başlayacağım. Sizinle beraber. Uzun uzun konuşuruz." Göz kırpıp mutfağa geçti. Yatak odasına girdiğimizde yatağı bile toplamadığımı fark ettim. Utandım. Özgür dün gece yanımda uyumuştu. Emindim. Yastık ve çarşafın buruşukluğu bas bas bağırıyordu bunu. Kokusu da tabii, en çok o bağırıyordu ağzı dili olmadığı halde. "Duş almak ister misin? Ya da saçlarını örmek? İstersen yani. Böyle güzel olmadığından değil de sen istersen örebilirsin. Ben bu halini de seviyorum, yanlış anlama beni. Sadece belki..." Gözleri saçlarımda saçmalıyordu. Tabii ki örmek isterim. Çarşamba cadısı gibi dolaşmıyorum gündüz vakitlerinde. Geceye özel bu durumum. "Özgür. Çok saçmaladın. Yeter. Açıklamanı bekliyorum." "Gonca evleniyoruz. Söylüyorum dün akşamdan beri aslında; ama tam anlamadın sanırım." "Yok ben anladım da sen anlamamışsın. Seninle evlenmeyeceğimi söylüyorum ya ben de dün akşamdan beri." "Ben de onu diyorum aşkım, sen anlamamışsın. Evleneceğiz az sonra." "Az sonra mı? Bu adamlar kim?" "Nikah kıyacak kişiler ve şahitler." Kahkaha atmamam imkansızdı. Aynı anda sağ elimle Özgür'ün alnına, yanaklarına dokunmaya da başladım hızlı hızlı, mantıksız cümlelerinin altında yatan çok gizli nedeni bulabilecek bir bilim adamı edasıyla. "Ateşin de yok ki. Neye yorsam bu halüsinasyonları?" "Yangınım var benim, ateşim niye olsun? Hadi Gonca daha fazla bekletmeyelim." Yatağa gidip koyduğu torbadan kıyafet çıkarmaya başladı. Beyaz keten pantolon ve yine beyaz keten uzun kollu gömlek çıkarıp yatağa bıraktı. Bir de beyaz uzun bir elbise. Yakına gidip elimle dokunmaktan, elbiseye bakmaktan kendimi alamadım. Altı yıl önce giydiğim nikah elbiseme o kadar çok benziyordu ki. Gözlerimi durdurmak için göz yaşı vanamı çevirmeye geç kalmıştım. "Özgür sen bunu nasıl yaptın?" "Doğru kişilerle arkadaşlık kurmuşum zamanında." "Enes gibi mi? Alara ya da Sıla gibi mi? Anlattığın hikayede Enes de vardı. Şimdi en kötü gününe sebep olan ve şahitlik yapmış kişiden en güzel anına da şahitlik yapmasını mı istedin? Diğer ikisi nerede?" "İstemezsen yapmaz. İmam şahit olur onun yerine. Nikahı kıyacak kişi eniştesi. Daha hızlı şekilde evlenemezdim seninle. Bir dakikaya bile tahammülüm yok artık. Hadi Gonca. Hadi kalbimin yangını. Hazırlanalım." "Şu an on iki yaşındaki şımarık bir çocuktan farkın yok gözümde. Hatta o Özgür hiç şımarık değildi. Hiçbirimiz şımarık olma lüksüne sahip değildik. Tabii seni zengin bir aile evlat edindi. Şımarttılar. Kendi nikahına bile öyle bakkala çakkala giderken ya da trafikten ya da Allah korusun kazadan falan geç kalmadın. Amerika ya Amerika. Kıta değiştirirken geç kaldın." "Ne demek bu Gonca? Yıllarca seni bulmak için çırpındım, durdum. Ben bulmadım belki; ama sonunda yanımdasın. Neden istemiyorsun beni? Delirdiğimi, seni çok istediğimi görmen için ne yapmalıyım? Söyle yapayım." "Bulduğun kişi aynı mı sanıyorsun? Değişmemiş mi hiç? Büyümemiş mi, yaşamamış mı? Acı çekmemiş mi, seni mi beklemiş? Beklediğim zaman gelecektin. Mutfakta zıkkımlanan şahit diye getirdiğin Enes'in keyfini yapmayacaktın." "Özür dilerim Gonca. Hata yaptım. Telafi etme şansımı alma benden. Affet beni. Evlen benimle. Yalvarırım. Benim için aynısın. Hala küçük kadınımsın. Beraber yaşayalım bundan sonra. Artık acı çekmek yok. Beni beklemediğin bir zaman geldim, seni beklemediğim bir zaman buldum. Olmaz artık, sensiz yaşayamam." "Hamileyim diyorum. Senden değil bu bebek. Senin değil. Aklından neler geçiyor, bilmiyorum. Tahminlerim var; ama dinle. Belki birçok kişiyle yattığımı düşünüyorsun, için içini kemiriyor. Yine de sormuyorsun. Belki de tek bir kişiyi çok sevdiğimi ve kendimi ona isteyerek verdiğimi, gitmek zorunda olmasa evleneceğimizi düşünüyorsun, için içini kemiriyor. Yine de sormuyorsun." "Sormayacağım. Evet içim içimi kemiriyor. Hamile olduğun için ya da benden olmadığı için ya da başkalarıyla yattığın için değil. Buna ben sebep olduğum için. Anladın mı şimdi? Şu konuda yanılıyorsun. Karnındaki benim bebeğim. Kabul etsen de etmesen de Atasoy artık. Bu nikah zaten kıyıldı. Karımsın Gonca. Kocanım senin. Adet yerini bulsun diye, sana -evet- diye avazım çıktığı kadar bağırmak için getirdim o adamları buraya. Enes siktir olup gidebilir istemiyorsan. Ama sen gitmeyeceksin. Benimle kalacaksın. Ölüm bizi ayırana kadar. O zaman ayrılır mıyım emin değilim." "Ailen nerede? Bu mutlu günümüzde neden yanında değiller? Neden gizli evleniyoruz?" Gözlerini kapattı. Derin bir nefes aldı. Al al. İhtiyacın olacak. Az önce söyledikleriyle ben ikna olmuştum; ama herkesi ikna edemezdi. Herkes benim gibi aptal aşık değildi. Herkes benim gibi Levent ile yattığına pişman olup da sabahında Özgür'ü düşünen -Nerdesin, hani biz evlenecektik.- diyen saf Gonca değildi. "Gizli değil kalbimin yangını. Hızlı. Karım olmadığın her saniye aleyhimde işliyordu dün akşamdan beri. Hepsini konuşacağız. Yine ateşkes imzalayalım. Sonra ilk kavgamızı da ilk barışma seksimizi de yaparız. Nefise hanım izin verirse tabii." Nefise hanımı bu yüzden söylemişti demek ki, az önce. Aklımdan istemediğini düşündüğüm için utandım. Bebeği gerçekten istiyordu ve benden çok düşündüğü kesindi. -+Evet desene. Kalp krizi geçirmemizi mi istiyorsun bu yaşımızda? Gençliğimize daha doyamadan ve bebeğin doğumunu bile göremeden. Çok iyi bir baba olacağını göremiyor musun? Çok iyi bir koca tabii aynı zamanda. Desen ki bir yıl daha yatmayalım, patlasa da yatmayacak biri Özgür seninle. Başkalarıyla da yatmayacağını anlamışsındır herhalde. Boğaziçili olmaya gerek yok bunu anlamak için. Seni mutlu etmeye adamış kendini. İç sesin olmaktan yorulduk vallahi. Azıcık da kendi aklından bul bazı şeyleri. Bir hazırlan çık şu odadan da evet de. Balayına biz çıkacağız sizin yerinize. Son bir günde altı yıldan daha çok yorulduk Ya Hu! Bana karşı, kısıtlı bir süre bir arada olsak da hep nazikti. Ailesi istemeyecekti. Emindim. O da biliyordu; ama buna rağmen her şeyi göze almıştı. Benimle olabilmek için yapmıştı bu nikah hazırlıklarını. O güne benzesin istemişti. Sekiz temmuza. Düğünü de o gün istiyordu. Dün gece söylemişti. Ben ciddi olduğunu düşünmesem de Özgür kararını vermişti. Gece benim yanımda uyuduğunu düşünmüştüm. Yanılmıştım. Hiç uyumadığını ve tüm bunları ayarladığını gözlerine biraz bakan herkes anlardı. Yanımda yatmıştı sadece. Çillerimi saymak için. Kendime izin verdim. Ne olursa olsun. Ne gelirse gelsin. Özgür'le olsun, Özgür'den gelsin. Basit bir istediğim olsun davasını kazanmak değildi amacı. Hiçbir zaman şımarık bir çocuk olmamıştı Özgür. Beni seviyordu. Ben Aslı'ydım, o bana gelebilmek için diyarlar geçen Kerem. Ben Şirin'dim, o benimle olabilmek için dağları delen Ferhat. Ben Leyla'ydım, o bana varabilmek için çölleri aşan Mecnun. Ben Gonca'ydım, o beni alabilmek için her şeyi göze alan Özgür. En çok da sonuncusunu sevdim. Biz gerçektik. Hikayemizin masal olmasına gerek yoktu. Altı yıl daha beklemeye dermanım da yoktu zaten. Öldükten sonra kavuşmak zorunda değildik diğerleri gibi, yaşarken de bir arada olabilirdik. Biz nefes alıyorduk. Kanımız ikimizin de damarında hala sıcacık akarken birbirimizin olmak için neyi beklemeliydik ki? "Duş almalıyım. On dakika verir misin bana?" Dudaklarımı öptü. "Affettin mi beni? Evlenecek miyiz?" "Affettim. Evleneceğiz galiba, eğer hava alanına gidip birini alman gerekmiyorsa." Kendime engel olamadım kusura bakma Özgür. Bu kadarına hakkım var. "Pişman etmeyeceğim seni. Bir ömür beklerim; ama on dakika iyi." Gülüyordu. Üstüne alınma sinirlerini aldırmıştı sanırım. Özgür daha odadayken kızlara gelemeyeceğimi söyleyen bir mesaj attım. İçimden bir ses de bana öyle söylüyordu çünkü. Duşa girip üzerimde duş jeli kokusu kalacak şekilde hızlıca duş aldım. Saçlarımı tarayıp hemen kuruttum alelacele. Hala nemliyken örgü yaptım saçımı ve dişlerimi fırçaladım. Elbise odada kalmıştı. Havluyu dikkatlice sararak odadan çıktım. Özgür giyinip çıkmıştı. Rahatladım. Tekrar onun olmama belki de dakikalar vardı; ama utanıyordum. Benim için ne kadar eski olsa da aynı zamanda yeniydi de. Çok lüks bir mağazadan alınmış, içindeki hediye kadar pahalı görünen dış kutusu organze, ipek kurdela ile süslenip kapatılmış bir hediye paketiydi Özgür benim için. Doğum günümde gelen en güzel hediyemdi. Ben her şeyimi kaybettiğimi düşünürken bana her şeyimi geri verendi, ruhuma eş, ömrümün yarısı, kalbimin tamamıydı. Elbiseyi giydim dikkatlice. Tam üstüme göreydi. İlkinden daha da güzeldi kesinlikle. Dolaptaki aynadan görüntüme baktım. Özgür beni nasıl görüyordu bilmiyorum; ama kendimi ortalama da görsem şu an ortalama üstü bir gelin olduğumu fark etmemi söylüyordu ayna. Ben de beğendim kendimi. Sadece çiçeğim eksikti. O da nazar boncuğum olsun diyerek odadan çıktım. Salondaki diğer duvarda kalan yemek masasında herkes yerini almıştı. Özgür hariç. O, giyinmiş halde, beyazlar içinde, elinde kadife çiçeklerden yaptığı buket ile beni bekliyordu. Çiçeğim de vardı demek ki. Özgür'le hiçbir şey eksik kalmıyordu. O gün kendisi eksikti, şimdi ise buradaydı. Bana doğru geldi ve elini uzattı çiçeğimi de uzatırken. Gömleğinin cebinde de bir tane kadife vardı. Saçlarını bağlamış, tıraş olmamış, Özgür haliyle çok yakışıklıydı. Onun için ortalamanın üzerinde olmam yetecek miydi acaba? Nikah memuru ayağa kalkıp bana elini uzattı. "Merhaba Gonca hanım, ben Murat Çelebi. Gölbaşı Belediye Başkanı'yım. Hazır olduğunuz zaman başlayabiliriz." "Memnun oldum Murat bey." "Merhaba Gonca. Ben Orçun Bekdemir. Dün geldiğin hastanede başhekim yardımcısıyım. İlk kez nikah şahidi oluyorum. Heyecanımı mazur gör." "Hiç belli olmuyor, emin olun. Memnun oldum." Dün hastanede bulunma sebebimden dolayı kendimden utansam da şimdi o sebebe sırtımı vermiş, tersi istikamette yeni hayatıma doğru imza atmak üzereydim. "Gonca, uzun zaman oldu. Çok özür dilerim. Söyleyecek çok şeyim var; ama şimdi sadece evet demek istiyorum." "Tamam." Diyecek bir şeyim yoktu ona. Tek başına sorumlu değildi kesinlikle. Yine de birilerine kızmak zorundaydım. Şu an Özgür'e kızamazdım. "Gonca, Mehmet Emin bey de dini nikahımızı kıyacak." Özgür beni son kişiyle de tanıştırınca yerimize geçtik. Kalbim, çizgi film karakterlerinin heyecanlığında olduğu gibi durması gereken yerden, olması gerekenden fazla yer değiştiriyordu ve herkes de bunu görüyordu eminim. Özgür bana baktı bir an. Gözlerimi kapatıp hazır olduğumu belirttim. Gülümsedi yakışıklı yüzüyle. "Kendi soyadınızı kullanmak için imza atmak ister misiniz?" Bir an anlamadım. Sonra dank etti. Özgür bunu da düşünmüştü haliyle. On dokuz yaşında ergenlikten yeni çıkmış biri olmadığını her şekilde bana kanıtlıyordu. "İsterim, teşekkürler." Özgür kendi şahsiyetime benden bile fazla duyduğu saygısıyla asıl ona karşı saygı duyulması gerektiğini biliyor muydu acaba? Seni doğuran annenin ellerinden öpmek için neler vermezdim. Benim de annem belli değildi; ama seninki sütünü vermeden daha helal etmişti bana göre. Memur gerekli soruları sorduğunda -evet- dedim. Evet. Evet. Evet. Özgür'ün karısı olurum. Sıra Özgür'e geldiğinde gerçekten de bağırdı. Mikrofon yoktu belki ama megafon varmış gibiydi. İlk kez güldüm. O kadar uzun zamandan beri kendimi tutmuştum ki, mutluluk benim kapımı hiç çalmayacakmış ve hakkım değilmiş gibi. Şimdi mutluluğun her türlü anlamını iliklerime kadar hissediyordum. Mutluluk Özgür'le gitmiş, yine onunla geri gelmişti. Ayağına basıp ayağa kalktım. Özgür'ü ben öptüm bu kez. Yanımda kimin olduğu, bize kimin baktığı, hakkımda kimin ne kadar, ne düşündüğü umrumda değildi değildi ilk defa. Aile cüzdanını bana veren Murat bey ve diğerleri sırayla tebrik ettiler bizi. Dini nikahımız da kıyıldıktan sonra hepsi birden evden ayrıldı. "Gonca Tekcan Atasoy?" "Özgür Atasoy." "Cık, cık, cık. Kocacığım diyeceksin bundan sonra." "Kocacığım." Gözlerini kapattı ve beni kendine çekip daha çok bastırdı. "Şu an orgazm olmuş olabilirim. Sana ihtiyacım yok artık." "Öyle mi? Kocacığım." "Kalbimin yangını. Karıcığım. Nefise hanımın numarası var mı sende?" "Evet, var; ama aramama gerek yok." Yüzü düştü. "Anladım. Haklısın. Bekledim, yine beklerim. Yanında uyuyayım yeter." "Aramama gerek yok; çünkü söyleyeceği hiçbir şey şu an seninle sevişmeme engel olamaz." Elinden tutup yatak odasına doğru yürümeye başladım. Bizim gerdeğimiz bile Amerika saatine göreydi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD