2. BÖLÜM (L)

1757 Words
"Hadi Levent, bir kez daha seviş benimle." Bu kadın beni robot sanıyordu sanırım. Robotların bile ara ara şarj edilmesi ya da ne bileyim yağlanması falan gerekiyordur; doyumsuzluğun bu kadarı iliğimi kemiğimi kurutmak üzere. "Ece, insanım ben de. Yeter yoruldum." Hala göğsümü dişlemesi beni hareketlendirmekten çok sinirlendiriyordu artık. Her hücremle bıkmıştım. Omuzlarından tutup kaldırdım üstümden ve yataktan çıktım. Doğruca banyoya girdiğimde peşimden gelmesi ılık suyun rahatlatıcı etkisini bile alıp götürüyordu benden. Hava zaten yetmiş dereceydi, bu kadınla dünyada cehennemi yaşamaya başlamıştım. "Seni yıkamak istiyorum. Bana karşı mesafeli olmaya başlaman hoşuma gitmiyor haberin olsun." Sadece yıkayacaksan sorun yok. Oramı buramı kurcalama yeter. "Hava çok sıcak Ece. İnan sevişmek bu sıcaklığı düşürmeye yardımcı olmuyor. Bu havada bırakmak istediğim mesafeye minnettar olman lazım." Kuaförden geldiğimizden beri üstümdeydi. Fönü sevişirken bozulsun diye mi çektirdin yani? "Klima açık, daha ne yapayım?" Doy lanet kadın doy. Daha ne yapacaksın? "Evet klima açık, seks yaparken terleyeceğimi de hesaba katarsak belime vuran 18 derece ile zatürre geçirmemi istiyorsun sanırım." Daha ne yapmam, ne söylemem gerek istemediğimi anlaman için? Hayır aptal olduğunu da düşünmüyorum. Hacettepe Diş Hekimliği'ndeyiz. Sahi nasıl başlamıştık biz? Aklı olup da parası olmayan insanlardanım. Asgari ücretle un fabrikasında çalışan işçi bir babanın en büyük çocuğuyum. Annem çalışmıyor. Evde ikisi lisede biri ilkokulda okuyan üç küçük kardeşim daha var. Yozgatlıyız. Akdağmadeni. Sınavda Hacettepe Üniversitesi Diş Hekimliği'ni kazanmam ailemi çok sevindirse de farklı bir şehirde okumanın altından kalkıp kalkamayacağımızı hepimiz düşünüyorduk. Kayıt için gelmek bile olaydı. Devlet yurdu çıkmıştı odada altı kişi olan. Testosteron kokulu, ranzalı küçük bir odada altı abaza erkek. Bölüme birincilikle girmişim, kayıtta öğrendim. Her türlü bursa krediye başvurdum. Mezun olunca ödenir nasılsa düşüncesi ile... Burs çıktı. Bir de harç için kredi. Afilli tanıdıklarımız olmadığı için başvurduğum sınırlı yerlerden de olumsuz sonuçlar aldım. Bir şekilde başladım. Okul ve yurt dışında çok sosyal hayatım yoktu. Giyecek kalite kıyafetlerim ve çeşit çeşit ayakkabım da yoktu. Eve sadece mecbur oldukça ve uzun tatillerde gidiyordum. Kazandığım bölümün hakkını veriyordum. Hem teorik hem pratik derslerde iyi ki bu bölüm, iyi ki bu üniversite diye düşünüyordum. Devamsızlık yapma gibi lüksüm, ders bırakarak yaz okulunda tekrar alma gibi boş vermişliğim olamazdı. Yazları bir sonraki yıl için çalışmalıydım. Dersi iyi dinleyip gözüm kapalı not tutuyordum. Sonra bu notları sınıftakiler fark edip istemeye başladılar. Ben zaten biliyordum ve kaynağı bendeydi. Paylaşmaktan çekinmedim. Sonra hem aklı hem de parası olan Ece de bu notları isteyenler arasına girdi. Konuşmaya başladık. Hoş bir kızdı. Zenginliğin yürüyen hali gibiydi. Bir giydiğini tekrar giymiyor, arabası ile okula geliyor, babasının aldığı evde tek başına yaşıyordu. Aslen Adanalı. Benden hoşlandığını kendisi söyledi. Benim bir sevgili için ne yeterli bütçem ne de böyle bir hayalim vardı. Hayalim Ece'nin sahip olduklarına mezun olduğumda kendi kazandığım para ile sahip olmaktan öteye gitmiyordu. Teklifi o yaptı. Bana rağmen. Az çok kapasitem anlaşılıyordu, bunun önemli olmadığını, paranın sorun oluşturmayacağını söyledi. Oluşturmadı da. İkinci dönemden sonra bana hediyeler almaya başladı. Önce ders kitaplarım, kıyafetler, ayakkabılar... Hoşlanmadığımı söylediğimde hep bir bahanesi vardı. Zart günü, zurt günü. Günleri bitmiyordu bana hediye almak için. Sonra hediyelerin yükte hafif pahada ağır olanları gelmeye başladığında itiraz ettim. Bu şekilde devam etmek istemediğimi söyledim. Şartımı kabul ettiğinde içten içe kanıma işlediğini anlamıştım; ama aradan üç yıl geçmiş ve biz okulun son yılına kadar gelmiştik. İlk yılın sonunda birlikte yaşamayı teklif etti. Ailesi çok sık gelmediği için, Ece'yi de sevdiğimi sandığım için kabul ettim. Şimdi banyoda önümde eğilmiş beni kendisi için kullanılabilir hale getirmeye çalışırken ona tepkisiz kalmaya çalıştım. Kahretsin ki, işinde çok iyiydi. Bazen kısa da olabilen uzun sarı saçlarını tutarak sertçe çektim. Ağzından çıkarken canım yanmıştı benim de. "Ece, yapma dedim. Yoruldum." "Tüm işi ben yaparım, hadi ama." Sikeceğim şimdi. Yerden kaldırıp ters çevirdim duvara ellerini yaslarken. İstediğini almadan beni de sikimi de rahat bırakmayacaktı. Elimle kendimi hazırlayıp sertçe içine girdim. Çığlık attığında sadece bir an önce bitsin diye içinde gidip geliyordum. Bittiğimde onun ne durumda olduğunu umursamadım. Duş kabininden dışarı ittim. Tek başıma huzur içinde banyo yapmak istiyordum sadece. Gözlerimi kapattığımda hafif çilli burnu ve turuncu saçlarıyla sadece Gonca geliyordu gözümün önüne. Gonca'yı o salonda fark ettiğimden beri Ece'yi almaya gidiyordum. Daha öncesinde böyle bir şey yapmamıştım Ece istediği halde. Tuvalet önünde elinde çanta ile kız arkadaş bekleyen erkek olmamıştım hiçbir zaman; ama şimdi Ece'nin işi bitmeden kapıda bitiyordum ben de. Hafifçe bana güldüğünde kırışan burnu ile çok sevimli oluyordu güzelliğinin yanında. Hele ki; turuncu saçları... Hiçbir boyanın karışımıyla elde edilemeyecek yangından çıkan alev turuncusu saçları... Bugün de çok güzeldi. Başının etrafında taç gibi örmüştü saçlarını. Son aylarda aklımda olan, sahip olmak istediğim tek şey Gonca'ydı. Ece ile konuşup ayrılmaya karar vermiştim birkaç ay önce. Bu şekilde devam etmem Ece'ye haksızlıktı. Sarı saçlarını tuttuğumda turuncu olduklarını hayal ederek nereye kadar devam edebilirdim ki? Gerçeğine dokunmalı, gerçeğiyle yanmalıydım. Gonca ile de bir şekilde iletişime geçmem gerekti bu durumda. Hoş Gonca istemese bile Ece'den ayrılmaya kararlıydım. Her an dip dibeydik. Okulda, sırada, kantinde, yemekhanede, kafede, arabada, evde... Başka arkadaşım yok gibiydi. Şimdi bile yaz tatilinde olmam gereken zamanda Ankara'ya erken dönmüştüm Ece hanım istedi diye. Yaz okulundaydı ve evde yalnız korkuyordu güya. Boğulmaya başladım. Kendimi, söylemek acı olsa da para karşılığı yaşlı ve zengin kadınlarla birlikte olan erkeklerden farksız hissediyordum. Bana tersti, olmaması gereken bir şeydi, olmuştu ve bitmeliydi. Duştan çıkıp belime sardığım havluyla yatak odasına ilerledim. Ece yatakta uyumuştu. Yüzüne düşen saçını çektim. Neden ihtiyaç duyuyordu ki böyle takma bir saça? Tamam kabul saçları çok kısaydı ve uzun olmalarını istiyordu, o zaman neden sürekli kestiriyordu? Tamam saçlarını hep boyattığı için boya saçlarına zarar veriyor, uzamasını engelliyordu, o zaman neden ısrarla sarıya boyatıyordu? Tamam sarı renk seviyordu ve sarıyı kullanmak zordu, o zaman... Kadınların ofsaytı anlamaması gibi bu olaya yeterince kafa yormuştum ve işin içinden çıkacak kapasiteye sahip olmadığıma karar vererek sorgulamaktan vazgeçmiştim. Şimdi O da uyurken dışarı çıkıp nefes almaya karar verdim. Havanın boğuculuğu evde klimalı odada Ece ile olmaktan daha az etkiliyordu beni. Zehirlenmiştim ve bir an önce sistemimden atmam gerekiyordu onu. Son bir yılım kalmıştı. Normal şartlarda başka bir kadın için asla Ece'yi bırakmazdım; ama durum bu değildi. Artık Ece ile olamayacağımı anladığım zamanda Gonca çıkmıştı karşıma alev alev yanan ve yakan haliyle. Evinin önüne gittiğimde hava kararmıştı, saat ona geliyordu. Salon ışığı yanıyordu. Gidip konuşsam, anlatsam derdimi... Dinler miydi? Ece ara sıra bahsediyordu oradaki kızlardan. Gonca'yı beğeniyordu anladığım kadarıyla. Çok yetenekli olmasa daha lüks bir yere gideceğini söyleyip duruyordu. Çocuk esirgeme kurumunda büyümüştü ve yaptığı işin okulunu okumuştu. Ciddi mi düşünürdü hemen? Böyle bir şey erkendi benim için. Yirmi üç yaşında daha okurken, para kazanmaya başlamadan ve aileme destek olmadan böyle bir şey istemediğimden emindim. Büyük sorumluluklar alacak kadar büyüdüğüme inanmıyordum. Peki ya ailesi de yokken hiç mi ona göre değildi bu olaylar? Yani ya hemen ciddiyete binerse her şey. O zaman ben ne derdim, ne isterdim? Denemeden bilemezdim. Denemek zorundaydım. Gonca doğru kişi, kalbim böyle söylerken dinlememek olur mu? Kafamda Ece bitmişti çoktan. Bunları düşünürken telefonum çaldı. Ece'nin aldığı. Hepsini bırak dese tereddüt bile etmezdim. Evden çıkalı bir saat olmuştu. "Efendim Ece?" dedim sesimin bıkkın çıkmasına özellikle dikkat ederek. Açmazsam ısrarla aramaya devam edeceğini biliyordum. "Nerdesin. Haber vermeden çıkmışsın." "Uyuyordun. Dışarda bir işim var, gelirim az sonra." "Ne işin var ki benim bilmediğim? Arabayı da almışsın. Uzakta mısın?" Hay sıçayım. Hemen varabilmek için arabayla gelmiştim. Yalı kazığı gibi dikilip düşünmekten bir adım bile atamadan bir saat geçmişti. "Eve gelince konuşuruz tamam mı, kapatıyorum." Şu an başka bir evde bambaşka bir konuşma yapmam lazım. Son sekiz aydır sakinliği, ses tonu derinden etkilemişti beni. Kuaför kapısında konuşulacak konu değildi. Şimdi evine girmek için gökten cesaret yağmasını bekliyordum çok sıcak ağustos akşamında. Tam bir adım atmışken kapıdan çıkan herif çok tanıdık gelmişti. Bu apartmanda mı oturuyordu? Gonca'nın patronu, salonun sahibi, adı neydi? Salon Serhan. Birlikteler miydi acaba? Arabasına binip uzaklaşırken kalmamasını iyiye işaret olarak yorumladım ve gökte aradığım cesaret yerden geldi yine. Yolu adımlayarak bitirdim ve aralık dış kapıdan içeri girdim. Uzun süreli takiplerim sonucu birinci kat sol taraftaki kısımda oturduğunu çözmüştüm. Kapısında durduğumda elim zile basarken karşı komşunun yanlış anlamasına maruz kalmadan içeri girebileceğimi umdum. Kapı açılırken, "Daha yeni doyurdum seni, ne çabuk dönd..." derken doyurmaktan kastının yemek yedirmek olduğunu varsaymak işime geldi. Yoksa devam edebileceğimden emin değildim. "Merhaba, Gonca. Girebilir miyim?" Kafasını çıkarıp dışarı baktı. "Ece ile ilgili bir durum mu oldu?" diye sorduğunda yavaşça başımı salladım hayır anlamında. "Seninle bizim hakkımızda konuşmak istiyorum. Kapıda kalmasam mı?" "Bizim hakkımızda derken, tam olarak ne demek istiyorsun? Ece ve Levent bizim mi, Gonca ve Levent bizim mi?" cümlesi anlamsızdı; ama kafa karışıklığı gayet anlamlıydı. "Gonca ve Levent bizim." "İkimizin adı aynı cümlede nasıl yer alıyor? Neler oluyor?" Kaşlarını çattığında dudaklarımla oradaki kırışıklığı açmamak için kendimi zor tuttum. İçeri adım atarak kapıyı kapattım. "Hey! İçeri almamamın bir sebebi vardı." Sinirlenmişti. Çok güzel. Girişim hiç iyi olmadı; ama gelişmeyi kurtarırdım umarım. "Neymiş peki bu sebep?" diye gülerken eve erkek almıyorum diye yalan söylemez umarım diye geçirdim aklımdan. Yalancı biri olduğunu hiç düşünmedim. "Paket yap da evde gülelim, sen hayırdır? Komik olan ne?" daha fazla kızdırmak isterdim daha da ateşli oluyordu; ama sonraya sakladım hakkımı. "Sadece konuşmak istiyorum. Geç bir saat farkındayım; ama sadece dinle. Sonra gideceğim." "Yok kalsaydın, salonda yatak açardım sana."  Başımı eğdim -lütfen- demek isteyen köpekler gibi bakarak. Kanepeyi işaret ettiğinde oturduk. Üstündeki kısa şort ve ince askılı tişört ile hatları çok net belli oluyordu. Uzun bacakları pürüzsüz ve beyaz. Rengi koyu turuncu olmuş saçları ıslaktı ve iki örgüsü iki omzundaydı. Doyurmanın içeriği o an zihnimde canlasa da itibar etmedim. "Ben Ece'den ayrılacağım. Seninle birlikte olmak istiyorum." Bekletmeden attığı kahkaha, çile bülbülüm çile şarkısındaki çileeeeeeeeee... bölümünden bile uzun sürmüştü. Sabırla bekledim yüzümde tebessümle. Kadife sesiyle gülmesi de yeterince dinlenesiydi. "Git işine Allah aşkına. Bu sıcak havada soğuk esprin ne kadar serinletse de etkisi geçti artık. Başka bir şey yoksa gidebilirsin. "Ciddiyim." Çok ciddiyim Gonca. "Ben de ciddiyim, git artık." ayağa kalktığında elinden tutup tekrar oturttum. "Serhan'la birlikte misin?" "Ne hakla soruyorsun bunu? Sana ne? Senin sorunun değil." "Değilsin. Güzel. Ben Ece ile parası için birlikteymişim gibi bir durumdayım. Yani durum o tarafa gitti bir süre sonra elimde olmadan. Artık bunu istemiyorum. Seni gördüğüm andan beri senden başka hiçbir şeyi istemiyorum. Sen kabul etmesen de ayrılacağım." "Tamam o zaman git ayrıl. Bana ne? Benim sorunum değil." "Senden hiç bir beklentim yok. Belki burada beraber yaşamak dışında. Ne istersen o olacak. Sen ne dersen o. Arkadaşlık mı, sevgililik mi? Aşk mı, aşk? Seks mi seks? Joker kartı gibi düşün beni. Çok amaçlı kullanabilirsin. Sadece turuncu saçlarına başımı gömerek uyumama müsaade et. Sorumluluk yok, evlilik yok, aile kurmak yok, bebek yapmak yok. Yangın yerinden farkın yok benim için. Sadece sen ve ben olalım." "Bebek yapmak yok mu?" Niye buraya takıldın ki? "Tabii ki yok. Olsun mu istiyorsun?" Ne olur isteme. Hazır değilim. 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD