6. BÖLÜM (G)

1820 Words
Uyuyalı ne kadar olmuştu ki? Sabah mı olmuştu? Gözümü açtığımda her yer karanlıktı. Geceydi hala. Kapının zilini bu saatte acı acı çalan kimdi peki? Levent? Yataktan istemeden de olsa çıkıp hala çıplak olduğumu fark ettim. O kadar çok uykum vardı ki gelen Levent ise eğer onu bile boğabilirdim. Hemen üstüme yerdeki kıyafetlerimi geçirip kapı deliğinden baktım. Evet Levent.  Elimi kocaman esneyen ağzıma kapatıp kapıyı açınca bana özür diler gözlerle bakan Levent bu kez içeri girmek için izin bekliyordu. Saat kaçtı acaba? Ece ile konuşup mu gelmişti? Kenara çekilmedim, direk kapıyı açık bırakıp tekrar yatağıma doğru sarsak adımlarla ilerlemeye başladım. Hiç uyanmamışım gibi rol yapabilir miydim? Yattım mı onu bile hatırlamıyorum. Sabah kalktığımda yatakta yalnızdım. Gece rüya gördüğümü düşünebilirdim, eğer mutfaktan gelen sesler olmasaydı. Doğruca mutfağa gittim. Dün geceki rüya değilse bile şimdi gördüğüm manzara kesinlikle rüyaydı. Ne zaman uykudayım ne zaman uyanığım kafam karıştı. Kolumu çimdikledim mecburen okuduğum romanlardaki gibi. "Ahh!" Levent dönüp bana baktı. Rüya değilmiş. Siktir kolum morardı. "Neyin var iyi misin?" Levent de yerinden sıçramıştı. Salak gibiyim bu sabah. Uykum bölünmemeli benim. "Ne yapıyorsun sen?" Kahvaltı hazırlamak dışında mı? Saçma sorularım ve ben. "Bize kahvaltı hazırlıyorum. Gerçi zayıfsın oldukça, yemek yediğin bile meçhul." "Kahvaltı günün en önemli öğünü, tabii ki yemek yiyorum da neden hazırlıyorsun?" "İlk güne özel." diyerek göz kırptı. "Saat kaç?" Duş almam gerek. O şekilde uyuduğuma inanamıyorum. "Sekize geliyor. İş aramaya çıkacağım kahvaltıdan sonra." Dün gece ne oldu be adam? Sormadan söylemeyecek misin? "Duşa girip çıkayım, kahvaltı yaparız." Bunun -konuşuruz- demek olduğunu anlamıştır umarım. Ben bu adamı tanımıyorum ki? Ne bok yiyeceğim acaba aynı evde? Duşa girince niye duşa girdiğim geldi yine aklıma. Ben dün gece ne yaptım? Sarhoş muydum? Hayır. Bir şişe maden suyu ile sarhoş olunmaz herhalde. Serhan içine bir şey attı desem, şişeyi ben açıp verdim zaten. Üstelik o bana bir şey yapmadı ki? Akan suyun altında düşünceler yüksek hızlı trenden de hızlı aklımdan gelip geçerken tek bir gerçek vardı. Ben dün gece Levent ile birlikte olmuştum. Düşüncelerim sel olmuş beynimden akarken, gözyaşlarım da fiziksel olarak gözlerimden akmaya başladı. Duygusal bir boşalma yaşadığım kesindi. Ben ne yaptım? Ben ne yaptım? Sevgilisi olan bir adamla birlikte oldum. Hayır. Bu ben değildim. Hiçbir zaman bu olmadım. Ben ilk seferim dışında başka biri ile de birlikte olmadım ki? Banyonun zeminine çöküp ellerim yüzümde ağlarken ne kadar zaman geçti bilmiyordum. Levent'in yanıma gelip de bana kollarını sarmasıyla şimdiki zamana dönebildim. Kıyafetleriyle akan suyun altında ıslanıyordu o da. Kendimi kurtarmaya çalıştım, izin vermedi. "Yapma Gonca. Pişmanım deme bana ne olur?" "Pişmanım; ama. Tabii ki pişmanım. Nasıl pişman olunmaz bilmiyorum ben." "Hayır, hayır, hayır. Değilsin. Olmamalısın. Olma. Dayanamam." "Ben böyle biri değilim. Senin kız arkadaşın vardı. Daha ayrılmamıştın ki. Ben nasıl yaptım bilmiyorum. Özür dilerim. İnan bana böyle biri değilim. Allah kahretsin." "Sen ciddi misin? Gonca yüzüme bak ve dalga geçtiğini söyle." Ellerimden tutup yüzümü açmaya çalıştı. Zaten karşısında çıplaktım; ama yüzümü açarsa utancım gerçek olacaktı. İzin vermedim. Yüzüne bakamazdım. "Gonca? Yüzüme bak. Sana söyledim. Bitmişti benim için. Ona karşı olan hislerim bitti. Dün konuştum. Ayrıldık biz. Seni seviyorum ben." Yüzümden çektim ellerimi. "Neyimi seviyorsun sen benim ya? Neyimi biliyorsun da seviyorsun? Beni tanıyor musun ki? Serhan'la birlikte olduğumu düşündün. Bir saat içinde iki adamla birden yatacak biri gibi gördün sen beni. Turuncu saçlarıma mı aşık oldun? Çillerime mi? Çok utanıyorum." Tekrar kapadım yüzümü. Sarıldı bana. Sadece sarıldı. Suyu kapattı. Beni ayağa kaldırıp kenara çıkarttığım bornozu giydirdi üzerime. Başımı havluya sardı. Beni kucaklayıp yatak odasına götürürken yüzünden ne düşündüğünü anlamak zordu. Bu süre içinde hiç konuşmamıştı. Her yer üstünden damlayan sularla ıslanırken ağzına sıçmamak için kendimi zor tuttum. Kim silecek şimdi bu akan suları? Beni yatağa bıraktıktan sonra, önümde diz çöktü. Hah! Şimdi tam oldu. Tüm sular tek bir yerde, yatak odamın halısının üstünde birikip çürütecekti o kısmı. Allah'ım düşündüğüm şey nedir benim böyle? Yüksek hızlı tren değil, roket hızıyla değişiyordu beynimdeki düşünceler. "Sen giyin, ben de üstümü değiştirip geleceğim. Kahvaltıda da konuşacağız." Oh be! Kuruluk iyidir. Kendimi de kurulayıp hemen üzerimi giyindim. O anda telefonum çaldı. Saate baktım. Dokuza geliyordu. Ben bir saat banyoda ağlamış mıydım? Oha!  "Efendim Serhan." "Neredesin güzelim, merak ettim. Geç mi gelecektin bugün? İyi misin? Hasta değilsin değil mi? "Hayır aslında. Uyuya kalmışım. Kusura bakma lütfen. Hemen geliyorum." "Hemen gel diye aramadım. İyi olup olmadığını merak ettim sadece. Acele etme. Ben buradayım zaten. Geldiğinde görüşürüz." Tamam deyip kapatınca odadan çıktım. Odadan çıktım da mutfak sanki fizanda gibiydi. Ulaşamıyordum ya da ayaklarım geri geri gittiği için mesafe bir türlü kısalmıyordu. Nihayet mutfağa geldiğimde Levent çayları koymuş, oturmuş beni bekliyordu. Yüzü ifadesizdi. Suratsız bir ifadesizlik. Oturdum. Acıkmıştım da. Hemen kahvaltı yapmaya başladım. Severim kahvaltıyı. Levent yemiyor beni izliyordu. Başımı kaldırırsam barbekü sosu gibi kızarmanın ötesine geçecektim. Bundan mütevellit de bakmaya gerek yoktu. Bana hafif kadınmışım gibi bakmasına dayanamazdım. Elimi çeneme koyup yüzümü kaldırmasını beklemiyordum. Dokunuşunu bekliyormuş meğer hain gözyaşlarım. Ulan bir saat ağlamışsınız işte, şimdi derdiniz ne? Ne ara ürettiniz onca sıvıyı tekrar? "Önce saçlarının çevrelediği yüzüne aşık oldum. Dış görünüşüne yani. Seni tesadüfen aylar önce o ilk gördüğüm andan beri Ece'yi almaya geliyorum. Önce basit bir hoşlanmaydı. Sonra sen benimle sırf Ece'nin işini haber vermek için bile konuşmaya başladığında sesine aşık oldum. Daha uzun süren konuşmalarında tebessüm ettiğinde kırışan burnunun üstündeki çillere aşık oldum. Her geldiğimde baştan başlayıp sayıyorum; ama vaktim az geliyor, hemen içeri giriyorsun. Seni takip ettim zaman zaman. Saçların hep örgülüydü. Bir gün, rüzgarlı geçen o gün saçların örülü değildi. Esen rüzgarla savrulan turuncu saçlarına aşık oldum. Ben sana aşık oldum Gonca. Ece ile devam edemezdim. Senden başka aklımı dolduran hiçbir şey yok. Dün gece bitirdim ben. Sen beni istemezsen giderim, ama istersen çok severim seni. Beni sevmen için de elimden geleni yaparım." "Birkaç aydır orama burama aşık oldun diye kaç yıllık kız arkadaşından mı ayrıldın? Sence de çok saçma değil mi? Bence çok saçma." "Bizim ayrılmamız kaçınılmazdı. Söyledim dün gece de. Ece farklı biri. Parasıyla hükmetmeye o kadar çok alışmış ki; bunu vücudunun herhangi bir uzvunu kullanır gibi yapabiliyor. Bunu bana karşı yavaş yavaş yaptığında içten içe zehirlendiğimi hiç yadırgamadı benliğim. Ne zamanki pek çok farklı zehir bir araya geliyor, toksik etki oluşuyor, o noktada ayıldım. Kaçmam gerektiğini anladım. Seni o farkındalıkla gördüm belki; bilmiyorum; ama gördüm ve çok aşık oldum sana." "Ece nasıl tepki gösterdi sen ayrılmak isteyince? Tamam hadi eyvallah mı dedi?" "Hayır, istemedi. İtiraz etti ve ağladı. Ağlarken bile beni parasıyla ezmeyi ihmal etmedi ama." "Sen öyle bir kızla en başta nasıl birlikte oldun ki?" Asıl soru bu sanırım. "Daha normal olduğunu düşündüm. Zengin olduğunu hep biliyordum; ama bunu yaşamının her alanına yaymış olduğu, vücut dili, konuşması, oturup kalkması yıllar içinde bütünleşti. Şimdi kalkmış bana pişmanım diyorsun. Pişman olman gereken bir durum yok. Dün geceden sonra seni bırakır mıyım sanıyorsun?" "Siz aynı sınıftasınız, değil mi? Nasıl olacak senin için? Ne dedin ayrılırken? Beni söyledin mi? Salona geliyor sık sık. Ben nasıl yüzüne bakacağım onun?" "Sınıfta bahsini açacağını sanmam. Onu bıraktığımı biliyor, gurur yapıp cesaret edemez. Seni istemeden söylemiş olabilirim. Rezillik çıkarmak tanıdığım kadarıyla onun yapacağı bir iş değil. Yine de sen yanlış bir şey yapmadın. Biz yanlış bir şey yapmadık. Sen niye utanacakmışsın?" "Evli bir adamla yatmış gibi hissediyorum kendimi de ondan utanıyorum. Dün bedenimi başka biri kontrol ediyordu kesinlikle." Hep o robotun kumandasının işi. "Başka biri değil, başka bir şey belki. Zevk, tutku, açlık. İstedin beni. Gözlerinde gördüm. Arzunu görmeseydim eğer, devam edemezdim. Utanmadın dün benden. Şimdi de utanma yalvarırım." Serhan da böyle demişti. İstemediğin bir şeyi kimse sana zorla yaptıramaz. Levent zorla bir şey yapmamıştı. Onu istemiştim, doğru. Nesi farklıydı? Ettiğim yeminden dönmemi sağlayacak nesi vardı ki? Bebek istemiyorum demişti, ben o içimdeyken bebek doğuracaktım neredeyse. "Siktir, korunmadık biz. Ne yapmam gerek? Siz nasıl korunuyordunuz? Allah kahretsin, hamile falan kalmak istemiyorum. Tanımadığım adamdan üstelik. Tek gecede kalacak kadar da bahtsız değilimdir değil mi?" "Ah! Gonca. Sen nasıl bir şeysin? Alev topu gibisin yemin ederim. Yuvarlanırken beni de çektin içine. İyi ki çektin. Sensiz serinliktense seninle yanmayı yeğlerim." Ne dedi bu şimdi? Hamile kalsan da ben çocuklara bakarım demek mi istedi? "Sonradan alınan bir hap falan var mı? Şimdi işe giderken eczaneden alırım. Ben sorarım neyse. Çıkmam gerek. Sen ne yapacaksın?" Karnımdaki bebek çoktan ellerini kollarını oluşturmuştu sanki ben burada aval aval bakınırken. "İş bakacağım. Beni kapının önüne koymuyorsun değil mi?" Koymak istiyor muyum? Evet. Koyabilir miyim? Hayır. "Koymuyorum. Yedek anahtar yatak odasındaki komodinin çekmecesinde. Akşam görüşürüz. "Acele ile işe gittiğimde salon sakindi hala. Kızlar tuhaftı sadece. Serhan kesin kızmıştı bunlara yine. Gidip sakinleştireyim de kızlar tüm gün zombi gibi gezmesin salonda diye düşündüm. Günaydın diyerek arka tarafa doğru ilerlerken kapı ben daha açmadan açıldı. Ece ve Serhan birlikte çıktılar aynı anda kapıdan. Neler oluyordu? "Turuncu sürtüğümüz de gelmiş. Burayı ne kadar sevsem de artık gelemeyeceğimi anlayışla karşılarsın umarım Serhan'cığım. Sağlıcakla kal." diyerek önümden geçip gitti. Söylediklerini salonda az kişi de olsa herkes duydu. "Herkes siktirip çıksın siktiğimin salonundan." diye bağırdığında tam arkamı dönüp gitmek üzereyken Serhan sertçe kolumdan tuttu. "Sen nereye Gonca? Konuşalım aşkım." Sakin sözleri az önceki bağırmasından daha sesliydi bana göre. Kalbim hızla atmaya başladı. "Duymadınız mı lan. Defolun gidin hemen." Yine bağırdığında titremeye başladım. Eli kolumu bırakmamıştı. Müşterileri de kovmuştu. Herkes çıktığında en başından beri bana bakan Serhan kafasını sallamaya başladı. "Dün gece sendeydim ben. Benden sonra mı Levent'le birlikte oldun? Bana taze fasülye yedirirken onu başka türlü mü doyurdun?" Lütfen kızma, bağırma bana. "Serhan. B-ben bi-bilmiyorum. N-nasıl oldu? Anlamadım." "Hangi kısmını anlamadın? Seni benim gibi soyduğu kısmını mı, yoksa benim aksime içine girdiği kısmını mı? Hayır yani, anlaşılır o." Salonun camları yankılanıyordu sesinden. "Özür dilerim. Sana farklı bakamadım hiçbir zaman. Seni hep bir kardeş gibi gör..." Beni savurup bekleme koltuğuna fırlattı. Canım çok acıdı. "Ne kardeşi lan? Dün gece sikiyordum seni, elini soktuğumun yüzüne kapamasaydın. Bu mu ödülüm? Bu mu sana duyduğum saygının karşılığı? İstedim seni, sevdim. Sahibinden biraz ilgi bekleyen it gibi dolaştım peşinde. Yıllardır aşığım sana, sen istemedin diye elimi bile sürmedim. İstiyorum dediğin anda bile sahip olmadım sana. Arkamdan mı aldın o şerefsizi eve. Sevgilisi olduğunu bile bile nasıl becerttin kendini?" "Serhan, lütfen. Aşağılama daha fazla. Kendi yüzüme bakacak halim yok zaten. Bir de sen yapma ne olur?" "Sen yaptın yapacağını. Ben seni sikemedim; ama sen çok fena götümden siktin beni." "Affet beni. Levent, bilmiyorum, farklı geldi, farklı hissettirdi. Yıllardır onunla birlikteymişim gibi, doğru geldi bana." "Utanacağını bilsem yüzüne tükürürdüm. Çok merak ediyorum. Benimle yattıktan sonra da sana doğru gelecek miydi? Sana fahişe desem, onlara hakaret ettiğimi düşüneceğim." "Geri alamayacağın şeyler söyleme lütfen. Seni seviyorum, sadece bana baktığın gibi sana aynı gözle bakamadım. Özür dilerim." Ağlamaktan başka elimden bir şey gelmemesi çok acıttı canımı. Serhan'ın sözlerinden daha çok. "Sana baktığım gözleri de sikeyim. Seni seven kalbimi de sikeyim. Böyle işin de amına koyayım. Siktir git Gonca. Bir daha seni görmek istemiyorum. Önümden geçecek olursan sokak ortasında sikerim seni. Kutsal kitap üstüne yemin ettirmeden defol git salonumdan." Serhan'ı kaybettim. Üzdüm onu biliyorum. Beni alacak bir yer bakındım dibine geçmek için; ama yoktu. Geldiğim gibi eve döndüm. Levent de çıkmıştı. Yalnız başıma kalınca da ağladım, ağladım, ağladım. Gücüm iki gözümden akan yaşlar kadardı. Neredesin Özgür? Hani biz evlenecektik?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD