26. BÖLÜM (Ö)

1652 Words
Parmakları düğmeleri açmak istemedi tabii. Beni artık erkeği gibi görmüyordu. En çok zoruma giden de buna hakkı olması ve benim de bunun farkında olmamdı. Geçen zaman acımasızdı. Altı yıl olmuştu ve içinin soğuduğunu söylemişti. Benim yangınımı kontrol altına alacak hiçbir itfaiye hiçbir ekipman hiçbir helikopter yokken, hatta bu yangın esen rüzgar yönünde daha da şiddetli artarken kalbimin yangını buz dağı olduğunu söylüyordu.   Adın zaten ruhumda ve damarlarımda gezen uyuşturucu gibi; ama aynaya üstüm çıplak her baktığımda da adını görmeliydim. Ambulansın üzerindeki yazı gibi ben aynadan baktığımda benim için doğru görünmeliydi sadece. Kolumdaki ise apayrı bir olaydı. Bambaşka bir zamanın konusu.   Nikah salonuna nihayet gittiğimde Gonca yoktu. Acaba ne kadar bekledi diye düşünmekten, geliyorum yoldayım diye haber bile verememiş olmaktan yolda on dokuz yıllık ömrümde hiç etmediğim kadar küfür etmiş tahminimce güzel Türkçe'mize yenilerini eklemiştim. Doğruca salon ikiye koşturdum. İki numaralı salonun önüne geldiğimde kapıdaki memura tarif etmeye çalıştım. İlk cümlemin daha ilk kelimesiyle tanımıştı. Turuncu demem yeterli gelmişti, saça gerek olmadan.    "Seni çok bekledi zavallı kızcağız, üzüldü ve ağladı. Kapıda gözü iki saat bekledi, sonunda da gitti. Madem gelecektin dörtte neden gelmedin be oğlum?"   ...   Elleri sol kolumda geziniyordu. Kendi saçları üzerinde. Üç yıl önce yaptırmıştım. Aramaktan vazgeçmesem de bulmaktan umudumu kestiğim zaman.    "Gelmişsin." Seni her şeyden çok istedim ben, yalnız seni istedim, geldim.   "Tabii ki, geldim Gonca. Geldim; ama çok geç kaldım."    -Ama- kelimesinden önce gelen hiçbir cümlenin anlamı yok diyen ilk kişinin ağzına sıçayım. Bu gıcık kelimeden öncesinin, ardından gelen cümleyi kalbinden bıçakladığını, hiç hissettirmeden zehir gibi sonraki cümlenin anlamına sızıp içten içe öldürdüğünü ben yaşayarak öğrenmiştim. Şimdi bana da anlamsız geliyordu. Gelmem neye yaradı? Sadece çektirdiği fotoğrafı almama.   Kalbimin yangınını kaybetmemi önlememişti gelişim. Beni göremedi bana ulaşamadı ki, bile.    "Neden geç geldin?" Gonca'nın bir saati başlamıştı. Dayanabilecek miydim gözyaşlarına bir saat boyunca? Şimdiden akmaya başlamıştı göz pınarlarından yanaklarına doğru.   "Göğsümdeki Gonca yazısını yazdırmak için bir dövmeci bulmuştum. Enes'in ablasının yakın arkadaşıydı."   "Açıklaman bu kadar değildir sanırım? Bunun için iki saat geç kalmadın değil mi?"    "Bu kadar değil tabii ki." Gülüşüm hüzünlüydü.   Üstünden çekilip sırtını kanepenin arkasına yasladım ve kendim de yanında uzandım, yüzümü çevirdim ona bakacak şekilde. Onu kenarda bırakırsam benden kaçması kuvvetle muhtemeldi. Karşılıklı uzanmış yatarken anlatmaya başladım.    "Tek istediğim seni önüme alarak aynaya baktığımız ilk anda, kalbimin üstünde adını görünce yüzünde oluşacak tepkiyi izlemekti. Öğlen olmadan gittim. Çok büyük ya da karmaşık olmadığı için bir saatte biteceğini söyledi yapan abi."    "GON yazılmış halde gelseydin, sonra devam ederdin yine. Bir -evet- demek için ara verseydin."    "Dediği saatte bitti Gonca'm. Sonrası sıçtı ağzıma."    "Özgür bak ne diyeceğim? Alara Prag'tan gelecekti. Havaalanından gidip alalım mı? Arabamla, hazır dışarıdayken birlikte alalım, sevinir. Sürpriz olur."    "Benim bugün önemli bir işim var. Sen git. Ben sonra görürüm onu." Evleneceğim ben bugün.   "Hadi be oğlum. Durumları biliyorsun. Hoşlanıyorum Alara'dan ve yalnız gidersem çakozlar."   "Daha iyi ya, bensiz git işte. Ben yanında olunca arkadaşlıktan ileri gidemeyeceksin bu gidişle." Cesaret vermeye çalıştım.   "Oğlum kırk yılın başı bir şey istedim lan. Sen Gonca ile buluşurken ananları oyalıyorum ben ama."   "Senin kırk yılınla benimki aynı süreler değil yalnız, hangi gezegende yaşıyorsan artık. Tamam. Kaçta gelecek? Uymazsa gelmem. İşim var dedim." Saate baktı. Saat birdi.    "Saat bir. Bir saate inmiş olur. Şimdi hemen gidersek, yetişiriz. Adamsın." Senin için adamım da Gonca için bittim.   "Uçak rötar mı yaptı?" Gonca arada soru soruyordu. Bu iyiye işaretti. Dinlediğinin ve beni kabul edebileceğinin izleriydi bunlar.   "Rötar yapmadı. Enes arabayı gayet hızlı sürüyordu. İki gibi hava alanında olsak ve bir saat bile beklesek Alara'nın bavullarını alması için en geç saat üçte işimiz biter diye düşündüm. Sana yetişmemem için hiçbir sebep yoktu."   "Söyleyeceğin hiçbir şey seninle evlenmek istememi sağlamayacak; ama hikayeni merak ettim gerçekten."   "Böyle söyleme kalbimin yangını, daha da yakma beni. İkinizi de istiyorum, ikinizi de alacağım." Ellerimi aramıza karnına koydum yine. Dokunmaya doyamıyordum.   "Devam et Özgür, zaman ilerliyor."   "Hava alanına giderken babasının sahibi olduğu tıp merkezine uğramış olan Sıla'yı da aldık binanın önünden." Ortaokuldan beri aynı yan yana villalarda oturduğumuz için arkadaşlığımız devam etmişti dörtlü olarak. Gonca'yı da biliyorlardı haliyle, ama evleneceğimi söyleyecek kadar güvenmiyordum onlara.   "Selam gençler. Hazır mıyız?" Sıla'nın da biner binmez söylediği cümle göz devirmeme yetti. Alara'nın gelişini fazla büyüttüklerini düşünmüyorlar mıydı acaba? Alt tarafı dört günlüğüne gitmişti.   "Seni de mi çağırdı bu öküz? Bizim yanımızda cümbür cemaat nasıl bir romantizm anlayışı bu?" Ben Gonca'yla birlikteyken telefonumu bile kapatıyordum. Mal bu Enes.   "Özledim, hem bana ne almış, hemen sormam lazım. Nasıl gitti dövmecide?" Dikkatlice gömleğimi sıyırdım yazıya kadar. Hala kırmızıydı, üzerinde şeffaf bant gibi bir şey vardı ve biraz acıyordu.   "Tersten yazdırmanın amacı? Hmm! Ayna görüntüsü için mi? Çok hoş."   "Evet, umarım Gonca da beğenir. Çok klişe değil, değil mi?"   "Yani aslında bence daha çok cesaret işi. İsim sonuçta. Birlikteyken iyi de, ayrılırsanız sen ne yapacaksın?"   "Ayrılmayacağız Sıla, evleneceğiz." Yaklaşık iki saat sonra.   "Hadi hayırlısı. Ama tersten yazdırmak bence kesinlikle klişe değil." Göz kırptı Sıla da.   Hava alanına geldiğimizde dış hatlarda Alara'yı beklemeye başladık. Tahmin ettiğim gibi geldi hemen hemen. Kabin bagajı vardı sadece. Bavul beklememişti, ama pasaport kontrol uzun sürmüştü. Saat üçü biraz geçmişti.   "Selam gençler. Ay hepiniz gelebilmişsiniz ne güzel." Selamlaşıp arabaya bindik.   Enes bana kaş göz yapıp sevgili olmaya çalıştığı kızla öne oturmasını sağlayan ve arkaya oturmayı akıl eden anlayışlı arkadaş olmamı sağlamıştı. Mecburen arkaya oturdum. Sana hemen mesaj attım oturunca. Sen taksiye bindiğini söyleyince biz arabayla zaten yola koyulmuştuk. Aklımda olan tek şey; eve geçince akşamdan hazırladığım kıyafetleri giyerek sana nikah masasında -Evet.- diye bağırmaktı. Belediye zaten yürüyerek yirmi dakika, araba ile beş dakikada giderim diye düşündüm.   Ben düşünürken Enes'in farklı bir yola saptığını da geç fark etmiş oldum. Tam bir şey diyecekken senden bir mesaj daha geldi. Ben daha açıp okuyamadan Sıla elimden alıp telefonu kapattı ve kendi tarafından açtığı camdan dışarı attı. Ben yaşadığım şokla neye uğradığımı şaşırırken Alara arkasına döndü.   "Sürpriz. Seni kaçırıyoruz." Kaçırıyoruz mu dedi? Ben nikahımı kaçırıyordum. Konuşmam gerekiyordu bu gerizekalılarla.   "Ne sürprizi be? Sıla sen ne yaptığını sanıyorsun. Telefonu atmak ne demek?"   Hislerim de sesim de geri gelmişti. Sen beni bekliyordun ve saat üç buçuğu geçmişti.  "Amerika'ya gidiyoruz." Arabayla Amerika'ya mı gidiyoruz? Sinirden köpürmüştüm.   "Başlatmayın lan Amerika'nıza. Telefonunu ver. Gonca'yı aramam lazım."    Sıla yüzüme bakıyordu bir yandan yutkunurken. Başka tepki vermedi. Seni arayıp yolda olduğumu söyleyecektim. Hala yetişebilirdim. Şort ve tişörtle gitmek zorunda kalsam bile sana yetişebilirdim.   "Sıla, telefon." diye kükrediğimde, hiçbirinin telefonlarını yanına almadıklarını benimkini de o yüzden attığını söyledi.    "Enes döndür arabayı." Nasıl döndürecek? İstanbul yoluna girmişti ben fark edene kadar on beş dakika önce.   "Abi saçmalama. Nasıl döndüreyim? İstanbul'a arabayla gidip oradan uçağa bineceğiz gece." Uçağınıza da size de.   "Durdur o zaman ineceğim, eve geçmem lazım benim." Sesim yükselmişti; boğazımın ağrımasından her cümlemi bağırarak söylediğimi anlayabiliyordum; ben fark etmiyordum sadece.   "Merak etme. Hepimizin valizi bagajda. Akşamdan hazırlayıp koyduk. Pasaportun da bende. Dün akşam geldiğimde Ahsen teyze verdi, sorun yok yani." Ne anlatıyorsun kızım sen? Sorunun ağa babası bende.   "Siktirtme Sıla pasaportunu da valizini de. Enes durdur arabayı. Yoksa çok fena olur." Kahretsin.   "Abi otobandayız, nasıl durdurayım ya? Derdin ne senin? Yaz tatili için ayarladık. Sınav da iyi geçti diye." Sınavınıza da tatilinize de sokayım.   "Sordunuz mu lan bana? İşim var demedim mi ben sana buraya gelirken? Ulan bugünü mü buldunuz? Allah kahretsin hepinizi. Şimdi durdurmazsan lanet arabanı, direksiyona uzanıp gebertirim hepimizi. Yemin ederim yaparım." Ancak ölürsem Gonca'ya gitmemem lazımdı.    "Enes dediğimi yapacağımı ses tonumdan anlamıştı. Dikiz aynasından bana bakıyordu ve yavaşlamıştı dörtlüleri yakıp. Daha durmadan indim. Karşıya geçmem gerekiyordu. Geçen arabalara aldırmadan elimi kaldırıp geçtim ortaya kadar. Bariyerlerden atlayıp karşı yönden geçen arabalara deli gibi el etmeye başladım. Otobanda taksi bulmam imkansız gibiydi. Geçen fazla araba da yoktu zaten. Sana giden yolda koşup hala el kaldırıyordum. bir saat boyunca yürüdüm. En sonunda birisi durdu."   "Abi yalvarırım telefonunu ver. Benim Gölbaşı'na gitmem lazım. Önce birini aramalıyım."   Saat beş buçuğa gelmek üzereydi. Beni beklediğinden emindim. Telefonla hemen aradım; ama sürekli meşguldü. Bir kez çaldığında da sen açmadın. Ulaşamadım bir türlü. Arabasına alan kişi hızlı gidiyordu, trafik yoktu; ama salona geldiğimde saat altıyı geçmişti.   Sen yoktun. Yıkıldım. Görevliye sordum seni. Gittiğini söylediğinde sana bakınmak için dışarı çıkmak üzereydim. O sırada fotoğrafçı geldi. Memurla konuşurken duymuş. Senin fotoğrafını gösterdi. Yüzümü gözlerime kapatıp ağlamaya başladım. Yapacak bir şeyim yoktu o an. Sonra kamera kayıtlarından izledim seni. İlk andaki gözlerinin gülüşünden son andaki memura kafa sallayışına kadar. Ben orada öldüm Gonca.   Hemen tekrar aradım. Bu kez telefonun da çalmıyordu. Taksiye atlayıp yurda geldim. Seni görüp geldim demek istedim. Hadi gel tekrar dönelim salona diyecektim. Yurtta olmadığını söylediler. Sena'nın numarası yoktu, halan burada değildi, ona gitmiş olamazdın. Ben sadece seni biliyordum kalbimin yangını; ama sen neredesin bilmiyordum. Hayatımda daha çaresiz hissettiğim bir an daha yoktu, yurda bırakıldığım zaman da dahil. Yemin ederim."   "Amerika'ya da gidemedin ha?" Dalga mı geçiyordu benimle?   "Ne Amerika'sı Gonca?" Ben ağlıyordum, o bana Amerika diyordu.    "Macera dolu Amerika! Beni bulamayınca oraya bari gitseydin."   "Sen bana inanmadın mı?"   "Söyleyeceklerin önemsiz demiştim. Anlamı yok benim için."   "İnandın mı, inanmadın mı?" Hançeri sapladın zaten, çevirme bari kalbimin yangını.   "Özgür. Eve gitmek istiyorum. Bir saat dinledim seni."   "Sen beni yanlış anlamışsın Gonca. Dinlemen, yaptığımız anlaşmanın şartıydı sadece. Gitmenin şartı çok başka."   "Sen beni tehdit mi ediyorsun? Böyle bir hataya kurban gitmek istemezsin."   "Sen iste sana kurban da olurum. Affettiğini söyle. Hemen gidip evlenelim."    "Bu anlattıkların geçen hafta olmuş sen de beni bu hafta bulmuş gibi konuşuyorsun."    "Her gün gittim o yurda. İstanbul'a gidene kadar her gün. Her dakika seni aradım. Telefon bir daha hiç çalmadı. Kuaför olmak istediğini biliyordum. Gazi Üniversitesi'ne baktım. Kayıt yaptırmamıştın o yıl. Her şeyden vazgeçtiğini düşündüm. Olabileceğim tüm sosyal medya hesaplarına üye olup seni aradım yıllarca. Aradım bulamadım."   "Altı yıl oldu. Sen de aynı değilsin ben de aynı değilim. Götür beni eve artık." Kanepeden kalkmaya çalıştı.    "Senin evinde devam edelim diyorsan ona da varım."    "Bizim davamız görüldü, karara bağlandı Özgür. Seni istemiyorum ben. Karnımdaki senin bebeğin olsaydı onun için denerdim; ama değil. Şimdi e-ve-git-mek-is-ti-yo-rum." Deme böyle Gonca.    "Seni şansımın en yaver gitmediğini düşündüğüm zaman, şansımın bile ağzı açık bakakaldığı bir zamanda buldum. Gidemezsin. Benimle evlenmeyi kabul etmeden bu evden dışarı bir adım bile atamazsın kalbimin yangını."   Şimdi düğmelerini açan bendim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD