Tanışma

1155 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 UFUK' DAN -Ne zaman uyanır? -Verdiğimiz ilacın etkisi bir ya da iki saat daha sürer. Uyanmasını boşver kim bu kız? Nereden buldun? -Ne bileyim kim. Uyku tutmayınca Selçuk ile askeriyenin içinde dolanalım dedik. Selçuk ile sohbet ederken ağacın arkasında saklandığını fark ettim. Selçuk'u yolladım. O sırada kıza ağacın arkasından çıkmasını söyledim. Kız adım attı ki ayağı takıldı düştü. Başını taşa çarptı. -Ne işi var askeri alanda? Üsteğmene haber verdiniz mi? -Daha gelmemis, gelince söyleyeceğim. Lan kim bu kız, üstü başına gayet düzgün. Evsiz desem değil, ayağındaki ayakkabılar bile marka. -Lan kızcağız belki birinden kaçıyordur. Oralarda kimseyi görmediniz mi? -Off ne bileyim. Yoktu kimse. Yoktur herhalde. Sen onu boşver de başını çarptı ya beyin sarsıntısı falan geçirirse? -Yok daha neler. Küçücük bir şey. Oradan buraya getirene kadar kan durmuştu bile. Muhtemelen bütün gece oradaydı. Açlık falan derken başını taşa çarpması üzerine bayıldı. Korkulacak bir şey yok. Merak etme. -Ne merak edeceğim. Kızı bulduğum yeri göz önüne alırsak o kadar kişiye ben hesap vereceğim. Neüdüğü belirsiz kızı alıp getirdim buraya. -Ulan kızın boynunda kamera vardı. Gazeteci falan olmasın? -Ne bileyim. İçeriye girince bakarım kameraya. Aramızdaki konuşmayı telefonun çalması ile sonlandırmıştık. Elimdeki kağıt bardakla oynamaya başladım. -Ne oldu? -Ebru aradı. Senin kız uyanmış. -Ağzını topla. Nereden benim ki oluyor? Yürü gidip bakalım. Bir an önce konuşsa iyi olur. Yan yana revire gidiyorduk Görkem ile. Sabah sabah yine olaylı başlamıştı gün. Kim bilir neler yumurtlayacaktı kız? Mantıklı ve geçerli bir açıklaması yoksa askeri bölgeye girdiği için başı büyük derde girecekti. Revire geldiğimizde Ebru odadan çıkmıştı. Yanımıza gelerek konuşmaya başladı. -Ne oldu Ebru? Konuşabilecek durumda mı? -Hiç sanmıyorum. -O ne demek? -Şu demek teğmenim kız kısa süreli hafıza kaybı galiba geçiriyor. -Yani? -Şu an kendini İstanbul 'da sanıyor. Ha bir de bir saat sonra girmesi gereken bir dava olduğunu söyledi. -Ne demek lan? -Sakin olun. Tarihleri sordum, iki gün öncenin tarihini verdi. 6 Ağustos. -Avukatmıymış? -Evet. -Hadi lan!! Ulan aklımızdan o kadar şey geçti avukat olacağı geçmedi. -Görkem bir sus Allah aşkına. Ebru benim hanımefendi ile konuşmam lazım. -Biraz bekleteceğim sizleri. -Neden? -Kıyafet, daha doğrusu şal ya da eşarp gibi bir şey getireceğim. Kendisi tesettürlü. -İyi de başı? -Olabilir bu engel değil. Ben kendi kıyafetlerimden getirip geleceğim. Dila asteğmenden de şal alayım. Lütfen odaya girmeyin. -Peki. Ebru' nun gitmesi ile boş boş Görkem ile birbirimize baktık. Ne halt yiyecektik? -Sen git üsteğmene haber ver. Belki bir şeyler biliyordur. -Üstü başı düzelince haber ver bana. -Emredersiniz komutanım. -Gevşek herif. Azıcık ciddi ol. AHU' DAN Gözümü yavaşça açtım. Neredeydim ben? En son evden çıkmadan önce yengemin zorla ağzıma tıktığı poğaçayı hatırlıyordum. Uzandığım yerden doğrulmaya çalıştım. Sadece çalıştım. Çünkü hafifce doğrulmama rağmen başım şiddetli bir şekilde dönmeye ve ağrımaya başlamıştı. -Ahh. -Hanımefendi, zorlamayın lütfen. -Siz.. Siz kimsiniz? Neredeyim ben? -İsmim Ebru. Şu an askeriyedesiniz. Teğmen Ufuk sizi bulmuş ve askeriyenin revirine getirdi. -Askeriye mi? Ne zamandır buradayım? -Evet, ortalama iki saat önce. -Saat kaç ki? -Sekiz buçuğa geliyor. -Ne? Benim davam var. Ona yetişmeliyim. Saat dokuz buçuk da davam var. Üstümdeki örtüyü ayaklarımla itip kalkmaya çalıştım. Tabi bu sırada Ebru hanımın engeli ile karşılaşmıştım. -Ne yapıyorsunuz hanımefendi? -Ne demek ne yapıyorsunuz? Buradan karşıya geçmek nereden baksanız bir saat sürer. Benim hemen gitmem lazım. Giderayak Ali beyden azar yiyemem. -Buna müsaade edemem. Hem ne karşısı? Adliye yakında zaten. -Hanımefendi bilmem farkında mısınız? İstanbul' da yaşıyoruz. Hani Anadolu ve Avrupa yakası olmak üzere iki kıtayı birbirine bağlayan nokta. -Ne İstanbul' u? Kayseri' desiniz. -Şaka yapmanın sırası değil. Lütfen bir taksi çağırır mısınız? Benim bir an önce davaya yetişmem lazım. O şerefsizin müebbet yemesini kaçırmak istemiyorum. -Oturun oturduğunuz yerde. Bugün günlerden pazar. Haftasonu resmi kurumlar kapalı. Nöbetçi mahkemeler dışında. -Haftasonu mu? Saçmalamayın lütfen bugün günlerden cuma. -Cuma mı? -Evet. -Hanımefendi bugünün tarihini söyleyebilir misiniz? -6 Ağustos 2021. -Anlaşılan kısa süreli hafıza kaybı yaşıyorsunuz... Bugün günlerden pazar. 8 Ağustos 2021. Son olarak şu an Kayseri'deyiz. -Şaka mı yapıyorsunuz? -Lütfen bekleyin benim doktor beye haber vermem lazım. Hemşire masasının önüne gidince gözlerimi kapatıp yaşananları düşünmeye başladım ama nafile en son yengemin zorla ağzıma tıktığı poğaçayı hatırlıyordum. Birkac dakika sonra telefonu kapatıp yanıma geldi. -Birazdan Görkem bey ve sizi bulan teğmen Ufuk buraya gelecekler. -Anladım. Kız arkasını dönüp masasına giderken aklıma gelen şey ile hemen ağzımı açtım. -Ben şey. -Buyurun? -Eşarp ya da şal gibi bir şey getirebilir misiniz? -Tabi. Kusura bakmayın hanımefendi aklıma bile gelmedi. -Önemli değil. Bu arada gelen kişileri üstüm müsait olunca odaya alır mısınız? -Tabi. -Teşekkür ederim... Bu arada adım Ahu. -Rica ederim Ahu. Direk senli benli konuştum ama bir sıkıntı olmaz inşaallah. -Olmaz. Kız odadan çıkarken gözlerimi kapattım. Ben ne zaman Kayseri'ye gelmiştim. Hadi geldim diyelim nasıl bu hale geldim? Bir Allah'ın kulu da mı merak etmedi? Şimdilik düşünmeyi bir kenara bırakıp uyumak istiyordum. Yorgundum. Sanki günlerdir uyumuyordum. Gözlerimi açtığımda havanın kararmış olduğunu gördüm. Odaya göz gezdirdiğim de yanımdaki sandalyeye kıyafet bırakılmıştı. Ebru hemşire bilgisayar başında bir şeyler ile ilgileniyordu. Uyandığımı anlamış gibi bana baktı. Gülümseyerek konuşmaya başladı. -Tünaydın. -Sağol. Uzandığım yerden doğruldum. Başımın ağrısı geçmişti. Kendimi daha dinç hissediyordum. -Ahu? -Efendim? -Seninle konuştuklarımızı komutanlar ile paylaştım. Emniyete haber verildi. Hakkında ihbar alındığında haber verilecekmiş. -Anladım... Şey nerede giyinebilirim? -Şu beyaz kapı lavabo. Orada giyinebilirsin. -Teşekkür ederim kıyafetler için. -Rica ederim. Sen üstünü değiştir, kantine geçelim. Yemek saati geçti ama bir şeyler atıştırırız. -Tamam. Elime kıyafetleri alıp lavaboya geçtim. Kıza tamam demiştim ama oda da çantamı falan görmemiştim. Acaba gaspa falan mı uğramıştım? Saçmalama Ahu belki de dolaba koymuşlardır. Parayı boşverip elimi yüzümü yıkayıp kan bulaşan tuniği ve pantolonumu çıkarıp Ebru' nın getirdiklerini giyindim. Bol tunik gibi birşey ve siyah bir etek getirmişti. Giyinerken fark etmiştim, üstlerinde etiket vardı. Benim için yeni kıyafet almıştı. Son olarak başıma getirilen eşarbı da taktım. Aynadan son kez kendime bakıp lavabodan çıktım. Ebru bilgisayarın önünden kalkmış telefon ile konuşuyordu. Geldiğimi belli etmek için hafifçe öksürdüm. Bana dönüp eliyle bir dakika işareti yaptı. Kısa bir konuşmanın ardından telefonu kapattı. -Yakışmışlar. -Ben, şey teşekkür ederim. Yani şey yeni kıyafet almışsın. Zahmet etmeseydin. -Ne zahmeti. Ayrıca onları ben almadım. -Kim aldı ki? -Teğmen Ufuk. -O kim? -Seni buraya getiren kişi. Daha doğrusu seni bulan kişi.... Neyse boşver şimdi, kantine gidelim. -Çantam nerede acaba ? -Çanta mı? Buraya gelirken çanta yoktu. Her neyse çantayı ne yapacaksın? -Kantine gideceğiz ya. Para... -Bu sefer benden olsun. Bir dahakine sen ödersin. -Ama.... -İtiraz istemiyorum. Merak etme bir dahakine seninle en pahalı yere gideriz. Avukatların davalardan ne kadar aldıklarından haberim. Göz kırpıp gülmesi ile ben de güldüm. Yan yana odadan çıkıp Ebru' nın yönlendirmesi ile ile kantine gittik. Ebru çay ve tost almaya giderken boş masalardan bitine oturdum. Masalar hemen hemen doluydu. Her masa da oturan ikişerli üçerli erler vardı. Ben etrafıma bakarken Ebru' da gelmişti. Siparişlerin birazdan geleceğini söylemişti. Düşünlere dalmışken önümdeki sandalyenin çekilmesiyle irkildim. -Kusura bakmayın. -Ö. Önemli değil. Buyurun? -Teğmen Ufuk Şahin. Bir adama bir de uzattığı ele baktım ters ters. Elini tutmayacağımı anlamış olacak ki elini geri çekti. -Erkeklerle tokalaşmıyorum. -Anlıyorum. Aslında gündüz konuşacaktım sizinle Ebru hemşire uyuduğunuzu söyledi. Ihmm, isminiz? -Ahu Yüksel. Avukat Ahu Yüksel. 💣💣💣
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD