Kayıp

1097 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 Başlama tarihlerini buraya alalım.✏ -Amca ben seni sonra arayayım mı? -... -Tamam. Ağabeyime de haber verirsin. Ben akşam otele geçince ararım onu. Şimdi Ali beyin yanına gitmem lazım. -... -Görüşürüz. Allah'a emanet olun. Telefonu çantama koyup yanımdaki şoför ile olay yerini inceleyen avukatın yanına gittim. Diğer avukat Ali bey elindeki kağıtlara bakarak kendi kendine konuşuyordu. Onların yanına gitmiş olduğumu fark etmiş olacak ki başını kaldırmadan konuşmaya başladı. -Ahu hanım, çevreyi dolaşın. Şüpheli gelen neler var öğrenelim. Biz de diğer yöne gidiyoruz. Bir saat sonra tekrar burada buluşuruz. O şerefsizler mühebbet yemek zorundalar. -Hemen Ali bey. Arabaya geçip olay yeri poşetlerinden ve kamera alarak ormanlık alana doğru yürümeye başladım. Şu an resmi olarak Kayseri' de değildik. Hatta incelemeye geldiğimiz olay yerinin davasının son duruşması da iki gün önce yapılmıştı. Ama Ali bey ikna olmamıştı. Biz de dün mesai bitiminde buraya gelmiştik. Daha doğrusu ben direkt buraya gelmiştim. Ali bey ve şoförü Nevşehir üzerinden gelmişlerdi. Şöyle ki zanlının ailesinin arkası bayağı sağlam olduğu için kendimizce böyle birşey planlamıştık. Geldiğim yol boyunca etrafı inceleyip çeşitli fotoğraflar çekmiştim. Gerçi pek birşey bulduğum söylenemezdi. Cinayet daha doğrusu göz göre göre işlenen bir kadın cinayetiydi. Defalarca uzaklaştırma ve koruma talebinde bulunmasına rağmen hiçbir şey yapılmaması üzerine ölen bir kadın vardı. Ortalama olayın üzerinden bir ay geçmişti. Çevrede delil ya da benzeri bir şey bulmak çok zordu. Defalarca yağmur yağmıştır buralarda. Yürümekten yorulmuştum. Yanımdaki şişeden birkaç yudum su içip kenar da gördüğüm taşlardan birinin üstüne oturup çektiğim fotoğraflara daha doğrusu olaydan sonra çekilen fotoğraflarla karşılaştırmaya başladım. Off... Gerçekten off. Olaydan sonra herşey temizlenmiş gibiydi. Şerefsiz söz de insan herşeyi planlamıştı. Ortada delil namına birşey yoktu. Normal de İstanhul' da yaşamasına rağmen olay günü Kayseri' ye geldiği havaalanı kayıtlarında görünüyordu. Ama ne hikmetse olayın gerçekleştiği saatte bir bar da olduğu saat ve mekan olarak görgü tanıkları doğruluyordu. Havanın kararmaya başladığını fark edince yerimden kalktım. Bir an önce Ali beyin yanına gitmeliydim. Zaten saat de geç olmuştu. Muhtemelen kerahet vakdi girmişti. İkindi namazını kaçırmıştım. Elim boş dönüyordum. Af Allah'ım af. Kamerayı boynuma asıp geldiğim yolu geri gitmeye başladım. ... Neredeyse bir saattir aynı yer de dolanıp duruyordum. Bir kaybolmam eksikdi. Koca ormanda nasıl geldiğim yolu bulacaktım? Her şey, pardon her yer ağaç doluydu. Farklı ağaçlar da yoktu ki çevre de orayı başlangıç noktası alıp yürürdüm en azından. Offf... Yanıma bari telefonumu alsaydım. Adı üstünde cep telefonu çanta da ne işi vardı. Çanta da duracaksa adı çanta telefonu olmalıydı. Kendime söverek bir ağacın dibine oturdum. Yürümekten ayaklarıma kara sular inmişti. Kaybolmaktan çok bulunduğum sırada ve sonrasında olacaklar gözünü korkutuyordu. Ali bey iyi bir eğitimci olmasının dışında çok otoriter bir aile babasıydı. En az amcam kadar beni azarlayacaktı. Ahh ağabeyimi unutmamak gerek. Dünden beri konuşmamıştım. Bir de bugün kaybolduğunu öğrenirse vay benim halime. Cps cihazı ile artık dolaşırdım. Dinlendiğime kanaat getirip ayaklanarak yürümeye başladım. En azından çevre de kulübe tarzı birşey bulabilirdim. Belki dava ile ilgili birşey bulursam Ali beyin azarlarından biraz yırtabilirdim. Hava iyice kararmıştı ama ben hâlâ ana yolu bulamamıştım. An itibariyle olduğum yere oturup bulunmayı bekleyecektim. Söz de gizli gelmiştik buraya ama büyük ihtimal ile polisler tarafından bulunacaktım. Ali beyin neden burada olduğu belki ifşalanacaktı. Sanırım hayatım boyunca müdahil avukat olarak kalacaktım. Nasıl bu kadar akılsızca davranabilmiştim. Sen kalk o kadar yıl oku avukat olmak için uğraş. Mesleğin ilk yılında kaybol. Bu saatten sonra Ali bey asla tek başına davalara girmeme izin vermezdi. Yerde bulduğum çalı parçası ile yeri eşelemeye başladım. Magmaya inmek ve bu yaşadığım aptallıkları oraya gömmek istiyordum. Hilal tepeye doğru çıkmaya başlamıştı. Şu an içinde bulunduğum durumun tek iyi yani yaz mevsiminde olmamızdı. Yoksa bu kadar saat üstümdeki kıyafetlerle kesin donmuştum. Sabah ormanlık alana geleceğimiz için pantolon üstüne de ayak bileklerime kadar gelen siyah bir tunik giymiştim. Açlığı koy bir kenara, fena halde sıkışmıştım. Kendimi şu an zor tutuyordum. Herhalde utanmazsam şuracıkta bırakacaktım. Açlık, yorgunluk derken hiç takatim kalmamıştı. Şu an kurda kuşa yem olmadan ormanlık alandan kurtulmayı diliyordum. Mesanem patlayacak noktaya gelmişti. En son dayanamayıp istemeye istemeye büyük bir ağacın dibine gitmiştim. Çevreci yönüm şu an kan ağlıyordu ama yapacak hiçbir şey yok. Şu an mecburen böyle birşey yapmıştım. Neredeyse bitmek olan suyundan çok az birşey kullanıp elimi yıkadım. Kendimi rahatsız hissediyordum. Sanırım bu yaptığımı hiç bir zaman unutamayacaktım. İçinde bulunduğum durumu düşünmemeye çalışıp bir ağacın dibine oturup gökyüzünü izlemeye başladım. Gelen kuş sesleriyle gözlerimi kapattım. Sanırım uyusam bugünü ancak böyle unutabilirdim. Gerçi ne kadar rahat (!) bir uyku çekecektim anlatamam. ..... Gelen seslerle gözlerimi açtım. Bütün gece diken üstündeydim zaten. Gelen çıtırtılara bile uyanmıştım. Şimdi ise oradan oraya koşturan iki tane sincap uykumdan uyandırmıştı. Oflayarak yerimden kalktım. Her tarafım tutulmuştu. Birkaç esneme hareketi yapıp yürümeye karar verdim. Bir umut geldiğim yeri hatırlamayı umuyordum. Kaç saat olmuştu çevrede hayvan sesleri dışında hiç bir ses yoktu. Kendimi koruma amaçlı daha kalın bir parça çalı aldım. İnşaallah kullanmak zorunda kalmazdım. Kırk bir kere amin. Açlıktan sırtıma yapışmış midem ile etrafıma dikkatli bakarak yürümeye başladım. Keşke Ali beyin yanından ayrılmadan önce Hansel ve Gratel gibi yanıma bir şey alsaydım. Ekmek falan almazdım ama biraz çakıl taşı fena olmazdı. Ortalama elli adım atmıştım ki iki kişinin sesini duydum. Allah'ım sonunda kurtuluyordum. Nihayet birileri olduğum yeri bulmuştu. Tam arkasında sakladığım ağacın arkasından çıkacaktım ki konuşmalarını net duymaya başladım. -İznin kaç gün? -İki hafta. Annem üzülmesin diye gidiyorum. Yemin ederim oraya gitmeyi hiç istemiyorum. Yok efendim ne zaman evleneceksin. Gel sana kız bulalım diye başımın etini yiyecekler. Benim sevdiğim var dememek için kendimi zor tutuyorum şerefsizim ki. -Merve' den hâlâ mı haberleri yok? -Merve ile konuştum. Anneme söyleyeceğim. Bakarsın üzgün gittiğim memleketten güle oynaya dönerim. -Hadi inşaallah. -Eee, timden bir bekar sen kalıyorsun artık. -Ben böyle iyiyim. -Niye lan, bulalım sana birini. Hatta Merve ile konuşayım vardır onun arkadaşları. Doktor oldu mu mis. Yaralarına artık ona sardırırsın. -Sabah sabah beynimin içine ettin. Evlenmek isteyen kim? -Niye lan? Ne güzel evereceğiz seni. -Hayırdır? Anlaşılan seni çok boş bırakmışlar. İçine Esra Erol kaçmış. Şu iznin bitsin daha sıkı bir program hazırlayayım. -Aman teğmenim, yapma etme. Sevdiceğime kavuşamadan olmaz. Nasla. -Çok konuşma. Birazdan erler uyanırlar. Kalk git. -Sen gelmiyor musun Ufuk? -Biraz daha dolanayım, sonra gelirim. -Sıkma canını. Herşey hallolur. -Denerim. Birinin gitmesiyle iyice ağaca yapıştım. Anladığım kadarıyla ikisi de askerdi. Hatta biri teğmendi. Diğeri de rütbe olarak ondan alttaydı. Yoksa niye onu yollayıp kendisi dururdu ki. -Hanımefendi çıkın şu ağacın arkasından. Deve kuşu misali vücudunuzun yarısı dışarıda. Beni fark etmişlerdi. Hem de ilk andan itibaren. Gerçi niye şok oluyorsam adam askerdi. Etrafa ekstradan dikkatle bakıyorlar. Oflayıp sakladığım yerden çıktım. İkinci adımımı atmıştım ki ayağımın kayması bir olmuştu. Dengemi sağlamayıp yere düştüm. Başımın sert birşeye çarpması ile acı içinde inledim. -Ağhh. -Hanımefendi, hanımefendi... 💣💣💣
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD