Teklif

1014 Words
Selamun aleyküm 🍂🍂 Keyifli okumalar...🍭🍭 -Teşekkür ederim Nesrin teyze. -Buyurun içeriye geçelim. Yengemin konuşmasıyla salona yönelmişlerdi. Kızaran yanaklarımı ellerimle yelleyip arkalarından salona geçtim. -Tekrar hoşgeldiniz. -Hoşbulduk güzel kızım. Gel yanıma otur. Başımı sallayarak hemen Nesrin teyzenin yanına oturdum. Elimin üstünü elini koymuştu. Gülümseyerek yüzüne baktım. Benden bir tepki bekliyordu ama ağzımdan kelimeler çıkmıyordu. Ben nasıl avukat olmuştum sahi? Sanırım müvekillerim bu halimi görse direkt başka avukat arayışına geçerlerdi. -Ahu, hadi kahve yap. Nesrin hanım orta şekerli içiyormuş. -T. Tamam. Konu hangi araya kahveye gelmişti, kaçırmıştım. Ayaklanırken Eylem 'e de nasıl içtiğimi sormuştum. O da orta içiyordu. Biz de orta şekerli içtiğimiz için çok iyi olmuştu, hepsinin orta şekerli olması işime gelmişti. Mutfağa geçip kahveleri yapmaya başladım. Büyük cezve de yaptığım için tek sefer de halletmiştim. Kahveleri fincanlara dökerek, kahve yanı bardaklarına su koyarak tepsiyi aldım. Zaten kahve içme ihtimaline karşı lokum ve çikolataları önceden hazırlamıştım. Salona geçtiğimde yengemin kaş göz işareti ile önce Nesrin teyzeye verdim kahveyi. Yengemin böyle yapacağını bildiğim için mutfak da Nesrin teyzeye denk gelecek kahveyi öne koymuştum ve bol köpüklüydü. Aramızda kalsın, azıcık çakallık yapmıştım. Gülümseyerek diğerlerinin kahvelerini vererek Nesrin teyzenin yanına oturdum. Yengem ve Nesrin teyze bayağı anlaşmışlardı. Onlar kendi aralarında konuşurlarken biz de üçümüz konuşuyorduk. Eylem ara ara konuyu ağabeyine getirip onunla ilgili ilk defa duyduğum şeyleri söylüyordu. Bir ara üçümüz de kalkıp hazırladığımız ikramlıkları servis etmiştik. Çay eşliğinde hem hazırladıklarımızdan yiyorduk hem de sohbet ediyorduk. Bir ara ikindi ezanı okunmuştu. Biz namaz kılmak için ayaklanırken Nesrin teyze ve Eylem de bize katılmıştı. Onların namaz kıldığını öğrenince çok mutlu olmuştum. Buket odasından Eylem' e tülbent ve elbise getirince hepimiz namaza durmuştuk. Namazımızı kıldıktan sonra eşlerinin geleceklerini söyleyerek müsaade isteyerek kalkmışlardı. UFUK' DAN -Ne oldu aslanım? -Annemler bugün Ahulara gideceklerdi onu merak ediyorum. Nasıl geçmiştir acaba, -Güzel geçmiştir. Takma kafana. Nesrin teyze eminim ki Eylem kadar sevmiştir müstakbel gelinini. -İnşaallah.... Neyse benim özel hayatımı bırak da eğitim raporlarını hazırladın mı? -Evet, sen de onay verince üsteğmene vereceğim. -Getir bakayım. Selçuk odadan çıkarken yeni gelen erlerin kağıtlarını kaldırarak, Tsk' dan gelen yeni kara araçlarını incelemeyi aklıma not ettim. Selçuk 'un getirdiği raporları onaylayıp geri verdim. İkimiz odadan çıkarken Görkem gelmişti. -Ooo, beyler bensiz nereye böyle? -Yemekhaneye. Gelir misiniz doktor bey? -Cık, karımla yemek yemek varken sizinle yemem. -Gören de sana kaldık sanacak. Oğlum bir ay sonra düğünüm var. -Bakma bana öyle. Yakında şu gördüğün parmağıma yüzük girecek. Ha diğer konuya gelecek olursak bas git. -Hooop, sakin beyler. Sizinle konuşmaya geldim. Akşam Ebru' yu ikna edersem ocakbaşına gidelim diyecektim. -Ha Ebru' yu ikna edemezsen gelemeyeceksin yani? -Tabi oğlum. Ne sandın beni. Hanımköycülük kazanacak. Yakında beni anlarsınız. Görkem Ebru' dan izin almış konuştuğumuz gibi ocakbaşina gitmiştik. Herkes bir alem de önümdeki yemeye odaklanmıştı. -Ne zaman izne çıkıyorsun, tam tarih verdin mi? -On beş gün sonra çıkıyorum. Düğünden bir hafta sonra dönüyorum. -Toplam da yirmi bir gün mü? -Evet... Ev hazırlığı, düğün mekanı derken kızın canı çıktı. Şu iki hafta boyunca da benim canım çıkacak gibi... Off ulan offf. -Oflama lan. Ne güzel sevdiğin ile evleniyorsun. -Ona bir şey demiyorum ki. Şu iki hafta boyunca Bilecik, İstanbul, Kayseri arasında mekik dokuyacağım. Yok efendim akrabalarımızın hepsi burada kına İstanbul da olsun. Düğün zaten Bilecikte. Ev düzme derken kafayı yiyecegim. Merve de bıkmış durum da. Keşke sade bir nikah kıyıp Merve'yi alıp buraya gelebilseydim. 2 AY SONRA AHU' DAN Aynadan giydiğim kıyafete bakarak çantamı da alarak mutfağa geçtim. Mutfağa geçmeden önce çantamı girişe bırakmıştım. Masayı hazırladıktan sonra giyinmeye gitmiştim. Şimdi de çayları doldurup ağabeyimin odasına geçtim. Kapıyı çalıp bekledim. İçeriye gireceğim sırada kapı açılmıştı. -Günaydın. -Günaydın ağabey. Kahvaltı hazır. -Sen bugün boş değilmiydin uyusaydın ben bir şeyler atıştırıp giderdim. -Seda ile buluşacaktım. Hem işe aç gitmene gönlüm el vermezdi. -Kardeşimsin diye demiyorum ama seni alan yaşadı. -Ağ. Ağabey. -Utan diye söylemedim. Hem evlenip gitmeyecek misin? Başıma kalma diye elimden geleni yapacağım. -Yaaa. Kolunu cimcikleyip önden mutfağa geçtim. Hemen arkamdan gelip sandalyesine kurulmuştu. -Afiyet olsun güzellik. -Sana da. Sessiz geçen kahvaltının ardından ağabeyimin yardım edeyim söylemlerine itiraz ederek odasına göndermiştim. O hazırlanırken ben de mutfağı toparladım. Birkaç dakika sonra ben de arkasından çıktım. Saat ona doğru gelirken cafeye varmıştım. Aslında Seda ile buluşmayacaktım. Daha doğrusu ikimiz tek olmayacaktık. Yanımızda Ufuk da olacaktı. Ufuk bugün İstanbul' a gelecekti. Birkaç saat olsa da onu görebilecektim. Cafeye girdiğimde köşedeki masada oturan Seda' yı görmüştüm. Kısa bir sarılmanın ardından yanına oturdum. Ufuk geldiğinde de karşıma otururdu. -Nasılsın kuzum? -Nasıl olayım, tabiki de heyecanlı. Ufuk' u beklerken siparişlerimizi vermiş, sohbete dalmıştık. Gelen öksürük sesi ile başımı kaldırdığımda Ufuk tüm heybetiyle karşımda duruyordu. -Merhaba... Ahh, selamun aleyküm. -Ve aleyküm selam. -Aleyküm selam. Ufuk gülümseyerek karşımdaki sandalyeye oturmuştu. Gelen garsona çay siparişi vererek bize dönmüştü. Kısa bir hal, hatır sorma faslı aramızda geçmişti. -İş yerinden arkadaşımı aramam gerekiyor. Kusura bakmayın lütfen. On dakikaya gelirim. -Tamam Seda. Seda uzaklaşırken arkasından baktım. Önemli bir şey olmazsa gitmezdi, tanıyordum kendisini. -İki gün önce Eylem ile görüşmüşsün. -Ha, evet iş çıkışında buluşalım dedik.... Sen iyi misin ? -İyiyim. Nereden çıkardın? -Bilmem, geldiğinden beri bir tuhafsın. -Farkında değilim.... Daha fazla içinde tutamayacağım. Bak ben öyle güzel güzel konuşamam. Düz adamım. Yıllarca o kadar adamın arasında kaldım, romantiklik bekleme benden. -Yani? -Evlensene benimle. Çocuklarımız olsun böyle küçük küçük. Anneleri sen, babaları ben olayım. Eşim ol, yoldaşım ol. Seninle uyanıp, gününü seninle sonlandırayım. Her gözümü açtığım da bu gözler ilk seni görsün... Ha ne dersin ? Evlenecek misin benimle? -Ben.... Şey. Sen yani böyle bir an da sorunca... -Hayır dersen şuracık da ruhumu teslim edeceğim. -Allah korusun. Deme şöyle şeyler. -Cevabın? -Hı hım. Olur. Evlenelim bence. -Yarabbi şükür. Cebinden çıkardığı kutuyu masasının üstüne bırakıp önüme doğru itekledi. -Şimdi ben parmağına taksam, sen kafamda paralarsın. O yüzden kendin tak. Ben nikahtan sonra başka takarım. -Yaaa.... Uzattığı kutunun ağzını açarak baktım. Çok zarif ve şık bir tektaşdı. Zevkli çocukdu bu teğmen. Tü tü maşallah benim teğmenime. Gözümden çıkan kalplere engel olarak yüzüğü alıp parmağımdan geçirdim. Parmağımı önüme doğru uzatıp baktım. Yakışmıştı parmağıma. Kulaklarıma kadar giden dudaklarına sahip çıkarak hafifce öksürdüm. Karşımda bana alık alık bakan sarışına parmağımı çevirip konuşmaya başladım. -Sence yakıştı mı? -Çok yakıştı. Senin ömrüme yakıştığın gibi çok yakıştı. Seni sevdiğimi hiç unutma olur mu? -Unutmam. Sen unutturmazsın zaten. 💣💣💣
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD